(Ord. Prof. Dr. REHA OĞUZ TÜRKKAN’IN 

Ebedî Âleme İntikal Edisinin 11. Yılı Vesilesiyle)

TÜRKÇÜLÜĞÜN YENİ ESASLARI 2

Hedefe Doğru

Tanınmış Türk Milliyetçisi, 3 Mayıs 1944 Hâdiselerinin mağdurlarından Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Türkçülüğün Yeni Esasları isimli kitabının ikinci cildine, alt isim olarak Hedefe Doğru ibâresinin tercih edilmesini; “Birincinin adı ‘Yükselen Milliyetçilik’ idi, ikincisi daha çok 21. Yüzyıl milliyetçiliğini anlattığı için, ‘Hedefe Doğru’ oldu” sözleriyle açıklıyor. 

Prof. Türkkan eserine “90 yaşıma 3 yıl kaldı, belki son kitabım olacak. Bir nevi ‘vasiyetnâme’ ve ‘Bayrağı sizlere teslimim de…’ diyebilirsiniz” notunu düştükten sonra  ‘Bir Uyarı’ ile başlıyor: 

Geçenlerde bir ‘Ben Milliyetçi Değilim!’ başlıklı, yarı mizah üsluplu bir yazı okudum.

Türk milliyetçilerine, hatta bir keresinde ‘Türkçüler’ sözünü de kullanarak demediğini bırakmıyor. Tam da anlaşılmıyor. ‘Milliyetçi’ sıfatlılarının son zamanlarda yaptıklarından dolayı milliyetçileri mi suçluyor, yoksa, kendisi de vaktiyle milliyetçiymiş de, her kanunsuzluğun altından ‘milliyetçiyim’ diyenler çıkıyor diye mi isyan ediyor, bu ‘etiketi’ artık kirlenmiş sayıyor?

* * *

Epey kafa karıştırıcı. Ama bulanık hava da öyle. En iyisi yazdıklarından birkaç örnek vereyim. ‘O milliyetçi, bu milliyetçi. Biz sap gibi ortada kalıverdik. Çünkü milliyetçilik birilerinin tekeline geçtiği için benim gibilerine bir şey kalmadı’ ve devam ediyor:

Aman kalmasın. Benim ne işim var çetelerle... mafya liderleriyle... Ağca'ya ‘En büyük Türk’ diye tezâhürat yapan karanlık tiplerle... Ben bu tiplerle aynı kefede nasıl yer alırım! Çünkü bunların hepsi de milliyetçi olduğunu söylüyor.’

Ve yerinde bir tesbiti:

‘Hiç abartmıyorum. Türkiye'de milliyetçilik, Türkçülük, vatanseverlik işte bu hâle düşürüldü.’

‘Mafya babası yargılanırken, Türkçülük ve milliyetçilik nutukları atıyor. Silâh kaçakçısı milliyetçi, çek-senet tahsilâtçısı milliyetçi, suikastçı milliyetçi... Neymiş, bunları milliyetçi ve vatansever oldukları için yapıyorlarmış... Meydanı boş bulan bu tipler, yine süratle çoğalmaya başladılar.’

Ve benim de kullanacağım bir uyarıyla bitiriyor:

‘Dikkatli olalım!’

* * *

Ama kendisi de dikkatsiz. Milliyetçiliğin zart zurtluk olmadığım söylerken, ne olduğunu söylemiyor, hattâ besbelli ki bilmiyor. Bilseydi, savunduğu isimler hep Orhan Pamuk, Hırant Dink gibiler olmazdı. Adı geçenlerin fikir özgürlüğü savunulacaksa, şiddete varmayan protestocuların da fikir özgürlüğü unutulmamalıydı, suçlanmamalıydılar.

Gene de, bu gazetecinin çizdiği kara tablo düşündürücü.

Türk Milliyetçiliği, Türkçülük, vatanseverlik ayağa düşürülmemelidir. Suç işleyenlerin maskesi suratlarından sıyrılmalı, ‘Milliyetçiyim’ kalkanı ellerinden alınmalıdır. Bu sahtekârlıkları kullananları ‘deşifre’ etmek, aslında neyin nesi olduklarını belirtmek ve asla, asla aramıza almamak, gerçek ve gerçekçi Türk Milliyetçilerinin vazifesidir.

