ALTAY KAZAKLARI

Doğu Türkistan’dan Göçen Türkler

Türkler, atı ehlileştirdikten ve üzengiyi icat ettikten sonra âdetâ yerlerinde duramamışlar, bulundukları coğrafyanın en uzak bölgelerini kendilerine yakın eylemişlerdir. O kadarla da yetinmemişler, kıt’alar aşmışlardır. Dünyada, Türkler kadar geniş alana yayılan, gittiği yeri yurt edinen başka bir millet yoktur. Göç olgusu, Türk’ün hayatında önemli bir yere sâhiptir.

Araştırmacı yazar Hızırbek Gayretullah, köken itibâriyle Altay Kazaklarındandır. Küçük yaşlarda yaşadığı göç olgusunun izleri hâlâ benliğindedir. Türlü eziyetlere, dayanılmaz mahrumiyetlere katlanarak dağlar ve çöller aşmış, Türkiye’ye gelip yerleşmiştir. Yerleştiği vatan topraklarına kalben ve bedenen bağlı olmakla birlikte, aklında, gönlünde ve fikrinde ecdat toprakları vardır. Eserlerinde hep ecdat diyarını anlatır. 13,5 X 20 santim ölçülerinde, 176 sayfalık; hacimce küçük fakat muhtevâsı muhteşem eseri, ezelî ve ebedî aşkının izlerini taşıyor. 

Altay Kazakları / Doğu Türkistan’dan Göçen Türkler isimli kitap; 1904-1953 yılları arasında Çin zulmünden kaçarak; hür yaşayan dildaş ve dindaş kardeşlerine kavuşmak için Anadolu’ya göç eden Kazakların târihidir. Hızırbek Gayretullah, Türkiye’nin güzelliklerini huzur içinde yaşayan genç neslin de bilmesi ve unutmaması için destan mâhiyetinde Altay Kazak Türklerinin târihini yazıyor. 

Eserine, Altay Kazaklarının yaşadığı bölgedeki yer adlarını açıklamakla başlıyor: Barköl, Kumul, Taklamakan Çölü, Lop-Nor, Altay ve Altay dağları… 

Altay Kazak Türklerinin târihî göçü 1643 yılından 1953 yılına kadar 310 yıllık bir zaman dilimini kapsar. Bunlar toplu göçlerdir. Ferdî göçler ise imkânlar ölçüsünde hâlen devam etmektedir. 

Eser, Altay Türk Kazaklarının göç târihi olduğu kadar, kültür târihi olma özelliğine sâhiptir. Daha da önemlisi, Türklerin târihine ait yeni bilgiler ihtiva etmektedir. 

Altay Kazakları bir taraftan Çin zulmünden kurtulmak için mücâdele ederken diğer taraftan da 1910 ve 1920 yıllarındaki ‘Alaş Hareketi’* adıyla başlatılan çalışmalara da katkıda bulundular. Bu hareket 46 yıl sonra 1986’da, ‘Jeltoksan’** adıyla meyve verdi. Bu meyve de 1991 yılında Sovyetler Birliği’ni dağıtan bomba oldu. 

Alaş Orda Hareketi’nin bir benzeri Azerbaycan’da yaşandı. 28 Mayıs 1918’de Mehmet Emin Resulzâde Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kurdu. Cumhuriyet, 1920 yılında Sovyet Kızılordusu’nun Azerbaycan’ı işgal etmesiyle sona erdirildi. Mücâdeleler bunlardan ibâret değildir. 1933 yılında Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti, 1944 yılında Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Maalesef hepsi kısa süreler sonunda emperyalist Moskof ve Çin orduları tarafından dağıtıldı. 

Sayın Gayretullah’ın eserinde az bilinen hakîkatler hakkında da alâka çekici bilgiler var. Kumul Vak’ası (s: 40-52), Saydam Hâdisesi (s: 60-70), Yahya Kemal Beyatlı sürprizi (s: 75-78), kaynak kişi Bukarbay’ın anlattıkları (s: 79-88) heyecanla okunacak bölümlerdir. 

Bu arada göçler devam etmektedir. Ali Bek Hâkim önderliğindeki göç, 10 ay devam eder. Bu göçte Hızırbek Gayretullah da vardır. (s: 95-98). Osman Batur’un göçü 99-105. sayfalarda… Okunmaya değer. Osman Batur’un mâceraları, ilişkileri, mücâdeleleri 124. Sayfaya kadar devam ediyor. 

Göç, Türk’ün kaderinde vardır. Sayfalar biter, göç mâcerası bitmez. 

