DOĞU TÜRKİSTAN’IN TARİHÎ COĞRAFYASI

Doğu Türkistan, insanlık târihinin en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Denilebilir ki dünya Türklüğünün beşiği ve Türk medeniyetinin kaynağıdır. Milattan Önce 220 yılında kurulan Hun İmparatorluğu, Göktürk Cihan Devleti, Uygur Devleti, Karahanlılar, Seidiye Hanlığı ve çeşitli adlarla kurulan Doğu Türkistan Türk devletleri bu topraklarda hüküm sürdüler. 29 Nisan 1951 târihinde Osman Batur’un Çin yönetimi tarafından idam edilmesi ile Doğu Türkistan’da 2171 yıl devam eden Türk hâkimiyeti sona erdi. Çin işgali ve zulmü ile esâret yılları günümüzde de devam etmektedir. Türkistan toprakları târihi, kültürü ve coğrafyasıyla bütün olarak ele alınması gereken bir sâhadır. Her şeyden önce siyasî târihlerin coğrafya üzerine kurulu olduğu hatta eski devirlerde siyâsetin bizatihi coğrafya üzerine kurulduğu unutulmamalıdır. Devletler hâkimiyetlerini ‘ülke’ üzerinde kurarlar ve bu yüzden Doğu Türkistan târihine dair yapılan çalışmalarda ‘ülke’ yâni toprağın yeri, sınırları ve hususiyetleri bilinmelidir. Türklerin şehir ve medeniyet tasavvurunun müşahhas olduğu Doğu Türkistan'ı anlayabilmek için bölgenin târihî coğrafyasına vâkıf olmak büyük bir önem arz ediyor. Bu bakımdan, târih kaynaklarında Doğu Türkistan'daki şehirler, yollar, ovalar, kırlar, dağlar ve sular ile ilgili adlar ve tasvirler belli bir usulde ele alınıp değerlendirilmelidir. Eserin yazarı genç ilim adamı Kürşat Yıldırım’ın sâha araştırmalarına dayanarak büyük bir titizlikle hazırladığı Doğu Türkistan'ın Târihî Coğrafyası, Doğu Türkistan'daki geçmişin coğrafyasını yeniden inşa etmeye ve böylece Türk medeniyetinin bir coğrafyasını târihin hayal görüntüsünden çıkarıp gözler önüne sermeye çalışıyor.

İki ana bölüme ayrılan kitabın ilk bölümün ilk kısmında Doğu Türkistan’ın incelenen devirlerdeki târihinin verilmesine ve böylece incelenecek konunun târih zemininin gösterilmesine çalışılmıştır.

Sonra bölgenin coğrafî zeminini kurmak üzere umûmî coğrafyadan, yollardan, sıcaklık ve yağışlardan, düzlüklerden ve şehir yapılarından bahsedilmiştir. İkinci bölümde ise şehir, yerleşim ve yer mefhumlarının teorik olarak tartışılmasının akabinde, toplam on iki büyük bölge altında Doğu Türkistan’daki yerleşim yerlerinin adları, târihte ortaya çıkışları, coğrafyaları, kültürleri ve târihleri ele alınmış ve sonra şehirler, dağlar ve sular tafsilatlı bir şekilde incelenmiştir.

