SİYA(H)SET YALANI 

Geçmişten Günümüze Ermeni Soykırımı

Edebiyat Öğretmeni Fazlı Kartal ile Târih Öğretmeni Fatih Yıldızlı’nın müştereken hazırladığı 13,5 X 21 santim ölçülerinde 256 sayfalık eser, fanatik Ermenilerin asılsız yalanlarını farklı bir üslûpla tesirsiz hâle getiriyor. 

Sâde ve düzgün Türkçesi; gelişmeleri merakları tahrik edecek, alakaları doruğa çıkaracak üslûbu sebebiyle 3-5 saatte okunabilecek, fakat hazırlanması yıllarca devam eden dolgun muhtevâlı bir eserdir. Birkaç ciltlik ansiklopediyi dolduracak bilgiler, ustaca özetlenmiştir. Her biri büyük hacimli 205 adet kaynak eser, Başbakanlık Osmanlı Arşivinden 48, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivlerinden 107 belge incelenerek hazırlanmıştır. Eser bu hâliyle doktora veya doçentlik tezi hüviyetindedir. Bilindiği gibi bu tür eserler, ince eleyip sık dokuyan jürilerden geçer not alabilmek ve mesleğinde ilerleyebilmek isteyenler tarafından; gecesini gündüze, canını dişine takarak hazırlanmaktadır. O eserlerde yanlışlık ve noksanlık yoktur. Bu sebeple eserin yazarları gönül dolusu teşekkürleri hak ediyorlar. 

Siya(h)set Yalanı alt bölümleri de bulunan 4 ana bölümden oluşuyor.

Birinci Bölüm: ‘Türkler Öncesi Ermeniler’ başlığını taşıyor. Bu bölümde Ermenilerin, kendilerine târihî bir geçmiş yaratma (uydurma da denilebilir), ata-ecdat bulma, intisap edecekleri dini belirleme çırpınışları özetleniyor.  Bu bölümde ‘Ermenilere Hükmeden Güçler’ başlığı altındaki bilgiler dikkat çekiyor:

*MÖ 521-MÖ 331: Pers İmparatorluğu

*MÖ 331-MÖ 215: Makedonya

*MÖ 215-MÖ 198: Selefkiler (Selevkoslar)

*MÖ 198-MS 224: Roma İmparatorluğu ve Partlar

*MS 224-5. Yüzyıl başlarına kadar: Sâsâni İmparatorluğu

*5.-7. Yüzyıllar arasında: Bizans İmparatorluğu

*7.-10. Yüzyıllar arasında Müslüman Araplar

*10. Yüzyıldan 1064 yılına kadar Bizans İmparatorluğu 

*1064 yılında Türk hâkimiyeti, arada İran ve 1828’de Rus hâkimiyeti

*1991’de bağımsız (?!) Ermenistan.

(Bu bilgilerin milât öncesine âit olanları büyük bir ihtimalle yalnızca Ermeni kaynaklarında ileri sürülen iddialar olmalıdır.) 

Ermeniler târih boyunca hâkimiyeti altında bulundukları yönetimin mezâlimine mâruz kaldılar. Baskılar sebebiyle din ve mezhep değiştirdiler. Yalnızca Müslüman Arapların ve Selçukluların yönetiminde rahat ettiler, insanca yaşama hakkına sâhip oldular. Osmanlı yönetiminde devlet idâresinde en üst mevkilerde bulundular. Buna rağmen, asırlar süren alışkanlıkları sebebiyle, bulundukları toprakları işgal eden milletler için, bir önceki efendilerine en üst seviyede ihânet etmek, karakterlerinin değişmez özelliği olmuştur. 

Fazlı Kartal ve Fâtih Yıldızlı’nın hazırladığı eserin İkinci bölümünde Türk-Ermeni ilişkileri hakkında bilgiler veriliyor. 

