Kaşkay Türklerini bize tanıtıp sevdiren kitap: 

KAŞKAYLAR VE ONLARIN FOLKLORU

Dr. AYNUR GAZANFERKIZI 

Hazar Üniversitesi

Ali Şamil durmadan Türk halklarının kültürünü, edbiyatını, târihini ve bağımsızlık savaşlarını genç nesle aktarıyor. O’nun ‘Uygur, Gagauz, Kuzey Kafas Türklerinin Folkloru ve Edebiyatı’, ‘Colan Türkmenleri’, ‘Kırım Sevgisi’, ‘Türkçülüğün Kurbanları (Kazakistan)’ kitapları sözlerimizi doğrular niteliktedir. Yazdığı kitaplar genelde tekyönlü değildir. Birden fazla amacı kapsamaktadır. Meselâ: Türk Milleti hakkında okuduğumuz kitaplar bize sâdece Nogay veya Kumuklar hakkında bilgi vermekle kalmıyor, bir şekilde umûmî Türk kültürü, târihi hakkında bilgi edinmiş oluyoruz. Bu da bâzen kitabın gençlik üzerindeki pozitif etkisini tahmin etmemize yardımcı olabiliyor. 

Yazarın bu tarz kitaplarından biri de ‘Kaşkaylar ve Onların Folkloru’ isimli kitabıdır.  Azerbaycan Millî Bilimler Akademisi Folklor Enstitüsü Bilim Kurulunca ‘İlim ve Tahsil’ Yayınevi’ tarafından 2020 yılında yayınlanmış kitaba; Kaşkaylar hakkında ilk izlenimler, Kaşkay aydınları, Şiraz şehri, Kaşkay börkü, târihi, kültürü hakkında çokca makaleler dâhil edilmiştir. 

Kitapta ilk dikkat çeken daha ilk sayfada Kaşkayların istiklal marşına dönüşmüş Ersalan Mirzayi’nin ‘Bir Türkek bir Gaşgyayiyek’ şiirinin olması... Şiirin daha ilk satırlarından Kaşkayların dil bakımından bize ne kadar yakın olduğunu anlamaktayız. Bize bu kadar yakın dilde ve coğrafyada yaşayan Türkler hakkında niçin bu kadar az bilgi sâhibiyiz ki? Sorunun cevabını yazar sonraki sayfalarda vermektedir. Kaşkayların kültürü, siyâsî târihi, günlük yaşama şekilleri, inançları, masal ve bilmeceleri hakkında bilgi vererek, neden gözlerden uzak tutulduğunu da açıklamakta. Aslında Kaşkaylar târihe çok önemli şahsiyetler bahşetmiş ve fakat onların millî kimliği pek ilgi çekmemiştir. Ali Şamil’in kitabı bu bakımdan da çok önemlidir. 

Kitabın editörü bütün hayatını Azerbaycan ve Türklük ideolojisine adamış, devlet yıkıp devlet kurmuş takımın ideologu Ârif Rahimoğludur. Ârif Hoca Türkler hakkında oldukça geniş ve derin bilgi sâhibidir. Türk psikolojisini, târihini, kültürünü tam mânâsıyla benimsemiş bir ilim adamının, bir politikacınının editörlük yapması kitabın ilmî değerini önemli ölçüde artırmıştır. Projeye sâhiplik edenin de Prof. Dr. Muhtar Kâzımoğlu olması tesâdüf değildir. Zira Muhtar Hoca da folklor ilmine değerli eserler vermiş, teorik ve uygulama yönünden bir çok araştırmalara önayak olacak eserler yazmıştır.

 Böyle bir şahsın proje rehberi olması da eserin ilmî değerini üç katına çıkarmıştır. Fakat kitapta danışmanların Kaşkay Türklerinden olması, yazarın bilgileri nasıl bir hassasiyet ve titizlikle hazırladığını ortaya koymaktadır Zira, kitabın daha ilk sayfalarında yazarın kâh Kaşkayların yazım kurallarına, kâh davranış biçimlerine dikkat çekmesi Kaşkaylar hakkında yeterince bilgi sâhibi olduğunu göstermektedir. Meselâ kitabın 10. sayfasında şöyle yazıyor: ‘Kelimenin başında önünde h kullanılması, o sesinin u sesine, ö sesinin e sesine, ü sesinin i sesine, ı sesinin i sesine, ikinci ve sonuncu hecelerde i sesinin e sesine dönüşmesi, şimdiki zaman ekinin ...yor  şeklinde olması, bulmak ve etmek gibi fiilerin aktifliği İran Türkleri içerisinde en fazla Kaşkaylarda ve Halaç Türklerinde yaygındır’. Buradan açıkca görülmektedir ki, yazar Kaşkayların orfografik ve orfoepik kurallarına hâkimdir. 