Günümüzdeki Doğu Türkistan 1.828.418 kilometrekarelik yüzölçümü ile Türkiye’nin yaklaşık 2,5 katı genişlikle bir alanı ifâde etmektedir. Asya’nın merkezinde bulunan bu topraklar jeopolitik, jeostratejik açıdan olduğu kadar, yer altı ve yerüstü iktisadî değerleri itibâriyle de Asya’nın şahdamarı mesâbesindedir.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2008 yılındaki sayımlara göre Doğu Türkistan’ın nüfusu -sözde-, 21.308.000’dir. Etnik gruplarla alakalı rakamlar şöyledir: Uygur Türkleri: 9.651.000, Kazak Türkleri: 1.484.000, ‘Dunganlar’ olarak da anılan Çinli Müslümanlar: 943.000, Kırgız Türkleri: 182.000, Moğollar: 177.000, (Sünni Müslüman olan) Tacikler: 45.000, Şibeler (Mançuların Tunguz Boyu’na mensup): 42.000, Çin’in kuzeydoğusundaki Mançurya kökenli Türk-Moğol karışımı Mançular: 26.000, Özbek Türkleri: 16.000, Ruslar 12.000, Çin Tatarları: 6.000, Diğer etnik gruplar: 10.000. Bu rakamlar, hakîkati yansıtmamaktadır. Doğu Türkistan’da yaşayan Türk ırkına mensup Müslümanların sayısı 35.000.000 civarındadır. Bu rakam, Pekin yönetiminin, bölgenin aslî sâhipleri olan Müslüman Türklere ‘azınlık’ statüsü uygulanması maksadıyla düşük gösterilmektedir.

Kürşat Yıldırım’ın hazırladığı ‘Doğu Türkistan’ın Târihî Coğrafyası’ isimli eserden alaka çekici bir not:

El-Birûnî Türklerin Türkistan sahasının en eski ahalisi olduğunu kaydetmiştir. Türk ırkının bir prototipi olan Andronovo kültürü taşıyıcıları M. Ö. 1700'den itibaren yavaş yavaş Türkistan'a hâkim olmaya başlamışlardır. Altaylara ve Tanrı Dağları'na yayılan bu ırkın hâkimiyeti Hun ve Gök-Türk çağına kadar devam etmiştir. En geç M. Ö. 3. yüzyılda Tanrı Dağları etekleri, Tarım Havzası ve Hehsi koridorunda Türkler yaşamaktaydı. Rus Türkologu Malov, ‘Türkler milattan önce 5. asırda büyük ölçüde şimdi yaşadıkları yerde yaşıyorlardı’ demektedir. Tolstov, Türklerin milattan önce 2500 civarı yıllarda Türkistan bölgesine gelmiş olduğunu ve Arîlerin bölgeyi istilasından sonra bölgede Türklerle karıştıklarını söylemektedir. G. Schmitt'e göre kaynaklarda Chin-man olarak geçen Beşbalık en eski devirlerde bir Türk yurdu idi. Hattâ târih öncesi dönemlerde bugün Çin toprağı sayılan ve esasında da Çinli addedilen, Doğu Türkistan'ın daha da doğusu olan bugünkü Shanxi, Shaanxi gibi yerler tamamen Türklerle meskûndu. W. Eberhard da bugünkü Doğu Türkistan'ın asıl sâkinlerinin Türk olduğuna Sinolojik mülahazalar neticesinde varabilmiştir. Dolayısıyla Türklerin Doğu Türkistan’a çok geç devirlerde geldiği, bölgenin asıl ahalisinin başka milletlerden olduğu yönündeki genel görüş, doğru değildir.’

Böylece, Çinlilerin Doğu Türkistan hakkında söylediklerinin tamâmen gerçek dışı olduğu ilmen ispat edilmiş olmaktadır.

Sinolojik: Çin kültürü, dili, edebiyatı ve târihini araştıran ilimle alâkalı.

16,5 X 23 santim ölçülerinde, 364 sayfalık kitap, Mayıs 2016’da yayınlandı.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT:

İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul. Telefon: 0.212-251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: [email protected]



Yrd. Doç. Dr. KÜRŞAT YILDIRIM:

Karslı bir Terekeme (Karapapak) Türk'ü olan yazar 1982 yılında İstanbul'da doğdu. 2004 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun oldu. 2006 yılına kadar Bakü Devlet Üniversitesi'nde Rusça öğrendi ve Bakü, Kazakistan ve Güney Rusya'nın Derbend bölgesinde târih araştırmaları yaptı. 2006-2007 yıllarında Pekin Merkezi Milletler (Minzu) Üniversitesi'nde birebir derslerle Eski Çince öğrendi ve mezkûr üniversitenin kütüphanesi ile Türkoloji Bölümü'nde, Pekin Üniversitesi'nde ve Çin Millî Kütüphanesi’nde araştırmalarda bulundu. 2008 yılın yaz ayında Şam'da hususî olarak klasik Arapça dersleri aldı. 2011 yılında Yüksek Lisans tezini tamamladı. 2013 ve 2014 yıllarında Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan, Güney Sibirya ve Moğolistan'da toplam üç buçuk ay saha araştırması yaptı. 2015 yılında doktor unvanı aldı. 2015 yılı Temmuz-Ağustos aylarında Rusya Federasyonu Saint Petersburg Şehri'ndeki Şarkiyat Enstitüsü'nde araştırmalarda bulundu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Târih Bölümü Genel Türk Târihi Anabilim Dalında 2009 yılında Araştırma Görevlisi ve 2015 yılında ise Yrd. Doç. Dr. olarak tâyin edildi.

Çince, Rusça ve İngilizce bilen ve diğer bazı dillerde araştırma yapacak seviyede okuyabilen yazar Türk târihi sahasında kitap, makale ve bildiriler kaleme almıştır. Evli ve bir kız çocuk babasıdır.


DERKENAR:

DOĞU TÜRKİSTAN’IN SİYASÎ TÂRİHİ

Moğol istilâsından sonra Doğu Türkistan, Cengiz’in 4 oğlundan Çağatay Han’ın hissesine düştü. Çağatayoğulları 1227’den 1882’ye kadar devam eden bir hâkimiyet kurdular. Burada Türklük, mücâdeleyi Çin’e karşı verdi. Çin yönetimi zaman zaman Rus yönetiminden çok daha ağır, kıyıcı şartlar getirdi. Doğu Türkistan’a hâkim Çağatay hanları, 1251’de Müslüman olmaya başladılar ve 1355’de Doğu Türkistan’da Müslüman olmayan ve Türkleşmeyen hiç bir Moğol kalmadı. Taht şehri umûmiyetle Kâşgar idi.

