KIRIM’A SEYAHAT

Fatih Kerimî’nin Kırım’a Seyahat adlı küçük kitabı, iki bölümden meydana geliyor.  İlk bölümde Orenburg’dan başlayan yolculuk esnasında trenin uğradığı Rusya şehirleri, ikinci bölümde de Kırım intibaları yer alıyor.  
İyi bir eğitim almış, dinî ve millî duyguları yüksek bir şahsiyet olan Fatih Kerimî, milletin fertlerinin cehaleti karşısında büyük acı duymuştur.  Aklında yer eden tek bir soru vardır:  ‘Müslüman ülkeler neden geri kalmıştır?’ Cevabını da kendisi veriyor: ‘İlim ve maarif karşısında el bağlayıp diz çökmeyen adamın yahut milletin akıbeti hüsrandır.’
Kitapta Kırım’la ilgili bazı coğrafî bilgiler verilmekte, Kırım ahalisi, Kırım’da maarif, Kırım halkının yaşayışı, Kırım’ın evvelki hâline bakış, Kırım Tatarlarının dinleri gibi alt başlıklarda çok değerli bilgiler verilmektedir. Sırasıyla: Simferopol (Akmesçit), Bahçede Kırım mirzası ile görüşme, Bahçesaray’a ulaşma, Bahçesaray’da Han sarayları, İsmail Gaspıralı ve, Tercüman Gazetesi ile Gazetenin yirmi senelik devamının dua meclisi, Sivastopol’de iki gün, Müdafaa Müzesi, Sivastopol’den Yalta’ya hareket, Yalta, Dereköy, Livadiya, Yalta’dan gidiş alt başlıkları altında ilgi çekici notlar yer alıyor.
Kısaca bu bölümlere göz atalım.
Kerimi; Kırım Türklerini şu cümlelerle tanıtıyor: Kırım Türklerinin lisanı Türkçe olup yemek, içmek ve giyim kuşam, örf ve âdet, fikir ve itikat yönlerinden dahi Osmanlı Türklerine pek yakındırlar. Kırım Müslümanları umumiyetle doğru, dindar, saf kalpli, misafirperver, kanaatli ve insaniyetli bir halktır. Kırım’ı herkes sever; çünkü iklimi, tabiatı, havası, insanları, mahsulleri, hâsılı her şeyi iyidir. Her yerinde bir letafet ve her verinde bir şiiriyet vardır.’
Kerimî, trende Türkiye’ye doğru yola çıkmış Kefeli bir aileyle karşılaşıyor. Bu göçün sebebini onun ağzından veriyor: ‘Çocuklarımızı askere alıp uzak ve havası fena yerlere gönderiyorlar. Oralarda bizim evlâtlarımız dayanamıyorlar. Hıristiyan arasında vefat olup kalıyorlar. Namaz kılmak ve oruç tutmak imkânı vermiyorlar, domuz eti vediriyorlar. Hem de balalarımızı okutmağa yer vok. Rus mekteplerinde din diyanet öğretmeye çâre yok.’
Kerimi, Akmescit şehri hakkında şu bilgileri veriyor: ‘Şehirde 12 mescit, birkaç mektep ve medrese ile müftü vardır. Cami-i Kebir’de bir öğle namazı kıldım ve yandaki medreseyi ziyaret ettim. Bu şehirde Ruslara ait 9 kilisesi var. Kırım ve Salgar adlı iki Rusça gazete çıkmaktadır.
Kırım’ın o dönemdeki başşehri Bahçesaray’ı şöyle anlatıyor:
‘Şehir, kayalık tepeler arasında yer almaktadır. Şehre İkinci Katerina’mn girdiği yerdeki zafer takının altından giriliyor. Bu takın üzerine 15 Mayıs 1787’ tarihi kazılmıştır. Şehirde birçok esnaf dükkânı ve bilhassa kahvehanelerin çokluğu dikkat çekmektedir! 12.000 kişiden ibaret nüfusunun 10.000’ini Türklerin teşkil ettiği bu şehirde 36 mescit ve birkaç mektep ve medrese bulunmaktadır. Medreselerin en büyükleri Zincirli Medrese ile Orta Medrese’dir. Meşhur Tercüman gazetesi bu şehirde basılmaktadır.’
Fatih Kerimî, Tercüman Gazetesinin Muharriri İsmail Bey’i evinde ziyaret eder. Kahvesini içer ve hâl hatırdan sonra 4 Mayıs’ta yapılacak Dua Meclisi’nde görüşmek üzere ayrılırlar.