Ve sonra hazin ayrılıklar… Mehmet Emin Buğra’nın, İsa Yusuf Alptekin’in ebedî âleme intikalleri… 

Son sayfalarda vuslat var. Kazakistan’dan Türkiye’ye doğrudan yapılan ilk uçak seferi… 

Göz ve yaş… göçün ıstıraplarıyla da vuslatlarda da hep birliktedir. Birbirinden hiç ayrılmazlar. O sebeple bitişik yazılır: Gözyaşı. 

Son sözü Hızırbek Gayretullah’a bırakmak gerek: 

2018 yılında, 78 yaşımda; ben ve atalarımın bir ömür verdiği Doğu Türkistan dâvâsı ile ilgili bilinmeyenleri yeni nesillere aktarmak için bu eseri kaleme aldım. Dünya sahnesinde milletlerin var olma mücâdelesi vardır. Biz Doğu Türkistanlılar olarak Türklerin ata yurdunda, din-i İslam'ın ve büyük Türklük mücadelesinin bayraktarlarıyız. Bugün yurtlarımız Çin işgali altındadır. Elbette güneşin ufukta doğuşu gibi bağımsız Gökbayrağımız Doğu Türkistan topraklarında bir gün mutlaka dalgalanacaktır. Târih bize şunu anlatır: Eserimizde adı geçenler gibi fedakâr yiğitler olduğu sürece millet hiçbir zaman esir kalmayacaktır. Bizler kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi asla unutmayalım. Bugün dünyada bağımsız Türk devletlerinin sayısı çoğalmıştır. Bu devletlerin atası olan Doğu Türkistan, Gökbayrağı ile en başta yerini alacaktır. Yeter ki torunlarımız bu eserde adı geçen, şehit olan kahramanlarımızı unutmasın, onlardan ilham alsın. Şair Güngör Yavuzaslan Gökbayrak mücadelesini şöyle anlatıyor: 

Hilali İslam'dır bu bayrağın

Yıldızı şehitler kervanı, 

Dalgalan sen de Gökbayrak 

Türkistan Türk'ün vatanı...  

YAZIGEN YAYINCILIK: Cibali Mahallesi, Fukarabaşı Sokağı Nu: ¼ Fâtih, İstanbul.

Telefon. 0.212-534 33 15

e-posta: [email protected]  www.yazigen.com.tr  

HIZIRBEK GAYRETULLAH

1940 yılında Doğu Türkistan’ın Manas ilçesinin Alankı yaylasında dünyaya geldi. Büyük dedesi Baytik, kuzeydoğu Kazakistan’ın (Caysan, Sarıterek, Kendirlik, Kögeday ve havalisi) Çarlık Rusyası’nın Bolısı (Mutasarrıfı) idi. Babası Kaynaş, Manas Emniyet Müdürü olup, 1949 yılının sonlarında Doğu Türkistan’ı Kızıl Çinliler’in işgal etmesi üzerine Türkiye’ye göç etmiştir. 

Tahsil hayatını Türkiye’de tamamlayan Gazeteci ve Yazar Hzırbek Gayretullah, Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu’nun kurucu, Aydınlar Ocağı İstişare ve Bilim Kurulu, Türkiye Yazarlar Birliği ve Kazakistan Yazarlar Birliği’nin üyesidir. Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Başkan Yardımcılığı ve Genel Sekreterlik görevinde bulunmuştur. Doğu Türkistan Dergisi’nin genel yayın yönetmenliği yapmıştır.

Ticârî hayatında; UKOM Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı, HOTAMA A.Ş.’nin Genel Müdürü iken ilk defa Kazakistan’ın Avrupa, Amerika ve Dünyaya açılması için çalışmış, AKTAV Havalimanının organize edilmesinde aktif rol almış, Kazakistan Havayolları (AIRKAZAKHSTAN)’nın ilk seferini HOTAMA A.Ş.’nin sorumluluğunda ALMAATA-İSTANBUL hattı ile açmış, zamanın Kazakistan yetkililerinden Mirzatay JOLDASBEK Başkanlığındaki bir heyetle İstanbul Atatürk Havalimanı’na ilk defa AIRKAZAKHSTAN uçağının inişini sağlamıştır. Ayrıca Türkiye’de Odalar Birliği şemsiyesi altında faaliyet gösteren DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu)’nun teşekkülünde aktif rol üstlenmiştir.

Kazak, Uygur, Kırgız ve Azerbaycan lehçelerini konuşabilen, orta derece İngilizce ve Urduca bilen Hızırbek Gayretullah, Belediye Meclis Üyeliği ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği Delegeliği yapmıştır. 