* * *

Türk Milkyetçiliği en önce sevgiyle başlar. Türk'ü Türk yapan her şeyi (zararlılar hariç) sevmek. Duyguyla ve akılla, bilerek…

Ya Türk'e karşı -içte ve dışta- düşmanca davrananlara, haininlere veya yanlış yapanlara Türkçünün tutumu ne olmalı? Şüphesiz önce akıl yoluyla doğruyu göstermek, zararlarını önlemek için tedbirler almak gerekir. Daha azgın olanlarına karşı da Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne güvenmeliyiz. Sahte iddialarla, komplo teorileriyle TSK'nm yıpratılmasına olanca Türkçü gücümüzle karşı çıkmalıyız. Ve Atatürk'ün irşatlarını da her zaman hatırlamalı, fakat zaman ve zemine de uygun davranmalıyız.

2006'nın dünyasında uyarımız bu olmalı.

Türkkan Hoca belirlediği hedefleri şöyle açıklıyor: 1-Lider kadrosu, 2-İslâm’ın rûhuna iman, 3-Bölücülüğü ve terörü önlemek, 4-Türklerin bağımsızlığı ve berâberliği, 5-Çevrecilik, 6-Kaynaklarımızdan akıllıcı faydalanma, 7-Enerjide dışa bağımılıktan kurtulmak, 8-Haysiyetli bir dış siyâset, 9-Eğitim, 10-Nüfus politikası, 11-Âdil gelir dağılımı ve işsizlik, 12-Güçlü ekonomi.

‘Müjdeler ve Kâbuslar’ başlıktlı bölümde imkânlar ve karşlaşılabilecek zorluklar hakkında bilgi verildikten sonra işe yarayacak plânlar sunuluyor. 

Bu eserini ‘son söz’ olarak değerlendiren Türkkan Hoca, ‘son söz’ün de ‘son sözü’nü söylüyor. Bu sözler, 21 yüzyılda kimlerin ‘süper güç’ olacağına dâirdir. 

Konu ile alâkalı hükümlerini vermeden, Hoca’mızın fütüroloji - gelecek ilminin temel prensibini belirtmek gerekir: (Fütüroloji ilmine göre tahminler, ‘cek’li - ‘cak’lı hecelerle biten kelimelerle değil, ‘şu şartlarla, şöyle olabilir’ kelimeleriyle bitirilir. )  

‘Bilgi Çağı’ eşittir ‘21. Yüzyıl’ olduğuna göre, bu çağda aranan vasıflar ve varılan seviyeler nedir? Daha önce de yayınladığım grafiğe bakarsak, 2000 yılından beri çok bilim araştırma yayınlarının sâhipleri, başta % 34'le ABD ve ötekiler de hepsi % 9'la Japonya, İngiltere ve Alman- Diğerleri (% 3-8'ler olmak üzere Fransa, Çin, Kanada, Avustralya gibi kaç ülke….

Yaşama standartlarında en başta görülenler ABD, Batı Avrupa, Japonya, Güney Kore, Tayvan, İsrail ve İrlanda. 

Rolls-Royce'un başkanı Sir John Rose, artık ‘gelişmiş / gelişmekte / gelişmemiş’ tasnifleri değil, akıllı (bilgili, daha akılı / çok akıllı şeklinde olanları muteber oldu. Bilgi ve çok yüksek teknik yetenek, yoğunlaşan günümüz dünyasında şart’ diyor.

Bir başka araştırmacı, ‘problem çözme becerisi olan (hatta evvelce hiç karşılaşmadığı problemleri bile çözebilen) ve kısa sürede çözüm üretebilecek şekilde yetiştirilmiş insanlar farkı aratıyor’ sonucuna varıyor.

Görüldüğü gibi, Kaliteli Eğitim ilerlemenin ve başta kalmanın şartıdır.

Yale Üniversitenin başkanı Richard Levin, Çin'in ilerleyişini Amerikanınkiyle şöyle kıyaslıyor:

‘Yenilik yaratmakta ABD'nin başarısının 3 esas sebebi var:

1-Temel bilim araştırmalarında dünya liderliği;

2-Yaratıcı ve özgür düşünmeyi teşvik eden eğitim sistemi; 

3-Yeni tasarıların yüksek riskine rağmen destek sağlayan esnek bankacılık sistemi.