Üçüncü bölümde vahşiyane cinâyet ve soykırım şeklindeki katliamları gerçekleştiren Ermeni komiteleri anlatılıyor. Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın Ermeniler hakkındaki değerlendirmesi de bu bölümde yer alıyor: 

‘Rahat bir yürekle söyleyebilirim ki Ermeni kavmi; Osmanlılığı en iyi benimsemiş ve en iyi temsil etmiş kavimdir. Medeniyetimize hizmet etmişler, devletimizin bekasına çalışmışlar, hizmetleriyle ve sadâkatleriyle mümtaz Osmanlılar çıkarmışlardır. Ermenilerin bizden hiç şikâyetleri yoktu. ‘Fakat Rusların Bulgaristan üzerindeki emelleri oluşunca Osmanlı Devleti’nden yeni bir parça koparmak için Ermenileri parmaklarına doladılar. Güvendikleri ajanlarla öğretmenleri ele geçirdiler. Sonra da buldukları mâcerâ düşkünü Ermenileri bizin aleyhimize çevirdiler. Aslına bakılacak olursa Ruslar Anadolu’da müstakil bir Ermenistan kurulmasından yana değillerdi. Çünkü kendi sınırları içerisinde Ermeniler vardı. O zaman bunlar da bağımsız Ermenilere katılmak isteyeceklerdi. Rusların hesabı Ermenilerin ağzına bir parmak bal çalmak, Osmanlı’nın başına bir gaile açmaktan ibâretti. Çok geçmeden buna İngiltere de Fransa da katıldı.’ 

Evet, Ermeniler târih boyunca ezildiler. İnsanca yaşama hakkına sâhip olduklarında ise, ayı ile aynı yatağa girer gibi, ‘Osmanlı’dan intikam almak isteyen devletlerin menfaatleri için kullanılmak’ gibi bir hatâya düştüler. Hâlâ o hatâlarından dönebilmiş değiller. Justin McCarthy, Guenter Lewy, Bernard Lewis, Stanford Shaw, Halil İnalcık,Yusuf Halaçoğlu ve Sükrü Server Aya gibi tecrübelilerden sonra ümit veren genç ve vatansever yazarlarımız da yeni belge ve bilgilerle, yorumlarla millî dâvâmıza hizmet ediyorlar. 

Dördüncü Bölüm, “Ermeni mezâlimi sonucu Osmanlı Devleti’nin ‘Tehcir Kanunu’nu Çıkarmak Mecburiyetinde Kalması” başlığını taşıyor. Söz konusu kanuna verilen isim hatâlıdır. 1915’ten günümüze kadar aynı ismin resmî makamlar başta olmak üzere kullanılması ise bizim resmî hatâmızdır. 

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibâren ‘Sevk ve İskân Kanunu’ gereğince ve çeşitli sebeplerle Anadolu dışındaki bölgelere aileler sevketmiş onları orada iskân etmiş, yerleştirmiştir. Tehcir bir mânâda, insanları yerlerinden yurtlarından göç etmeye zorlamaktır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Stalin, Kırım Türkleri’ni ve Karadeniz’in kuzey sâhillerinde yaşamakta olan Türk ve Türkî insanları Sibirya’ya sürgüne göndermiştir. Tehcir budur. Çin Halk Cumhuriyeti’nin günümüzde, Doğu Türkistan Türklerine uyguladığı da tehcirdir. Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı’nda savaş hâlinde olduğumuz Rus ordusuyla işbirliği yapmış, cephe gerisinde de suçsuz, silâhsız ve kendini müdafaa etmekten âciz yaşlıları ve çocukları işkencelerle katletmişlerdir. Bütün dünya ülkelerinde bu suçun cezâsı, idamdır. Osmanlı bu cezâyı uygulamamış, büyük bir âlicenaplık göstererek suçluları, savaş dışındaki bölgele sevk etmiş ve onlara orada arazi, ev vermiş, iskânını sağlamıştır. 

Ermeniler, mağdur edildikleri yalanını bütün dünyaya kabul ettirmek için milyonlarca kitap yazdılar, filmler çektiler, kafa kâğıdında ‘Türk’ olduğu belirtilen eblehleri satın aldılar, propagandalarını yaptırdılar ve istedikleri neticeye ulaştılar.

Bu konuda noksanlarımız, ihmallerimiz vardır. Noksanlarımızı gidermek, ihmallerimizi hafifletmek için Fazlı Kartal ve Fâtih Yıldızlı gibi idealist yazarlara da ihtiyacımız vardır. Devletimizin de bu tür kitapları, yardımcı ders olarak okutması gerekmektedir. Bunlar yapılmadığı takdirde, Ermeni fanatizminin, sahtekârlığının nerelere uzanacağı Siya(h)set Yalanı isimli eserde bütün yönleriyle anlatılmıştır. Hepimizin okumak, okutmak, anlatmak ve öğrenmek, öğretmek mecburiyeti vardır. 