Fatih Kerimî, Han Sarayı’nı tasvir etmekte ve bilhassa Gözyaşı Çeşmesi’nden bahisle bu çeşme için şiir yazmış olan Rus şâiri Puşkin’i anar. ‘Sarayların binaları güzel, bahçeleri ve çeşmeleri pek lâtif ve şâirânedir.’ Der. Han Sarayı’nı dolaştıktan sonra buradaki camide bir öğle namazı kılarlar. Caminin içeriden ve dışarıdan çok güzel ve azametli olduğunu ifade eder. Otele döndüklerinde Tercüman’m 20. Yıl Meclisi’ne uzaklardan, ta Petersburg’dan ve Kafkasya’dan gelen misafirlerle görüşür, sohbet ederler.
Fatih kerimi, kitabının sonraki bölümünde Gaspıralı, Tercüman gazetesi ve dua meclisini anlatır.
Fatih Kerimî, zamanın cemiyetini değerlendirerek; ‘eskiliği dindarlık, yeniliği dinsizlik’ olarak görenleri tenkit etmektedir. Medreselerde yapılan eğitimin çok geri olduğunu belirtir.
Kitap, Gazetenin dua toplantısında yapılan konuşmaların özeti, Sivastopol (Akyar) şehri izlenimleri ve Orenburga dönüş yolculuğu ile sona eriyor.
Kerimi, iyi bir gözlemci, mantıklı değerlendirmeleri ve akılcı tenkit ve tavsiyeleri ile ne kadar üstün donanımlı bir insan olduğunu ortaya koyuyor. Bu küçük kitapta o kadar çok şey anlatılmaktadır ki okuyucu, Fatih Kerimi’nin üstün şahsiyetine hayralık duyuyor.  
Dikkat çeken olumsuz ifâdelerin, Rus yönetiminin zulmüne uğramaktan korunmak için kullanıldığını hatırda tutmak gerekiyor. O zâlimler, sonunda Fatih kerimi gibi bir âlimi, katletmekten geri kalmamışlardır.
Şehit yazar Fatih Kerimî’yi rahmet ve şükranla anarken bu kitabı Türkçeye çeviren Hayri Ataş’a da teşekkür etmeliyiz.
13,5 X 21 santim ölçülerinde, 128 sayfalık kitap, 2004 yılında yayınlandı.
IQ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK
Ticarethâne Sokağı Nu: 33, Fetih Han Nu: 48 Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-519 56 83
Belgegeçer: 0.212-520 71 12
e-posta: [email protected]  
www.ıqkultursanat.com  
YUNUS  ZEYREK’in sâhibi olduğu Bizim Ahıska Dergisi’nin 34. Sayısında yer alan yazısından yararlanılmıştır.


FATİH KERİMİ
Kazan Türklerinden; gazeteci – yazar ve şâir  Fâtih Kerîmî, 1870 yılında Tataristan’ın  başşehri Kazan’ın Bügülme ilçesine bağlı Minğlibay Köyü’nde doğdu, 67 yaşında iken, 9 Aralık 1937 tarihinde, Stalin’in emri ile, Türkçü düşüncelere sâhip olduğu için, ‘rejim aleyhtarı’ olduğu gerekçe gösterilerek kurşuna dizilmek suretiyle idam edildi.  
İlk eğitimini köyün mollası olan babası Gilman Ahund’dan alan Kerimî, daha sonra Çıstay (Çistapol) medresesine devam ederek burada 11 yıl eğitim görmüştür. Buradaki eğitimi sırasında iki yıllık Rus mektebini de tamamlamıştır. 1890 yılında ‘müderris / profesör’ unvanına hak kazandı.  Babası, O’nun daha yüksek seviyede ilim öğrenmesi için İstanbul’a gönderdi. Buradaki tahsili sırasında Fransızca da öğrendi.  
İstanbul’dan sonra Kırım’a giderek öğretmen yetiştirme kurslarında dil, edebiyat ve pedagoji dersleri verdi. İlk kalem ürünü olan Salih Dedenin Evlenmesi  adlı hikâyesini 1897 yılında Kırım’da bulunduğu sırada yazdı. Kırım’da yazdığı ikinci eseri Mirza Kızı Fatma adlı hikâyedir.
