BABAM VE BEN
‘Babam ve Ben’ isimli, roman tadındaki hatıra kitabına önsöz yazan M. Orhan Cebeci, kitap hakkında şu bilgileri veriyor:
Osman Coşkun savaş hâtıralarını, ‘İkinci Ergenekon’ isimli romanında anlatmıştır. Romanın kahramanı ‘Yüzbaşı Nuri Bey,’ Osman Coşkun’dur. Bir özel sohbetinde şunları söylemişti: ‘Kurtuluş Savaşı’nın başından sonuna kadar isimsiz kahramanlar arasında yaşadım. Gördüğüm kahramanlıklar ve fedâkârlıklar, târih kitaplarında yazılanların çok üzerindedir.’
Osman Coşkun Bey’in ‘İkinci Ergenekon’ isimli romanının devamı mâhiyetinde olan ‘Babam ve Ben’ isimli kitapta; çevresindeki doyurmadan yemek yemeyen, başkalarını güldürmeden gülmeyi suç sayan, ‘Dost gelirse geri dönmesin, düşman gelirse dost olalım’ diyerek kapısını herkese açan bir seçkin insan anlatılıyor. ‘Seçkin insan’ olmak ve ‘seçkin insan’ yetiştirmek isteyenlerin okumaları ve örnek almaları için okunması gereken bir kitap…
O, ‘Yaşamak güzeldir, yaşamasını bilirsen’ diyordu.
Eserde; Osman Coşkun’un Vefa İdadisi’ndeki ve Mülkeye’deki öğrencilik yılları, Haçın Kaymakamlığı’na tâyin edilmesi, Develi Belediye Başkanlığı’na seçilmesi, Niretül-İkbal’e âşık olması ve evlenmeleri, Develioğulları hakkında bilgi, Osman Coşkun’un milletvekili seçilmesi, Müteahhitliği, Tariş Genel Müdürlüğü ve Mersin İhracat-İthalat Birliği Genel Sekreterliği yılları, Adnan Menderes, Refik Saydam ve Turhan Feyzioğlu gibi siyasîlerle olan münasebetleri, İkinci Ergenekon kitabının baskı serüveni, vefatı ve Develi’deki muhteşem bahçesi ile bahçe içerisindeki köşk ve havuzla ilgili keyifle okunacak hâtıralar yer almaktadır.
Osman Coşkun’un kızı olan yazar Yıldız Coşkun Yeğenağa kitapta ayrıca; Polonyalı mülteci Museviler, Develi’deki Ermeniler ve onlarla olan komşuluk münâsebetleri, Develi’deki bazı inançlarla ilgili hâtıralar gibi konulara da yer vermektedir.
Kurtuluş Savaşı’nda savaşa katılmayan yaşlı erkeklerin, çocukların ve kadınların çektiği çileler, savaş sonrasında imkânsızlıklar içerisindeki ailelerin dayanışmaları, Müslüman Türk insanının ev ve aile hayatı, bütünün ayrılmaz bir parçası olan ve bütünü meydana getiren unsurlardan biri olan mahallî kültüre ait ilgi çekici özellikler usta işi bir anlatımla okuyucuya sunuluyor.
Okuyanlar öğreniyorlar: O dönemde insanlar; insanî, millî ve İslamî değerlere bağlı olarak yaşıyorlarmış. Eşkıya bile bu değerlere saygılıdır. Günümüz insanlarının, özellikle gençlerin çoğu, bu değerleri de eşkyayı da bilmezler.
Çok yalın ve samîmi ifadelerle anlatılan olaylardan tadımlık bir bölüm:
Yıl 1910, Vefa İdadisi'nin son imtihan günü Erzincan Valiliği’nden okul müdürüne bir telgraf gelir. Telgrafta, Osman'ın babası Ali Efendi'nin vefat ettiği bildirilir. Hocalar toplanıp, telgrafı Osman'a imtihandan çıktıktan sonra vermeyi kararlaştırırlar.
Üç öğretmen Osman'ı müdür odasına çağırtırlar. Konuşmaya müdür bey başlar:
-‘Osman, evladım! Bak bugün başarıyla idadiyi bitirdin. Artık sen de büyük bir erkek oldun, zekisin, başarılısın, hayatını baban olmadan da yürütebilirsin. Başın sağ olsun, oğlum.
Babası Ali Sabri Efendi 45 yaşında zatürreden vefat emiştir.
Haberi öğrenince Osman'ın burnundan kan fışkırır.