Çin bu yolda yürümeye kararlı. Çin'in en seçkin üniversiteleri Amerika'ya gelip buradaki eğitim sistemini inceliyor. En çok üstünde durdukları konular da, öğrencilerin sınıf tartışmaları; tenkitçi, bağımsızca ve yaratıcı düşünüşün teşvik ediliş şekilleri.

Boş yere Çin yıllık kalkınmada % 9-10 gibi müthiş rakamlara ulaşmıyor!

* * *

Newsweek dergisi, 26 Haziran 2006 özel sayısında ABD'nin dünyanın tek süper devleti oluşu ne kadar devam edecek’ sualine şu cevabı veriyor:

ABD teknolojide, yenilikte, üretimde ve kârda hâlâ en baştaki güçtür. Fakat dünyanın birçok yerinden Amerika'ya yetişmede ne kadar hızlı gelişmeler olduğunun Amerikalılar farkında değil.’

ABD gitgide tüketici rolünden zevk alırken Asya güçleri (Çin, Hint, Güney Kore, Singapur... vb.) üretici olmayı tercih ediyorlar. Ve Amerikan cârî açığı hızla da açılıyor. Artık üreticiler, sanıldığınğn aksine, sade ucuz üretimle değil, kalitede de hızla ileri adımlar atıyorlar.

Sade ABD değil. İngiltere başbakanı Tony Blair de, Şubat 2006 târihinde bir yazısında, ‘Çin'in İngiltere'ye nispetle üç kat daha hızlı büyüdüğünün farkında olmaktan ıstırap duyuyorum.’ dedi.

Yine ABD / Çin karşılaştırmasına dönersek, araştırmacı Melinda Liu diyor ki: ‘Çin bugünlerde ABD'den % 2.5 kat daha fazla üinversite mezunu veriyor (nüfusu fazla olduğun dan diyebiliriz), ARGE yatırımlarında öne geçiyor patent müracaatları ABD'ninkinden üç katı oluyor. Bunları eğitim kalitesini en üst düzeye çıkarmakla ve bilim / teknoloji araştırmalarına büyük destek vermekle elde ediyoruz.’

* * *

2006 rakamlarına göre kişi başına gayrı safi gelir büyümesinde Çin ve Hindistan başlardayken (% 8 ve % 6.4), ABD % 3.6'da gidiyor.

200 en üstün dereceli üniversite sıralamasında ABD hâlâ birinci (54 puanla), ama Çin ve Japonya 10'ar puanla 4'üncü geliyorlar.

Rakamları, grafikleri daha da çoğaltabiliriz.

Sonuç hep aynı şeyi haykırıyor: Bilime, eğitime büyük önem ve destek verenler hep ilerdeler. Ne yazık ki bu ölçümlerde çok ama çok gerilerdeyiz. Dışarı giden (tahsil veya iş için) vatandaşlarımızın orada isim yapmaları, başarılı olmaları gösteriyor ki yeteneğimiz, zekâmız yeterli. Vaktiyle Batı'nın, sonra Japonya'nın, şimdi de Asya Kaplanlarının yaptıklarını biz de yapar, bilime ve eğitime birinci derecede destek verirsek ve hele 300.000.0000’luk Türk dünyası olarak ortak hareket edebilirsek, târihte dört defa yaptığımız gibi, biz de süp güçler arasında yer alırız. İnşallah.

Dünyanın en zengini, Microsoft'un kurucusu ve Windows işletim sisteminin mucidi Bili Gate 2008'de artık hayır işleriyle uğraşacağını ilân ederken sebebini şöyle açıkladı: ‘Eğitimi geliştirmekle uğraşacağım. Amerika, gelecekte de başta kalacaksa, bunu ancak en iyi eğitimiyle başarabilir.’

Yani yine; eğitim..! eğitim..! eğitim…

Bu değerlendirmelerin 2006 yılında kaleme alındığını, adı geçen ülkelerin bugünkü durumlarını da göz önünde bulundurarak düşünürsek, Reha Oğuz Türkkan Hoca’mızın ne kadar mükemmel bir fütürolog olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. 