Yayınlanmış Eserleri: Osman Batur (1963), Altaylarda Kanlı Günler (1977), Çin’de İslamiyet ve Türkler (1982), Lopnor ve Nevada Semey’de Nükleer Facia (1992), Eravıl Atga Er Salgan (Almaty- Kazakistan Türkçesi 1999), Uzaklara Balam (2003), Sömürülen Vatan - Türkistan (2013), Altay Kazakları (2019).

DERKENAR:

KAZAKİSTAN'DA ALAŞ ORDA HAREKETLERİ:

Alaş Orda 1910 ve 1920 yılları arasında Kazakların ve Kırgızların ilân ettikleri bir devletin ve buna yol açan hareketin adıdır... Kazakistan'ın resmî açıklamasına göre Alaş adı Kazakların efsanevi Alaş Han'dan alınmıştır. Alaş kelimesi Kazak Türkleri arasında Uran (parola) olarak kullanılır.

KAZAKİSTAN'DA JELTOKSAN HAREKETİ: 

Sovyetler Birliği Başkanı Mihail Gorbaçov, Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri Kazak Türklerinden Dinmuhamed Konayevi görevinden alarak yerine, yürürlükteki anlaşmaya aykırı olarak Rus ırkından Gennady Kolbin’i tâyin etti. Kazak gençler protesto maksadıyla17 Aralık 1986 sabahında ayaklanıp protesto ettiler. 18 Aralık’ta KGB orduları gösteriyi dağıttılar. 2000 den fazla insan yakalanarak tevkif edildi, yüzlerce insan yaralandı ve en az 3 kişi öldürüldü.

Almaata’da gerçekleşen gösteriler diğer Kazak şehirlerinde Sovyetlerin federal yapısını zayıflatacak ilk büyük patlama idi. Protestoların ardından Sovyetler Birliği’nin temelleri sarsıldı ve 1991 yılında Sovyet kızıl yönetimi ile birlikte Komünizm de çöktü. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan Türk Cumhuriyetleri kuruldu. Bunlara, Tacikistan da dâhil edilebilir. 

OĞUZ ÇETİNOĞLU

KUŞBAKIŞI: 

HEDEF TURAN

Türk Milliyetçiliği Üzerine Zor Zaman Yazıları

Sinan Ateş, 14. Baskısı yapılan 13,5 X 21 santim ölçülerinde, 223 sayfalık eserinde, soyadından aldığı hararetle, Türk gençliğine hitap ediyor.  Makaleler üç ana başlık altında toplanmış: 1-Siyâset ve Türk Milliyetçiliği, 2-Topluma Dâir, 3-Kültür ve Sanat Üzerine. 

Üç ana başlık altındaki 21 + 22 + 21 = 64 adet makalede; Turan, Kurt sembolü, Hedeflerimiz, Ülkü Ocaklılar, Vatan, Alevîlik, Türklük, Millî irâde, Milliyetçilik, Adalet, Terör, Güneydoğu, Otadoğu, Dokuz Işık, Bölücülük, Türkçe, Bursa, Çocuklarımız, Televizyon dizileri ve filmler, 23 Nisan, Özel günler, Türk öğretmeni, Kadın, Ölüm, Târih Şuuru gibi mevzulara Türk milliyetçiliğinin bakış açısıyla büyüteçten bakılıyor. Alparslan Türkeş, Kanunî Sultan Süleyman Han, (Mustafa Necati) Sepetçioğlu, Kuşçubaşı Eşref Bey, Seyid Ahmed Arvasi, Akşemseddin ve Fâtih ve Feridunzâde Osman Ağa hakkında az bilinen hakîkatler anlatılıyor. 

KRİPTO BASIM YAYIM DAĞITIM LTD. ŞTİ. Kültür Mahallesi, Ataç 2 Sokağı Nu: 71/B Çankaya, Ankara.

Telefon: 0.312-432 19 23

Belgegeçer: 0.312-342 19 33

e-posta: kripto@kripto kitaplar.com  // www.kriptokitaplar.com  

DÜNYADAN GEÇERKEN

Kahramanmaraş, şâirler, edipler, mütefekkirler yetiştiren bir vilâyetimiz. Duran Saçmalı, ‘Ahmet Maraşlı’ müstearını alarak doğduğu şehirle kendisini özdeşleştirmiş bir şâir. Eğitimci yönüyle telif ettiği eserlerini, gönülden gelen şiirlerle taçlandırmak istemiş olmalı ki şiirlerini bir kitapta toplayıp 13,5 X 21 santim ölçülerinde, şiir için ‘hacimli’ olduğu söylenebilecek kitapla okuyucuya sunmuş. Şiirlerden ‘tadımlık’ bir iki örnek alınsa, diğer şiirlere haksızlık edilmiş olacaktır. Bu sebeple şiir ve şâirle alâkalı yazısının iktibas edilmesi tercih edilmiştir. Böylece şiirler üzerinde yapılacak yanlış tercih tehlikesi de bertaraf edilmiş olunacaktır. 

