OSMANİYE KAHRAMANI  Dr. AHMET ALKAN

Tam adı: Türkiye’nin İlk Demokrasi Hareketinin Osmaniye Kahramanı Dr. Ahmet Alkan, Osmaniye sevdalısı Ali Erat’ın, ‘Müslüman Milletlerin Geri Kalış Sebepleri / Müslüman Milletleri İslâm Dini mi Geri Bıraktı’ isimli itabından sonraki ikinci eseridir.

16 X 23 santim ölçülerinde birinci hamur kâğıda basılı fotoğraflarla zenginleştirilmiş 120 sayfadır. 

Esere adını veren Dr. Ahmet Alkan, 1868 Sivas doğumludur. Doktor olarak geldiği Osmaniye’de Hükümet Tabibi olarak görev yaparken 1929 yılında Osmaniye Belediye başkanlığına seçildi. 20 yıl başkanlık yaptı, 1949 yılında Osmaniye’de vefat etti. 

Osmaniye, ‘Cebeli Bereket’ adı ile vilâyet iken 1933 yılında Adana’ya bağlı ilçe hâline getirildi. 1996 yılında tekrar vilâyet statüsüne kavuşturuldu. Yüzölçümü 3757 kilometrekare, 2018 sayımına göre nüfusu 534.000’dir. 7 ilçesi, 13 belediye teşkilâtı, 133 mahallesi 159 köyü vardır. 

Dr. Ahmet Alkan Osmaniye’de sevilen bir şahsiyettir. Belediye teşkilatının kurulduğu tarihten itibâren Belediye başkanlığı seçimlerini devamlı olarak Cumhuriyet Halk Partisi kazanıyordu. CHP dışında ilk defa 1946 yılında Nuri Demirağ’ın Genel Başkanı olduğu Millî Kalkınma Partisi’nin adayı olan Ahmet Alkan seçim kazanmıştır. Bu sebeple Ali Erat, bunun önemli bir hâdise olduğunu ve ‘Türkiye’de demokrasi hareketinin öncüsü’ sıfatına hak kazandığını belirtiyor.

Sayın Erat’ın eserinin adı her ne kadar ‘Dr. Ahmet Alkan’ ise de aynı zamanda Osmaniye târihi ve Osmaniye’ye hizmet edenler albümüdür. Bu meyanda Osmaniye’de devlet otoritesinin sağlanması için, ‘Fırka-i Islahiye / Düzeni Tesis Etme Birliği’ kurulduğunu Derviş Paşa’nın askerî vâli, Osmanlı’nın kudreti ve şöhreti günümüze kadar ulaşan Ahmed Cevdet Paşa’nın idârî ve mülkî vâli olarak Osmaniye’de görev yaptığını belirtiyor. Osmaniye kasabasının kuruluşunu, arşiv belgelerinden toparladığı bilgilerle anlatıyor. Hâlen ibâdethâne olarak kullanılan Envaru’l Hâmit Camii’nin 1890 yılında inşa edildiğini hatırlatıyor ve caminin yapılmasına öncülük eden Hacı Hüseyin Efendi’ye verilen Üçüncü Dereceden Yazı Nişan belgesinin fotokopisini eserine alıyor. 

Şehir kültürü ile meşgul olanlar, şehre şahsiyet kazandıranların, yaşadıkları şehre aidiyetlerini hizmetleriyle tescil ettirenler ve kültürünün gelişmesine katkıda bulunanlar olduğunu yazıp söylerler. Önde gelen şahısların giyim-kuşamları, insanlarla diyalogları, konuşmaları, kültürel faaliyetleri şehir kültürünü oluşturur. Ali Erat’ın naklettiği bilgilere göre Osmaniye, düzgün insanların örnek hareketleriyle şahsiyet sâhibi bir şehir konumuna erişmiştir. Bu bilgilerin yazılı belgelerle, kitaplarla târihe ve gelecek nesillere emânet edilmesi, şehir halkına sorumluluk yükleyen mesajlar olarak değerlendirilir. 