Henüz idadiyi bitirmiş, çok gençtir. Şimdi O’nun tek düşüncesi Erzincan'da yalnız kalan annesi ve iki kız kardeşidir. Amcası İsmail Hakkı Efendi ile görüştükten sonra, onları getirmek üzere Erzincan'a gider.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra ailesini alıp Erzincan'dan ayrılır. Bir yaylı arabayla Trabzon'a giderler, oradan da bir şileple İstanbul'a hareket ederler. Şilepte kamara olmadığından güvertede bir köşeyi battaniyelerle çevirerek yolculuk yaparlar. Gemi kaptanı, tayfalar ve bazı yolcular onlara yardımcı olurlar. Yolculukları uzun, yorucu, fakat sevgi yüklüdür.
İstanbul'da amcası İsmail Hakkı Efendi onları rıhtımda karşılar. Fetva Emini İsmail Hakkı Efendi kısa boylu, zayıf bir kişidir. Yaz kış devamlı beyaz, uzun bir elbise giyer ve başına da beyaz sarık sarar. Ufak tefekliği yanında görüntüsü vakur ve ürkütücüdür. Aile fertleri bile yanına izinle girerler. O’nun hakkında şöyle bir rivayet vardır: Padişah Abdülhamid bayram kutlamalarında tahtında oturup, ziyaretçilerine öpmeleri için elini uzatırken, Fetva Emini İsmail Efendi salona girince kalkıp O’nu ayakta karşılarmış.
İstanbul'da İsmail Efendi yeğenlerini evinde misafir eder. Bütün ev halkı misafirlerine müşfik davranır. İki sene İstanbul'da huzur içinde yaşarlar.
İsmail Efendi'nin ufak tefekliğine rağmen ciddî ve sert bir görünümü vardır. Babam O’nun çok da hasis olduğunu anlatırdı. Bir bayram günü arkadaşı Ahmet'i de yanına alarak el öpmeye gitmişler. Amca bey onlara, ayrılırken birer ucuz mendil hediye etmiş. Babam kapıya çıkınca o mendille ayakkabılarını silmeye başlamış. O sırada amcası da onları pencereden seyrediyormuş. Ahmet: ‘Osman, amcan bize bakıyor’ deyince süratle oradan uzaklaşmışlar. Daha sonraki bir gün de İsmail Hakkı Efendi yeğenine: ‘Bak evladım, ben istesem şu pabucumun altını altından yaptırtabilirim, eğer tutumlu olmasaydım bugünkü durumuma gelemezdim’ demiş. Sofrada da ekmek bohçası hep onun yanında dururmuş; devamlı sofrayı kontrol eder, kimin önünde ekmek eksilirse verirmiş.’
78 başlık altında toplanan ve bir kısmı belgesel niteliğinde olan hâtıralar sıkılmadan keyifle okunuyor.
Editörlüğünü Hacı Osman Yıldırım’ın yaptığı 13,5 X 19,5 santim ölçülerindeki 270 sayfalık kitap, Ekim 2014’te yayınlandı.
UYANIŞ YAYINEVİ: Ticarethâne Sokağı Nu: 41, Tevfik Kuşoğlu İş Hanı Kat: 2 Nu: 14 Sultanahmet, İstanbul.
Telefon: 0.212-527 29 49 Belgegeçer: 0.212-527 58 87 e-posta:[email protected] // www.uyanis.com.tr
YILDIZ COŞKUN YEĞENAĞA
8 Ağustos 1934 tarihinde Kayseri'nin Develi kasabasında dünyaya geldi. Babası Osman Coşkun Bey yukarı Develi’den topal Musa Oğullarından Ali Sabri Efendi'nin oğludur. Annesi Niretül-İkbâl Hanım’ın babası Osman Nuri Efendi Develioğlu ailesine mensuptur.
Osman Coşkun Bey, Develi'de bir müddet kadılık ve Belediye başkanlığı yaptıktan sonra Kurtuluş savaşında Cephe gerisinde vatan hizmetinde bulunmuştur.
Yıldız Coşkun ilkokul tahsilini Develi, İzmir ve Mersin okullarında tamamladıktan sonra 1945 yılında ablası ile İstanbul'da Notre Dama De Sion Fransız kız lisesine başlamış ve yedi yıl yatılı okumuştur. İstanbul’da okula başladıklarının ikinci yılı anneleri vefat etmiştir. Babaları, çocuklarının evde annesizliği hissetmemeleri için onları hep yatılı okutmuştur.
Osman Bey ömrünün son yıllarını Develi'de geçirmeye karar verip ve 1951 yılında Develi'ye yerleşmiştir. Bir sene sonra da Yıldız Hanım Liseyi bitirince babasını yalnız bırakmamak için yanına gidip, altı sene baba kız Develi'de doyulamayacak kadar güzel bir hayat yaşamışlardır.