Kitabın devamında Ali Şamil’in Kaşkay Türkleri hakkında ilk bilgiyi, daha 1970’li yıllarda kütüphâne çalışanı Muhammedali Müseddig’den aldığını belirtmesi O’nun Kaşkaylara olan ilgisinin daha genç yaşlarında başladığını ortaya koymaktadır. Ali Şamil oldukça samîmi bir şekilde Sovyet dönemi zamanı İran’la sınırların açılması haberinin boşa çıkmasından duyduğu perişanlığı, daha sonra sınırların açılmasını anlatması yazarın içindeki hasretin ne kadar ağır geldiğini göstermektedir. 

Yazar kitabında Sovyet döneminin sonlarına doğru Güney ile sınırlarımızın açılmasını teferruatı ile anlatırken her iki taraf insanlarının kışın soğuğunda Aras nehrini geçerek öteki tarafta bir hafta parasız, yersiz yurtsuz nasıl yaşadığına Sovyet memurlarının şaşırmış olması, Onların bizi hiç tanımadıklarını belirtir. Nitekim Ali Şamil de bu olaya dikkati çekmştir. Yine kitapdan anlıyoruz ki, sınırlar açıldığı zaman Güney’e ilk gidenlerden biri de tabi ki, Ali Hoca olmuştur ve daha ilk gidişinde sâdece oradaki Azerbaycan Türkleri ile değil, Kaşkaylar ile de sıcak temas hâlinde olmuş, onlarla arkadaşlık kurmuş ve hatta Kaşkaylı Muhammedali’yi Bakü’ye getirebilmiştir. Ali Hoca’nın Pervin Behmeni ile görüşmesi, konuşması, oradaki âşıkların mezarlıkta fâtiha okuyan değil de profesyonelce kendi işlerini yapmaları için önayak olmasından anlıyoruz ki, yazar sâdece sıkı arkadaşlıklar kurmakla kalmamış, hem de millî kültürel etki etmeyi de başarmış. biz bunu Ali Şamil örneğinde görmekteyiz. 

Kitabın devamında Ali Hoca Kaşkayların Şiraz şehri hakkında geniş bilgi vermekle kalmamış, giyim kuşam, şehrin girişleri ve târihî kültürel mirâsı hakkında da okucuyu bilgilendirmiştir. Okucusu yazarının gittiği şehir hakkında nasıl derinlemesine bilgi sâhibi olabilir, bir şehri ziyâret ederken aslında neleri dikkatte tutmak lâzım, bunları öğretmektedir. Yazdığı her satır, her söz Kaşkayları daha fazla nasıl tanıtabilirim, sevdirebilirim düşüncesi ve hassasiyeti üzerine hesaplanmış gibidir. Söylediğimize örnek olarak kitabın 32. Sayfasında Kaşkay hanlarının sarayının tasvirini gösterebiliriz. 

Ali Şamil bölge ve bölgedeki günümüz aydınları hakkında da bilgi verdikten sonra târihte ün salmış Kaşkaylar hakkında bilgi vermeyi de ihmal etmiyor. 

Kitabın tam yarısı, Kaşkay halk bilimi metinlerine tahsis edilmiştir. Folklor uzmanı yazar  gezi için çıktığı seyahatlerinde folklor metinlerini de toplamayı ihmal etmemiş ve Türk halkiyat ilmine olan hayranlığını ortaya koymuştur. 

Folklor metinlerine göz atarken aslında aramızdaki yakınlığı, dilimizdeki müthiş benzerliği, anlaşılırlığı gördükçe neden acaba Kaşkaylar hakkında bunları bilmiyorduk diye düşünmeden edemiyoruz. Sanki görünmez bir el bizden bir parçayı alıp koparmış ve çok uzaklara atmış gibi. Oysaki, Kaşkaylar tam yanıbaşımızda, otobüs yolculuğu ile bir kaç saatlik mesâfededir.

Ali Hoca’nın dili, üslûbu zâten çok akıcı revandır. Fakat Kaşkay metinlerini okudukça aynı tatlı, revan akıcılığın devam ettiğini gördükçe bugüne kadar bize bukadar yakın, aynı milletten olduğumuz Kaşkayların hakkında az bilgi sâhibi olmaktan ne kadar utandığımı anlatamam. 

