Hakkında, “Ekmel Denizer’in Eserlerinde İstanbul” ya da “Ekmel Denizer’in Eserlerinde Sait Faik Etkisi” gibi sosyolojik bir yazı yazmak isterdim ama onunla paylaştığımız yoğun bilgi alış-verişi bunu engelliyor.Bu nedenle duygusal yönü ağır basan bir yazı yazıyorum. Snelman’ı duydunuz mu? Snelman(John Vilhelm) Ak Zambaklar Ülkesi olarak ta bildiğimiz modern Finlandiya’nın halk önderi,bilgesi,öğretmeni ve filozofudur. Hikaye,deneme ve anlatılarının eğitici ve öğretici yönü Snelman’la Ekmel Denizer karşılaştırmasına sık götürüyor beni. Ona Kavaklıpark’ın Snelman’ı desem ne olur diyorum kendi kendime.. Bazen bir söz,bazen bir mektup,bazen bir gülüş,bazen de bir kitap insanın bakış açısını,hatta hayatını değiştirebilir. 2006 yılının sıcak bir nisan günü Bakırköy, Özgürlük Meydanı’nda açılan bir stantta kitaplarını imzaladığını duydum. Uzun zamandır görmediğim için hem onu görürüm, hem de beni görünce mutlu olur diye düşündüm. Bir kitabın çocuklar adına imzalanmasının çocuklarda yarattığı olumlu etkiyi tespit ettiğim için Ekmel Bey’den de kitaplarını çocuklarıma ithaf ederek imzalamasını istedim.Mehmet’e; “her yönüyle güzel bir gelecek dileğiyle” Bir Trakya Masalı’nı,Metin’ede; “tüm iyi dileklerimle gözlerinden öperim” yazarak Resmin Çağrışımıyla’yı imzaladı.Böylece çocuklar bir yazar amcalarını daha tanımış oldular. Resmin Çağrışımıyla yok mu? O gece bakmak için elime aldığım kitabı bir çırpıda bitirdim. Bende deprem etkisi yaratmıştı. Büyük haz alarak okuduğum kitabın etkisinden kurtulmak ta istemiyordum. Bu nedenle bir süre Ekmel Denizer’de dahil hiç kimseden, hiçbir şey okumadım. Çünkü, Resmin Çağrışımıyla’nın bende yarattığı hazzın başka okumalarla silinmesini istemiyordum. Birkaç gün sonra aynı kitabı tekrar okudum. Böylece, Resmin Çağrışımıyla hayatımda üst üste iki defa okuduğum tek kitap oldu. Resmin Çağrışımıyla bana ne yapmıştı? Kitabın bende yarattığı etkinin benim gerçekliğimdeki boyutu şuydu: Türk eğitim sisteminden dolayı asla sevemediğim ve başaramayacağımı düşündüğüm bende o ana kadar bastırılmış şekilde duran “resim tutkusunu” bu kitap tekrar alevlendirdi. Kitabın verdiği mesaj; “Ey resim sanatından anlayanlar ve bu işin öğretmenliğini yapanlar.İnsanlara,gençlere ve öğrencilere ille de resim sanatçısı olacaklar gözüyle bakmayınız.Onlara önce resim sanatını sevdiriniz.Sadece sevdiriniz.Bu sevgi tutkuya dönüşerek er geç ortaya çıkacaktır.” şeklinde özetlenebilir. Kitabın bende oluşturduğu kültür ile daha önce bakmak amacıyla gittiğim resim sergilerine artık “görmek amacıyla” gitmeye başladım. Ressamları ve resimlerini daha eleştirel ve sezgisel açıdan değerlendirebiliyorum.Sanatçıya ve eserine –gerçekte olmasam da- sanat eleştirmeni ya da “sanattan iyi anlayan bir bilge” tavrıyla yaklaşabiliyorum. Yayınlanan Şiirşiirşiir,Arkadaş Değil miyiz?,İki Nokta Üst Üste,Resmin Çağrışımıyla,Bir Trakya Masalı,Muttalip’in Günahı,Büyük Bestekarımız Selahattin Pınar Biyografisi ile henüz yayınlanmamış olan Venüs İkonagrafisi,Son Yılın Üç Mevsimi,Bin Öykünün Yolculuğunda,Kitaplar Kitabı ve yüzlerce yazısına rağmen o hep mütevazi olmaya çalışacaktır. Halbuki belirttiğim çalışmaların başlıkları bile çok yönlü bir Ekmel Denizer’in var olduğunu bize göstermektedir.Nitekim onu en iyi tanıyanlardan, 24 Ekim 2007 tarihinde hakka yolcu ettiğimiz, romancı Ahmet Celal Akbulut İkinoktaüstüste’nin önsözünde Ekmel Denizer’in çok yönlülüğünü; “…Müziğin ve edebiyatın her türüne,tüm güzelliklere tutkun bir kuşağın kültürünü yerel bir gazetenin küçük bir sayfasında,karanlık bir odanın aralık kalmış kapısından sızan bir ışık tadındaki Ekmel Denizer’in ironik,epik,didaktik,etik ve değerbilirlik yazıları bizi güldürecek ve düşündürecektir.” sözleriyle ifade etmektedir.