1896-1898 yıllarında Tatar zenginlerinden Gani Bey Hüseyinov’un finanse ettiği yaz kurslarında usûl-i cedit öğretmenleri yetiştirdi. Gani Bey’in isteği ile 1899 yılında Orenburg’a yerleşti. Burada altın ocakları işleten zengin Şakir Remiev’le tanıştı. O’nunla birlikte Almanya, Belçika, İtalya, Fransa, Avusturya, Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye gibi ülkeleri dolaştı. Gittikleri ülkelerde eğitim kurumlarını, müzeleri, kütüphâneleri, matbaaları, sanayi tesislerini ve Şakir Bey’in altın madenleri için gerekli olan makine ve teçhizat fabrikalarını gezdiler. Kerimî bu seyahatinin izlenimlerini 1902 yılında Avrupa Seyahatnâmesi adı ile bastırmıştır.
Avrupa seyahati dönüşünde, babasının işlerine yardımcı olabilmek için muhasebe ve Almanca öğrendi. Matbaacılık konusunda bilgilerini artırdı.  
1900-1901 yılları arasında Orenburg’da gayri resmî olarak yine Gani Bey’in maddî yardımlarıyla Ural Bölgesi ve Sibirya için yaklaşık 300 usul-i cedid öğretmeni yetiştirilmesine katkıda bulundu. İki yaz devam eden bu kurslar mahallî hükümet tarafından kapatıldı.
1902 yılında babasının vefat etmesi üzerine O’na ait matbaanın işlerini üstlendi. Burada kitap ve gazete bastı, Kırım ve Kazan Türklerinin eğitimi için çalıştı.  Rusya Müslümanlarının yaptığı bütün toplantılara katıldı. Rusların engellemeleri sebebiyle parlamentoya seçilemedi.
1 Kasım 1912-18 Mart 1913 tarihleri arasında Balkan Savaşları sırasında Vakit Gazetesi’nin muhabiri olarak İstanbul’a gelen Fatih Kerimî cepheye gazetecilerin gönderilmemesi sebebiyle haberlerini İstanbul’dan gönderdi. Burada dönemin önde gelen devlet ve edebiyat adamlarıyla yakın dostluklar kurdu, mülakat yaptı. Bu çalışmalar ve gazeteye gönderdiği yazılar kitap hâlinde yayınlandı.  
Rusya’da 1917 Ekim İhtilali’nden sonra diğer bütün Tatar aydınları gibi O’nun da önünde üç yol vardı: ya sosyalizme hizmet edecek ya başka bir ülkeye sığınacak veya aç kalacaktı. O da yaşamak için birinci yolu seçti ve bir müddet Orenburg’da mektep-maarif ve kültür meseleleri ile ilgili çalışmalarda bulundu. Öğretmen yetiştirme kurslarında dersler verdi. Uzun yıllar çalıştığı Vakit Gazetesi’nden ayrılarak 1 Kasım 1917 tarihinde Yaña Vakit - Yeni Vakit adlı gazetesini çıkarmaya başladı ve bu şehirde çıkan İşçiler Dünyası, Yol gibi çeşitli gazetelerin yayın kurulunda çalıştı. Sosyalizm Tarihi adlı bir eser hazırladığı da belirtilmesine rağmen bu eseri basılmamıştır. 1925 yılında Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB)’nin yeni başşehri olan Moskova’ya göç etti. Bir müddet SSCB halklarının merkez neşriyatında çalıştı. Türkçe öğretmeni olarak görev yaptı. Lenin’in toprak meseleleriyle ilgili makalelerini Kazan Türkçesine tercüme etti.
1937 yılında Türkiye lehine casusluk ve Stalin’e suikast hazırlığı gibi çeşitli uydurma suçlardan, suçlu bulunarak Stalin dönemindeki Tatar aydınlarını imha etme politikasının gereği olarak kurşuna dizildi.


DERKENAR
KIRIM

2014 yılının Mart ayında, Kırım nüfusunun çoğunluğunu meydana getiren Ruslar, V. Putin Rusya’sının tahrik ve teşvikiyle bir halkoylamasına giderek Ukrayna’dan avnlıp Rusya’ya bağlanma karan aldı. Putin yönetimi de bu kararı onayladı! Böylece Kırım Türkleri için belirsizliklerle doğu karanlık günler başlamış oldu. Putin, bu değişikliğin, Kırım’da yaşayan Ruslaran mal ve can güvenliği açısından gerekli olduğunu idia ediyor. Oysaki bütün dünya biliyor. Kırım Muhtar Cumhuriyetinde can ve mal güvenliği bakımından en rahat durumda bulunan topluluk, Ruslardır. En zor durumda olanlar ise Kırım Türkleridir.
