MERYEM’İN ATLARI
Çizgisi muhteşem bir mimar-ressam, anlatım gücü yüksek bir yazar olan Gürbüz Azak, ‘Meryem’in Atları’ isimli; 13,5 X 19,5 santim ölçülerinde 140 sayfalık romanında, Kazan Türklerinden bir grubun, Osmanlı Yurdu’na göç edişlerinin destansı hikâyesini anlatıyor.   
Meryem’in Atları’nda kahramanlık var, dayanılmaz zorluklara iman gücü ile ve sabırla direnmek ve aşmak azmi var. Yüce koruyucunun gücünü her an her yerde yanı başında hissetmek var. 
Meryem’in Atları,  sıradan bir roman değil. Bir destan. Bizim insanlarımızın destanı…
Yalnızca yaşamak için değil, insanca, haysiyetiyle, şeref ve nâmusuyla, inandığı şekilde, yaşayabilmek için kırılmayı, yok olmayı göze alanların destanı…
Öyle bir destan ki, daha ilk satırlarında okuyucuyu, sayfalara gömüyor. Zaman da okuyucu da satırlar arasında kayboluyor: 
‘Yetim ve öksüz yeğenim Meryem bir ikindi vakti eve o yağmurda düşe kalka gelip de ‘Amucaa!’ diye öyle bir haykırdı ki, feryadına ne aklı dayandı ne bedeni. Avluda düşüp bayıldı yavrucak. İçeri taşıdık, hanımla sedire uzatıp yüzüne kolonyalar sepeledik, sarstık, ‘Meryem, Meryem!’ diye yalvarırca inledik. Neden sonra kan çanağı gözlerini ıpıslak araladı. Bir bana, bir yengesine avcıdan henüz kurtulmuş kuşlarca baktı, ürke titreye bir daha ‘Amuca’ diye feryatlanabildi ve gene kendinden geçti.
Meryem henüz ondördünde, cesur ve delikanlı bir kızdı. Vara yoğa üzülmez, böyle kolay ağlamaz, mahallede sevilen fedakâr bir çocuktu. Düşündüm ki; fazla büyük, tahammül ötesi bir şeyler olmuştu veya bizlere çok kötü şeyler olacağını öğrenmişti.
Vakit yatsıya ağıyorken anca kendine gelebildi. Sedirde yorgunca doğrulup oturdu. Yengesine, bana yeniden ve uzunca bakınıp, bir duyan olmasın gibilerden seslendi:
- Hepimizi öldürecekler...
- Kimler?
- Şehirdeki Türklerin tamamını kılıçtan geçirecekler, kurşuna dizecekler.
- Kimler?
- Üç gün sonra, tam üç gün sonra buralarda Türk kalmayacak, Müslüman kalmayacak Amuca.
Meryem artık ağlamıyordu. Eski Meryem nihayet geri gelmişti. Olup bitenleri bir bir anlattı. Dehşet içinde kalan hanımcığım ayakta duramayıp çöktü, duaya vardı. Zangır zangır ürpertiler eşliğinde ‘Sana sığındık Yârabbi, bizlere merhamet eyle. Acı şu kullarına!’ Deyip duruyordu. Yalanım yok, ben de yanına çöküp, el açıp, en gür nefesimle ‘Âmin’ demeyi becerebildim, Meryem vaziyeti şöyle anlatmıştı…’ 
*   *   *   
Meryem’in ‘Amuca’sı Omarâ, birkaç satırlık yazı ile komşularını göç etmeye dâvet eder: 
‘Karındaşlar…
Mektepteki yavrular ile öğretmen Mûsa Efendi dünki ikindi vakti kılıçtan geçirildi. Bu pazar da biz Türklere karşı bir katliam var, sabittir. Artık durma ve sorma zamanı değil. Hazırlanın. Uzun, çetin bir yolculuğa çıkıyoruz. Her çâre tükenmiştir. Yolculuk bu cuma seherinde, tan sökende.
Allah Biz Bilan!’
Sabahların uzak, ölümün yakın bir vaktinde, kervan yola koyulur. Haydi Bismillah.
Ölüm arkada mı kalmıştır? 
Ne gezer…
Gelimli-gidimli dünyanın neresinde ne zaman ölümsüzlük olmuştur ki? 
Kafile başı Omarâ, yola koyulurkenki duygularını da şöyle yazar: 
‘Bu kahır yüklü seferde kaçımız Osman diyârına erişir, ne kadarımız sağ kalır kestirmek zordu. Gel gelelim asıl güçlük, yüzyıllardır eyleştiğimiz topraktan, sımsıcak taş evlerimizi, soluk aldığımız havayı bırakıp gitmekti. ‘Dayan Omarâ!’ Dedim kendi kendime. Çıkacağımız bu uzun seyirtiş hiç de kolay olmayacak. O rezil katiller, devletin silahlı bombalı askeri, merhametsiz ordu kaçakları, yol kesici onca eşkıya ve zorlu karakış bizleri rahat komaz. Aylardan Kasım iken bilinmez yolları aşmak, fazla ufalanmadan Çeçenistan’ı, Dağıstan’ı, Kafkasları sonra da Osman elini araya-sora bulmak kaderimizdi. 
Ben içimden yas tutuyor da hanımıma ‘Ağlama geçer, inleme düzelir’ Diye fısıldıyordum, gözlerimi kaçırıp…’
Her tümseğin ardında, her günün gecesinde; acımasızlıklar, gaddarlıklar vardır. Ölüm vardır. Fakat bütün korkular, ‘Allah bizimledir!’ Diyenler için anlamsızdır. 
Yol uzun, tehlikeler çoktur. Hava şartları insanı, onun karşısına çıktığına pişman edecek kadar zâlimdir. Fakat Allah’ın kendileriyle olduğuna iman etmiş kahramanlarımız asla zebun değildir, Nâmık Kemal’in dediği gibi azimlidir:  
‘Felek her türlü esbab-ı cefâsın toplasın gelsin 
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azimetten.’ 
Aktolga’ isimli atının üzerinde dimdik oturup, kafilenin yedek atlarının kâh önünde kâh arkasında ve elinde ‘Allah Biz Bilan’ yazılı bayrak olduğu halde, kumandan edasıyla sağa-sola koşuşturup duran Meryem ve ‘Amuca’sı Omarâ ile berâberindeki insanların, hayatta kalmak için sanki Azrail ile kavilleri vardır.
Yolda ölümcül tehlikeler var ise de; ‘İnsanın en hayırlısı, insana hizmet edendir!’ hadis-i şerifini kendisine rehber edinmiş mert insanlar da vardır. Onlar, Kafkasların gözü pek ve tok insanlarıdır. Yaşadıkları toprakları ve o toprakların iklimini, o iklimlerin oluşturduğu insan karakterini şöyle anlatırlar: 
‘Bizim Kafkaslarda milletler değil, boylar bulunur. Buralar yeryüzünün en karmaşık, en dolaşık bölgeleridir. Sayısız ırkımız, dilimiz, dinimiz var. Asırlardır huzur yüzü görmüş değiliz. Arabı, Acemi, Romalısı, Altınordusu, Yunanı, Rus’u, Kırımlısı, Timurlusu buralarda buluşup vuruştu. Geçmişimiz kan-revan hikâyelerden oluşur. Dahası, bu geçmiş bizi bırakmaz. Sâdece Rusların Kafkaslardaki kaybı dokuz milyon askerdir. Bizler de bir o kadar nefer yitirdik. Kavga etmemiş neslimiz yok. Bizde herkes ondört yaşından yüz yaşına kadar askerce yaşamak mecburiyetindedir. İki Kafkasyalı süvari karşılaşınca selam yerine; ‘Hazır mısın? Diye sorar. Yâni Kavgaya, savaşa ve ölüme… Öteki de ‘Hazırım’ diye cevaplar. Böylece selamlaşmış olurlar. Kafkasya’da bizler, hep atlı ve silahlıyızdır. Her erkek altmışdört atımlık barutunu, kurşununu yanında taşır: Tabanca, tüfek, kılıç, kama ile birlikte dolaşır. Atının gemini, eyerini, tâmir etmek, kama ile kılıcını bileyip yağlamak için ne lazımsa yanında taşır. Bizler çok tahammüllü, fazla cesur insanlarızdır. Savaşı, hücum ve baskın diye biliriz. Yenilgiyle, kayıplarla asla sarsılmayız.’
*   *   *   
Gürbüz Azak, Meryem’in Atları ile bir roman değil, bir destan yazmıştır. İyi de yapmıştır. 
Daha yazacağı, yazması gereken çok destanlar var. 
Müslüman Türk’ün hayatı göç destanlarıyla yaralı, göğsü göç destanlarıyla madalyalıdır. 
Ergenekon’dan Asya’nın dört bir yanına…
Altaylardan Ötüken ve Seyhun-Ceyhun boylarına…
Bir kol Orta Doğu üzerinden, diğer kol Hazer ve Karadeniz’in kuzeyinden Anadolu’ya ve sonra Avrupa’ya göç ettiler.
Bitti mi?
Hayır!
Kırım Türklerinin, Karaçayların, Çerkezlerin, Ahıskalı Türklerin sürgünleri de göçtür. 
Bizim, destanı yazılacak çok göçlerimiz var. 
Balkanlardan, Batı Trakya’dan, Doğu Türkistan’dan, Kafkaslardan, Orta Doğu’dan Anadolu’ya göç edenlerin destan-romanları henüz yazılmamıştır. 
Bunları ancak Gürbüz Azak gibi, soydaşının-dindaşının çilesini, kendisine çile ve derdini dert edinen, kayıpları için gözyaşı döken, uzaklarda olsa bile onlarla yaşayan, evinde sıcak odasında otururken, Sarıkamış’ta yağan karla üşüyen, duygu insanı-sevgi insanı, kalem erbabı olan yazabilir. 
Gürbüz Azak’tan, diğer göçlerin destanlarını yazması da beklenir. 
Kitabı, kültür hayatımıza kazandıran Boğaziçi Yayınları’na gönül dolusu teşekkürler. 
BOĞAZİÇİ YAYINLARI: Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan Caddesi, Nu: 12 Ortaklar Han Kat: 1 Cağaloğlu, İstanbul
Telefon: 0.212-520 70 76 Belgegeçer: 0.212-526 09 77 www.bogaziciyayinlari.com.tr  
e-posta: [email protected]  
GÜRBÜZ AZAK
1938 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesinde doğdu. Denizli Lisesi’nde ve bir süre Güzel Sanatlar Akademisi’nin yüksek mimarlık bölümünde okudu. 1961 yılında Hür Vatan gazetesinde grafiker olarak gazeteciliğe başladı. Yeni İstanbul, Babıâli’de Sabah, Yeni Asya, Tercüman gazetelerinde çalıştı. Türkiye Gazetesi’nde 19 yıl köşe yazarlığı yaptıktan sonra emekliye ayrıldı.
Eserleri: 3000 Türk Motifi, Dostlara Mektup, Anadolu Cayır Cayır, Reis Ne Almış, Atlar Hazır mı? Sizi Biri Arıyor, Güzel İnsanlar, Dünyayı Ölüler Yönetir, Meşhurları İlk Görüşüm, Gazeteci Milleti, 48-49-50, Ben Adnan Menderes, Kaybolan Kuyruk, Ülkeyi Kurcalayan Yazılar, İnsanı Kurcalayan Yazılar, Zamanı Kurcalayan Yazılar, Hüzün ve Dehşet Tarihi, Bütün Sırlarıyla Türkler, Delinin Biri Aranıyor, Ressam İbrahim Çallı, Patavatsızlar ve Düşünürler Gözüyle Kadın, Tatar ve Meryem’in Atları.  
KUŞBAKIŞI
YOKTUR GÖLGESİ TÜRKİYE’DE SEZAİ KARAKOÇ
Sezai Karakoç, yaşayan en büyük Türk şairlerinden biridir. Hattâ en önde gelenidir. Fakat yolda görseniz tanımazsınız bile. Gazetelerde fotoğrafını göremeyiz. Hakkında yazılan kitaplarda bile hep aynı kareler gözümüze ilişir... Cağaloğlu Yokuşu’ndan inerken onlarca kere rastlamışızdır ancak evine dönen emekli bir memur zannedersiniz. Belki de yaşayan son dervişlerden olduğu içindir. Bu tarzda daha pek çok şey söylenebilir.  Fakat O ki, bunların hiçbirisine önem vermeyecektir. 