Şiire Rağbet

Sanırım günümüz dünyasında şiire pek rağbet olmamasının en önemli sebebi, duygunun can çekişmesidir. Oysa duygu yoksa insan da yoktur. Duygunun can çekiştiği yerde ise şiir elbette can çekişir.

Öyleyse duyguların örselendiği, aşağılandığı, marjinalleştirildiği ve bitmeye doğru götürüldüğü, insanlığın âdeta unutturulup başkalaştırıldığı ve mekanikleştirildiği bir çağda; insana yakışan duygu ve düşünceleri canlandıran şiire daha çok ihtiyaç var.

Duygu can çekişirse büyük şiirin ortaya çıkması zordan öte zordur. En mâsum duygulara ‘duygusallık’ deyip aşağılayarak, duygunun ipini çektiler, kimi bilinçli kimi bilinçsiz. Ama insanî duygular can çekişse de ölmedi, ölmeyecek! Allah, insanlığa o münbit-verimli zemini ihsan etsin, bizleri de en güzel vesilelerden kılsın inşallah!

Şâir

Sonsuz gerçekleri ve güzellikleri arayan bir yolcudur. Bu yolculukta hâlden hâle, dilden dile geçer, yanar, yakar, tutuşur ve tutuşturur.

Görünenden bahsederken de görünenin ötesine uzanır. En gizli mesajları arar. İlk bakışta fark edilemeyen güzellikleri görür; eşyanın, müşahhas ve mücerredin değişik yönlerini arar; merak tufanıdır bu yönüyle âdeta... Duyguları, düşünceleri, bilgileri, sezgileri, tecrübeleri, yetenekleri, hayâlleri, bildiği-bilmediği her şeyi acâip bir potada yoğurur ve kendisinin de şaşırdığı ‘şiir’ çıkar ortaya.

Ben’i aşmanın derdini yaşar... Bu dert onu inletir, söyletir...

Kendine ve âleme olabildiğince objektif, zaman ve mekânın dışına da çıkarak bakmaya çalışır; kendini aldatmaz, aldatmaya kalkarsa da bunun kendini yitirici, bitirici ıstırabını yaşar. Bu esâret onu kahreder... Ve bunlar kaleminden satırlara dökülür.

Toplumun, çağın, insanlığın meselelerinin şâirin gözüyle şiire aksi ve çıkmazlara çözüm arayışı içindedir. Önceden görmeye çalışır olacakları ve bâzen feryatlar içinde uyarır, bâzen sevincini paylaşır ve kendi diliyle yol gösterir.

Şâir, kelimeler, heceler ve harflerle başka türlü oynar; âdetâ mevcut akışı yerinden oynatır.

Her şeye, gerçeğin sihirli pencerelerinden bakmaya çalışan, gördüklerini ifâde edecek bir dil arayışına giren gönlü zengin bir seyyahtır. ‘Allah!’ demezse patlar, çatlar, biter gider. O’nu bulduğunda ise her şeyi değişir, yokluk denenlerde dahi nice güzellikler bulur...

Gerçek şâir, acâip hârikalarla dolu kâinâta, onun özü olan insana bakarken, ruhuna her yerden yağan maddî-manevî farklı tecellîler karşısında dolar, taşar, dili duramaz ve söylemeye başlar.

Eserin müellifi Ahmet Maraşlı’nın poetikası, şiirleri hakkında sağlam bilgiler veriyor. 

MİHRÂBAD YAYINLARI: Prof. Dr. Kâzım İsmail Gürkan Caddesi Nu: 8 Cağaloğlu, İstanbul.

