ESKİ TÜRKÇE SÖZLÜK VE ORTA TÜRKÇE SÖZLÜK

Türk milleti dünyanın en zengin kültürlerinden birine sâhiptir. Bu zenginliği Türk diline aynen yansımıştır. Ali Şîr Nevâî (1441-1501); ‘Türkçe’de bir mânâ için 5 ayrı kelime vardır.  Farsça’da ise 5 ve daha fazla mânâ için tek kelime bulunur.’ diyor. Türkçe’nin dilbilgisinin, kelime sonlarına ekler koymak suretiyle yeni kelime türetilmesine imkân sağlaması zenginliğin en önemli kaynağıdır.

 Fransızların ‘kuzen’ kelimesiyle ifâde ettikleri akrabalık bağı için Türkçe’de; yeğen, amca oğlu, amca kızı, dayı oğlu, dayı kızı, hala oğlu, hala kızı, teyze oğlu, teyze kızı gibi 9 ayrı kelime vardır. Bunlara bacanağın, kayın birâderin, baldızın, eniştenin, yengenin çocukları da ilâve edilebilir. Böylece sayı 20’yi bulur. Bu misalleri çoğaltmak mümkündür.

***

Türklerin eski çağlarda kullandığı kelimelerin çoğu günümüze intikal etmemiştir. Prof. Dr. Fuzâlî Bayat, Türkçe’nin zenginliğine zenginlik katmak maksadıyla, birincisi Dr. Öğretim Üyesi Minara Aliyeva Çınar ile birlikte olmak üzere 2 ciltlik Türkçe Sözlük hazırlamıştır.  Birinci cilt 5. Yüzyıldan 11. Yüzyıla kadar Türkçe yazılı metinlerdeki kelimeleri kapsıyor. Prof. Bayat’ın hazırladığı 2. Ciltte ise 11-16. Yüzyıllar arasında kaleme alınan yazılardaki kelimeler bulunuyor. Toplamı 22.000 civarındadır.

Eserde yalnızca kelimelerin mânâlarının verilmesiyle yetinilmemiş; alfabe ve harfler, dilbilgisi kaideleri ve kelimelerin menşei hakkında da bilgiler sunulmuştur. Böylece Türklerin, yönetimi altına aldıkları veya komşuluk münâsebetleri sebebiyle diğer milletlerden kız alır gibi kelime aldıkları görülüyor.  Muhtemelen gelin olarak gelen hâtunların, zamanla evin kızı olması gibi, alınan kelimeler de Türk’ün dil zevkine uygun ses yapısına kavuşturulmuş, Türkçeleştirilmiş ve hatta Türkleştirilmiştir. Bu sistem, günümüzde de yürürlüktedir. ‘Selanikos’u ‘Selânik’, ‘İkonyum’u Konya, ‘Sangaryos’u ‘Sakarya’, ‘Cebe Ali’yi ‘Cibâli’ yapışımızdaki hüner, zarâfet ve incelik, demek oluyor ki bizim 3000 yıllık mahâretimizdir.

Sayın Bayat’ın belirtiğine göre Uygur döneminde dile girmiş yabancı kökenli kelimelerle birlikte 10.300 madde başı kelime ve 1.515 iç madde bulunmaktadır.

Birinci cilt 16,5 X 23,5 santim ölçüsünde ve  271 sayfadır.

Eseren sayfaları arasında hızla dolaşılırken, pek çok kelimenin harf değişikliğine uğrayarak günümüze kadar ulaştığı görülüyor Bunu tabiî karşılamak gerekir. O dönemin kelimelerinde tok ve kapalı heceler dikkat çekiyor: aldırtık: ayrılık / adınagu: başkası / bağça: bahçe / badruk: bayrak / çıngartgu: çıngırak /çoğsıramaksız: sönmeyen / dutagun: günahsız / edligsiz: değersiz / fişailıg: anlayışlı / ğatığ: sert / horgınç: korkunç / irtekün: yarın / kögürçgün: güvercin / munga: buna / neke: niçin / oglagu: yumuşak / puşuşlug: kederli / sıngardınkı: taraftaki / tangsuk: kıymetli / uzagut: mâhir / vaydurilıg: süslü / yangşak: geveze.