Cengizoğulları’nın nüfûzu, ‘hoca’ denilen Türk dîn adamları ve Türk beylerinin nüfûzu yanında zamanla azalıp sona erdi. Türk beylerinden Özbek asıllı Muhammed Yâkub Han Atalık Gazi (1820-1877), 1866’da Doğu Türkistan’ın mühim kısmına hâkim oldu ve 1868’de İngiltere, Rusya, Türkiye, Buhârâ gibi başlıca ilgili devletler tarafından müstakil devlet ve hükümdâr olarak tanındı. Emperyalizmin en azgın çağında, bugünkü Türkiye büyüklüğündeki topraklar üzerinde bir devlet kurmayı başardı. Osmanlı Türkiye’sini ve pâdişâhı metbû tanıdı. Birçok Osmanlı subayı Kâşgar’a gitti. Yâkub Hân’ın ölümünden sonra 1882’de, Türkiye’ye tâbî bu devlet, Çin istîlâsına uğradı. Çin, 93 Harbi’nde Türkiye’nin ezilmesini bekledi. Harp sonrasında da Doğu Türkistan’ın 60.000 kişilik ordusunu tamâmen imhâ ettiler. Sâdece 10 Türk askeri Fergana’ya kaçıp hayâtını kurtarabildi. Bütün meskûn mahallelerde toplu îdamlarla Çin terörü başladı. Buna rağmen Uygur Türkleri hiç bir zaman boyun eğmediler ve Çinlilerle devamlı bir mücâdele dönemi açıldı. 1933’te Doğu Türkistan müstakil devletini îlân ettiler ve Japonya’dan destek aradılar. 1882’ye kadar Osmanlı pâdişâhını hükümdâr olarak tanıyan, paralarını pâdişâh adına bastıran bu ülkede, 1882 yılında Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın büyük oğlunun büyük oğlu Şehzâde Abdülkerîm Efendi (1906-1935), pâdişâh seçildi. Japonya seçimi uygun bulduğunu açıkladı. Ancak şehzâde, Türkistan’a geçmek üzere Amerika’ya gittiği zaman New York’taki otel odasında -muhtemelen Doğu Türkistan’ın istiklâlinin Batı Türkistan’a örnek olmasından korkan- Rusya ajanları tarafından intihar görüntüsü verilerek tabanca ile öldürüldü. Nitekim Çinlilerin, Doğu Türkistan Cumhûriyeti ordusu ile baş edemediğini gören Rus ordusu ülkeye girerek, Uygur Türklerinden 200.000 kişi katletti. Uygur ordusu başkumandanı General Abdül Niyâz, 15.8.1937’de Yârkend dışında karşıladığı Rus-Çin ordusu karşısında 80.000 askeriyle berâber şehid düştü. Kâşgar’a giren Rus Mavlanov, yalnız bir gün içinde 6.000 Türk’ü kurşuna dizdirdi. Ancak Türklerin karşı koyması gene de devâm etti. Nogay Bey yeni bir ordu kurduysa da Rus-Çin-Moğol kuvvetlerince Altaylar’a kadar tâkîb edilip 16.3.1940’da şehîd edildi. Başkumandanlığı İris Han aldı, 20.4.1940’da 8.000 kişilik ve 6 uçakla destekli bir düşman tümenini hezîmete uğrattı. Komünist Çin Partisi, Türklere karşı amansız davrandı. Milliyetçi Çin Partisi (Kuo Min-tang) ve lideri Mareşal Şan Kay-şek ise Doğu Türkistan’a karşı tarafsız hareket etti. 10.5.1941’de millî hareketin liderliğine Osman Batur geçti. Altay dağlarından inerek amansız bir gerilla savaşına başladı ve büyük bölgelere hâkim oldu. 1945’ten sonra Şan Kay-şek, Doğu Türkistan’a bir Türk’ün yönetiminde otonomi tanıdı. Komünistler iktidâra gelince 29.4.195l’de Osman Batur’u îdâm ettiler. 77.705 Türk’ün îdâmı bunu tâkîb etti. 150.000’den fazla Türk, ülkeyi terk ederek Tibet üzerinde dünyânın en büyük dağlarını aşarak Hindistan’a destânî bir çekiliş yaptı. Az bir kısmı Hindistan’a ulaştı.

Günümüzde Doğu Türkistan, Çin’in otonom ‘Uygur Eyâleti’ olarak görünmektedir. Ancak bu görüntüden ibârettir. Çin nüfûsun ülkeye yerleştirilmesi çok hızlandırılmıştır. 1953’de ülkede Çin nüfus 300.000’den az iken 1967’de 1.791.000’e yükselmiştir.


KUŞBAKIŞI:

HENÜZ İNMEMİŞ ÂYETLER

Kuran bir kalbe gerçekten indiğinde neleri değiştirdiğinin apaçık delili, Asr-ı Saadet'tir. İstidatlı ama kupkuru bir toprak gökten inen yağmur sularıyla beslendiğinde nasıl 'kıştan sonra bahar' yaşıyorsa, Kur’an'ı 'kalblerinin baharı' kılan hayatlar da işte öylesi bir değişim ve dönüşüm yaşamışlardır. Peki, sahabiler başta olmak üzere bindörtyüz yıldır nice hayatı değiştiren, nice kalbi kıştan bahara sevk eden Kuran, bizim kalplerimize ne kadar indi? Hayatımızı ne kadar Kur’an’la yaşıyor; ne derece Kur’an’la düşünüyoruz? Kaç sûre, kaç âyet gerçekten indi kalplerimize? Metin Karabaşoğlu, Henüz İnmemiş Âyetler isimli eserinde, bu sorular ve sorgulamadan hareketle, Kur’an’la yaşamanın, âyetlerini kalbimize de indirmenin yolunu ve imkânlarını gösteriyor...

