KARADAĞ (MONTENEGRO)
Marmara Grubu Stratejik Araştırmalar Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Akkan Suver, Karadağ Cumhuriyeti tarafından Türkiye Fahrî Başkonsolosluğu’na tâyin edilmesinin, kendisinde oluşturduğu şükran duygularına ‘nâçizâne bir karşılık’ olarak muhteşem bir kitap hazırlamış. 
21,5 X 30 santim ölçülerinde 120 gram kuşe kâğıdına basılı 172 sayfalık kitap, iplik dikişli, sert kapaklıdır. Şık bir gömlekle, lüks baskı özelliğine kavuşturulmuştur. 
Karadağ Cumhuriyeti’nin bulunduğu topraklar, 180.000 önce insan yerleşimlerine mekân oldu. İlk gelen İlliryalılardı. M.Ö. 6. yüzyılın sonlarına doğru Slav göçleri ile birlikte Karadağlılar gelmeye başladı. Slavlar, kısa zamanda nüfusun çoğunluğunu oluşturdu. 
Karadağ, 1478 yılında Osmanlı toprağı oldu.  1609 yılında özerklik kazandı. Osmanlı Devleti’nin en imtiyazlı Hıristiyan tebaası olan Karadağlılar, tam 400 yıl devam eden Osmanlı hâkimiyetinden sonra 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması ile bağımsızlığına kavuştu. 
Özetin özeti olarak verilen bu bilgiler, Dr. Akkan Suver’in eserinde, en ince detayları ile ve kuyumcu titizliğiyle okuyucuya sunuluyor. Kitaptan öğreniliyor ki Karadağ halkı, savaşçı, inatçı, hürriyetine düşkün ve sert tabiatlıdır. 
Dr. Suver eserinde; 1860’tan 1910’a kadar Karadağ Prensi, 1910’dan 1918’e kadar Karadağ Kralı olarak ülkesini yöneten Birinci Nicola’dan sitâyişle söz ediyor.  
Esere ‘Önsöz’ yazan Karadağ Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şerbo Rastoder, Karadağ ile ilgili tarih kitaplarının çok az olduğunu, ilkinin 1754 yılında Piskopos Vasiliye Petroviç tarafından yazılıp St. Petersburg’da yayınlandığını belirtiyor ve şu bilgiyi veriyor: ‘Karadağ Tarihi başlığını taşıyan kitaplara kendi isimlerini koymaya cesâret eden yazarlar, son 100 senede sâdece birkaç tâneydi.’ Buradan anlaşılıyor ki Dr. Akkan Suver, büyük bir boşluğu cesâretle ve başarı ile doldurmuştur. 
Gazetecilikten gelme tecrübeli bir yazar olan Dr. Suver, akıcı Türkçesiyle kaleme aldığı eserine alt başlık olarak; ‘Prenslik’ten Krallığa, Krallık’tan Cumhuriyete, Osmanlı’dan Türkiye’ye’ isimlendirmesini uygun görmüş. Bir başka ilgi çekici tespiti ise bir gizli gerçeğe kapı açıyor: ‘Türkiye’de, Karadağ’da yaşayan Karadağlıların yarısı kadar insan var. Bu insanlar, vatandaşlarımız olarak İstanbul'da, İzmir'de, Bursa'da, Denizli'de, Balıkesir'de yaşamaktadır.’
Tarih kitapları, genelde siyâsî ve askerî olaylar ile savaşlardan söz eder. Geniş ufuklu bir aydın olan Dr. Suver, klasik tarih yazıcılığı anlayışına aykırı hareket etmemekle birlikte, dostluk ilişkileriyle örülmüş insanî hareketleri, sanat faaliyetlerini, iktisadî gelişmeleri, ticareti ve Türk müteşebbislerin Karadağ’daki yatırımlarını da ihmal etmiyor. Sayfalar arasına, Karadağ’la ilgili freskleri, Karadağ tarihinde yer etmiş kişilerin renkli tablolarını, hânedan armalarını, haritaları, heykellerin ve sanat eseri binaların resimlerini, Karadağlı liderlerin yağlıboya tablolarını, tarihî toplantılara ait fotoğrafları cömertçe yerleştirmiş. Okuyucu, samîmi ifâdelerle örülmüş satırlar arasında, kendisini Karabağ’da hissediyor. Zâten yazar, Başkonsolosu olduğu devleti, ‘Balkanlarda Dost Bir Ülke’ olarak tanıtıyor. Öyle görülüyor ki Akkan Suver, aynı zamanda aktif bir ticaret ataşesi gibi çalışacak, yakın bir gelecekte iki ülke arasındaki dış ticaret hacmini ve Türk iş adamlarının Karadağ’daki yatırımlarını milyar dolarlara yükseltecektir. Karadağ’ın da Türkiye’nin de bu işleri başarı ile yürütecek akıllı ve çalışkan insanlara ihtiyacı var. Özetle Dr. Akkan Suver, kullanılması faydalı ve gerekli bir şansı temsil ediyor.  