Kitaptan, şehrin kuruluş günlerinde yaşanan heyecanı ve idamına karar verilen dedesinin zindandan kurtuluşunu anlatan bölümler okunmaya değer. (s: 35-40) Hemen ardından Osmaniye halkının Kuvayı Milliye ile müştereken yaptığı istiklâl mücâdelesi ve 7 Ocak 1922’de şehrin düşman işgalinden kurtuluşunu anlatan sayfalar geliyor. Kurtuluş mücâdelesi sırasında şehid ve gazi olanları isimlerinin bulunduğu levha, saygı ve kadirbilirlik âbidesi olarak 41. sayfayı süslüyor. Sonraki sayfalarda, şehid ve gazilerin fotoğrafları var. (s: 42-46) 

Bir şehrin kuruluş ve kurtuluşundaki sıkıntıların bilinmesi, sonraki nesillerin şehre sâhip çıkmalarını sağlayacak en güçlü isteklendirme, hareketlendirme ve sahiplenme malzemesidir. Frenkler ve enteller buna ‘motivasyon’ diyorlar. Ne hazin bir tecellidir ki bu asil duygu ve olguyu derinliği ve enginliğiyle ifâde edecek Türkçe bir karşılık bulunamamış. 

Eser; Dr. Ahmet Alkan’ın ve Osmaniye’ye hizmeti geçen insanların hayat hikâyeleriyle ve verdikleri hizmetlerin anlatımıyla devam ediyor: Belediye Başkanları: Haydar Kılıçarslan (1923-1925), Ferit Aslankurt (1925-1929), Dr. Ahmet Alkan (1929-1942), Abdürrezzak Güvenç (1942-1946), Dr. Ahmet Alkan (1946-1949),  Hasan Taşkan (1949-1950), Dr. İhsan Göknal (1950-1954), İshak Şevki Ersoy (1955-1960), Ali Arguvanlı (1960-1963), Ahmet Şekip Ersoy (1963-1968), Yusuf Çenet (1668-1971), Hasan Çenet (1971-1977), Güner Dinçer (1977-1980), Bekir Akgül (1982-1984), İskender Türkmen (1984-1989), İbrâhim Karayiğit (1989-1994), Musa Şâhin (1994-1996), Ahmet Gürbüz (1996-1998 Nemili Kırıkkanat (1999-2004), Dâvut Çuhadar ( 2004-2009), Kadir Kara 209-..) (s: 68-86)

Osmaniye’nin il olma çalışmaları ile Haydarpaşa’dan başlayıp Osmaniye’den geçerek Hicaz’a ulaşan demiryolunun hikâyesi, eserin, heyecanla okunacak bölümleridir. 

Ali Erat, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin Osmaniye ile alakalı çalışmalarını ve hizmetlerini de ihmal etmemiş, kadirşinaslık görevini yerine getirmiş.

Eserin son sayfalarında sivil toplum kuruluşlarının önderi, bürokrat, siyâset ve kültür insanı olarak Osmaniye’ye hizmet edenler ve yaptıkları işler hakkında bilgiler var. Kimseyi karalamadan, gerçekçilikten ve dürüstlükten bir milim bile ayrılmadan… 

Kâmil insanlar, müspet düşünceliler, dâimâ bardağın dolu tarafını görürler. Bakışlarını, projektörlerini iyilerin, doğruların güzelliklerin üzerine yönlendirirler. Kötüleri, kötülükleri ve çirkinlikleri karanlıkta bırakırlar. 

Ali Erat, Müslüman Türk’e has bu hasletleri başarıyla ve cömertçe sergiliyor  

Ali Erat Bey’in kendi yayınıdır. Osmaniye’de Hasret Matbaası’nda basılmıştır. Telefon: 0.328-814 78 79, 0.328-812 40 83  

      

ALİ ERAT:

01.01.1939 tarihinde Osmaniye'de doğdu. İlk ve ortaokulu Osmaniye'de, liseyi Adana'da bitirdikten sonra Ankara İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi'nden 1963 yılında mezun oldu. Askerlik görevini yaptıktan sonra 1965 yılında Osmaniye'de Serbest Muhasebeci ve Mali Müşâvir olarak çalışma hayatına başladı.

Mesleğinin yanı sıra sivil toplum ve siyâsî kuruluşlarda vazifeler üstlendi. 1965 yılında, o günkü ismi ile Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)'nin Osmaniye İlçe Teşkilatını ve Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği'nin Osmaniye Şubesini kurdu. 