Putin’in asıl hedefi, Kırım’da yaşayan Rusların emniyetini sağlamak değil, Rusya Federasyonu çatısı altında dağılan Sovyet Sosyalıit Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) yapısını yeniden hayata geçirmektir. Bunu yapmadığı takdirde, Rusya Federasyonu’nun da dağılma eğilimine gireceğinden endişe etmektedir.
Kınm Yarımadası, Karadeniz’in kuzeyinde yer alan ve Türklük geçmişi çok eski çağlara uzanan bir coğrafya dilimidir. Bu topraklar tarih boyunca; İskit, Hun, Hazar, Altın Orda,  Peçenek ve Kıpçak Türklerinin vatanı olmuştur. Burada Rum, Ermeni, Venedikli ve Cenevizliler de yaşamışlardır. Fakat Kınm’ın bir Rus geçmişi yoktur.
Bölgesinin en güçlü devleti olan Altın Orda İmparatorluğu’nun çözülmeye başladığı yıllarda kardeşler arasındaki taht kavgaları sebebiyle Kırım’a yerleşen şehzâdelerden Gıyaseddin’in oğlu Haci Giray, 1441 yılında Kırım Hanlığı’nı kurdu. Bu Hanlık da Osmanlı Devleti’nin himâyesini kabul edince bölgenin en güçlü devleti oldu. 362 yıl hüküm sürdü.  
Rus Çarlığı, 8 Nisan 1783 tarihinde Potemkin komutasındaki ordu ile Kırım’ı işgal etti. Hemen ardından ilhak işlemini de gerçekleştirip Kırım’ı, Rus Çarlığı’nın vilayeti hâline getirdi. O tarihten sonra kendilerine uygulanan baskı ve zulümler sebebiyle Kırım Türkleri, Anadolu’ya ve o dönemde Osmanlı toprağı olan Dobruca’ya göç etmeye başladılar. Göç edenlerin yerine Rus köylüleri yerleştirildi. 18 Mayıs 1944 tarihinde SSCB Başkanı Stalin döneminde ise, Kırım’da tek bir Türk kalmamak üzere, yük vagonlarına doldurularak sürgüne gönderildi. Kırım, tamamen Ruslarla iskân edildi.
SSCB dağıldıktan sonra Kırım Türkleri, ecdat yadigârı vatan topraklarına dönmeye, Kırım’ı yeniden Türkleştirmeye başladılar. %12’lik  oran ile Kırım’da 300.000 civarında Türk yaşıyor. Hepsi de endişe içerisindedir. 1944 sürgününün tekrarlanması korkusuyla hayatta ve ayakta kalmaya çalışıyorlar.


KISA KISA...KISA KISA...
KIRIM’LA İLGİLİ BİRKAÇ KİTAP
CAFER SEYDAHMET KIRIMER’İN GÜNLÜĞÜ:
İsmail Otar – Ömer Özcan. Polatlı Kırım Türkleri Derneği
ÇARLIK HÂKİMİYETİNDE KIRIM FACİASI: Dr. Ahmet Özenbaşlı. Kırım Halkbilim Araştırma Derneği
ÇARLIK RISYA’SINDA TÜRK KONGRELERİ: Dr. Necip Hablemitoğlu. Kırım dergisi Yayını
GAZİ GERAY HAN: Prof. İsmail Hikmet Ertaylan. Kırım Türkleri Yardımlaşma Cemiyeti
İSMAİL BEY GASPIRALI İÇİN:  Baş Editör: Hakan Kırımlı. Karım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği
KIRIM TATARLARINDA MİLLÎ KİMLİK VE MİLLÎ HAREKETLER: Doç. Dr. Hakan Kırımlı.  Türk Tarih Kurumu Yayını
KIRIM TÜRK TATARLARI: Müstecip Ülküsal. Kendi Yayını
KIRIM VE KIRIM TÜRKLERİ: Ünver Sel. Kırım Dergisi Yayını
KIRIM-KUZEY KAFKASYA: Dr. Yaşar Kalafat. ASAN Yayını.
Sanatı, Tarihi, Edebiyatı ve Musikisiyle KIRIM: Editör Prof. Dr. Oktay Aslanapa. Yeini Türkiye  Yayınları
VATANA DÖNÜŞ: Dr. Kemal Özcan. Tarih ve Tabiat Vakfı
GAMALI HAÇ İLE KIZIL YILDIZ ARASINDA: Neşe Sarısoy Karatay. Sinemis Yayınları