Kitap ister halkiyatçı, ister kültür araştırmacısı, ister sosyolog, ister etnograf ve târihçiler için çok mükemmel bir ana kaynaktır. Her başlıkta ayrıca bir konu işlenmiş her konu enine boyuna araştırılmıştır. Okucusunu fazla yormadığı gibi, Kaşkayların târihi, en yakından en uzağa, meşhur insanları, aydınları hakkında genişçe bilgi alınıyor. Okucu kendisini sanki bizzat geziye çıkmış gibi hissediyor. Son olarak belirtelim ki, yazar eserinde sâdece Kaşkaylarla alâkalı bilgi vermekle yetinmemiş, Kaşkaylar hakkında eser veya yazı yazmış bir çok aydın ve onların araştırmaları hakkında da bilgi vermiştir. Böylece Kaşkaylar hakkında araştırma yapmak isteyenlerin işini kolaylaştırmıştır.

Kitap için yazara sonsuz teşekkür eder, okuyucu olarak bu tür kitapların devamının gelmesini dilerim. 

[email protected]  //  (055) 651 36 33

264 sayfalık kitap, Azerbaycan’dan temin edilebilmektedir.

Dr. ALİ ŞÂMİL:                  

                                                                                       

1948 yılında Göyçé İlçesi’nin İnékdağ (şimdiki Ermenistan Cumhuriyetine bağlı Vardenis rayonunun Teretuk) köyünde doğdu. 

1973’de Bakü’de Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin Gazetecilik Fakültesi’nden mezun oldu. 1973-1993’de Nahçıvan Özerk Cumhuriyetindeki ‘Şark Kapısı’, 1990-1993’de Azerbaycan Halk Cephesi’nin ‘Azadlık’ gazetelerinde çalıştı. 1993-2004’de Azerbaycan Millî Ansiklopedisi’nde ‘Türk halklarının Meşhur İnsanları’ Ansiklopedi gurubunun başkanlığını, 1996-2007 yıllarında Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsünde ‘Türk Halklarının Folkloru’ bölümünde ilmî araştırmalar yaptı. 2007 yılından bu yana, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü Milletlerarası İlişkiler Bölümü Başkanı olarak görev yapmaktadır. 

Ali Şâmil’in yayınlanmış 10 kitabı,  150’ye yakın ilmî incelemesi, 500’den çok makalesi vardır. 10 ülkede düzenlenen 35 Milletlerarası Sempozyuma, 16 Millî Sempozyuma katılmış, bildiri sunmuştur. 

Kitaplarından bâzıları:

1- Kuzey Kıbrıs: (2001), Azerbaycan Millî Ansiklopedisi Neşriyatı, Bakü. 2- Burulğandan Çıkmak Mümkün müdür?: (2001), Azerbaycan Millî Ansiklopedisi Neşriyatı, Bakü. 3- Dastanlaşmış Ömürler: (2000), Seda Neşriyat, Bakü. 4- Âşık İsgender Ağbabalı: (2006), Seda Neşriyat, Bakü. 5- Uygur, Gagauz, Küzey Kafkas Türklerinin Edebiyatı Tarihi: (2008) Seda Neşriyat, Bakü.

Burulğan: girdap, su çevrintisi, hortum, rüzgâr çevrintisi, anafor. 

Ali Şâmil hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler aşağıda adresi verilen internet sitesine başvurabilirler:

http://ali-shamil.tr.gg/Ana-s%26%23601%3Bhif%26%23601%3B.htm  

KUŞBAKIŞI

OSMANLI İMPARATORLUĞU VE AVRUPA

Osmanlı Devleti resmî kayıtlarında devlet için ‘imparatorluk’, pâdişahlar için ‘imparator’ kelimesini kullanmamıştır. Buna rağmen batılı yazarların hemen hepsi, Türk yazarlardan da hassasiyet zaafına uğrayanlar, ‘Osmanlı İmparatorluğu’ isimlendirmesini kullanmaktan çekinmemişlerdir. Bu alışkanlık ister istemez kendilerini, yapmacık sevgi gösterisi etiketli ‘Fatma’ya ‘Fatoş’, ‘Emine’ye ‘Emoş’ diye hitap etmenin basitliğinden kurtaramayanları hatırladıyor. 

