Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, çoğumuzun halsiz ve bitkin düştüğümüzde her zaman yakındığımız, kendimize ve de yakınlarımıza sıkça sorduğumuz bir soru vardır: ” Acaba ben kansız mıyım?” İşte bu önemli sorunun cevabını bu hafta ki köşe yazımda sizler ile paylaşmak istiyorum. Şöyle ki; bildiğimiz gibi kanımızda kırmızı kan hücreleri (alyuvarlar – eritrositler) yer almaktadır. Bu kan hücrelerinin yapısında oksijenin taşınmasını ve bu hücrelerin kırmızı olmasını sağlayan hemoglobin bulunur. Soluk alıp verirken ( İnspirasyon ve Ekspirasyon) akciğerdeki oksijen, bu hemoglobinin yapısına bağlanarak taşınır. Bu hemoglobinin kanda bulunması gereken miktarın altında olması sonucu kansızlık (anemi) ortaya çıkmaktadır. Bu olması gereken minimum değerler erkekte 13 g/dl, kadında ise 12 g/dl civarındadır. Bunlar dünya sağlık örgütünün (DSÖ) belirlediği değerlerdir. 6 yaşa kadarki çocuklarda 11 g/dl, 6-15 yaş arasında ise 12 g/dl’nin altında olması kansızlığın göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Dünyada kadınlarda görülme sıklığı yüzde 30-40, erkeklerde yaklaşık yüzde 20′ dir. Bu kansızlıklar arasında en çok görülen demir eksikliği anemisidir. Anemi hastalarının yaklaşık yüzde 90’ında bu tür anemi görülmektedir Demir eksikliği anemisi, en sık görülen ve beslenme ile ilişkili olup, vücuda yetersiz demir alımı anlamına gelmektedir.
Demir kandaki hemoglobine bağlanır ve oksijenin taşınmasına yardımcı olmaktadır. Genel olarak bebeklik döneminde ortaya çıkan bir durumdur. Dünyada en çok karşılaşılan kansızlık çeşididir. Çocukluk ve ergenlik döneminde de sık karşılaşılan bir hastalık olarak bilinir. Demir alımında eksiklik hamilelik ve emzirme döneminde demir daha fazla gerekli olduğundan, ilave bir demir alımına gereksinim vardır. Bu dönemde büyüme fazla olduğundan anne sütü ya da inek sütü bebeğin ihtiyacını karşılayamamaktadır. Anne sütünün yanında demir ihtiyacını karşılayacak besinler ya da demir ilaçları verilebilir. Ergenlik döneminde de bu ihtiyaç önemli ölçüde artmaktadır.
Ekonomik düzeyi yeterli olmayan ailelerde, beslenme yetersizliği sonucu bu durum ortaya çıkabilmektedir. Uygulanan yanlış rejim, et yememek, hazır gıdalarla beslenmek demir eksikliği anemisi nin önemli nedenlerindendir. Ayrıca, bazı hastalıklar sonucu demirin bağırsaklardan vücuda emilmesi yetersiz olabilir. Bunun yanında kronikleşmiş bağırsak hastalıkları, mide ameliyatları ve sindirim bozuklukları sonucu demir alımı yavaşlamakta ve bu hastalığa neden olabilmektedir. Diğer önemli bir neden ise, kanamalardır. Bağırsak hastalıkları ya da geçirilen bazı hastalıklar sonucu kanama olabilir. Ayrıca adet döneminde fazla miktarda kan kaybedilmektedir. Bu durumda diyetle demir alımı yetersiz kalmaktadır. İlave demir takviyesine ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde bu kan kaybı sonucu anemik durum ortaya çıkmaktadır. Bunların haricinde nadir, seyrek de olsa kansızlığa neden olabilecek durumlar olarak, eritrositlerin idrarla atılması, sürekli aspirin kullanmak, parazitler, kurşun zehirlenmeleri gibi etkenler anemik tablo oluşturabilmektedir.
Demir eksikliği olaylarının çoğunda bir belirti (semptom) görülmez. Yapılan kan tahlilleri (hemogram) sonucu teşhis (tanı) konabilmektedir. Şayet rahatsızlık ilerlemiş ve şiddetli ise halsizlik, solukluk, yorgunluk, iştahsızlık, kabızlık gibi durumlar ortaya çıkabilir. Fiziksel bir aktivite sırasında çarpıntı, nefes almada güçlük, çabuk yorulma hastalığın şiddetine göre ortaya çıkabilir. Bu tür hastalar, toprak ya da kil gibi yiyecek olmayan maddeleri yeme arzusu duyar ve yemek (pika) ister. Ayrıca, bu belirtilerin haricinde, ağız kenarındaki çatlaklar. Tırnaklarda oluşan çatlaklar, dilde çatlak ve kabarcık oluşumu, baş dönmesi, kulak çınlaması, ağrılı yutma gibi semptomlarda ortaya çıkabilir.
Demir eksikliği olan çocukların yürümesi, oturması, konuşması gecikmektedir. Ayrıca böyle çocuklarda davranış bozukluğu ortaya çıkmakta ve öğrenme güçleşmektedir. Bu kişilerde bağışıklık sistemi nin zayıflaması sonucu hastalığa yakalanma riski artmaktadır. Yapılan fiziki muayene, hastanın doktora anlattıkları (anemnez) ve kan tahlilleri sonucu teşhis( tanı) konulmaktadır. Demir eksikliği tedavisinde uygulanan yöntem ağızdan demir ilacı verilmesidir. 2 ay sonra hasta normale döner ancak demir depolarının doldurulması için uzun bir süre daha demir tedavisi uygulanmaktadır.
Bu tedavi bir yıla kadar çıkabilir. Bebeklerde şurup ya da damla yoluyla ilaç sağıtımı (tedavi) uygulanabilir. Genellikle dışkı (feçes) koyulaşmakta, dişler de siyahlaşma görülebilmekte, ancak bu belirtiler geçici olmaktadır. İlaç alımı aç karnına ya da öğün arasında olmalıdır. Çünkü böylece demir daha iyi emilmekte, ayrıca C vitaminiyle beraber ilacın verilmesi emilimini artırmaktadır. Süt ve süt ürünleriyle beraber alınması demirin emilimini azaltacağından uygun görülmemektedir. Bağırsaklarında emilim bozukluğu olanlar ya da hap kullanmak istemeyenler için kalçadan iğne yoluyla demir verilebilir. Yan etkileri göz önünde bulundurulacak olursa, risk oluşturmaması için hekim tavsiyesine göre hareket edilmesi gerekir. Ortaya çıkabilecek en önemli yan etkiler alerji, bulantı, kusma, ishal gibi sorunlardır. Tedavi edilmeyen kansızlık hastalığı, ilerde daha büyük sıkıntılara davetiye çıkarabilir.
Sağlıklı günler diliyor, saygılar sunuyorum.