Şimdi başımızı iki elimizin arasına alıp bizim gelecek planlayıcılarımız var mı? diye düşünme zamanıdır.

Vakit kaybetmeden… 

(Türkçülüğün Yeni Esasları isimli eserin birinci cildine ait bilgiler için KİTÂBİYAT 432 sayfasına bakılabilir.) 

POZİTİF YAYINLARI: Alemdar Mahallesi, Çatalçeşme Sokağı, Çatalçeşme Han, Nu: 52/2 Cağaloğlu, İstanbul. 

Telefon: 0.212-514 57 87, Belgegeçer: 0.212-519 09 14 e-posta: [email protected]  // www.pozitifkitap.com

Ord. Prof. Dr. REHA OĞUZ TÜRKKAN

1920'de İstanbul'da doğdu. St. Joseph, Galatasaray ve Kabataş Liseleri’nde okudu. Hukuk Fakültesi’nden ve Sorbonne Columbia Üniversitesi’nden diplomalar aldı. Uzmanlık alanlarından bâzıları: Psikoloji, Türkololoji, fütüroloji, eğitim teknolojileri ve hızlı okuma. 

Yazı hayâtına 18 yaşında iken atıldı, Ergenekon, Bozkurt, Gök-börü dergilerini yayınladı. 

Türkçü ve anti-komünist tavrı ile dikkatleri çekmiş, 1944 Türkçülük-Turancılık Dâvâsı’nın sanıklarından biri olarak Tabutluk adıyla anılan hücrede  3 gün 4 gece işkenceye tâbi tutulmuştur. Bu dâvâda, dönemin iktidarına muhalif olan arkadaşlarıyla birlikte, îdam talebi ile yargılanmış, 5,5 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Askerî Yargıtay'ın bozma karârından sonra 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde, Mart 1946’da berâat etmiştir. Hapiste kaldığı süre 1,5 yıldır. Beraat ve tahliyesinden sonra,  önce Fransa'ya, sonra ABD’ye gitmiş, 25 yıl Amerika'da yaşamıştır. 

1972 yılında Türkiye’ye dönen Türkkan;  1975’te Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde Türkiye'nin ilk açık üniversite denemesi olan YAYKUR'un kuruluşunda görev aldı, genel sekreterliğini yaptı ve YAYKUR programları içinde psikoloji dersleri verdi. Boğaziçi ve Hacettepe üniversitelerinde de eğitim teknolojisi ve uzaktan eğitim projelerine iştirak etti. 

Türkkan’ın hareketli bir hayâtı ve ilgi çekici bir kişiliği vardır. Amerika'da hayâtını, eğitimci, yayıncı, yazar, konferansçı, öğretim makineleri mucidi, üniversite öğretim üyesi, bilgisayar ve televizyon programcısı, eğitim teknologu olarak kazandı. Konferansçıları arasında bulunduğu bir Amerikan enstitüsü onu: ‘Müslüman-Türk, Fransız-Avrupa ve Anglo-Sakson, Amerikan gibi, tek kişide bulunması zor üç  kültürle yoğrulmuş olan Dr. Türkkan, gerçekte katıksız bir Türk’tür. Rönesans’tan beri az görülen türde çok yönlü, fakat o yönlerinde derinliğe varabilmiş başarılı bir şahsiyettir.’ Sözleriyle takdim etmiştir. Türkler ve birçok yabancılar onu ‘yılmak ve yorulmak bilmez bir Türkçü’ olarak tanır ve sayarlar. Türkçe, Fransızca ve İngilizce 40'dan fazla eseri yayınlanmıştır. Kitap hâlinde toplanmamış 3000'i aşkın makale, ansiklopedi maddesi, inceleme dizisi, senaryo, piyes, hikâye ve çocuk masalları kaleme almıştır.

Türkkan Hoca’mız, ardında 50’ye yakın eser, binlerce makale ve büyük hizmetler gerçekleştiren, sevilen-saygı duyulan parlak bir âlim olarak 18 Ocak 2010 târihinde 90 yaşında iken ebedî âleme intikal  etti. 