Diğer sosyal ve siyâsî görevler ve çalışma arkadaşlarıyla birlikte gerçekleştirdiği hizmetler: 

*Rahime Hatun Kız Meslek Lisesi Yaptırma Derneği Başkanlığı. O dönemde okul binası yapıldı. *Osmaniye'de yayınlanan üç gazetenin kuruluş aşamasında bulundu, Çataloluk Gazetesi'nin kurucusu ve yöneticisi, Yeni Osmaniye Gazetesi'nin 3 yıl mesul yazı işleri müdürü oldu, yayınına devam eden Hasret Gazetesi'nin kuruluşu içerisinde bulundu, 7 yıl mesul yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Bu gazetelerde yazılar yazdı. *Osmaniye Meslek Yüksek Teknik Okulunu açmak için dernek kurdu, heyet başkanı olarak Osmaniye ve Ankara'da gereken çalışmaları yaptı. Okulun kuruluşu tamamlanıp hizmete açıldı. Bu okul, bugünkü Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi'nin nüvesini teşkil eder. *Osmaniye'de ilk olarak Anonim Şirket kurdu. *Osmaniye'de açılan Öncüler Tuğla Fabrikasında Yönetici, Kale Kireç Tuğla Fabrikasında hissedar ve İdare Meclisi Başkanı olarak görev yaptı. *Ortağıyla birlikte Örnek Hayvancılık Çiftliği kurdu. *Adana İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi’nde Lisans Üstü Master derecesi aldı. *1986 yılında, Osmaniye'yi il yapmak için ileri gelen insanların katılımı ile Osmaniye'yi Güzelleştirme ve Tanıtma Derneğinin kuruluş çalışmalarına katıldı. *Turizm ve Seyahat Acentesı sâhibi olması sebebiyle Osmaniye'yi turizm yönünden tanıtmak için çalışmalarda bulundu. *Türk Hava Yolları'nın bir uçağına ‘Osmaniye’ isminin verilmesi çalışmalarına öncülük etti. *Milliyetçi Hareket Partisi kademelerinde seçim çalışmalarına katıldı. *Osmaniye Mâlî Müşâvirler ve Muhasebeciler Odasını arkadaşlarıyla birlikte kurup başkan seçildi.  

    

KUŞBAKIŞI:

ÖRNEK SUÇLAR

Max Aub’dan Mehmet Baydur’un Türkçeye çevirdiği romanda ard arda sıralanan itiraflarda cinâyetin karanlıkları dilin saçma sapan ifâdeleriyle daha da esrârengiz bir hâle bürünüyor.  

Kulağa teğet geçip, ağızdan kâğıda dökülen yalansız itiraflar… Dolambaçsız, yatay veya dikey, şiddeti açıklamaktan başka hiçbir hedefi olmayan itiraflar…

Yazar, ölümle alay ediyor. 

Örnek Suçlar, bir kara mizah klasiği. İspanyol sürrealizminin ustaca kâğıda dökülmüş hâli. Yazar sağduyuyu bir kenara bırakıp birbiri ardına itirafları sıralıyor. 

2019 yılında yayınlanan 18,5 X 23 santim ölçülerinde 144 sayfalık roman sakız çiğner gibi okunabilir. 

KIRMIZI KEDİ KİTABEVİ:

Tünel Meydanı Sokağı Nu:2/B Tünel Beyoğlu, İstanbul

Telefon: 0.212-245 70 00

Belgegeçer: 0.212-245 70 26

www.kirmizikedikitap.com  

e-posta: [email protected]  

NAKANO ESKİCİ DÜKKÂNI

Hitomi, civardaki bir eskici dükkânında çalışmaya başlayınca kendini sıra dışı bir topluluğun içinde bulur. Birkaç eş eskitmiş, muzip ve patavatsız Bay Nakano; O’nun hiç evlenmemiş, ressam kız kardeşi Masayo; tuhaflık derecesinde içine kapanık ama her nasılsa Hitomi’nin gönlünü çalacak genç Takeo; her gün dükkâna girip çıkan türlü huyda insan ve tıpkı insanlar gibi bağrında sırlar gizleyen onlarca eşya. Herkesin ve her şeyin bir hikâyesinin olduğu bu dükkânda Hitomi hayatı, aşkı ve insanlar ile sırlar arasındaki nazik valsi keşfetmeye başlar.

Japonya’nın önemli romancısı Hiromi Kawakami, Selen Ak’ın Türkçeye çevirdiği 14 X 21 santim ölçülerindeki 224 sayfalık eserinde, bir başınayken sıradan duran fakat bir eskici dükkânında yan yana geldiklerinde neredeyse sihirli bir mânâ yaratan insanların ve eşyaların yalın, neşeli ama aynı ölçüde hüzünlü hikâyesini anlatıyor.