13,5 X 21 santim ölçülerinde, 200 sayfalık kitap, Ekim 2015’te yayınlandı.

İZ YAYINCILIK: Çatalçeşme Sokağı Nu: 27/2 Cağaloğlu 34110 Eminönü, İstanbul. Telefon: 0.212-520 72 10 Belgegeçer: 0.212-511 57 91 e-posta: [email protected] // www.iz.com.tr


İLM-İ HAL:

Çağımızın önemli ilim, ahlak ve fazilet insanlarından biri Seyit Ahmet Arvasi'dir. Arvasi hoca, insanlığın ideolojik bataklıklar içerisinde çırpındığı bir dönemde, kendini yetiştirerek insanları, özellikle de Ülkücü gençleri aydınlatma yolunda durmadan çalışmış, fikir üretmiş, hep onların dünya ve âhiret saadetleri için çırpınıp durmuştur. Arvasi hoca, fikir ve düşünce hayatının çeşitli uçurumlarında kol gezen ve okumayı seven gençlere el uzatarak, adeta onların koruyucu meleği olmuş, onların yerine fırtınaları göğüslemiş ve muhtemel sarsıntılara karşı daima tetikte beklemiştir.

Seyit Ahmet Avasi’nin bu düşüncelerle hazırladığı İlm-i Hal isimli kitabı her dâim aktüalitesini koruduğundan, Haziran 2016’da, 16 X 24 santim ölçüleri ile 679 sayfa olarak yeniden basılmıştır.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 Belgegeçer: 0.212-527 33 64 e-posta: [email protected] www.bilgeoguz.com.tr


MEHMET ÂKİF İLE SAFAHAT SÂHİLİNDE

13 Haziran 2016 târihinde Rahmet-i Rahman’a yolcu etiğimiz Saadettin Kaplan, 13,5 X 21 santim ölçülerinde 144 sayfalık eserinde okuyucuyu, şiir tadında satırlarla ‘Bir hilal uğruna’ batan güneşlerin serinlendiği gönül deryâsı Safahat’ın sâhillerine götürüyor.

Kitapta; Mehmet Âkif Ersoy’un hayatı ve şahsiyeti, şiiri ve sanatı, Çanakkale Şehitlerine - Bülbül - İstiklal Marşı başlıklı üç şiirinin tahlili, ilk şiirlerinden numûneler, vazifeli olarak yaptığı seyahatler, Lise öğrencileri; Türkân ve Mehmet Özgüven kardeşlerin Mehmet Âkif Ersoy ile gerçekleştirdikleri hayalî sohbet yer alıyor. Sohbete, Ersoy’un; ‘Âsım’ın nesli’ olarak isimlendirdiği gençliğin temsilcisi Âsım Bey de iştirak etmektedir.

Bir solukta okunacak bir kitap… Yazarına, muhteşem şâirimize, Fatihalar okuyarak, Âsım Beylerin çoğalması için Âminler mırıldanarak…

ALİOĞLU YAYINEVİ: Çatalçeşme Sokağı Nu: 29/A Üretmen Han. Cağaloğlu İstanbul, Telefon: 0.212-511 29 23, Belgegeçer: 0.212-522 88 80 www.alioglu.com


KISA KISA… KISA KISA…

1-OSMANLI BİLİMİNİN ÖNCÜLERİ: Selim Ayyıldız / Timaş Yayınları. 2-KIBRIS TARİHİ: George Hill’den Çeviren: Nâzım Can Serbest / İş Bankası Kültür Yayınları. 3-YEMEK ATLASI: Mina Holland / Yapı Kredi Yayınları. 4-NARGİN Sarıkamış Kafkas Cephesi Esirlerinin Dramı: Âkif Aşırlı – Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Bingür Sönmez / Bâb-ı Âli Kültür Yayıncılığı. 5-MATRAKÇI NASUH VE MENÂZİLNÂME’Sİ: Yayına Hazırlayan: Nurhan Atasoy / Milenyum Yayıncılık.