Telefon: 0.212-514 28 28

Belgegeçer: 0.212-528 24 01

[email protected]  www.mihrabatyayinları.com

EKONOMİK PSİKOLOJİ

Arapça ‘iktisat’ kelimesinin batıdan alınma karşılığı olan ‘ekonomi’ kelimesi yerine çoğu zaman ‘ekonomik’ kelimesi kullanılıyor. İktisat kelimesi, ‘sonsuz olan ihtiyaçlarla, sınırlı olan tatmin vâsıtaları arasında en uygun dengeyi araştıran ilim dalı’ olarak târif edilir. Bu ilim aynı zamanda insanların iktisatla alakalı davranışları ile malların üretim tüketim ve dağıtım faaliyetlerini de inceler. ‘İktisat’ kelimesinin karşılığı ‘ekonomi’, ‘iktisâdî’ kelimesinin karşılığı ise ‘ekonomik’tir. Dolayısıyla ‘ekonomik’ kelimesi ‘ekonomi ile alâkalı olan’ demektir. ‘Ekonomik’ kelimesi aynı zamanda ‘az masraflı, hesaplı, bütçeye uygun, idâreli, iktisatlı’ mânâlarını da ifâde eder. ‘Getirisi, götürüsünden fazla olan işler’ için ‘ekonomik yatırım’ tâbiri kullanılır. Aksi durum söz konusu ise, ‘ekonomik değil’ denilir. 

Arka kapak yazısında; ‘Ekonomik psikolojinin, insanın hem ekonomik hayatı içinde yaptığı davranışları daha iyi anlamaya, hem de sosyal hayatı boyunca karşılaştığı sorunların (yâni problemlerin) davranışlarını nasıl etkilediğini araştırıp bulmaya yönelik karma bir disiplindir.’ deniliyor.  

13,5 X 21 santim ölçülerinde 400 sayfalık eserinde Dr. Hasan Günaydın, ‘Psikolojik faktörlerin ekonomik reformlar üzerine etkileri’ni inceliyor. 

Kitabı telif etmesinin sebeplerini de şöyle açıklıyor:

Türkiye’de uzun bir süredir devam edegelen ekonomik krizler; bitmek tükenmek bilmeyen yakınmalar, öneriler, iddialar, yinelenen ekonomik reformlar, kemer sıkma politikaları, hak arayışları ve bunları kaba kuvvetle bastırma çabaları, her geçen gün artan sosyal kargaşa ve benzeri olaylar; bu çalışmanın yapılmasında etkili olan sebeplerden sadece bir kısmını teşkil etmektedir.

Geri kalmış ülkelerin çoğunda olduğu gibi; ilmî çalışmalara katkıda bulunamamak, yeni buluşların altına damgasını vuramamak, yenilik üretememek, hatta dünyadaki yenilikleri ancak 10-15 sene geriden takip edebilmek, diğer sebeplerden bazıları olarak sayılabilir. Zira bu çalışma, her ne kadar kendisi de aynı duruma düşse bile, Türkiye’de bir ilk olma hüviyetini taşımaktadır.

Bütün bunlara ilave olarak; hem fen hem de sosyal ilimlerde görülen hızlı gelişmeler, olaylara çok yönlü yaklaşımla bakmanın önemini giderek arttırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında; Ekonomi ve Psikoloji gibi iki farklı ilim dalının mevcut vakıalara işbirliği içerisinde yaklaşması, sosyo-ekonomik olayların arkasındaki insan ve insan ruhu faktörlerini ortaya koyması ve ekonomi ile psikoloji arasındaki etkileşimleri gözler önüne sermesi, şaşırtıcı olduğu kadar gereklidir de. 

Benzeri yurt içinde de yurt dışında da yapılmamış bir çalışmayı ilk defa gerçekleştiren Dr.Hasan Günaydın, tebrik ve teşekkürleri hak ediyor. Ancak eserin, yayınlandığı günden sonra geçen zaman içerisinde müspet veya menfî yankı uyandırmayışının sebeplerini de araştırmak gerekir. 

ELİT KÜLTÜR YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 10 Cağaloğlu, İstanbul.

Telefon: 0.212-511 61 62

Belgegeçer: 0.212-522 11 96

e-posta: [email protected]  //  www.turdav.com  

KISA KISA… / KISA KISA…

1-YÜREĞİMİ YAKTIKLARI SENE / 1915: Bülent Keskin / Akçağ Yayınları.

2-İSLÂM DÜŞÜNCE TÂRİHİNDE MEZHEPLER: Prof. Dr. Mehmet Saffet Sarıkaya / Rağbet Yayınları.

3-TÜRK IRKI NİÇİN MÜSLÜMAN OLDU? İsmâil Hâmi Danişmend / Ötüken Neşriyat.

4-DEVLETİN KÜRT POLİTİKALARINDA ÜÇ DÖNEM CHP, ÖZAL VE ERDOĞAN’LI YILLAR: Adnan İnanç / Beyan Yayınları.

5-ZOR KARAR: Ata Türker / Bilgeoğuz Yayınları.