Bir milletin 1000 yıllık tarihini yazarken, önemli olmakla birlikte bâzı detaylara ulaşılamamış olabilir veya gözden kaçabilir. Dr. Suver, dikkatli ve titiz bir kalem erbabı olarak kendisini bu tür hatâlardan arındırmış. Okuyucunun yakından ilgileneceği hâdiseleri kitaba almayı ihmal etmemiş. Dikkatinin ürünü olan tadımlık bir bölüm:
‘Mustafa Kemal, 1913’ten 1915 yılına kadar, Sofya ile birlikte, Belgrat ve Çetince Ataşemiliterlikleri görevinde bulundu. 
Orijinal metinlerde Osmanlıca olarak Genelkurmay Harp Tarihi Dairesi'nde bulunan bilgi ve değerlendirmelerde Yarbay Mustafa Kemal'in Genelkurmay Başkanlığı'na 7 Mart 1914 tarihinde el yazısı ile yazdığı 13 maddelik raporun 10. ve 12. maddeleri aynen şöyledir:
10-Son günlerde Sırbistan ile Karadağ'ın bir hükümet kuracaklarından söz ediliyor. Karadağ Kralı’nın hükümdarlığını, Sırp hükümdarlığının altına koyacağına ihtimal verilmezse de dolaşan söylentilere göre Karadağ kamuoyu böyle bir birliğe taraftar bulunmaktadır. Bugün, her ikisinin arasında pek samîmi ve sıkı bağların kurulmakta olduğu inkâr edilemez.
12- Selanik'in geleceğine ilişkin bakış açılarını şöyle buluyorum. Yunanlılar: Selanik gibi önemli bir şehre, bir defa sâhip olduktan sonra, onu kaybetmeyi, başşehirlerini kaybetmek derecesinde önemli görmekteler ve onu korumak hususunda bütün kuvvetlerini harcama kararındadırlar.  
Bulgarlar. ‘Makedonya’ dedikleri zaman, Selanik'i Makedonya'nın olmazsa olmazı kabul ediyorlar.  Buralara er veya geç sâhip olmak,  kendilerinin aslî gayelerinden birini oluşturuyor. Gayelerine ulaşmak için, her türlü fedakârlığı göze alacakları da uzak ihtimal değildir.
Sırplar; Selanik üzerinde en büyük hırs sâhibi olacak bir devlettir. Sırbistan arzu ettiği şekilde genişlemişse de bu gün kendisine çıkış sağlayacak bir limandan mahrumdur. Sırbistan için ya Adriyatik Denizi'nde veya Adalar Denizi’nde mutlaka bir limanın kendi hâkimiyetinde bulunması, çok önemli bir meseledir. Karadağ ile birlikte bir hükümet kursa bile Karadağ'ın çok küçük sahili üzerinde arzuladığı çıkış bulunamayacaktır.
Adriyatik demir yollarının sonunda ve Arnavutluk kıyısı üzerinde bir çıkışa sahip olunsa bile bu çıkış kapısının diğer bir hükümetin kıyısında bulunması ve özellikle demir yollarının Arnavutluk'tan geçmesi Sırpları tatmin edecek mâhiyette değildir. Hâlbuki Selanik Limanı, bugünkü Sırp hududuna 60 km bir mesafede ve her türlü donanımı haiz bir çıkış olduğu için, buraya sâhip olmak Sırbistan'ın geleceği için olmazsa olmazdır.’
Mustafa Kemal'in raporlarında, Karadağ siyasetçilerinin Kral'a rağmen bağımsızlıktan yana olmadıklarını, aksine Sırbistan'la birleşeceklerini ön görüyor, Osmanlı diplomasisinin hesaplarını bu birleşme üzerine tertiplemesini istiyordu. Tarih, O'nun düşüncelerini dört yıl sonra doğruladı.’ 
Her sayfası; biri lâtin harfleriyle Karadağ dilinde diğeri Türkçe olmak üzere iki sütunlu olan ve 2013 yılında Podgorica’da basılan kitap, Karadağ’ı her yönüyle tanımak isteyenler için mükemmel bir rehberdir. 
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI:  Barbaros Bulvarı İBA Blokları Nu: 42 Giriş Katı Balmumcu, Beşiktaş, İstanbul. Telefon: 0.212-213 05 56 e-posta: [email protected]  www.marmaragrubu.org   

