EDEBİCE DERGİSİ

Bafra’da edebiyatsever idealist gençler bir araya gelerek doğdukları, yaşadıkları şehrin yüz akı olan bir dergi yayınlıyorlar: ‘Edebice’ 

Fikir - Sanat - Edebiyat Dergisi’ tanıtım cümlesiyle kültür hayatımıza kazandırılan Edebice’nin ilk sayısı Mayıs-Haziran dönemine ait olmak üzere 2016 yılında okuyucuya sunuldu.

19,5 X 26,6 santim ölçülerinde, kitap kâğıdına baslı 80 sayfalık derginin ilk sayısındaki künye bilgileri:   

İmtiyaz Sahibi: Cahit Müderrisoğlu

Genel Yayın Yönetmeni: Yaşar Vural

Yazı İşleri Müdürü: Sabit Bayar

Yayın Kurulu: Doç. Dr. Mustafa Aksoy, Mehmet Emre Çelik, İkbal Vurucu, Alper Tunga Kumtepe, Tugay Özçamca, Mehmet Pektaş, Yunus Emre Uyar, Muhsin İlhan, Sidre Mete ve Saliha Değirmenci Yavaş

Danışma Kurulu: Prof. Dr. Mehmet Öz (Türk Ocakları Genel Başkanı)

Prof. Dr. İskender Öksüz: (Millî Düşünce Merkezi)

Prof. Dr. Şaban Sağlık,  Dr. Hayati Bice, Dr. Hüseyin Yeniçeri, A. Yağmur Tunalı

Sanat Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sağ

Halkla İlişkiler: Menşure Özmen

Grafik Tasarım: Doğan Çelebi, Yaşar Öztürk 

Dizgi- Mizanpaj: Bafra Ofset

‘Yıl: 1, Sayı: 1’ bilgileri bulunan dergilerin sunuş yazıları, ‘Kuruluş beyannamesi,  bildirge ve taahhütnâme mâhiyetinde olması, maksat ve hedefleri açıklaması bakımından mühimdir. İlk sayı, bu bilgileri öğrenmek için alınır. Okuyucu, ifâdeleri kendisine yakın bulursa abone olur.  

Genel Yayın Yönetmeni Yasar Vural imzalı, ‘Neden Edebice’ başlıklı yazı, yukarıdaki açıklamaya uygundur:

Edebî hayatımızın yepyeni bir yüzü, edebiyat bahçemizin yeni bir çiçeği edebîce…

‘Yeni’lik, edebiyatta çok iddialı bir kelime, yeniliği yinelemeden sürdürmek ise çok daha zor ve iddialı. İddiamız ‘edebî’ olmak! Bu edebîlik, bazen eskiden gelen bir esintide, bazen yeni söyleyişlerin tınısındadır. Bayağılık ve basitlik çukuruna düşmeden, edebiyat göğünde bir yıldız da biz olalım istedik. Yeni yanlarımız ve konularımızla, yenilerle beraber varlığını maziden güç alarak devam ettiren yazar ve şairlerimizle edebiyat hayatımızı taze ve estetik dokunuşlarla desteklemek arzusundayız. Yeni taraflarımız eskiyi karalamaz, eski yanlarımız yeniye karşı durmaz…

Türk dilinin sınırsız ifade kabiliyeti en büyük dayanağımızdır. Bunun yanında edebiyat ve fikir hayatımıza daha temiz ve sürekli nefes aldırmak isteyen genç kadromuz da ayrı bir güven ve güç kaynağımız. Edebîce dergisi fikrini hayata geçirmemde bana yardımcı olan hatta bu fikri benden fazla sahiplenip çalışan değerli arkadaşlarıma ve yayın kuruluna teşekkürü bir borç bilirim.

Değerli okuyucularımız,

Bütün edebî verimler bir birikim ve emeğin ürünüdür. Şu an elinizde tuttuğunuz dergimizin de gerek ön hazırlık, yazı derleme ve gerekse matbaa süreci bir o kadar yoğun ve yorucuydu.