Fransız yazar Jean-François Solnon, 15,5 X 23 santim ölçülerindeki 700 sayfalık eseri için tercih ettiği ismi, uzun yıllar Fransa’da yaşadığı için olmalı, eseri Türkçeye tercüme eden,  Ali Berktay değiştirmek lüzumunu hissetmemiş. 

Osmanlı ile Avrupa devletleri arasındaki altı yüz yıllık ilişkilerin târihi düşünüldüğünde, akla önce savaşlar, fetihler, toprak kayıpları, kısacası bitmez tükenmez bir çatışma ve bunun yarattığı ruh halleri gelir.

Solnon, eserinde söz konusu ruh halleri ile birlikte, kültür ilişkilerine de yer veriyor.  Bu iç içe geçişin, ‘çatışma ve karşılıklı hayranlığın’ zengin târihini ele alıyor.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI: İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul.

Telefon: 0.212 252 39 91

Belgegeçer: 0.212-243 56 00

[email protected] 

İnternet: www.iskultur.com.tr   

İTTİHAT VE TERAKKİ 

Nasıl Doğdu, Nasıl Yaşadı, Nasıl Öldü?

İttihat ve Terakki Partisi, 21 Mayıs 1889 târihinde, Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın tahttan indirilmesinin, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşu için tek yol olduğunu düşünenler tarafından, İttihad-ı Osmânî adıyla gizli bir dernek olarak kuruldu. Derneğin kurucuları; İshak Sükûti, İbrahim Temo, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmed Reşid adındaki dört talebe ile ve sonradan onlara katılan Hüseyinzade Ali Bey, Konyalı Hikmet Emin Bey, Cevdet Osman, Kerim Sebatî, Mekkeli Sabri Bey, Selanikli Nâzım Bey, Şerâfettin Mağmumi, Giritli Şefik idi.  

Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan teşkilât, aynı devirde kurulmuş irili ufaklı diğer pek dernekle birleşerek Osmanlı coğrafyasının en güçlü teşkilatı hâline geldi. Cemiyet çalışmalarını 1894’ten sonra yurt dışında yürüttü. 23 Temmuz 1908’de İkinci Meşrutiyet ilân edilince Türkiye’de teşkilatlandı ve kısa zamanda hükümetin üzerinde bir konuma sâhip oldu. Parti hâline geldi, Osmanlı Devleti’nin yönetimine hâkim oldu, Devleti Birinci Dünya Savaşı’na soktu. Savaş kaybedilince yöneticileri yurt dışına kaçtı.  

Yakın târihimizin en mühim, en canlı, aynı zamanda da en fecî devri, hiç şüphesiz İttihat ve Terakki devridir. O dönemi yaşayanlar bile İttihat ve Terakki hakkındaki hakîkatleri tam mânasıyla bilmiyorlardı. Sonraki yıllarda hakkında yazılanların bir bölümünde yanıltıcı bilgiler vardır. 

Târihî romanlarıyla tanınan araştırmacı gazeteci yazar Ziya Şâkir (1882-1959),  14 X 23 santim ölçülerindeki 3 ciltlik, 2272 sayfalık eserinde, İttihat ve Terakki Partisi’ni bütün detaylarıyla anlatıyor. 

AKIL FİKİR YAYINLARI Alemdar Mahallesi, Alayköşkü Caddesi, Küçük Sokak Nu: 6/3 Cağaloğlu, Fatih, İstanbul                                    

Telefon: 0.212-514 77 77

e-posta: [email protected]  www.akilfikiryayinlari.com  

GÖNÜL HANIM

Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey’in ‘Gönül Hanım’ isimli eseri, Türk edebiyatında Türklerin ana yurdu olan bölgeyi ve Orhun Âbidelerini ilk defa ele alan tezli bir romandır. Bu sebeple edebiyat târihimizde ayrı bir yere ve öneme sâhiptir. Millî Eğitim Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Cumhuriyet târihimiz boyunca çeşitli adlar altında Türk ve dünya klasiklerini milletimizin istifâdesine sunmuşlardı. Bu eserler arasında ‘Gönül Hanım’ da vardı.

Gönül Hanım isimli roman, yazarın hikâyelerini topladığı ‘Çağlayanlar’ı tamamlayan bir eserdir.

Müftüoğlu Ahmet Hikmet Bey’in bu eserini okuyanlar 1800 yıl öncesindeki Türk dünyasına yolculuk edecek, atalarımızın yaşadığı bölgeler hakkında bilgi edineceklerdir. 

