‘’FERTLER ÖLÜR MİLLET YAŞAR"BDİYEREK TARİHE ALTIN HARFLERLE ADINI YAZDIRAN KAHRAMAN YURT SEVER BOĞAZLAYAN KAYMAKAMI MİLLİ ŞEHİDİMİZ KEMAL BEY’İN EFSANEVİ YAŞAM ÖYKÜSÜ
1884'de Beyrut'ta doğmuştur. Babası aslen Yenişehir'li Sirkeci Gümrüğü Yolcu Salonu Müdürü Arif Bey’dir. Antalya ve İzmir liselerinde okudu. Mekteb-i Mülkiye Şahane'den mezun oldu. 1908 yılında Beyrut Vilayeti Maiyet Memurluğunda çalışmaya başladı.
1909 yılında kaymakam oldu. Aynı dönemde bir yıl boyunca Rodos İdadisi'nde Türkçe ve Sosyal Bilimler öğretmenliği yaptı. 18 Aralık 1911’de kaymakamlığa dönerek sırasıyla Doyran, 1912’de Gebze, 1913’de Karamürsel ve son olarak da1915’de Boğazlıyan Kaymakamı oldu.
13 Haziran 1917 tarihinde Boğazlıyan Kaymakamlığı görevinde bulundu. Bu sırada tehcir sırasında ihmali bulunduğu gerekçesiyle Ankara Valiliği İdare Kurulunun kararıyla görevinden azledildi. Tutuklandı ve ceza evine konularak yargılama başlatıldı.
İlk yargılaması Konya’da yapıldı. İstinaf Mahkemesi'nin kararıyla aklandı ve azil kararı kaldırıldı. Tarım Müfettişi olarak görevlendirildi.
Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin kararıyla yargılanmak üzere 7 Ocak 1919 tarihinde gözaltına alındı. 30 Ocak 1919’da İstanbul’a getirildi.
XIX.yüzyılın sonlarında Ermenilerin Hınçak Komitesi Yozgat'ta büyük faaliyet göstermiştir. Boğazlıyan'da propaganda yaparak Yozgat Mutasarrıfı Leon Efendi aracılığı ile İngilizlerle bağlantı kurup, İstanbul Hükümeti üzerinde baskı kurmaya çalışmışlardır.
Milli Mücadele’nin başlangıcında Orta Anadolu’da çıkan Boğazlıyan’ı da etkileyen en önemli olay “Çapanoğlu İsyanı”dır. Çapanoğullarından Edip, Celal ve Halit Bey bu isyan içerisinde yer alan liderler olmuştur. Afyon mutasarrıfı olarak görev yapan Celal Bey’in görevinden alınması Heyet-i Temsiliye ile Çapanoğulları arasındaki ilk anlaşmazlık olmuştur.
İstanbul’un işgal edilip Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın çalışmalarına son vermesinden sonra yeni bir meclis oluşturulması ve sancaklarda milletvekili seçimi yapılması kararlaştırılmıştı. Bu sebeple Yozgat Belediyesi’nde yapılan görüşmelerde Çapanoğulları “Böyle bir meclis ve seçimin yasaya aykırı olduğunu bu tutumla padişaha karşı çıkıldığını,” ifade etmişlerdir. Bu olayda Çapanoğulları ile Heyet-i Temsiliye arasındaki ikinci anlaşmazlık olmuştur.
Bu arada Ermeni çeteleri Yozgat yöresinde soygunlara başlamıştır. Ermenilerin Anadolu'daki faaliyetlerinin artması üzerine Osmanlı Hükümeti Tehcir Kanununu çıkararak casusluk ve vatan hainliği yapan köy ve kasabaları boşaltmış ve diğer yerlere sevk etmiştir.
Osmanlı Hükümeti'nin bu kanununu dinlemeyen Ermeniler 2 Eylül 1915'te Yozgat'ın Boğazlıyan ilçesini ateşe vermişler, bölgeye gönderilen jandarmalarla çatışmışlardır. Bu olayların meydana geldiği sırada Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey İçişleri Bakanlığı'ndan gelen telgraf emri ile Ermenilerin 24 saat içerisinde bölgeden çıkarılarak Suriye'ye sevk edilmelerini uygulamak istemiştir.
İstanbul Hükümeti İngilizlerin baskısı ile Boğazlıyan isyanına neden olanların cezalandırılmasını istemiştir. Boğazlıyan kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiası ile yargılanmıştır. Kurulan mahkemede Ermeni komiteciler çoğunlukta olduğu gibi İngiliz yüksek komiserliği de bir çok yalancı şahit çıkarmıştır.
Mahkemede sanık olan Kemal Bey ve avukatı Sadettin Ferit Bey tarihi bir savunma yapmıştır:
Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı.
‘’Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.’’ Demiştir.
Kemal Bey'in bu sözlerinden sonra yalancı şahitler, olayları gerçekmiş gibi senaryo şeklinde uyduruk hikayeler anlatarak Kemal Bey'e iftira etmişler. Buna karşılık Kemal Bey de:
‘’Bunların hepsi yalandır, uydurmadır. Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim. Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim. Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem'i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum. Esasen, birini ispat edemezler. Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir. Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem. Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiç bir şikayetçi gelmemiştir. İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum.’’ Demiştir.Mahkeme tutanak ve delilleri arasında o ana kadar yapılmış bir şikayet ile ilgili belge ve bilgi yoktur.
İdam edilirken Kemal Bey'in son sözleri
''Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet! Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum'' olmuştur.
Kemal Bey vasiyetinde de şunları belirtmişti:
“Fertler ölür, millet yaşar, kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha!”
Kemal Bey'in ölümü uyumakta olan bir milletin uyanışında büyük bir sebep olmuştur. Cenazesine katılan binlerce kişi İtilaf Devletleri ile antlaşmanın mümkün olmayacağına ve tek çarenin bir İstiklal Harbi olduğuna inanmışlardı. Bundan bir ay sonra İzmir'in işgal edilmesi, böyle düşünen insanların sayısını gittikçe arttırmış, bir yerde milli mücadele ruhunu körüklemiştir.
Kemal Bey böyle bir tertibin kurbanı olarak, Harp Divanı'nda yargılandı. hiç bir inandırıcılığı olmayan bu düzmece mahkemenin usulsüz kararıyla 10 Nisan 1919 tarihinde akşam üstü saat: 17.20’de Beyazıt Meydanı’nda idam edildi.
İdam edilen Kemal Bey’in cenazesi Türk Bayrağına sarılı olarak Kadıköy Kuşdili’nde bulunan mezara defin edilmiştir, Mülkiyeliler Birliği tarafından daha sonra yeniden anıt mezar olarak vasiyetine uygun şekilde yaptırılıp açılmıştır.
Büyük Millet Meclisi 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla, kendisini “milli şehit” olarak kabul etti. Ailesine maaş bağlandı.
Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey de böyle bir anlayışın kurbanı olmuştur. Kemal Bey, İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi Nemrut Mustafa Başkanlığındaki mahkeme tarafından idamına karar verilen, Ermeni lobisi ve Ermeni terörüne şehit verdiğimiz ilk devlet görevlisidir Ruhu şad mekanı cennet olsun.