Yıl 2020…. Dünya Çin’den yayılan “korkunç virüsün” yol açtığı hastalıkla mücadele ediyor. Yıl 1347….. dünya Çin’den yayılan korkunç “Kara Veba” salgını 6 yılın sonunda yani 1353 yılına gelene kadar sadece Avrupa’da yirmi milyon; tüm dünyada ise yaklaşık yetmiş beş milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. O zamanın nüfusuna göre bir kıyamet niteliğinde bir olaydı. Daha önce de veba salgınları olmuştu. Örnek vermek gerekirse Roma zamanında yaklaşık bu tarihten 750-800 yıl önce İmparator Justinyen zamanında sonra 200 ve 400 yıl sonra da “Kara Ölüm” Avrupa’yı vurmuştu. Ama hiçbiri bu kadar yıkıcı ve ölümcül olmamıştı. 

Salgın zamanında ölüm oranları yaklaşık %70-75 civarında idi. Eğer kişiye bulaşırsa ortalama 5 günde ölüm geliyordu. Bugün olduğu gibi o günde hastalığın temel nedeni bilgisizlik, cahillik ve pislikti. Veba, insanlara mikroplu sıçan ve pireyle bulaştı ama insanlar maalesef bunu bilmiyordu. Genellikle insanlar tarafından o zaman ki burç durumuna ve kötü bir ortamdan kaynaklandığı düşünülüyordu. Daha bağnaz ve skolastik düşünceye bağlı olanlar ise hastalığın sihir, cadı ve diğer dinler tarafından kendi dinlerine kasıtlı bir saldırı olarak düşünüyorlardı. “Kara Ölüm” için her dini tolum bir başkasını suçluyordu.

Mikrop ilk defa 1894’te Alexandre Yersin adında bir mikrobiyolog tarafından Hong Kong’da buldu ve ismini “Yersina Pestis” koydu. Bu mikrop dünya üzerindeki hemen hemen tüm kemirgenlerin biraz taşıdığı ve bir başka kemirgene ise pire yoluyla geçtiği anlaşıldı. Büyük veba salgınındaki bubonik veba da bu pirelerin insanı ısırmasıyla bulaştı. “Kara Veba’nın” temel bulaşma yolu pirelerdir. Bu nedenle veba salgını bölgedeki tüm vebalı fareler öldüğünde bir yavaşlama eğrisine girerek yavaş yavaş ortadan kaybolurdu. 

Çin ve Orta Asya'dan başlayan veba, 1347'de Kırım'da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Moğol ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla kentin içine atmasıyla Avrupa'ya taşındı. Vebadan ölen soylular arasında Aragon Kralı IV.Pedro'nun karısı Kraliçe Leanor ve Kastilya Kralı XI. Alfonso'nun oğluyla evlenmeye giderken Bordeax'da ölen, İngiltere Kralı III. Edward'ın kızı Joan da vardı. İki Canterbury başpiskoposu art arda “Kara Veba’dan” öldü. 

Birçok insan kara ölümün, Tanrı’nın onlara günahkâr yaşamaları yüzünden gönderdiği bir ceza olduğuna inanmaya başladı. Ve Tanrı’nın öfkesini yatıştırmak için insanlar günah keçileri aramaya koyuldu. Bu panik döneminde on binlerce insan öldü. Salgının cadılar yüzünden ortaya çıktığı da söylendi. “Kara Ölüm'ün” Avrupa'nın nüfusu üzerinde büyük bir etkisi olmuş ve Avrupa'nın sosyal temellerini değiştirmiştir.  Roma Katolik Kilisesi için de büyük bir darbe olan “Kara Ölüm;” Museviler, Müslümanlar, yabancılar, dilenciler başta olmak üzere azınlıklara zulmedilmesine yol açmıştır. İçinde cadı olduğu söylenen insanlar evlerinden alınıp, hastalığın yayılmasını önleme amacıyla diri diri yakıldı. Ortaçağ Avrupa’sında kedilerin, parlayan gözleri ve geceleri dışarıda çok dolaşmaları yüzünden bu ‘cadıların’ büyülü hayvanları olduğuna inanılıyordu. 

Daha sonra hastalığın sorumlusu olarak kediler gösterildi, on binlerce kedi öldürüldü. Esasında Avrupalılar, kedileri öldürerek salgına karşı en birinci savunma zincirini kaybetmiş oluyorlardı. Çünkü veba salgını, yaygın bir fare biti tarafından taşınıyordu. Ortaçağ’da her yer fare doluydu. Kanalizasyon ilkeldi. Caddeler insan dışkısı, çöp ve ölü hayvan artıklarıyla doluydu. Veba hastalığı da, bu hastalığı taşıyan bitlerin fareler yoluyla yayılması sonucu artmıştı. 14. yüzyılda bu salgın hastalık, Avrupa’da 5 kez daha baş gösterdi. Salgın sona erdiğinde, nüfusun üçte birinden fazlası ölmüştü. Hâlbuki kediler öldürülmemiş olsaydı, ölüm oranı çok daha az olacaktı. Oysa farelerin çoğalmasının sebebinin bu bölgelerde kedi azlığı olduğu tespit edilerek, tekrar her köy ve kasaba da kedi beslenmesi zorunlu hale gelmiştir.