Ama dergimizi elimize aldığımızda bütün yorgunluğumuz yerini haklı bir gurur ve sevince bıraktı. Birçok farklı ismi, ustayı, çırağı bir arada toplayabilmenin ve onların söylediklerini, hissettiklerini, hissettiklerimizi sizlerle paylaşabilmiş olmanın gururunu yaşadık elinizdeki dergiyle…

Değerli okuyucularımız,

Sanal dünya birçok kıymeti yok ediyor, birçok geleneği öldürüp, bazı edebî türleri de mazide tatlı bir anı olarak bırakıyor. Özelde edebiyat dergiciliği genelde bütün basılı yayımlar yavaş yavaş bu kaçınılmaz sona doğru gidiyor. Bunun farkındayız. Ama usta bir şairin kaleminden çıkmış bir şiiri bir dergi ya da kitap sayfalarına dokunarak, kitabın veya derginin kendine has kokusunu içine çekerek okumanın keyfini, hangi internet sitesi, hangi sanal sayfa verebilir? Bazı alışkanlıklar başımıza sıkıntı getirebilir ama güzel alışkanlıklarımızın değişmesine gönlümüz razı olmuyor ve edebî ürünlerimizin dergi ve kitaplardan basılması alışkanlığımızı değiştirmeyecek ve ‘edebîce’ olarak bu değişime sonuna kadar direneceğiz. Bu sebeple hem genç hem de usta şair ve yazarlarımızın verimlerini soluğumuz yettiği ölçüde sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz.

Yeni sayılarda görüşmek dileğiyle…

Neden Edebice’ başlıklı imzasız başmakale de Genel Yayın Yönetmeni’nin ‘Bildirge’sini destekler mâhiyettedir: 

Edebiyat dergilerini bekleyen zorlukların en başında gelir, ‘Nasıl başlasak?’ sorusuna verilecek cevap. Halledilmesi gereken bir sürü prosedürü rahatlıkla geçebilirsiniz ama kendinizi ifade edeceğiniz, neden başladığınızı anlatacağınız yazılara başlamak en zor işlerdendir inanın. Çünkü en başında söyleyeceğimiz en bağlayıcı olanıdır. Bizi matbuat yolculuğumuz boyunca takip edecek bu bağlayıcı ifadelerimizi de özenle seçmemiz gerektiğinin farkındayız. Bu bilinçle başlıyoruz edebiyat yolculuğumuza…

Neden Edebice?

Onlarca yıldır hazırdan yiyoruz. Tükenmeye yüz tuttu söz heybesinin varı. Pörsüttük, posasını çıkardık insanlığın var olduğu günden, günümüze dek söylenenlerin. Artık yeni şeyler söylemek lazım!... Hayatın yeni dokunuşlara, edebiyatın yeni heyecanlara, yeni söyleyişlere ihtiyacı var. 

Tüketici bir toplum olduğumuz gerçeği sosyal ve ekonomik hayatımızda tokat gibi yüzümüze vuruluyor, üretmeden tüketmenin ıstırabını her zerremizle hissediyoruz. Ama edebî hayatımızdaki kuraklığı ve akabindeki çoraklığı matbuat dünyasıyla haşır neşir olanlar çok daha iyi anlayacaklardır. Maalesef edebiyat ve sanatta da tüketici olduk. Sanatın her dalında yaşanıyor bu kuraklık aslında. Artık başarılı tiyatro eserleri yazılmıyor, basılmıyor. Sahnelenen tiyatro eserlerinin çoğu da artık bir klasik değeri kazanmış ustalarımızın eserleri. Geleneksel Türk tiyatrosunun cenazesini kaldıralı çok oldu, ama onun yerine koyabildiğimiz hiçbir şey olmadı. Modern Türk tiyatrosu ise artık kendini tekrar eder duruma düştü, taklitten öteye geçemiyor. TV ekranlarında sadece mizah ögesine yatırım yapan skeç ağırlıklı oyunlar ise sanatsal kaygıdan oldukça uzak, kaba güldürü ve karamizah üzerine oluşturulan ürünler var. Bayağılık ve basitlik çukurunda “sanat” icra eden bu ürün sahiplerinin hatırı sayılır oranda izleyici çekmesi, bu basitlik ve bayağılık halkasının günden güne büyümesine sebep olmaktadır.

Benzer bir durum müzik piyasası için de geçerli. 80’li 90’lı yıllarda ülkemizi istila eden pop müzik tarzı, hiçbir sanat kaygısı ve millî duyarlılık gözetmeden popüler kültürün zirvesinde alabildiğine ilerliyor. Bu halkaya da her yıl onlarcası katılıyor. Daha birkaç ay içinde eskiyen bu “sanat ürünleri(!)”ni birkaç yıl sonra bir bakmışsınız başkası yorumluyor.