DOMİNGO YAYINEVİ:

Şahkulu Mahallesi, Büyük Hendek Caddesi Nu: 4/10 Beyoğlu, İstanbul

Telefon: 0 212-245 08 39

e-posta: [email protected]  //   www.domingo.com.tr  

SHERLOCK TÜRKİYE’DE

İngiliz yazar Sir Arthur Conan Doyle (1859-1930) Edinburg Üniversitesi’nde tıp tahsili yaparken kısa hikâyeler yazmaya başladı. Cherlock Holmes, O’nun kaleme aldığı 50 kısa hikâye ile 4 adet romanın kahramanı olan dedektiftir. Yazarın ayrıca ‘Korku Vâdisi’ ‘Baskervillerin Köpeği’ ve ‘Dörtlerin Yemini’ isimli romanları vardır. Şöhretini, Cherlock Holmes ile sağladı. Bu seri, hemen hemen dünyanın bütün dillerine çevrildi ve onlarca-yüzlerce defa basıldı.  

Sir Arthur Conan Doyle tarafından yazılan hikâye ve romanların kahramanı olan Holmes, zekâsıyla aydınlattığı polisiye vakaları kadar dış görünüşü ve kendine has tavır ve hareketleriyle de benzersiz bir karakter... Bu karakter, polisiye yazarı pek çok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Kendi dönemi için bohem olarak nitelenebilecek bir insan olan Sherlock, garip zevkleri ve merakları ile her dâim ilgi çekici bir tiptir. Peyâmi Safâ da Cherlock Holmes’ten ilham olarak Cingöz Recâî tipini yaratmış ve okuyucusu tarafından çok sevilmiştir. 

Cherlock Halmes’in bu cihanşümul şöhretinden faydalanmak isteyen; Behçet Çelik, Şebnem İşigüzel, hakan Bıçakçı, Gaye Boralıoğlu, Bahri Vardarlılar, Pelin Buzluk, İbrâhim Yıldırım, Mevsim Yenice, Ömür İlmim Demir ve Seçkin Erdi’nin kalem ürünleriyle ve Seval Şâhin’in derlemesiyle oluşan kitap, 13,5 X 9,5 santim ölçülerinde ve 230 sayfadır. 

EVEREST YAYINLARI: Ticarethane Sokokağı Nu: 53 Cağaloğlu 34410 İstanbul.

Telefon: 0.212-513 34 20   

Belgegeçer: 0.212-512 33 76 

www.everestyayinlari.com 

e-posta: [email protected]    

KISA KISA… KISA KISA…

1-HAFAZAANALLAH – NASİHATNÂME 2: Alev alatlı / Turkuaz Kitap. 

2-AVCILIKTAN GURMELİĞE YEMEĞİN KÜLTÜREL TÂRİHİ: Priscilla Mary Işın / Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık. 

3-DOKSAN DOKUZ ESMÂ: Veli Tâhir Erdoğan / Bilgeoğuz Yayınları 

4-MUTLULUĞUN BAŞLADIĞI YER: Eva Eland - Sibel Çelik / Pegasus Yayınları.  

5- AİLE MEZARI: Herkül Milas / Doğan Kitap. 

DERKENAR

DİL - KÜLTÜR – MİLLET

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Kültürün iki önemli unsuru vardır: Dil ve din... Çarpık laiklik anlayışına rağmen, dînî yaşayışımızda sapmalar olmamıştır. En mükemmel ve son semâvî din olan İslamiyet, ilk günkü şekli ile uygulanmaktadır. Geçmiş dönemde, Ezan-ı Muhammedi'nin Türkçe okunması gibi yanlış uygulamalar oldu ise de ibâdetle ilgili esaslar 1400 küsur yıldır, ilk günkü şeklini korumaktadır.

Aynı müspet durumu, Türkçemizde sağlayamadık. Çünkü dilimize sâhip çıkan yok. Bu vazife ortak ve zincirleme sorumluluk altında, Millî Eğitim ve Kültür Bakanlıklarına ait olmalıdır. Türkçe hassasiyeti olanlar ise; Türkçenin korunması görevini farz-ı ayın olarak benimsemeli ve uygulamalıdırlar. 

