Mart ayında “Emekçi Kadınları”, şimdi de “Anneler Günü”nü kutladık. Eli öpülecek annelerin yerinin hiçbir zaman dolmadığını hepimiz biliriz. Herkesin annesi kutsaldır.

Mitolojiye baktığımızda insanların oluşumunda Toprak Ana Gaia’dan, arkeoloji ilk Ana Tanrıça Kybele’den, tarih  erkeklerlerle boy ölçüşen Amazonlardan,  Müslümanlar Havva anadan söz ettiklerini görünüz.  

Kadını öne çıkaran günlerde övgü dolu yazılar yazılır, onların başımızın tacı olduğu söylenir. Bütün bu güzel sözlerin ne kadarı içtenlikle dile getirilmiştir?   Topluma, yaşananlara baktığımızda; çapsız insanlara pek etkisinin olmadığını görmek üzüntü vericidir. Toplumun bazı kesimleri anasının da bir kadın olduğunu unutup onların gerçek değerini anlamaktan çok uzaktır. Dünyanın gelişmemiş ülkelerini bir yana bırakacak olursak; bizim memleketimizde de ne yazık ki;  kadın olmak hiç de kolay değil…  

Tarihe baktığımızda; özellikle Orta Asya Türk toplumlarında kadının erkeğin yanında saygın bir yeri olduğunu görüyoruz. Başarılı her erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü hiçbir zaman boşuna söylenmemiştir. Arap emperyalizmi ve gelişmemiş kültürünün ağır basmasıyla kadın geri plana itilmiş, toplum onların haklarını kısıtlamıştır.  Toplumdan uzaklaştırılmış, adeta hapsedilmiş, kocasının emrinde, çocuklarına bakan, evin işleriyle uğraşan, miras ve sosyal haklardan uzak yaşamaya mahkûm edilmiştir. Ne acıdır ki;  Osmanlının son zamanlarında yapılan bir nüfus sayımında erkekler ile büyükbaş hayvanlar sayılırken kadının adı bile geçmemiştir. Bu arada kadını aşağılayan pek çok deyim günümüzde de bazılarınca kullanılmaktadır. Yeri gelmişken onlardan  birkaç örnek vermek isterim;

“Kadın erkeğin şeytanıdır.”

 “ Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.”

“Avratı eri saklar, peyniri deri saklar.”

“Ağustos’tan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.”

“ Al atın iyisini yiyeceği bir yem, al avradın giyeceği bir don.”

“ Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin.”

“ Tarlayı düz al, kadını kız al.”

“ Kızını dövmeyen dizini döver.”

“ Erkeğin okumuşu kadı, kadının okumuşu cadı olur.”

Kadını aşağılayan bu atasözlerin yanı sıra bir de ona benzer şarkı ve türküler yazılmıştır. Medeni Kanunda ve evlenme akdinde geçen karı (!) sözüne ne demeli?

Kadın haklarını savunan İstanbul Sözleşmesinden meclis kararı olamadan çıkılmasının üzerinde durulmalıdır. Anayasa Mahkemesine götürülen bu kararın bozulması sevinilecek bir olaydır.  

Ne acıdır ki; toplumda hemen her gün yaşanan kadın cinayetlerini, kadının dövülmesini, aşağılanmasını basına yansıyan olaylardan biliyoruz. Kuşku yok ki; toplumun bilmediği daha pek çok olay vardır diye düşünüyorum.

Toplumdaki bazı kişilerin akılları kadının beyniyle, eğitimiyle, bilgisiyle değil de bedeni ile ilgilenmesi acıdan da ötedir.  Yakın tarihlerde bazı siyasilerin söylediği talihsiz sözler de unutulmamalıdır; Kadın kahkaha atmaz, hamile kadın sokakta dolaşmaz gibisinden…

Kadının sokakta, mecliste, ofiste, kamu da; daha doğrusu her yerde görmek istemeyen bir cahil kafaları görmek gerçekten üzüntü vericidir.  Ne yazık ki; bu zihniyette olanlar kadını eve kapatıp, çocuklarına bakan erkeğe hizmet eden, cinsel ihtiyaçlarını karşılayan bir varlık olarak görüyorlar. O ortamda bile kadının biraz sesi çıksa; sus elinin hamuruyla konuşma, eksik etek diye aşağılanıyorlar. 

Kadınlar parklarda, sokaklarda, nakil vasıtalarında, çalıştıkları yerlerde kısacası çoğu yerde sözlü veya fiziksel tacize uğruyorlar.  Hiçbir şey olmasa bile bakışlarla taciz ediliyorlar. Bütün bunlara rağmen kendilerini koruyan, kendilerini ezdirmeyen ve hatta erkelerden daha üstün ve başarılı kadınların oluşuna seviniyoruz.  

Kadınlar Atatürk’ün kendilerine sağladığı haklardan ötürü ona minnettar olmalıdır. Ne yazık ki; O büyük insana tepki gösteren, beyinleri din tüccarlarınca yıkanmış kadınlarla günümüzde karşılaşılmış olmak da acınılacak bir durumdur.  

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Medeni Kanun kabul edildikten sonra resmi nikâh zorunlu olmuştu. Bu kanınla evliliklere yaş sınırı getirilmiş, bir erkeğin birkaç kadınla evlenmesi önlenmişti. Kadınlara Avrupa’nın birçok devletlerinden önce seçme ve seçilme hakkı verilmişti. Onları eşit eğitim ve meslek edinme hakları izlemişti.

Kısacası kadın olmasaydı erkekler bir hiç olmaktan öteye gidemezdi. Ne mutlu ki; toplumumuzda yine de pek çok aydın kadınımız var. Onlara saygı duyuyor ve övünüyoruz.