Artık güçlü şairler, güçlü kalemler yetişmiyor. İnsanların şiir ve sanatla iştigal etmesi elbette sevindiricidir. Ancak birkaç mısra alt alta dizenlerin kendilerini ‘usta şair’ mertebesinde saymaları ve bu şairlerin usta işi eserlerinin (!) gerek edebiyat dergilerinde gerekse sanal ortamlarda yer bulması, mücevher gibi hassas bir terazide tartılması gereken şiirin geleceği için endişelenmemize sebep olmaktadır. Zira kötü örneklerin bir zaman sonra edebî zevki aşağılara çekeceği ve bunların tekrarlanması halinde de ‘şiir’ denen duygu dilinin, ön dişleri sökülmüş, içi boşaltılmış bir korkuluğa dönüşmesi endişesini körükleyeceği de bir gerçektir.

Anlatmaya bağlı edebî metinlerde de durum üç aşağı beş yukarı aynı. 

Edebîce’nin söz meydanına inmesinin başkaca gerekçeleri de var elbet. İzaha devam edelim; ‘Güneş altında söylenmemiş söz yoktur!’ diyenler haklı olabilirler mi? Yani söylenecek her şey söylenmiş, yazılacak her şey yazılmış mıdır? Peki insandaki sınırsız hayallere ne oldu? Gerçekten evrende her şey keşfedilmiş ve her söz söylenmiş midir? Bu soruya evet demek bırakın bilimin gerçekliğini, sanatın kurgusallığına bile aykırıdır. Evereni bir yana koyalım, dünyada bile hâlâ yeni şeyler keşfediliyorken, ‘güneş altında söylenmemiş söz yoktur’ ifadesinin doğruluğu hükümsüz kalmıyor mu? II. Beyazıd, dönemin divan şairlerinin gazellerini dinlerken Zâtî şöyle der: ‘Allah’a yemin iderüm bak dünyâda ma’nâ dükendi dirler. Kesinlikle ma’nâ dükenmez. Dünyâ ma’nâ ile doludur. Hüner onu bulmakdur’ 

Dünyada belki her şey tükenebilir ama söz asla tükenmez. 

Ne diyordu Hayâlî Bey: ‘Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler, O mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler’

Biz, iyi niyet ötesi bir yerde durma kararlılığındayız. Edebiyatın da, sanatın da nicelikçe de nitelikçe de iyileşip çoğalması için yola çıkıyoruz. Var olandan başlayıp yeni şeyler söylemenin, var olanı da tazeleyip, cilalamanın zamanı gelmiştir. Var olana da, var olacağa da bir ‘edebîce’ dokunuş gerek. Edebîce düşünüş, edebîce hissediş ve edebîce ifade ediş… Güzel, ancak bu yanıyla güzeldir. Derinliksiz, hazmedilmeden idraklere yerleşen edebiyat mahsüllerinin, insan bedenine yararlı olmayan gıdalardan bir farkı var mıdır?

Yeni olmak iddiası bir zaman sonra hükmünü kendiliğinden düşürür. Yunus misali her dem yeniden doğmaya adadık azim ve heyecanımızı.

‘Yeni’ iddiamız hükümsüz kalmasın, yinelenen bir ‘yeni’ olmaktan ziyade yeniden bir ‘yeni’ olmaktır bizimkisi. Onun için ‘Her dem yeniden yazarız, bizden kim usanası.’

Okuyucu, dergide kimlerin yazdığın da öğrenmek ister: Tanıdık, bildik, beğenilen yazarlar var mı? Kendileriyle gönül bağı kurulabilecek, aynı fikri paylaşabileceği yeni isimler var mı? Hepsinden önemlisi yeni bir şeyler söyleyen hiç değilse, bilinenleri yeni bir tarzda söyleyen yazarlar var mı? 

Şöyle bir düşünceye sâhip olanlar var mıdır, varsa bile kaç kişidir bilinmez ise de mühimdir. Karşı düşüncede olanların da okunması lâzım… Onun fikirlerinin derinlikleri bilinmezse nasıl tenkit edilebilir? Belki ortak noktalar, farklılıklardan daha fazladır. Sosyal barışın sağlanması için ortak noktaların yüzü suyu hürmetine, tolere edilebilir farklılıklar müsâmaha ile karşılanabilir. Buna ihtiyacımız var. 