***

Kelimelerin yumuşaması hâdisesinin en güzel örneğini aşağıdaki beyitte görmemiz mümkündür:

Bermiş seninğ bil yalnğuk tapar kanrıka                                                                                                              

Kalmış tafar adhınınğ kirse kara orunka

Dîvânu Lügati’t-Türk’de yer alan bu beyit, Ahmet Bican Ercilasun - Ziyat Akkoyunlu’nun günümüz Türkçesine çevrilmesiyle kulağı tırmalamayan estetiğe bürünüyor. Bir başka ifâde ile elmas kütlesi, yontulup tek taş yüzükteki yuvasına yerleştiriliyor:

Bil ki verdiğin senindir, insanoğlu karnına tapar;                                                                                     

Mezara girdiğinde kalan mal başkasınındır.

Türkçenin elmas şekillendirir gibi işlenmesine, Anadolu’muzda Yûnus Emre ile başlanmıştır:

N’idem elim varmaz yâre                                                                                                                          

Bulunmaz derdime çâre                                                                                                                                 

Oldum ilimden âvâre                                                                                                                                          

Beni bunda eyler misin?

Ben Yûnus-ı bîçâreyim                                                                                                                                            

Dost ilinden âvâreyim                                                                                                                                         

Baştan ayâğa yâreyim                                                                                                                                         

Gel gör beni aşk neyledi.

Karacaoğlan ile devam etmiştir:

İncecikten bir kar yağar                                                                                                                                             

Tozar Elif Elif diye                                                                                                                                               

Deli gönül abdal olmuş                                                                                                                                     

Gezer Elif Elif diye

Elif kaşların çatar                                                                                                                                            

Gamzesi sîneme batar                                                                                                                                            

Ak elleri kalem tutar                                                                                                                                       

Yazar Elif Elif diye

Kıpçak Bozkırlarında yeşeren güçlü fidanın, rengârenk, âhenk âhenk, salkım salkım çiçekleri Anadolu’da binbir râyihâ ile açmıştır. Türkçemiz yalnız renk ve şekil güzelliğiyle değil, âhenk mükemmelliğiyle de enginliğin ve derinliğin ihtişâmına ulaşmıştır.

Anadolu ile İstanbul, Türkçeyi beste gibi şiirlerle beslemek ve geliştirmek için âdetâ yarış hâlindedir: Şâir Nedim; 

O gülendâm bir al şâle bürünsün yürüsün                                                                                                              

Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün  Diyerek; 

Enderunlu Vâsıf;

Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bî pervâ seni                                                                                                       

Kim yetiştirdi bu gûnâ servden bâlâ seni?

Diye seslenerek gönüllerindeki güzellerin hayranlık uyandıran letâfetini kelimelere yansıtmışlardı.

***

Fuzûlî Bayat Hoca’nın ‘Orta Türkçe Sözlük’ isimli eserine dönersek efendim, Birincisiyle aynı ölçülerdeki 547 sayfalık ikinci ciltte; 11-16. Yüzyıllar arasındaki yazılı metinlerde yer alan kelimeler var. Bu kelimeler, Dîvânü Lügati’t-Türk’ten sonra yazılmış olan ‘Mukaddimetü’l-Edeb’ ve Genceli Nizâmî’nin ‘Husrev ü Şirin’i  başta olmak üzere 13 adet büyük eserden alınmıştır.

İki ciltlik takım İlk ve Orta Çağ Türkçesi ile yazılmış eserler üzerinde tez çalışmaları yapan ilim adamı adaylarının ihtiyacını karşılamaktadır. Ayrıca Türkçe’nin târihî gelişimi ile alakalı çalışmalarda bulunan kişilere olduğu kadar, leksikolog olarak da anılan lügat hazırlayanlar / kelime ilmi ile meşgul olanlar ve Türkçe meraklıları da eserden faydalanabileceklerdir.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş.                                                                                                                                                    

İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul Telefon: 0.212- 251 03 50                                                 

Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr 

Prof. Dr. FUZÛLİ BAYAT

     28 Nisan 1958 târihinde Azerbaycan’ın Masallı İlçesinin Harmandalı köyünde doğdu. 1975 yılında Ortaokulu ve liseyi bitirdikten, iki yıl askerlik yaptıktan ve iki yıl da çalıştıktan sonra 1979 yılında Azerbaycan Yabancı Diller Enstitüsü (Azerbaycan Diller Üniversitesi) Fransız Dili ve Edebiyatı Fakültesi’de yüksek öğrenime başladı. 1984 yılında master derecesi alarak Fransız-İngiliz Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak mezun oldu.

     İmişli İlçesinin Alikulular köyünde İngiliz Dili Öğretmeni ve St.Petersburg’da Millî Kütüphane elemanı olarak çalıştı. Özbekistan Bilimler Akademisi’nin Dil ve Edebiyat Enstitüsünde 1990 yılında ‘Doktor’ unvanı aldı. Burada ilmi araştırmacı olarak çalıştı. Bu yıllar arasında Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda mücâdele veren Azerbaycan Halk Cephesi’nin Bilimler Akademisinin Edebiyat Enstitüsünde bölüm başkanı oldu. Önce Doç. sonra da Prof. unvanınına hak kazandı.  Kars Kafkas Üniversitesi’nde, Gaziantep Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı.

2009 yılından itibâren Azerbaycan Millî İlimler Akademisinde çalışmaktadır.   

Bugüne kadar yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış 21 kitabından bir kısmının isimleri:

Türk Mitoloji Sistemi, Türk Şâmanlığı, Kadim Türklerin Mitolojik Hikâyeleri, Oğuz Destan Dünyası, Kaşgarlı Mahmud, Dede Korkut Oğuznâmeleri, Korkut Ata, Köroğlu, Oğuz Kağan destanı, Ali Şir Nevâî, Hoca Ahmed Yesevî ve Türk Dili Târihi.

150'den çok makalesi bulunan yazarın hakemli ve hakemsiz dergilerde, yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış 90’dan fazla makalesi, 1998 yılında yayımlanan Çocuk Ansiklopedisinde 30, 2000 yılında yayımlanan Dede Korkut Ansiklopedisinde 28, Türkler Ansiklopedisinde ise 1 makalesi yayımlanmıştır.

Prof. Dr. Fuzûlî Bayat 2005 yılında Hüseyin Gazi Kültür ve Sanat Vakfı’ndan Türk Kültür ve İlmine  Hizmet Ödülü; 2006 yılında ise Türk Ocakları Genel Başkan’ından Prof. Dr. Osman Turan Başarı Ödülü almıştır.

Prof. Dr. Fuzûlî Bayat, bugüne kadar 10 yüksek lisans, 3 doktora tezine danışmanlık yaptı. 

Evli ve 3 çocuk babasıdır.

MİNARA ALİYEVA ÇINAR

1944 YILINDA SÜRGÜN EDİLEN Ahıska Türklerinden bir âilenin evlâdıdır. 1972 yılında Kazakistan’da doğdu. 2006-2009 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümü Türkçe Öğretmenliği Ana Bilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2009 yılında Yardımcı Doçent unvanına hak kazandı. 2009 yılından günümüze kadar aynı bölümde görevine devam etmektedir. 

KUŞBAKIŞI

MÜZİK TERMİNOLOJİSİNDE                                                                                                                            

YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsikîsi Devlet Konservatuvarı Dr. Öğretim Üyesi; Müzik Bilimci ve İletişimci Göktan Ay’ın hacmi küçük, muhtevâsı büyük eseri, 141 sayfa olarak Kasım 2020’de yayımlandı. Eser âdetâ mûsikî dalında açık öğretim fakültesi vazifesi görebilecek kapasitededir. Müzik terminolojisinde kullanılan bütün terimler, müzik âletleri, Türkiye’de müzik eğitiminin târihi ve kurumları, Türk müziğine hizmeti geçmiş şahsiyetlerin önemli bir bölümü hakkında bilgiler ve daha fazlası yer alıyor.

Göktan Ay, müzik ve iletişim hocalığı ile yetinmeyen bir ilim adamıdır. Geniş geniş katılımlı bilgi şölenleri düzenliyor, makale ve kitaplarıyla kültürün pek çok alanına katkı sağlayan bir entelektüeldir.

Müzik terimlerinin açıklaması 7. sayfada ‘Yetenek Nedir’, ‘Kaabiliyet Nedir’, ‘Ses Nedir’ sorularıyla başlıyor.  Bağlama hakkındaki bilgiler (s: 21), az bilinin girift, hegit, sine keman, epinet gibi az bilinen müzik âletlerinin özellikleri ile devam ediyor (s: 32-33). Piyano hakkındaki not s: 33’te. Halk müziğinin özellikleri ise s: 37’de. Bu bölümde insanlarımızın ‘toplu çalma – söyleme geleneği’nden örnekler veriliyor. ‘Kekil Günü’ Adana’da, ‘Teltel Gecesi’ Amasya’da, ‘Dereağzı Toplantıları’ Adıyaman’da. Ve diğerleri… Afyon, Ankara, Balıkesir, Burdur, Bursa, Bolu…

Urfa’nın ‘Sıra Geceleri’ni de hatırlatmış olayım.

Dr. Göktan Ay’ın büyük hizmeti:

Halk Müziği eğitimi ve öğretimi geniş bir yelpâzeyi içine almaktadır. Birçok dernek ve müzik evi - kursu faaliyet halindedir. Ancak, birbirleriyle bağlantıları yoktur. Dr. Ay, Başbakanlık Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü Gençlik Hizmetleri Dâire Başkanlığı’nca, ülke çapında yapılan Türk Halk Müziği (THM) yarışmalarında görev alacak ‘Seçici Kurul Üyelerini Yetiştirmek’ maksadı ile bir program hazırlamıştır. Bu program THM Danışma Kurulu tarafından kabul edilmiştir. 2001 yılından itibaren değerli uzman ve üniversiteler bünyesindeki konservatuvarlarda görevli öğretim elemanlarının, TRT sanatkârlarının katkıları ile uygulamaya konulmuştur. (s: 37-43)

Göktan Ay ayrıca; Hocası Fikret Değerli ile birlikte; Halk oyunları alanında yörelerinde hizmet eden usta öğreticileri bilinçlendirmek; kısa da olsa konservatuar eğitiminden geçirmek maksadıyla Millî Eğitim Bakanlığı ile İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı ve diğer konservatuvarlar adına 25 Şubat 1994 târihinde hazırlanan 1445 sayılı yönergeye sâhip çıkmıştır.  Böylece Konservatuvar öğretim elemanlarının - mezunların - Kültür Bakanlığı ve TRT uzmanlarının katkıları ile ülke çapında kurslar açılmış ve kursları başarı ile bitirenlere belge verilerek, ‘usta öğretici’ olarak görevlendirilmelerine imkân sağlanmıştır.

Bu kurslarda;

Müzik ve ritim nedir?’ ‘Müzik terimleri nelerdir?’ ve benzeri sorular cevaplandırılmakta, nota tanıtımı ve öğretimi, mahallî oyun müziklerinin anlatımı ve analizi, müzikteki ritmik değerlerin tanıtımı, usullerin târifi ve uygulatılması, temel müzik ve ritim, genel folklor, hareket ve antrenman, pedagojik formasyon bilgileri, öğretim-yönetim ve teknikleri, sahneleme teknikleri ve diğer bilgiler verilmektedir. (s: 44-45)

Dr. Göktan Ay’ın eserinde dînî müzik formları da ihmal edilmemiş; ezan ve sâlâ, kıraat, münacat, mevlid, salât, mirâciye, temcid ve ilâhî gibi kavramlar açıklanmıştır. (s: 50-52)

Hoca’nın popüler kültürü ‘tek kullanımlık ürünler’ olarak vasıflandırması dikkat çekiyor. (s: 53)

Târihimizde ve günümüzde müzik eğitimi veren kurumlar, (57-61), Mevlâna, peşrev, saz semaisi, methal, longa, kâr, ağır ve yörük semâî, kâr-ı natık, fasıl gibi beste formları hakkındaki bilgiler, eserin ansiklopedik vasfına katkı sağlıyor. (s:53-72) Teknik bilgiler de ihmal edilmiyor. Abdülkadir Merâgi ve Hacı Ârif Bey’den başlayıp, Neriman Altındağ Tüfekçi’ye uzanan mûsıkîşinaslarımızın birer paragrafla da olsa anılması, müellifin kadirşinaslığındandır. (s: 87-92)

Târih ve müzik, Türkçe’mizin ayrılmaz kardeşleridir. Diksiyon, lehçe, ağız başlıklı bölümler bu ayrılmazlığı pekiştiriyor. (s: 99-100) Esere adını veren konular sâdece müzisyenlerin değil müzik dinleyicilerinin de ihtiyacını karşılayacak kadar kapsamlıdır. (s: 113 - 121)

Bilinen bir gerçektir: En mükemmel bir ürün bile, tanıtım ve dağıtımı yapılamazsa değerini bulamaz. Dr. Öğretim Üyesi Göktan Ay’ın hazırladığı eser, tanıtımının iyi yapılması hâlinde çok satacaktır. İkinci ve sonraki baskılarında dikkate alınması için, kadı kızında bile bulunabilecek cinsten bir kusurunu belirtmeliyim: kitabın sonunda, içerikteki bilgiler için alfabetik bir fihrist, okuyucunun aradığı bilgiye ulaşmasını kolaylaştıracaktır.

Bir de Efendim, eserin adı; ‘Müzik Terminolojisinde Doğru Zannedilen Yanlışlar’ şeklinde olsaydı daha mı münâsip olurdu?