Sıdık Akbayır’ın kaleme aldığı kitap büyük şairi etraflıca resmediyor. Türk şiirinin yaşayan uç beyini ve Diriliş Hareketi’nin önderini anlatıyor. Bir tanıtım yazısında çok iyi kurgulanmış kita mı anlatmalı, yoksa kitabın öznesi olan şair mi? 
Cevaplandırılması zor bir soru.
Kronolojik bir sıranın peşine düşmeden, 32 başlığın 16’sını 7 maddede, 3 başlığı 32 maddede, diğerlerini tek başlık altında anlatan ve birkaç saatte okunabilen keyifli bir üslupla kaleme alınmış bir kitap var elimizde. Akbayır, Karakoç’un şiirlerini, oyunlarını, siyasî tavrını anlatıyor. 
TURKUVAZ KİTAPÇILIK: Barbaros Bulvarı Nu:153 Balmumcu, Beşiktaş 34349 İstanbul.  
Telefon: 0.212-354 30 00  Belgegeçer: 0.212-288 50 67
e-posta: [email protected], www.turkuvazkitap.com.tr
YOKUŞ AŞAĞI
Wolfgang Hermdorf’un yazdığı,  Suzan Geridönmez’in dilimize çevirdiği Yokuş Aşağı isimli gençlik romanının kahramanı hızla koşerken ayağı takılır, düşmemek için daha hızlı koşar. Hermdorf bu koşar adım ilerleyen romanına, kahramanın sesiyle ve o düşme ânının hemen sonrasından başlıyor. Okuyucu kaçınılmaz sonu bilerek romana başlıyor. Fakat kahramanımız Maik, o ânı bir türlü anlatmıyor. Hep sonraya bırakıyor. Okuyucuyu, öncelere… okul sıralarına götürüyor. O’nun koşusuna ister istemez okuyucu da katılıyor ve kitabı soluk soluğa okuyor.  
ON8KİTAP: Profilo Alışveriş Mirkezi, Cemal Sâhir Sokağı Nu: 26-28, B/3 Mecidiyeköy, İstanbul.
Telefon: 0.212-212 99 73  
Belgegeçer: 0.212-217 91 74 [email protected] www.on8kitap.com
İSTANBUL’DA BULUNAN ASHAB-I KİRAM KABİR VE MAKAMLARI
Cafer E. Babadağlı’nın hazırladığı 12,5 X 19,5 santim ölçülerinde 104 sayfalık eserinde, İstanbul’daki Sahâbe-i Kirâm kabir ve makamlarını tanıtılmaktadır. 
Türbelerin tanıtılmasına ilk önce Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.) Hazretleri’nin türbesi ile başlanmıştır. Buradan itibaren yol güzergâhları sıra ile ve ulaşımı kolay olabilecek şekilde bir kroki ile gösterilmiştir. 
Umumî vasıtaların değişkenliği sebebiyle bunlar hakkında bilgi verilmemiştir. Kısa metinler, yer yer kabirlerin, türbelerin ve kitabelerin fotoğrafları da eklenerek muhteva zenginleştirilmiştir. 
SARAYBURNU KİTAPLIĞI:
Merkez: Bağlar Mahallesi, Mimar Sinan Caddesi Nu: 52 Güneşli, Bağcılar - İstanbul
Telefon: 0.212-657 88 00   www.camlicabasim.com  e-posta: [email protected]  
Sultanahmet Şubesi: İnciliçavuş Sokağı Nu: 27 Sultanahmet, Fatih İstanbul 
Telefon: 0.212-514 06 37 
Ümraniye Şubesi: Namık Kemal Mahallesi, Cengiz Topel Caddesi Nu: 70 Ümraniye, İstanbul 
Telefon: 0.216-481 02 35 
Zeytinburnu Şubesi: Nuri Paşa Mahallesi, 55. Sok. No: 5/A Zeytinburnu, İstanbul
Telefon:
0.212 665 67 40 
AKREP YUVASI
İstanbul’un kuytusunda sokak çocukları... Onlara tecavüz edip, hunharca öldüren bir seri katil...
