Güne kadın cinayetleri haberiyle başlamak, bir kadın olarak hayatı ve yaşamı sorgulamama neden oluyor her daim.

Durum ciddi anlamda çok vahim. 

Düşünsenize!

Ülkemizde kadın cinayetleri o kadar sıradan hale geldi ki: tabiri caizse tavuk keser  gibi kadın cinayetleri işlenmeye başlandı.

Son bir hafta içinde önce, Kırıkkale'de 10 yaşındaki çocuğunun gözü önünde, eski eşi tarafından boğazı kesilerek öldürülen Emine Bulut, ardından Samsun'un Bafra ilçesinde, tartıştığı 60 yaşındaki karısını ve 35 yaşındaki kızını tabancayla vurarak öldüren bir adam, daha sonra Gaziantep'te, doğumdan sonra hastane yatağında eşi tarafından bıçaklanan bir kadın.

İşte kadın bu denli kıymetsiz, bu denli vasat bir halde.

Rakamlara bakıyorum, 2013'te 237, 2014'de 284, 2015'te 303, 2016'da 328 ve 2017'de 409, 2018'de 440, kadının öldürüldüğünü kanıtlarla ortaya koyan Kadin Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2019'un ilk yedi ayında ise 245  kadının öldürüldüğünü açıklamış.

Rakamlara dikkat ettiniz mi?

Türkiye'de her yıl bir önceki yıla göre daha fazla kadın cinayeti işleniyor.

Kadın cinayetlerinin sayısının her sene arttığını görüyorsak, şunu söylemek zorundayım ki, bu sene daha da arttığına şahit olacağız. 

Çünkü hemen hemen hergün en az 3 kadın eşi, akrabası, sevgiilisi ya da birlikte yaşadığı erkek tarafından ya saldırıya uğruyor ya da öldürülüyor. 

Herkes birbirine aynı soruyu soruyor. Neler oluyor?

Sormayın efendim sormayın. Cevabı gayet açık.

Kadınlar uyandı!  “Vur ensesine, al lokmasını" devrini kapattı.

 Kadınların gözü açıldı, ufku açıldı ve hakkını aramaya başladı. 

İşte kadın cinayetlerinin artış nedeni bundan ibaret. Ve bir çok erkek kadının uyanışını ya içine sindiremedi, ya da kabullenemedi. 

Oysa daha düne kadar erkek egemen zihniyette  kadının belli bir kimliği yoktu. İnsan sınıfından bile sayılmıyordu.

Onların gözünde kadınlar, çocuklar ve erkekler için vardı. Kadın çocuk doğuracak, onları besleyip büyütecek, evinin tüm işlerini eksiksiz yapacak, yorulmayacak. 

Kocasının cinsel ihtiyaçlarını karşılayacak, yetemiyorsa üzerine gelecek kumaya sesini çıkarmayacak.

Erkeğin karşısında fazla konuşmayacak, ayrılmak, boşanmak gibi talepleri asla olmayacak.  Aksi takdirde erkeğe şiddet uygulama hakkı doğacak, daha da olmadı bir gün bir kaç bıçak darbesi, ya da silahtan çıkan kurşunlarla öldürülecek. 

Yakalanırsa erkek:

Hayatında  hiç olmadığı kadar düzgün bir kıyafetle hakimin karşısında durup boyun bükecek. 

Çok pişmanım diyecek. Hatta eşini çok sevdiğini söyleyip gözyaşı dökecek.

Hakim de katil'in dürüst, efendi görünüşüne bakarak ve bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirerek cezada indirim yapacak. 

Bizim katil bıyık altından sevinç nidaları atacak. Birkaç yıl yatıp çıkacak. Üstelik karısını öldürdüğü için toplumda kendisine karşı korkuyla karışık bir saygı da görecek. Sonra mı? sonra namına-nam katmak için yeni kurban arayışlarına girecek. 

Velhasıl kimi namus belası diyecek, kimi kadına bin kusur bulup kendini aklayacak.

Ama hiç kimse bu ülkede kadınların erkeklerden  daha yürekli olduğunu itiraf edemeyecek. 

Ve evet: artık kadınlar  ölümü bile göze alacak kadar yürekliler. Eskiye dönüş yapmayacaklar, susmayacaklar, korkusuzca mücadelelerine devam edecekler.