DERKENAR

E-KİTAP
Uzunca süredir sözü edilen e-kitaplar artık çok daha fazla kullanıcının ilgisini çekiyor. Peki e-kitap nedir, nasıl okunur? Kendiniz nasıl yayınlayabilirsiniz? İnsanoğlu kendini ifade etmeye çabalarken taş, papirüs, kağıt gibi maddelerden yararlandı. Derken klavye ve ekrana ulaştı. Yıllar önce, mektubun yerini elektronik posta alacak iddiası pek de ciddiye alınmazdı. Fakat her şey değişiyor. Kitaplar da değişiyor.
Yeni teknolojilerin hayatımıza girmesi ile kitabın da başına bir ‘e’ harfi ekledik. Artık kitapları da ekran karşısında okuyabiliyoruz. E-kitap uzunca bir süredir ortada olan bir fikir de olsa, özellikle son 2-3 yılda ciddî olarak ele alınıyor. Yayınlanan, yani bilgisayar ortamına alınan kitapların sayısı ve okuyucusu devamlı artıyor.
Elektronik kitap terimi birkaç farklı biçimde kullanılabiliyor. Doğru kullanılış; ‘Bir kitabın bilgisayar ortamındaki kopyası’ veya ‘doğrudan elektronik ortamda yazılmış kitap’ şeklinde olmalı.  
Bu iş için yeni ve teknolojik yazılımlar gerekiyor. Bu tip yazılımlar ‘e-kitap okuyucu’ olarak isimlendiriliyor. Ülkemizde fazla örneği olmasa da, bu yazılımları barındıran ve sadece okuma maksadı ile hazırlanmış küçük bilgisayarlar da piyasada bulunabiliyor. 
Diğer taraftan geçtiğimiz yıllarda bilgi işlem sistemlerin henüz her tarafımızı sarmadığı dönemde taşınamayacak kitabın okunmasının mümkün olmayacağına dikkat çekiliyordu. Fakat teknoloji gelişti. Elimizdeki küçücük aletlerde, binlerce sayfayı taşıyabilme imkânına eriştik. Artık tatile giderken bavula kitap sıkıştırmaktan şikâyetçi olamayacağız.
40’lı yaşlardan sonra e-kitapla tanışan insanların yanında kalabalık bir gençlik grubunun istek ve alışkanlıkları ağır basacak, herkes e-kitap okuyucusu olacak. 

KUŞ BAKIŞI

KİTAP
Türkiye’deki ilk Türkçülerden, Türk tarihi uzmanı ve dil âlimi Necib Âsım Yazıksız, 29 Aralık 1861 tarihinde Kilis’de doğdu. 12 Aralık 1935 tarihinde 74 yaşında iken İstanbul’da vefat etti. 
Kültür adamı Yazıksız, ‘Kitap’ isimli eserinde kültür taşıyıcısı kitabı anlatıyor. 
Kitabı herkes anlatamaz! Kitap bir başlangıç, bir haber, sönmeyen kandil, göğsü bütün evreni kucaklayan bir uyarıcı, daima vaatkâr bir dost, karanlığa gülümseyen ay, hiç kanmayan bir susuzluk...
Kitap, insanlığın en soylu buluşu, medeniyetlerin doğurgan mayası, unutuşun ilacı... Bilincin ışıklarını yakan bir simurg... Onsuz her şey karanlık, denizden mahrum bir kum tanesi... Aradığımız onda, bulamadığımız da onda.
Son dönem Osmanlı aydınlarından olan yazar eserinde, kitaba duyduğu eşsiz muhabbeti ve aşkı onun tarihini yazarak, ona ait her unsuru inceleyerek anlatıyor.
120 yıl önce kaleme alınan, Ali Yıldız tarafından yayına hazırlanan Kitap, varoluşumuzun en asli tarafını bütün yönleriyle ele alan temel bir kaynak, bir klasik eserdir. Kitabı oluşturan teknik özelliklerin tarihçesinden başlayarak, kitabı kitap yapan akla gelebilecek her konu, her unsur, her ayrıntı Kitab'ın konusunu oluşturuyor. Kitap, ‘kültür tarihimizde ilk ve tek olmak ’ gibi bir özelliğe sâhip muhteşem eser. 
BÜYÜYEN AY YAYINLARI:
İskenderpaşa Mahallesi, Kıztaşı Caddesi Nu: 13, Kat: 2 Fatih, İstanbul, Telefon ve Belgegeçer: 0.212-533 18 11 e-posta: [email protected]  www.buyuyenay.com.tr  