Çok güzel bir evleri ve bahçeleri vardı. Bahçelerinde her çeşit meyve ve çiçek yetiştirdiler.
Bu arada evlerinde devamlı misafir ağırlarlardı. Pek çok devlet büyüğü Osman Bey'i ziyâret ederdi. Yıldız Hanım birkaç Başbakan, sayısız Milletvekiliyle tanıştı. Yani, bir nevi siyasetin içinde yaşadı.
Baba kızı ilgilendiren en önemli şey okumaktı. Osman Bey'in büyük bir kütüphanesi vardı. Beraber okurlar, sonra da yorumunu yaparlardı.
Bu tempoda altı yıl yaşadı ve 31 Ekim 1958 yılında Osman Bey vefat etti. Babasının kaybından sonra yalnız kalan Yıldız Hanım kendini tamamen okumaya verdi.
Babasıyla beraber bir karar almışlardı. Yaşadıklarından ve okuduklarından esinlenerek bir kitap yazacaklardı. En güzel avuntuyu bunda bulabilirdi. Fakat babası olmadan bu pek kolay olmayacaktı. İki yıl sonra Kayserili bir matbaacı olan Yavuz Yeğenağa ile evlendi.
Bu evlilikten üç oğulları oldu. Osman Coşkun, Selim Kürşat ve Âkil Hikmet... Üç oğluna da üniversite tahsili yaptırdı.
Yıldız Hanım zamanını hâlâ okuyup yazarak ve üç kız torunuyla ilgilenerek geçirmektedir.
KUŞBAKIŞI:
BİSİKLET
Bisiklet sporunun size cazip gelen yönü ne olursa olsun, bu kitapta mutlaka sizin için bir şeyler vardır.
Formda kalmanızı, bisikletinizden en üst derecede fayda sağlamanızı ve keyif almanızı sağlamak için profesyonellerden ipuçları, tavsiyeler ve adım adım fotoğraflarla dolu, eksiksiz bir rehber kitap.
Bisiklet için A’dan Z’ye Kullanıcı Rehberi olan kitap; Chris Sidwelles tarafından yazılmış, Kıvanç Badur tarafından dilimize çevrilmiş, Kaknüs Yayıncılık tarafından 18,5 X 23,5 santim ölçülerinde 340 sayfa hacimle 2014 yılında yayınlanmış.
Kitap; sürüş tekniklerinde tecrübe kazanmak, yarış becerilerini geliştirmek, bisikletinin bakımını ve tâmirini bizzat yapmak isteyenler için renkli resimlerle zenginleştirilmiş rehber görevi yapıyor.
KAKNÜS YAYINLARI / KIZKULESİ YAYINCILIK VE TANITIM HİZ. Mimar Sinan Mahallesi, Selami Ali Efendi Caddesi Nu: 5 Üsküdar, İstanbul.
Telefon: 0 216-341 08 65 Belgegeçer: 0.216-334 61 48 e-posta: [email protected] // www.kaknus.com.tr
CEPHELERDE BİR ÖMÜR / Ahmet Nuri Diriker Paşa’nın Hatıratı
Ahmet Nuri Paşa 1876 yılında Rusçuk’ta doğdu. 1895 yılında Teğmen rütbesiyle Osmanlı ordusuna katıldı. 1931 yılında, 55 yaşında emekli oluncaya kadar 1897yılında Osmanlı Yunan Savaşı’na katıldı. Yemen ve Asir çöllerinde mahalli isyancılarla mücâdele etti. İnsanlık tarihinin en kanlı çarpışmaları olan Çanakkale Savaşı’nda Alay Komutanı olarak görev yaptı. Medine Müdafaası’nda ve Hicaz muharebelerinde çarpıştı. Türk Kurtuluş Savaşı’nda işgal altındaki İstanbul ve İzmir’den Anadolu’ya askerî malzeme sevkiyatını yönetti. Daha sonra da Anadolu’ya geçerek tugay komutanı ve tümen komutan vekili olarak Kurtuluş Savaşı’na katıldı.
Torunu Ahmet Diriker, Paşa Dedesi’nin tuttuğu günlüklerden yararlanarak dip notlar ve açıklamalar ekleyerek 14 X 21 santim ölçülerinde 262 sayfalık kitabı yayına hazırladı.
Kitapta; 1950 yılında 74 yaşında iken vefat eden Emekli Tuğgeneral Ahmet Nuri Diriker Paşa’nın özgeçmişi, çarpışmalara katıldığı cephelerde yaşadığı olaylar; haritalar, krokiler, üstlerine yazdığı mektuplar, aldığı takdirnâmeler ve diğer zengin belgeler eşliğinde naklediliyor.
Tuttuğu zabıtlardan, yazdığı mektuplardan anlaşıldığına göre Ahmet Nuri Paşa, çok titiz ve işini iyi yapan dirayetli ve son derece insancıl bir kumandandır.
Kitaptan tadımlık bir bölüm:
‘Çanakkale'de bazı korkak rütbesiz askerler, cepheden kurtulmak için kendi tüfeğiyle el ve ayaklarını vururlardı. Bu gibi kişilerin kurşuna dizilmesi için emir verildi. Bizim alaydan da bazı bu gibi vak'alar olmuş ise de kanunlara başkaldıranları kurşuna dizmeye razı olmadım.
Yine bir gün bir nefer elinden kendi kendini vurdu. Doktor rapor verdi, bölük ve tabur kumandanları da ibreti misal olmak için kurşuna dizilmesini rica ettiler. O esnada düşman taarruz ediyorduk, yine geri bıraktım. Bilahare nefere: ‘Kardeş kurşunu ile ölmektense düşman kurşunu ile şehit olmasının daha iyi olacağını, söyledim. Geceleyin eline iki bomba verip 40 - 50 metre mesafede olan düşman siperlerine bombaları atmasını, düşman ateşe başladığı zaman iki siper arasında ölen ve şehit olan binlerce asker arasında yatmasını, vurulmamış ise ateş kesildikten sonra parola vererek geri gelmesini emir verdim. Bunu üç defa tekrarladık, nefer bir türlü vurulmadı, bilakis onu siperde bekleyen bir çavuş şehit oldu. Neferi affettim. Neferin eli pansuman edilerek geçti. Bu nefer sonradan kendi arzusu ile gece düşman siperlerine giderek bombalar atmış, çok yararlılıklar göstermişti, iki siper arasında ölüler arasında yattığı zaman, ölülerin ceplerini karıştırmış, yetmiş seksen lira kadar para bulmuştur. Bu neferin harekâtını fırka kumandanı olan Kazım Karabekir'e hikâye ettim, harp madalyası verdi. Ben de ayrıca onbaşı yaptım. Alayın korkak neferi en cesur asker oldu.’
Savaş hâtıraları olmasına rağmen kitapta yer alan bu tür olaylar; eserin, roman gibi merakla okunmasını sağlıyor.
SCALA YAYINCILIK: İstiklal Caddesi, Han Geçidi Sokağı Nu: 116 – 3/B Beyoğlu İstanbul.
Telefon: 0.212-251 51 26
Belgegeçer: 0.212-245 28 43
e-posta: [email protected] www.scala.com.tr
OĞUZ KAĞAN
‘Yer ve gök kızlarını sana verdi Oğuz, evren dünyaya hâkim olman için seni seçti.’
Meryem Çimen’in yazdığı eserde; Türklerin atası sayılan Oğuz Han, mitolojik bir üslupla anlatılıyor. O, kar yağdırıyor, kontrollü olarak fırtına çıkarıyor ve yağmur yağdırıyordu. Çocukların koruyucu ruhuydu.
Kitapta; bereketi sağlayan tanrıça Umay, yılan kırbaçlı kötülük tanrısı Erlik han, çoğu zaman gök tanrısı yerine geçen bay Ülgen, kırkı dolmamış bebeklerin ruhunu kaçıran, lohusa kadınlara gelen ve şamanların ruhunu eğiten Albıs’a da yer verilmiş. Ak ve Kara Şamanlar… En önemlisi Türklerin atası Oğuz Kağan. Türk mitolojisinin bu önemli fertleri bir arkeoloğun dünya ağacının köklerini bulmasıyla yeniden hayat buluyor…
Oğuz Kağan, çocukların zevkle okuyabileceği Türk çizgi romanıdır. Tarihi sevdirecek, atalarını tanıtacak, geleceğe güvenle baktıracak bir eser… İdealizm, kahramanca mücâdele, iyilik temaları ustaca işleniyor.
BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65
Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: [email protected] www.bilgeoguz.com.tr
KISA KISA…
1- PORTAKAL BAHÇELERİ: Cemal Şakar. İz Yayıncılık.
2- YURTTAN YAZILAR: İsmail Habib Sevük. Ötüken Neşriyat.
3- ARAPÇA-İNGİLİZCE-TÜRKÇE SÖZLÜK: Prof. Dr. Hikmet Özdemir. Çelik Yayınevi.
4- SON DÖNEM OSMANLI AHLAK TERBİYECİLERİ VE AHLAK TERBİYESİ: Editör: M. Faruk Bayraktar / Ensar Heşriyat)
5-OSMANLI KÜLTÜR TARİHİ: Necdet Öztürk / Bilge Kültür Sanat Yayıncılık