Dediğimiz gibi “Kara Veba’nın” insanlar arasında yayılabilmesi için önce kemirgenlerin veba geçirmesi gerekir. Bu durumda insanlar ve sıçanların iç içe bir ortamda yaşaması gerekir. Ortaçağı gözümüzün önüne getirdiğimizde bu durumun hem taşra hem şehir bölgelerinde böyle olduğunu görürüz. Büyük veba salgınında bunun rolü ise çok büyüktü. Hastalık o zamanın büyük ölçüde kullanılan ticaret yollarından ola İpek Yolu’ndan Avrupa’ya yayıldı. Çin’den Avrupa’ya getirilişinin öyküsü buydu; çünkü Çin’de de veba sık karşılaşılırdı. İlk veba salgını ise yine İpek Yolu üzerinde bulunan Volga yakınlarındaki Saray ve Astrahan’da  1346 yılında ortaya çıkmıştır 

“Kara Veba’nın” Çin kökenli olduğu o yüzyıllarda tespit edilmiştir (Dahası 15 Kasım 2019 yılında bile Çin’de Kara Veba’ya yakalanan insanlar olmuştur). Çünkü bu bölgede yaşayan sıçanların kürkü Avrupa’da büyük rağbet görüyordu. Buradaki kürk tüccarları ise bu ölü veya ölmekte olan sıçanları toplayıp kürklerini Avrupa’ya gönderiyorlardı. Bu balyalar ilk olarak deniz yolu üzerinden Astrahan ve Saray’a gelince, kürklerin üzerinde bulunan açlıktan kıvranan vebalı pireler canlıları ısırmaya başladılar ve böylece büyük veba salgını yani “Kara Ölüm” başlamış oldu. Salgın Don Irmağı’ndan başlayarak Karadeniz kıyılarını dolaşarak o zamanın büyük limanlarından olan Kefe’ye geldi. Buradaki kemirgen özellikle sıçan sayısı “Kara Veba’nın” yayılması için biçilmiş kaftandı. Buradaki sıçanlar Avrupa ticaret gemilerinde yaşadıkları için salgının Avrupa’ya inmesi geç olmadı. “Kara Ölüm’ün” yayılması için ticaret gemilerinden daha elverişli bir ortam yoktu. Geminin içindeki bir sürü sıçan gemi tayfasının uyumasıyla ortaya çıkar ve her yere pire saçarlardı. Sıçanların hepsi vebadan ölünce ise aç kalan pireler insanları ısırır ve böylece tayfa da veba kapıyordu. Bu sebeplerden dolayı 1347 yılında “Kara Veba” özellikle Kuzey İtalya’da bulunan Cenova limanı ve Kefe limanı arasındaki limanlarda başladı. Bu limanlar arasında bulunan o zamanın büyük limanlarından olan İstanbul’daki Galata limanı ve Sicilya’da bulunan Messiana limanları büyük veba salgının patlamasına önemli ölçüde sebep oldu. O zamanın Bizans İmparatoru’nun oğlu bile salgında etkilenip öldü. 

Sicilya’daki liman olan Messina da ilk belirtiler 1347’nin Ekim ayında meydana geldi ve sonra kısa süre içinde tüm Sicilya adasına yayıldı. Büyük veba salgını yayılmaya devam edip Sicilya adasından ticaret yapılan Tunus’a geçti ve oradan da Tunus’a yakın olan Sardunya Adası’na ve sonrada İspanya’ya geçti. Önlemler alınmadı değildi. Cenovalılar çok sert bir önlem alarak doğudan gelen kendi gemilerindeki vatandaşları kıyıya yaklaştırmadı. Bu gemiler ise başka limanlar arayarak yakın İtalyan limanlarına gitti. Böylece salgının yayılma ivmesi daha da arttı.

Veba salgını Kahire, Şam gibi Akdeniz bölgesinde bulunan büyük şehirlere ise 1347 yılında İpek, köle ve kürk gibi eşyalar taşıyan ticaret gemileri sayesinde geldi. 14. yüzyılın sonuna kadar veba Avrupa’yı bırakmayıp çok az aralıklarla küçük salgınlar yaşandı. Bu olaylar çok büyük çaplı olmasa da yine nüfusu büyük ölçüde etkiledi. Avrupa nüfusu kendisi ancak 16. yüzyılının sonunda toparlayabildi. Avrupa kıtasındaki veba salgınlarının sonuncusu 1720-1722 yılında Fransa’da meydana geldi her ne kadar “Kara Ölüm” kadar kayıp olmasa da hemen hemen yüz bin kişi öldü.

Sonuçta: bugün de, yani 2020 yılındaki “Korkunç Virüs’ün”  Çin’den dünyaya yayılması gibi!..  1547 ve 1353 yıllarında ki; “Kara Veba’da” dünyaya Çin’den yayılmıştı!..