ÇANAKKALE 1915 / VATİKAN GİZLİ ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA FRANK COFFE VAK’ASI
Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı’nın belki de en etkileyici cephesiydi. Sonuçlarıyla harbin geleceğini şekillendiren, birçok komutanı tarih sahnesine sokan; rejimlerin yıkılmasına, haritaların değişmesine, dünyanın yeniden biçimlenmesine doğrudan etkisi olan Çanakkale Savaşı tarihe birçok yönüyle geçti. 
Şimdi tarihçiler, Çanakkale Savaşı’nın bambaşka yönlerini de keşfediyor. Hem de bir asır öncesine ait, bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış belgeler ışığında. İşte o belgelerden bazıları… Çanakkale 1915 Vatikan Gizli Arşiv Belgeleri Işığında Frank Coffee Vak’ası adlı çalışma ile savaşın insanî yönünü görüyoruz.
Çanakkale Savaşı’nı yakından takip eden Papalık ile İstanbul Temsilcisi Monsenyör Dolci arasındaki yazışmalar; kayıp asker ailelerinin, ölen yakınlarının mezarları hakkında bilgi edinmek için Papa 15. Benoit’e başvurmasıyla hız kazanıyor. 
Harp, en sıcak hâliyle devam ederken, Harbiye Nazırı Enver Paşa, mezarlara gereken saygının gösterilmesi için generallerine emir veriyor, kimi zaman ise bizzat devreye giriyor. Bir yandan da İngiltere, Fransa ve Avusturalya’dan, gözü yaşlı ailelerden gelen talepler istikametinde mezar aramaları başlıyor. Bütün bu mektuplaşma ve yazışma trafiği içinde genç bir Anzak teğmenin hikâyesi dikkat çekiyor: Frank Matthew Coffee. Savaşın hem acı, hem de insanî yönlerini sinematografik bir tatla anlatıyor.
16,5 X 24 santim ölçülerinde, 267 sayfalık kitap, 2014 yılında yayınlandı. 
İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR A. Ş. YAYINLARI: Maltepe Mahallesi Topkapı Kültür Parkı Osmanlı Evleri, Topkapı, Zeytinburnu 34010 İstanbul. Telefon: 0.212-467 07 00 Belgegeçer: 0.212-467 07 99 e-posta: [email protected]  www.kultursanat.org

RİKKAT KUNT HOCA HANIM
İkinci Meşrutiyet döneminin tanınmış siyâset ve fikir adamı Hüseyin Kâzım Kadri Bey’in kızı olan Fatma Rikkat Kunt, tezhip sanatının en önemli ustalarından biridir. İstanbul’da 27 Nisan 1903 tarihinde doğmuş, Yine İstanbul’da 14 Ocak 1986 tarihinde ebedî âleme intikal etmiştir. Günümüzün tezhip sanatkârı F. Çiçek Derman, yaşadığı devir gereği, gelenekli sanatlarımızın îtibar ve alâka görmediği yıllarda tezhibe ömrünün tam elli yılını, bu sanatı öğrenmek ve öğretmek için adamış bir müzehhibe olan hocası Rikkat Kunt’u anlatıyor. Birinci hamur kâğıda basılı, 253 sayfalık ciltli kitapta, Hoca Hanım’ın Akademi yıllarına ait hatıraları, sanat görüşü, hayatının çeşitli devrelerinde yaşadıkları, desenleri, iğneli kalıpları, bezeme sanatına ait tecrübeleri yer alıyor. Tezhip sanatına yeni başlayanlar ve sanatını ilerletmek isteyenlere faydalı bir kaynar eser.  
KUBBEALTI NEŞRİYAT: 
Peykhâne Sokağı Nu: 3 Çemberlitaş, İstanbul. Telefon: 0.212-516 23 56 Belgegeçer: 0.212-638 02 73 
e-posta: [email protected]  //  www.kubbealti.org.tr   

KISA KISA...
1-SURİYE’DE TÜRKLER: Ali Bademci, Ötüken Neşriyat.
2-TURANCI SOSYALİST Ethem Nejat: Yunus Yılmaz / İleri Yayınları
3-ORTA ASYA’DAN BUGÜNE MİLLİYETÇİLİK: Kemal H. Karpat / Timaş Yayınları
4- BIRAK EŞKIYA DESİNLER: Haluk Kırcı / Bilgeoğuz Yayınları.  
5- MUHSİN BAŞKAN: Yavuz Bülent Bâkiler / Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları.