Kilistra - Lystra, Konya ili Meram ilçesi Hatunsaray (Lystra) Beldesi Gökyurt köyü sınırları içinde kalan antik kent. Tarihi Kral yolu üzerinde bulunan Kilistra antik kent yerleşim hakkındaki en yakın arkeolojik bilgiler antik kent yerleşimin ilk olarak MÖ.3. yüzyıl içerisinde iskan gördüğünü işaret etmektedir.

Roma İmparatorluğu'nun güney uçlarında İmparator Augustus tarafından askerî koloni yapılan beş merkezden biridir. Aynı dönemde Anadolu'yu gezen (MS 49-56) Aziz Paulus ve Barnabas’ın yeni vaaz’ettikleri dine Lystra halkının çoğunluğu katılmıştır.

Paulus'un Barnabas ile geldiği ilk gezisinde Konya'da yaptığı ilk vaazında konuşma yaptığı sinegogun karşısındaki evin penceresinde kendisini dinleyen güzel Theakla, bekâretini koruması, kutsal yola kendisini adaması, bu uğurda Romalı'lardan işkence görmesi, ölüme mahkûm edilmesi nedeniyle kutsanmış ve Azîze makamına erişmiştir.

Azîze Theakla'nın yanı sıra Lystra'da (Hatunsaray) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu olan Timoteos, Paulus'un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus için, Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap etmektedir. Selânik'e, Makedonya'ya ve Korint'e de görevli gönderilen ve “imanda öz oğlum”, “sevgili oğlum”, “kardeşimiz” dediği Timoteos’un örnek kişiliği, öğüt vericiliği yanında sorunları çözmede bulduğu pratik çözümlerden de bahsedilmiştir.

Kilistra, Aziz Paulus’un yaşamında önemli bir yer olması ve mimari açıdan kiliseler, şapeller, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar, mahalleler, seramik atölyeleri gibi değerli örnekleriyle ön plana çıkmaktadır.

'Kilistra Antik Kenti', ziyaretçilerini tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. İçerisinde haç planlı şapel, sümbül kilise, büyük su sarnıcı, kiliseler, manastırlar, gözcü kuleleri, sığınaklar, antik yollar gibi yapılar bulunuyor. Kilistra, özellikle hristiyanlar için önemli bir inanç turizmi merkezi olma özelliği de taşıyor.

Kayaç yapısı ve görüntüsü itibarıyla bölgenin Kapadokya'daki peribacalarına benzemektedir. O nedenle tarihçilerde turizmcilerde Konya’nın Peri Bacaları olarak bölgeyi nitelemektedirler. "Kilistra, Konya çevresinde günümüzden yaklaşık 11 ile 3 milyon yıl arasında olmuşmuş olan volkanik kayaların olduğu bölgedir. Kilistra'da ana kilisenin olduğu bölgede özellikle kayalar volkanik kayalardır. Patladıktan sonra kaynaklanmış olan tüflerdir. Bunlar kolayca oyulabildikleri, işlenebildikleri için ve ev şeklinde barınma yerlerine çevrilebildikleri için o bölge seçilmiştir..."

Tarihçilerden bir kısmı o devirde yaşayan insanların İKONYA da yaşayan putperestlerin zulmünden kaçarak bu bölgeye güvenli olması nedeniyle yerleştiklerini ifade ederler ancak bir başka bilim gurubu ise uzunluğu binlerce metreyi bulan tünellerin kazılarak yapıldığını bunu yapan insanların ise çok büyük korku ve dehşet yaşadıklarını ifade etmektedirler… Bu da bize acaba dünyaya uzaydan gelen bazı varlıklar ve saldırılar mı oldu sorusunu akla getiriyor.

Tanrıların arabaları adlı romanı okuyanlarımız bilirler Uzaydan dünyaya yapılan saldırılar ve korkunç insan katliamları hikaye edilmektedir… İnsanların o günkü koşullarda neden korkup kaçtıkları yüz binlerce m3 toprağı kazarak sığınma yerleri oluşturdukları sığınakları birbirine tünellerle bağladıkları cevap arayan sorular içinde yer alıyor.

(Bozkır-Seydişehir) yöresinde hüküm süren, yağmacı Homonad kabilesinin sık sık saldırılarına maruz kalıyordu. M.Ö. 25 yılında İmparator Augustus tarafından bu saldırıları önlemek amacıyla askerî koloniler oluşturulmuştur. Bu kolonilerden biri de Lystra’ya (Hatunsaray) kurularak buraya 7. Lejyon yerleştirilmiştir. M.S. 1. yy’da Aziz Paul ve Barnabas’ın Pisidia Antiocheia (Yalvaç) üzerinden Iconium (Konya) ve Lystra’ya (Hatunsaray) uğraması sonunda Hristiyanlık bölgede yayılmaya başlamıştır.

 Lystra (Hatunsaray) ve çevresinde Hristiyanlığa geçen halkın bir yandan Homonad saldırılarına diğer yandan Romalı Pagan ve Musevîlerin taciz ve baskılarına maruz kalması sonunda, jeolojik yapısından dolayı saklanmaya ve savunmaya son derece elverişli olan kayalık Kilistra’ya bu dönemde yoğun bir nüfus göçü kabul etmiştir.

Antik kaya oyma yerleşimi olarak inşa edilen ören yerinin Helenistik ve Roma dönemlerinde nüfus yoğunluğu yaşadığı, Hristiyanlık döneminde hızla iskan edilip büyüdüğü yapılan bilimsel araştırmalar neticesinde ortaya çıkmıştır. Kilistra antik kent kaya oyma yerleşimi doğal volkanik kayalardan oluşan tepelerin içerisi oyularak inşa edildiği sanılmaktadır. 

Kısmen Kapadokya Peri bacaları şekline benzeyen yapılar Adıyaman PerreMardin Dara antik şehirlerlede benzerlik taşıdığı gözükmektedir. Kilistra antik kent'te bulunan harabelerin daha çok kilise ve mabet yeri imar anlayışıda inanç yerleşimi açısından özellik taşıdığını göstermektedir. Yerleşim yeri içerisinde bulunan Kiliseler, büyük su sarnıcı, Manastır, Haç pilanlı şapel (Mezar), gözcü kuleleri, sığınaklar ve antik yollar gibi yapıların çoğunun erken Hristiyanlık dönemi izleri taşıdığını ve bu dönemde yoğun imar faaliyetlerinin olduğunu göstermektedir.

Rivayetlere göre Azîze Theakla'nın yanı sıra Lystra'da (Hatunsaray) hayatını kurtaran, onu tedavi eden Musevî ailenin çocuğu olan Timoteos, Paulus'un en seçkin yardımcıları arasına katılmıştır. Efes Piskoposu da seçilen Timoteus için, Paulus gönderdiği mektuplarda “çömezim” diye hitap etmektedir. 

Selânik'e, Makedonya'ya ve Korint'e de görevli gönderilen ve “imanda öz oğlum”, “sevgili oğlum”, “kardeşimiz” dediği Timoteos’un örnek kişiliği, öğüt vericiliği yanında sorunları çözmede bulduğu pratik çözümlerden de bahsedilmiştir.

3. yy. ortalarına kadar Hristiyanlığın oldukça yayıldığı böl - ge, 278 yılında Sasani saldırılarına maruz kalmıştır. 312 yılında İmparator Konstantin’in Hristiyanlı - ğı resmen tanımasıyla rahatlayan bölge, Isauralı (Bozkır) Zenon’un 5. yy’da Bizans tahtına geç - mesiyle hızla gelişmiştir. 6. yy başlarında Pers saldırılarına, 7-9. yy’larda Arap saldırılarına maruz kalarak 11. yy’dan itibaren Türklerin egemenliğine girmiştir. 13. yy ortalarından itibaren Karamanoğlu Beyliğinin hakimiyeti kalmış, 1466 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Aziz Paul ve Barnabas, Hristiyanlığı yaymak ama - cıyla 46-48 yıllarında çıktıkları ilk yolculukların - da, Pisidia Antiocheia (Yalvaç) üzerinden Iconi - um’a (Konya) gelmişlerdir. Iconium’da (Konya) yaptıkları etkili konuşmalar sonunda aralarında ilk kadın azize olan Azize Thecla’da (Aya Tekla) olmak üzere çok sayıda kişiyi Hristiyanlığa ka - zandırmışlardır. Paganist ve saygıdeğer bir ailenin kızı olan on yedi yaşındaki Azize Thecla, evlerinin penceresinden Aziz Paul’un vaaz larını dinleyerek ikna olur ve kendini bu yeni dine adar.

Antik kentin yer aldığı Gökyurt halkı tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Yörede bol miktarda kabak yetiştirilmekte olup, düğünlerde kadın sofralarında “kabak yemeği” ikramı bir gelenek olarak devam etmektedir. Yöre mutfağında alıç ve yaban eriğinden turşu, ahlattan komposto, gılabbadan (Gilabori-Viburnum Opulus) meşrubat yapılmaktadır. Bu meşrubatın geleneksel tedavide önemli bir yeri vardır. Tansiyonu, şekeri ve kolesterolü düşürdüğü -ayarladığı-, böbrek ve mide rahatsızlıklarına iyi geldiği konusunda yaygın bir inanış vardır. Ayrıca pancardan yapılan pekmez de çokça tüketilmektedir. Bağcılık yöre tarihi boyunca yaygındır. Üzümcülüğün yaygın oluşu mevki adları arasında Karabağ, Kızılbağ, Kuzbağ, Karşıbağ gibi isimlerin bulunması, bağımsız yapı hâlinde veya evlerde üzüm işliklerinin varlığı yoğun şarap üretimine açıklık getirmektedir. Bu işliklerin İslamî dönemde “şırahane” adını alarak işlevlerini sürdürdüğü tesbit edilmiştir.

Kilistra’da bulunan seramik eserlerden bölge tarihinin Geç Tunç Çağına kadar gittiği anlaşılmaktadır. Kilistra’nın üzerinde kurulduğu höyük Helenistik ve Roma dönemlerinde yerleşim yeri olarak kullanılmış ve Bizans döneminde kayalara oyulan yerleşmeler daha geniş bir alana yayılmıştır. Kazılarda, Sandıkkaya (Haç Planlı Şapel) civarında akıntı moloz içerisinde bulunan obsidyen parçaları höyükte köklü bir dip tarihin olabileceğini göstermektedir. Höyükte bulunan yeraltı kentinde yapılacak araştırmaların, kentin tarihini daha derinlere götürebileceği tahmin edilmektedir.