Türk olduğu bilinen Sümerlerin çok güzel ve mânâlı bir atalar sözü var: ‘Bilmiyorsan öğren, biliyorsan öğret!’

Millî meselelerimiz için söylenmiş olmalı… 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.

Tel: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 Whatsapp hattı: 0.553-129 86 86 E-posta: [email protected]   WEB: www.bilgeoguz.com  

Pers İmparatorluğu: Günümüzdeki İran halkını oluşturanlar tarafından MÖ 6. yüzyılda kuruldu. Târih boyunca Ahamenişler, Partlar, Sâsâniler, Sâmâniler, Safevîler olarak anıldı. 1925 yılında ‘İran’ adını aldı. Uzun dönemlerde Türkler tarafından yönetilmiştir.

Makedonya İmparatorluğu: MÖ 356-323 yılları arasında yaşayan Makedonyalı İskender tarafından kuruldu. Babasının ölümü sebebiyle 20 yaşında yönetime geldi. Ahameniş İmparatorluğu’nu ve Hindistan’ı işgal etti, dünyanın en geniş topraklarına sâhip oldu. 32 yaşında iken 323 yılında vefat etti. 

Selefkiler (Selevkoslar): Makedonya İskender’in kurduğu imparatorluğun dağılmasından sonra İskender’in komutanlarından Selevkos tarafından kuruldu, MÖ 63 yılında dağıldı. 

Partlar: Sâsâni Devletini MÖ 247-224 yılları arasında yöneten hânedân.  

FATİH YILDIZLI

Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni / Yazar

1 Ekim 1983 târihinde Erzurum'un Uzundere ilçesine bağlı Ulubağ köyünde dünyaya gelen yazar; Şükrüpaşa İlkokulunu, Gazi Ahmet Muhtar Paşa Ortaokulunu ve Erzurum Lisesini bitirdi. 2002 yılında Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazanan Fatih Yıldızlı, 2006 yılında bu bölümden mezun oldu. 

Türk târihine düşkün olan yazar, târih öğretmeni olmak istese de liseyi okuduğu yıllarda (1997-2001) Erzurum Lisesinin Süper Lise kısmında sözel bölüm sınıfı açılmadığı için bu imkânı bulamadı, eşit ağırlık sınıfından devam etti. Târih adına içinde ukde kalan yazar, 2020 yılında Bilgeoğuz Yayınevi’nden çıkan Siya(h)set -Geçmişten Günümüze Ermeni Soykırımı Yalanı- isimli eseriyle de bu özlemine ölümsüzleşen bir nokta koydu. 

Vatanî görevini 2008 yılında Samsun'da yapan Fatih Yıldızlı, hâlen Erzurum'da özel bir okulda -çok sevdiği mesleğine- Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğine devam etmektedir.

FAZLI KARTAL

Târih Öğretmeni / Yazar

11 Mayıs 1981 târihinde Erzurum merkezde dünyaya gelen yazar; babasının mesleğinden dolayı çok küçük yaşlarda Kocaeli’ne yerleşti. Bu vesile ile Kocaeli Cumhuriyet İlkokulunu, Kocaeli Piri Reis Ortaokulunu ve Kocaeli Derince Lisesini bitirdi. 2002 yılında Atatürk Üniversitesi Kâzım Karabekir Eğitim Fakültesi Târih Öğretmenliği Bölümü'nü kazanan Fazlı Kartal, 2007 yılında bu bölümden mezun oldu. 

Yazarın târihe merakı ortaokul yıllarındaki öğretmeni Sayın Leyla ATAKAN’ın vesilesi ile olmuştur. Öğretmeni sâyesinde öğrenim hayatı boyunca hep târih öğretmeni olma hayalleri kurdu. 2008 yılında bu hayallerine Kocaeli şehrinde öğretmenliğe başlayarak kavuşan yazar, 2020 yılında Bilgeoğuz Yayınevi’nden çıkan Siya(h)set-Geçmişten Günümüze Ermeni Soykırımı Yalanı- isimli eseriyle de öğretmenlik mesleğinin yanına bir de yazarlık kimliği ekledi. 

Vatanî görevini 2008 yılında Hatay ilimizde yapan Fazlı Kartal, hâlen Erzurum'da özel bir okulda -çok sevdiği mesleğine- öğretmenliğe devam etmektedir.

BAM TELİ

Bab-ı Âli’nin Son Şâhini’ olarak anılan Ergun Göze, röportaj çalışmalarının, gazeteciliğin en zevkli aynı zamanda en zor bölümü olduğunu söylerdi. 