Kabri İstanbul’daki Zincirlikuyu mezarlığındadır. Mekânı cennet olsun, kabri nurlarla dolsun. Aziz ruhuna el Fâtiha…  

KUŞBAKIŞI

UYUYAN DEV TÜRK DÜNYASI / 9 Büyük Proje

Kitabın birinci baskısı 14 X 20.3 santim ölçülerinde birinci hamur kâğıda basılı 175 sayfa olarak 2005 yılında Ankara Ticaret Odası tarafından yayınlandı. Genişletilmiş ikinci baskı ise 13,5 X 21 santim ölçülerinde, üçüncü hamur kâğıda 347 sayfa hacimle Pozitif yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. 

Türkkan Hoca, bu eserinde ‘Türk dünyası devletlerinin İsviçre gibi kalkınmış ve gelir seviyesi yüksek, halkını refah içerisinde yaşatan bir devlet mi yoksa Kanûni Sultan Süleyman Han dönemindeki gibi Osmanlı Cihan Devleti veya günümüzdeki ABD gibi tehditlere papuç bırakmayan, doğru veya yanlış dünyaya nizam verebilen güçlü bir devlet mi olması tercih edilmelidir?’ diye soruyor.

Sonra da hedefin belirlenmesinde, dikkat edilmesi gereken hususlara işâret ediyor: Kalkınmış ve refah seviyesi yüksek devletler, askerî bakımdan güçlü değilse, süper güçlerin baskılarına ve hatta tecâvüzlerine mâruz kalabilirler. Karşılaşacağı problemler sebebiyle kalkınmalarını devam ettiremeyebilirler, refah seviyesinde de düşmeler yaşanabilir. O halde; ‘hem kalkınmış ve refah seviyesi yüksek hem de ordusu güçlü, caydırıcı özelliklere sâhip devlet yapısı tercih edilmelidir’ diyor ve bu tercihin olumlu neticelere ulaşması için atılması gereken 9 dev adımı açıklıyor.

BİZ KİMİZ? / TÜRKLÜĞÜN KİMLİK ŞİFRESİ

Türklük, milliyetçilik, vatanseverlik konularında yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan, Türk kimliğini tartışıyor ve ‘Biz Kimiz?’ sorusuna cevap arıyor. Türklüğün doğuşu, kime Türk dendiği, Türk târihinin bilinmeyen sayfaları, başkalarının Türkler hakkındaki düşünceleri, yazarın bu kitabında ele aldığı konulardır. 

ARAYAN ADAM:

Birinci cilt ‘Hani Ben Çocukken… Delikanlıyken de!’ İkinci Cilt ise ‘Bir Dâvâ Uğruna 1944 olayları ve Tabutluk İşkenceleri’ alt isimlerini taşıyor. Her ikisi de 13,5 X 20,5 santim ölçülerinde. Birincisi 294, ikincisi 330 sayfadır. 

Türkkan hoca, eserlerin alt isimlerinden de anlaşılacağı üzere okuyucuya ironi çeşnisinden faydalanarak otobiyografisini sunuyor. Otobiyografi içerisinde milletinin fertlerine, milletini sevdiği için zulmeden bir yönetimin anatomisi de veriliyor. 

Türkkan Hoca’nın hareketli ve mâceralı bir hayatı vardır. Hem kitap kurdu hem de kavgacı… Çocukken de delikanlılık çağında da… Olup bitenleri roman tadında anlatıyor. Yayınladığı dergiler, ‘Faşizm Tehlikelidir’ başlıklı bir dizi yazı yazdığı için derginin kapatılışı, Atatürk’ten ‘Turancılık  dersi’ alışı ve at binme merakı… Tekmili birden… iki ciltte. 

Bu kitaplar da Pozitif Yayınlarından.

KISA KISA… KISA KISA…

1-TÜRKÇÜLÜĞE GİRİŞ: İstanbul, 1940

2-MİLLİYETÇİLİĞE DOĞRU: İstanbul, 1943

3-İLERİ TÜRKÇÜLÜK VE PARTİLER: İstanbul 1946 

4-TABUTLUKTAN GURBETE: İstanbul 1985

5-TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KISA TÂRİHİ İstanbul 1992 

Ve diğer eserleri… kasetler, senaryolar, hızlı okuma kitapları, roman, hikâye ve târih kitapları. Toplamı 100’ü aşkın…