O halde Edebice’da kimler ne yazmış biraz da ona bakalım: 

Nesline Âşina: Yunus Emre Uyar / Ne Olacak Şimdi?: Tuğçe Nur Kesin / Ses: Mehmet Emre Çelik /  Okumuşlarımız Ne Okuyor?: Sidre Mete / Şiirin Sultanları: Muhsin İlhan  /  Osmanlının Şair Sultanları: Mehmet Pektaş / Kendim İçin Ağlamadım: Fazıl Ahmet Bahadır  / Göçtüm: Hakkı Suat Yılmazer / Geceye ve Ayaza: Şeyma Kuyumcu / Simurg Kırığı: Yeşim Yarar /Bağışla Beni: Nigar Hasan-Zadeh / Şiir Gibi: Âl-i Rıza / Bir İnsan Olarak Kadın: Prof. Dr. İskender Öksüz /  Bir Üst Ad (Üstad) Olarak Necip Fazıl ve Ülkücü Gençlik: Prof. Dr. Şaban Sağlık / Divan-ı Hikmet’te Mürşid ve Mürid İlişkisi: Dr. Hayati Bice / Bazı Sorular Çerçevesinde Kültür, Sanat ve Türklük: Doç. Dr. Mustafa Aksoy / İnsan Kalitesi: Prof. Dr. Orhan Arslan / Asla Yenilmeyeceksin : Recep Şükrü Apuhan /  Ata Yurduna Seyahat ve Düşündürdükleri: Osman Oktay /  Körün Tuttuğu Işık; Türk Maneviyatının Kuvveti: Hasan Erimez / Bugünkü Mefkûremiz; Birlik İçinde Türkiye: Sabit Bayar / 'Kafes’ Filminden Hareketle Ülkücü Sanata ve Türk Medyasına Bir Bakış: Mustafa Tuğrul Çolak / Zehirli Masalların Çocukları: Suat Turgut / Gönül Coğrafyamızın Sınırları: Arslan Küçükyıldız  / Millet ve Sanat: Mehmet Kaplan / İtiraf-ı Aşk: Erhan Özçakır / Aşk: Saliha Değirmenci Yavaş.

Edebice Dergisi, 17. sayısında yayın programını değiştirdi; ‘Sonbahar, Kış, İlkbahar, Yaz açıklamasıyla üç ayda bir yayınlanacağını açıkladı. Bu sayıda dikkat çeken yazarlar ve makaleler hayli fazlaydı. Birkaç örnek:  Kıbrıs Şâiri: Ârif Nihat Asya / Basri Gocul ve Oğuzlama: M. Halistin Kukul / Turnalar (Şiir): Bayram Durbilmez / Azadlık Meydanı ve 20 Ocak 1990: Zafer Saraç / Halatımız Dört Mevsimdir: Ersin Bayram / Ziya Gökalp’in Deha Adlı Şiirinde ‘Halka Doğru’ Görüşümün İzleri: Serkan Gökbulut / Yunus Emre’nin Dili: Naci Yengin.

20. sayı; Sonbahar 2019 döneminde ‘Türküz, Türkü Çağırırız’ başlıklı dosya bölümü ile birlikte yayımlandı. Musa Göçer’in Erdal Erzincan ile yaptığı röportaj, Âdile Kurt Karatepe’nin; ‘Milletimizin Bütün Renklerini Tamsil Makamında Mutabakat Metinleri - Türkülerimiz’  ve Kubilay Dökmetaş’ın ‘Ezandan Sonra Kulağıma Okunan İlk Söz Türküdür’ başlıkla makaleleri dikkat çekiyordu. Bu sayının diğer yazarlarından bâzıları: Dr. Mehmet Özbek, Kenan Çarboğa, Nâmık Açıkgöz, Çağrı Çebeci. 

Kış 2020 döneminde yayımlanan 21. sayının dosya konusu Yüzüncü vefat yıldönümü vesilesiyle Ömer Seyfeddin idi. Dosya bölümü; Prof. Dr. Şaban Sağlık, Prof. Dr. Nâzım H. Polat, Prof. Dr. Şâhin Köktürk, Yılmaz Türk, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Lütfi Bergen, Metin Savaş, Tayfun Haykır, Numar Altuğ Öksüz, Ali Ertuğrul Kocatürk, Necati Mert, Mehmet Hayati Özkaya, Sena Baykal, Elif Arpacı, Ertuğrul Gazi Derhem, M. Yunus Emre Uyar, M. Tuğrul Çolak, Sâlim Nizam, Ayfer Güler’in makalelerinden oluşuyordu. 