Anadolu’nun ıssızında yanan bir Tır kamyonu... İçinde kömürleşmiş bir erkek cesedi...
Akıl almaz bir komplo... Başı ülke dışına kadar uzanan kana susamış bir çete...
Amansız tâkipler, kıyasıya dövüşler, alev alev yanan avuç içi kadar bir mekânda ölümüne vuruşan silahşörler...
İç içe geçmiş entrikalar ve roman boyunca güç odaklarıyla çarpışan Kıbrıs gazisi bir komando teğmen...
Hepsi birbiriyle kesiştiğinde bir dinamit kalıbı gibi infilak eden kanlı bir macera...
Demir Toros’un romanı…
‘Aksiyon filmi’ diyorlar ya... Bu da ‘aksiyon romanı’... Ne işe yarayacaksa...
REMZİ KİTABEVİ A.Ş.: Genel Merkez: Akmerkez E 3 Blok Kat: 14 Etiler, İstanbul 
Telefon: 0.212-282 20 80 Belgegeçer: 0.212- 282 20 90 www.remzi.com.tr
e-posta: [email protected]  
AŞK POSTASI
Hac yolculukları tespit edilmeye çalışılsa herhalde edebiyatımızda geniş bir külliyat oluşturur. 
Hem büyük bir ibâdetin yerine getirilmesi hem de farklı bir sosyal tecrübenin yaşanması yazmaya, yaşananların satırlara yansımasına sebep oluyor. Yusuf Tosun benzer bir halet-i ruhiye ile ‘O ulvî tadın damağımla sınırlı tutulmasına gönlüm rıza göstermedi.’ Diyor. Hac ibâdeti boyunca kaleminin kendine eşlik ettiğini söyleyen Tosun, günlüklerinde duygularını mektuplarla kağıda döküyor. Tosun’un mektupları, insanın Rahman karşısında bütün yalınlığıyla durmaya gayretini örneklendiriyor. Mektuplarında yazar, samimiyet makamında gündelik ilişkileri, hayatı sorguluyor. 
Faulkner’dan Şeriati’ye Malcolm X’e âyet ve hadislere kadar zihin dünyasındaki parçaları aynı potada eritmeye çalışıyor: ‘Beklenmedik bir vakitte, umulmadık bir el alıp götürdü beni o güzelim diyarlara. Tam vaktinde kucakladı beni şefkatli bir el. Rüyalar âlemini yaşar gibi oldum.’
BENGİSU YAYINLARI: İletişim kanalları belirtilmemiş. 
KISA KISA / KISA KISA…
1- KARAGÖZ TELEVİZYONDA: Ünver Oral. Bilgecan Yayınları.
Telefon: 0.212-527 33 65 e-posta: [email protected]  
2- HİKÂYELER: Anton Çehov. Çeviren Ergin Altay. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları: İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat:4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri)
Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected]  
3- KÜÇÜK OTELLER KİTABI 2012: Mutlu Tönbekici. Boyut Yayıncılık. Koza Plaza A 26  Tekstilkent Esenler 34235 İstanbul.  
Telefon: 0.212-413 33 33 Belgegeçer: 0.212-413 33 34 www.boyut.com.tr  e-posta: [email protected] 
4- KUR’ANDA HAYVAN HAKLARI: Âdil Bor. Düşün Yayıncılık. Fatma Sultan Mahallesi, Kahhalbağı Sokağı Nu: 31/A Topkapı, İstanbul. Telefon: 0.212-521 91 13 e-posta: [email protected], www.dusunyayincilik.com 
5- YENİ TÜRK EDEBİYATI (1839-2000): (Genişletilmiş 5. Baskı) 10 Kişilik Grup tarafından Hazırlanmıştır. Grafiker Yayınları. Birinci Cadde, 1396. Sokak Balgat, Ankara.
Telefon: 0.312-284 16 39 Belgegeçer: 0.312-284 37 27 e-posta: [email protected]  www.grafiker.com.tr