Müftüoğlu bu eseriyle bunalımlar içindeki Türk milletine bunalımdan çıkış yolu olarak Türk ve İslâm köklerinden kopmadan, eğitime önem vererek medenî milletler içinde yükselmeyi tavsiye etmektedir. 

Orhun Âbideleri: ’Türk’ adının, geçtiği ilk Türkçe metindir. Aynı zamanda ilk Türk târihidir. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması... Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri dile getirilmektedir.

Türk nizâmının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası olan Orhun Âbidelerine Türk gençlerinin ilk seyahatini okurken onlarla birlikte yorulacak, sevinecek ve bir yandan da Birinci Dünya Savaşı sonundaki kayıplarımızın acısını yaşayacaktır. Her şeye rağmen devam eden hayatta, Tolun Bey ve Gönül Hanım'ın mutluluğuna da ortak olacaklar.

Eserde; her derdin çâresine giden yolun eğitimden geçtiğine dair ikâz, tekrar tekrar hatırlatılmaktadır. 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: 

Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 

Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr 

KISA KISA… KISA KISA…                                                                             

1-BİR GÜNDE YAZAR OLDUM: Şinasi Bâdemcioğlu / Mona kitap.

2-SIRASINI BEKLEYENLER: Luigi Pirandello-Neyyire Gül Işık / Can Yayınları.  

3-İNSAN LEKESİ: Philip Roth / Sutan Aral Akçoka / Yapı Kredi Yayınları. 

4-KARA KUTU: Emin Pazarcı / Sahi Kitap. 

5-İSTİSNÂÎ BULUŞMALAR: Ayça Güçlüten / İthaki Yayınları.

DERKENAR:

KAŞKAYLAR

OĞUZ ÇETİNOĞLU

Kaşkaylar; Türkmen, Tahtacı, At-Çekenler, Karamanoğulları, Manav, Yörük, Dulkadirliler, Çepni… grupların hepsi gibi, sayılarının 24, kimilerine göre  daha fazla olduğu bildirilen  Oğuz Boyları’na mensup obalardan biridir.  

Kaşkayların dili, Oğuz Türklerinin bir lehçesidir ve Türkiye Türkçesine çok yakındır. Çok sıkı bir şekilde bağlı oldukları gelenekleri de hemen hemen Anadolu Türklerinin gelenekleri gibidir. Muhtemelen, günümüzde Afganistan sınırları içerisinde bulunan ana yurtlarından ve Kaşgar’dan batıya göç etmişler ve İran’ın kuzeybatısından başlayıp güneydoğuya doğru uzanan topraklara yerleşmişlerdir. 

Topluluğun lideri ‘İlhan’ unvanını taşıyan kişi olmakla birlikte, onun vekili olan ‘ilbeyi’ denilen şahıs, yetkili ve yönetimden sorumlu kişiydi. Bunlar oba mensupları arasından ve şah tarafından seçilirdi. 

Kaşkaylar göçebe hayatı yaşarlar ve koyun, at, deve ve sığır yetiştiriciliği ile iyi bir hayat yaşama imkânına sâhiptirler. Sanat değeri yüksek Kaşkay halıları, kilim ve seccâdeleri yüksek kazanç sağlar. Kadınların sosyal hayatta önemli bir yeri vardır. 2000 yılında İran’da 1.000.000 Kaşkay yaşamakta idi. 

İran’da 1794 yılından beri devam etmekte olan Kaçar Hânedânını 1925 yılında deviren Rıza Şah Pehlevî döneminde haksızlıklara ve zulümlere mâruz kaldılar. Yayla göçmenleri, yerleşik hâle geçmeye zorlandı. Kaşkayların ilhanı sebepsiz yere Tahran’a getirildi ve hapsedildi, oğulları ülkeyi terk etmeye mecbur bırakıldı. 1944 yılında İngiltere’nin Rıza Şah’ı tahttan uzaklaştırıp yerine oğlu Muhammed Rıza Şah’ı tahta oturtunca, ilhan ve oğulları İran’a dönebildiler. Bu sırada hapiste iken ölen ilhan yerine oğlu görevlendirildi. 1963 yılında İran Şahı, hava destekli bir kara harekâtı ile Kaşkayların elindeki bütün silahları toplattı. Kaşkayların ilhanı ikinci defa ülkesini terk etmeye mecbur bırakıldı. 1979’da İran İslâm Cumhuriyeti kurulunca, ülkesine dönebildi. Günümüzde Kaşkaylar kendi seçtikleri milletvekilleriyle parlâmentoda temsil edilmektedirler.