Tecrübeli gazeteci Aydil Erol’un bu kitaptaki röportajları hazırlarken zevk alıp almadığı bilinemez ise de ‘zor’ işi başarıyla yaptığını söylemek hakşinaslıktır. 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 271 sayfalık eserinde, Türk fikir, sanat ve ilim hayatında önde gelen 29 kişi ile konuşmuş, onları konuşturmuş. Kronolojik imkânsızlıklar sebebiyle bir araya gelemediği Mehmet Âkif Ersoy ile ve muhtemelen ayrı şehirlerde oluşları sebebiyle Ârif Nihat Asya ile, Kerkük Türklerinin has evlâdı ve aziz şehidimiz Nejdet Koçak ve ne sebepledir bilinmez bir araya gelemediği Nihal Atsız ile hayâli röportajlar yapmış. Her biri yekdiğerinden muhteşem… 

Diğer röportajlarında ağırladığı şahıslar: Şâir Ali Akbaş, Türk Dünyâsı Müzikleri Virtüözü Bünyamin Aksungur, Türk sanat târihinin aksakalı Oktay Aslanapa, Klasik Türk mûsıkîsinin âbide ismi Nevzad Atlığ, Türkçe’nin mücâhid kalemi Yavuz Bülent Bâkiler, Türk dünyâsının Evliya Çelebi’si Kemal Çapraz, İlim irfan âbidesi Nihad Mazlum Çetin, Ahmet Çoktan, Şiirin pîri Fahri Ersavaş, Yusuf Gedikli, Destanlar şâiri Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Vatan şâiri Orhan Şâik Gökyay, Ud kraliçesi Gülçin Yahya Kaçar, Ali Osman Özcan, Ahmet Özhan, Gözde Ramazanoğlu, Kerkük’ten Suphi Saatçi, Baykan Sezer, Oktay Sinanoğlu, Erken giden müzik sipâhimiz Cinuçen Tanrıkorur, Hikâyeciliğimizin dedesi Kemâlettin Tuğcu, Orhan Türkdoğan, Necdet Yaşar, Durali Yılmaz ve Nâhit Yücel. 

AKIL FİKİR YAYINLARI Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul

Telefon: 0.212-514 77 77 e-posta: [email protected]  www.akilfikiryayinlari.com  

YÜZ FIKRA YÜZ TÂRİH

Gazi Eğitim Enstitüsü’nde ve Harp Okulu’nda târih öğretmenliği yapan Dr. Selâhattin Tansel, (1908-1980) 13,5 X 21,5 santim ölçülerindeki 172 sayfalık eserinde, Türk târihinin satır aralarında sıkışıp kalmış 100 hâdiseyi okuyucunun dikkatine sunuyor, hâfızasına yerleştiriyor. 

Seçiminde tarafsız olmak düşüncesiyle birkaç menfi ve Osmanlı yönetiminin aleyhine ahkâm kesmeyi mârifet zanneden kişilere malzeme sunuyorsa da bütünü itibariyle zevkle ve merakla okunan bir eser meydana getirilmiş. 

Her hâdiseyi, yaşadığı günün şartlarına göre değerlendirmek gerektiğine inanmayanlar, Osmanlıyı karalayabilmek için çalı diplerini eşeleyip malzeme arayadursunlar…  Alk-ı selim sâhibi biliyor ki bizim târihinizde yüz kızartıcı hâdise yoktur. Ne yapıldıysa ‘ebed müddet devlet’ anlayışıyla yapılmıştır. 

Eserden tadımlık bir bölüm:  

Karakoyunlu Hükümdârı Uzun Hasan ölünce oğlu Yakup yerine geçmişti. Fakat annesi Yakup’un kardeşi Yusuf’un hükümdarlık makamına geçmesini istiyordu. Bunun için Yakup’u öldürmeye karar verdi. Bir kâse zehirli şerbeti sarayda Yakup’un eline geçebilecek bir yere koydu. Bir gün Yakup kardeşi Yusuf ile birlikte avdan saraya döndüğü zaman annesinin koyduğu kâsedeki şerbetin yarısını içti, diğer yarısını da kardeşine ikram etti. Onları gözetleyen anne, Yusuf’un elindeki kâseyi kaptı ise de iki oğlu da kuvvetli zehirden ölmüştü. Kâsedeki şerbetin geri klanını da kendisi içti. Ertesi gün saraydan üç cenâze çıktı.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 

TÜRK TÂRİH KURUMU YAYINLARI Kızılay Sokağı Nu: 1 Sıhhıye, Ankara.