Yapılacak iş şudur: İki bakanlığın beraberce görevlendireceği geniş bir kurul teşkil edilir. Kurul, Millî kültürümüzü bilen ilim adamlarımızdan ve dil uzmanlarından oluşur. Yaşayan Türkçe'nin bütün kelimeleri burada tespit ve ilân edilir. Çalışmalar sırasında; olanak, örneğin, onursal, zorunlu, yaşantı, ilginç, eşanlı... gibi Türk Milleti'nin % 99'u tarafından bilinmeyen / kulanılamayan kelimeler dilimizden ayıklanır. Türk dili kaidelerine aykırı olarak üretilen (daha doğrusu uydurulan) kelimeler liste dışı bırakılır. Ve tabiî... ‘-sel’, ‘-sal’ takılı bütün kelimeler... Ayrıca bu kurul; (bir kısmı) ihtiyaç hissedildiği, Türkçe'de karşılığı bulunmadığı için son yıllarda kullanılmaya başlanan; dikotami, progresiv, konservatif, lokasyon, lansman, dualite, partikül, konfigürasyon, entropi, fenomen, analojik, hümör... gibi kelimelere de uygun karşılıklar üretir. Türk Dil Kurumu'nun bu yönde çalışmaları var. Fakat yeterli ve teklif edilen yeni kelimelerin hepsi isâbetli değil. Reaksiyon yerine  ‘tepki’,   konsept yerine  ‘kavram’, ansambl yerine ‘topluluk’ kelimeleri konulurken gösterilen başarı, change (çenç) yerine ‘para değişimi’, mönü (yanlış olarak kullanılan şekli ile: (menü) yerine ‘yemek listesi’ teklif edilirken gösterilememiştir. Erkân-ı Harbiye-i Umumîye Reisliği yerine ‘Genel Kurmay Başkanlığı’, ‘mayi mukadder’ yerine ‘akaryakıt’ karşılıkları çok başarılı idi.

Yeni kelimeler teklif edilirken dikkat edilmesi gereken bir husus vardır; bulunan karşılıklar mümkün olduğunca tek kelime ve / veya yabancı kelimedeki harf sayısından az harfli olmalıdır.

Dil, muhafazakârdır. Değişimlere direnir. Aynı zamanda canlıdır. Yenilikler ister. Değişimi, halkın benimsemesi ile ve uzun zaman içerisinde olur. Kısa zamanda ve zorlamalarla yapılmak istenirse, dil yozlaşır. İnsanlarımız 100 yıl önce 100.000 kelime kullanıyorlardı. Bugün Türkçe'mizde 10.000 kelimeden fazlası kalmadı. 5.000 kelime kullanabilenin Türkçe'si ‘iyi’dir. Yüksek tahsil yapmış bile olsa, insanlarımızın çoğu 1.000 kelimeden fazlasını bilmiyor. Çoğunluğun rahatlıkla kullandığı kelime sayışı 500 civarındadır.

Prof. Neumark, vergi sistemimizi düzenleyen bir Alman'dır. Aynen şunları söylemişti: ‘Son otuz yıl içerisinde, Türkiye'ye 10'ar yıl ara ile üç defa geldim. Öğrendiğim Türkçe'nin hiçbir kelimesini unutmadığım halde, her gelişimde yazı dili olarak Türkçe'yi yeniden öğrenmek mecburiyetinde kaldım.’ 

Gerçekte Türkçemizde, ‘yazı dili’ – ‘konuşma dili’ ayırımı yoktur. Fakat özentili ve aceleci bazı yarı-aydın yazarlar, böyle bir olumsuzluğa yol açmışlardır. Müşahhas yerine; somut - göreceli... Muhafazakâr yerine; bağnaz -tutucu... kelimeleri… aceleci ve özentili hareketin ürünleridir. 

Bir târihlerde, TRT'nin ‘Dil Rehberi’ vardı. Bütün yayınlarda, bu rehberde yer alan kelimelerin kullanılması emredilmişti. Rehberde yer almayan ‘mahallî’, ‘mesken’, ‘teminat’, ‘prensip’ gibi kelimelerin kullanılması yasaktı. Yasağa uymayan program yapımcıları cezalandırılırdı. TRT'nin kendi bünyesinde yaptığını, doğru ve ilmî bir şekilde, Türkiye genelinde resmî yazışmalar ve okul kitapları için yapmak mümkün, hatta faydalı ve kaçınılmazdır.

Türk Milleti; kültürü ile Türk Kültürü ise Türk Dili ile ayrılmaz bütündür. Türk Diline, Türk Kültürüne... dolayısiyle Türk Milleti'ne yapılabilecek en büyük hizmetlerin biri ve hattâ başında olanı, dilde birlik, bütünlük ve beraberliği sağlayıp, yaşatmaktır.