Halistin Kukul’un ‘Türkçe Yazıldığı Gibi mi Okunur?’ başlıklı makalesi; dikkatle okunması gereken ve gereğinin îfâsı için ‘alâkalılara gönderilen bir ihtarnâme’ mâhiyetindedir.  

Ayrıca ‘En çok sevdiğiniz Ömer Seyfettin Öyküsü hangisidir, neden?’ sorusuna verdikleri cevaplarla Şerif Aydemir, Kudret Ayşe Yılmaz, Senem Gezeroğlu, Füsun Menşure, Metin Özdemir, Muhammet Erdevir, Soner Oğuz, Yunus Meşe, Sinan Terzi ve Mesut Doğan da Ömer Seyfettin dosyasında yerlerini aldılar.

Bu sayıda şiirleriyle S. Nur Kurt, Muhammet Durmuş, Yağız Ozan ve Celalettin Kurt; makaleleriyle Halistin Kukul, Mustafa Özbalcı, Neslihan Mar, Demet Yener, Engin Balcı, Kübra Can ve Karikatürüyle Çağrı Cebeci, dergi sayfalarını değerlendiriyor. 

Edebice Dergisi’nin 22. sayısı,  2020 bahar döneminde ‘Millî Mücâdele Dönemi Türk Edebiyatı’ dosya konusu ile yine dopdolu olarak çıktı. Prof. Dr. Nurullah Çetin, Dr. Bekir Şakir Konyalı, Yaşar Vural, İbrahim Ay, M. Tuğrul Çolak, Numan Altuğ Öksüz, Elif Arpacı, Oğuzhan Karaduman ve Ersin Bayram dosya konusunda yazdılar. Hakan İlhan Kurt, A. Yılmaz Soyyer, Muhammet Durmuş, Özkan Kaya, Nihat Malkoç ve Ersin Kurt şiirleriyle; Soner Oğuz, Azize Caferzâde ve Feyza Ay hikâyeleriyle; Yağmur Tunalı, M. Halistin Kukul, Ahmet Şahin, İbrahim Sağır, Muhsin İlhan, İlkay Coşkun, Asral Erce ve Rümeysa ise makale ve denemeleriyle, Ahmet Şahin Röportajıyla, M. Yücel Öztürk, M. Hüseyin Güneş ve Naci Yengin de kitap değerlendirme yazılarıyla okuyucuya sesleniyor. 

21. sayının künyesi şu isimlerden teşekkül ediyordu: 

Genel Yayın Yönetmeni: Yaşar Vural

Yayın Koordinatörü:  Dr. Mehmet Emre Çelik 

Yazı İşleri Müdürü: Sabit Bayar

Editörler: Muhsin İlhan,  Mustafa Tuğrul Çolak,  Yunus Emre Uyar, Numan Altuğ Öksüz

Yayın Kurulu: Tuğçe Nur Kesin, Yusuf Demirel, Cevat Deniz, Feyza Ay, Elif Arpacı, Mustafa Oral, Oğuzhan Karaduman, Mustafa Kotil ve Enes Akçay   

Danışma Kurulu:  Prof. Dr. İskender Öksüz Prof. Dr. Mehmet Öz Prof. Dr. Nazım Hikmet Polat Prof. Dr. Şaban Sağlık Prof. Dr. Şahin Köktür A. Yağmur Tunalı ve Dr. Hayati Bice

Sanat Danışmanı: Dr. Mehmet Sağ

Sosyal Medya: Dilek Akıllıoğlu Mehtap Umut Sulamacı ve Tuğba Önce

Grafik Tasarım: Bünyamin Ayvaz

Kapak Çizim: Nuriddin Çelenk

EDEBİCE Fikir, Sanat, Edebiyat DERGİSİ: Altınyaprak Mahallesi, Çıraklık Eğitimi Sokağı Nu: 13 Bafra, Samsun.     

Telefon: 0.533-372 09 98, 0.541-865 55 53 e-posta: [email protected]  //  www.edebice.net