KİTAPYURDU DOĞRUDAN YAYINCILIK:                                                                                                  

Yenibosna Merkez Mahallesi, Cemal Ulusoy Caddesi Nu: 43 Bahçelievler, İstanbul.

Tel: 0.212-519 87 20 Belgegeçer: 0.212-529 15 84 e-posta: [email protected]  //  www.kitapyurdu.com  

BİR SAHTE DERVİŞİN ORTA ASYA GEZİSİ

Arminius Wambery (1872-1948), Macar asıllı Türklogdur. Kendisinin Macar Türklerinden olduğunu iddia ederek İstanbul’a gelir ve Trabzon - Erzurum - Tebriz - Tahran - Sarı - Gümüştepe - Etrek - Harezm - Hiyve - Buhara şehirlerini tâkip ederek Semerkant’a gider. Sonra,  Herat - Meşhed - Şahrud - Tahran - Tebriz - Erzurum ve Trabzon üzerinden İstanbul’a döner. 1850’li yılların Orta Asya’sını anlatır. Yazdıkları okuyucuyu heyecanlandırır ve meraklandırır. Gittiği yerlerde kendisinin Türk ve din adamı olduğuna inandırır. Musevî olmasına rağmen İslâmiyet’i iyi bilir ve akıcı bir Türkçe ile konuşur. Yaşadığı ve kitabını yazdığı dönemde Orta Asya henüz keşfedilmemiş, sırlarını muhafaza eden bir diyardır. Kendisi de iyi bir gözlemcidir. Yazdıkları da alâka çekicidir.

Kitaptaki cümlelerden birkaç örnek:

*Seyahatin târihi, insanlığın târihidir; bir parça da dünya târihidir.                                                                 

*Bunca şairin övgülerine konu olmuş İran ülkesi, gerçekte ürkütücü bir çöldür. Buna karşılık Türkiye âdeta bir cennet gibidir.

*İranlılardaki kavrama gücü ve zarâfet Osmanlılarda az bulunur. Buna karşılık Türklerdeki doğruluk, ahlâk ve samîmiyet İranlılarda yoktur.                                            

 *Türkmen oymakları arasında gelenek ve görenekler, değişmez bir kanun hükmündedir. Hiç kimse bu kanunları yok saymaya cesâret edemez.

Eseri Abdurrahman Samipaşazade Abdülhalim Türkçe’ye çevirdi. 16,5 X 24 santim ölçülerindeki 228 sayfalık eserin 8. Baskısı 2019 yılında yayınlandı.

KİTABEVİ YAYINLARI / MEHMET VARIŞ:

Alemdar Mahallesi, Yerebatan Caddesi Nu: 33 Hüdâverdi Han Kat: 2 Oda: 6 Cağaloğlu – İstanbul          

Telefon: 0 212-511 21 43 Belgegeçer: 0.212-513 77 26 www.kitabevi.com.tr                                                             

e-posta: [email protected] 

TÜRKLERDE KADIN VE ÂİLE  

Merhum Necdet Sevinç’in 13,5 X 21 santim ölçülerindeki 142 sayfalık, ‘Her ırktan bütün kadınlara…’ ithaf ettiği eseri, ‘Türk kadınının en güzel süsü, Türklüğüdür…’ cümlesiyle başlıyor.

Eserde; destan ve efsanelerde kadın, Türkler'in kadına verdiği değer, Siyasi-idarî faaliyetlerde kadın, İslâm’dan sonra Türk kadını, Türkân sultanlar, Devlet başkanı kadınlar, Kadın şâirler ve bestekârlar, Giyim, Şiirde kadın, Bölümle ilgili sözlük, Eski Türkler'de kadın ve aile hukuku, Kölelerin durumu, Evlenmek, yuva kurmak, Çok evlilik ve İslâm ile Tek zevcelik başlıkları altında 15 bahis yer alıyor

BİLGEOĞUZ YAYINLARI:                                                                                                                                                      

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65                                                    

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr

KISA KISA… KISA KISA…

1-KIRGIN KARNAVAL: Hakan Savlı / Yapı Kredi Bankası Kültür Yayınları.                                                                                                          

2-MARIE CURIE: Maria Sanchez Isabel – Naslı Gürkaş / Martı Çocuk Yayınları.                                                                                             

3-HANÇER: Selman Kayabaşı / Yakın Plan yayınları.                                                                                                                                                 

4-KUŞLARLA SOHBETİN ŞARTLARI: Ahmet Murat / Ketebe Yayınevi.                                                                                                               

5-HAVER: Ahmet İhsan Tokgöz – Tuba Durmuş + Saadet Çetin. Turkuaz Yayınevi.