Telefon: 0.312-310 23 68, Belgegeçer: 0.312-310 16 98 e-posta: [email protected] // www.ttk.gov.tr

SON ŞEHBENDER MÜFTÜOĞLU AHMED HİKMET

Müftüoğlu Ahmet Hikmet, 1870-1927 yılları arasında yaşamış değerli bir yazarımızdır. Patates, Leyla yahud Bir Mecnunun İntikamı, Tuvalet yahud Letafet-i Aza, Bir Riyazinin Muaşakası yahud Kâmil, Haristan ve Gülistan, Gönül Hanım, Çağlayanlar, Bir Tesadüf, Kadın Ruhu, Beliren Simalar, Salon Köşeleri, Bir Safha-i Kalb, Silinmiş Çehreler gibi eserleri edebiyatımıza ve kültür hayatımıza kazandırmıştır. 

Budapeşte Şehbenderi (Konsolosu) Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey aslen Moralıdır. Dedeleri uzun yıllar müftülük yaptığı için torunlar ‘Müftüoğlu’ lâkabıyla anılır.

Müftüoğlu Ahmed Hikmet Bey, İkinci Meşrutiyet sonrasında yükselen Türkçülük cereyanının önde gelen taraftarları arasında yer almıştır. Türk Derneği, Türk Ocakları, Türk Bilgi Derneği ve Türk Yurdu gibi kuruluşlarda fiilî görev almış, Türk ve Macar târihleri ile Türk-Macar ilişkilerini ilmî bir şekilde inceleyerek bu konuda birçok önemli makaleyi kaleme almıştır.

Ahmet Hikmet Bey’in en önemli görevi, Birinci Dünya Savaşı yılları gibi kritik bir dönemde Osmanlı’nın müttefiki Avusturya-Macaristan’da Budapeşte konsolosluğu olmuştur. Savaş ortamında hem bir ülkeyi temsil etmek hem de bu nâzik zamanda vazifeyi hakkıyla yapabilmek Ahmet Hikmet’i hem yormuş hem de ona farklı kapılar açmıştır.

Macaristan’da Türk milletini temsil eden Ahmet Hikmet Bey Türk-Macar dostluğunun gelişmesi için cansiperâne gayret etmiş, kültür, edebiyat ve târih sâhalarına paha biçilmez eserler kazandırmıştır.

O’nun Budapeşte konsolosluğu yıllarında yaptığı faaliyetleri ve o dönemdeki Türk-Macar ilişkilerinin gelişmesi için yaptığı çalışmaları, Tahsin Yıldırım, 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 400 sayfalık eseri ile okuyucuya sunuyor. 

Eserde, Müftüoğlu Ahmed Hikmet’in hayatı, sanatı, eserleri, Peşte yılları, ortak mâzinin iki evlâdı Türkler ve Macarların münâsebetleri ağırlıklı olarak dönemin kaynakları esas alınarak incelenmiştir. Konuyla ilgili birçok kaynak taranmış, dönemin süreli yayınlarında kalan birçok yazı ve yeni bilgiler gün yüzüne çıkarılmıştır. Bunlar arasında, süreli yayınlarda yer alan kıymetli makaleler tespit edilip Latin harflerine aktarılarak ilk defa okura sunulmuştur.

Ahmet Hikmet Bey’in ebedî âleme intikal edişinin hazin hikâyesi okunmaya değer. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

KISA KISA… KISA KISA…

1-DUVARIN ARKASINDA NE VAR? Ayşegül Dede. Resimleyen: Öykü Akarca / Timaş Çocuk Yayınları.

2-AZERBAYCAN EDEBİYATINDA KARABAĞ HİKÂYELERİ: Ganire Paşayeva-İmdat Avşar / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları  

3-ÇOCUKLAR ADASI: Kemâlettin Tuğcu / Uçan At Yayınları. 

4-AŞÇIBAŞI / BİR OSMANLI SUBAYININ YEMEK KİTABI: Mahmud Nedim bin Tosun. Yayına Hazırlayan:  Priscilla Mary Işın / Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık.

5-SİNEMA VE TV’DE RENK: Levent Öztürk / Boğaziçi Yayınları.