Buna en büyük örnekler de, zaman zaman istemese bile her insanın mecburi uğrak yeri olan hastanelerde yaşanır. Hele aciller kimi zaman içler acısı görüntülerin merkezi yeridir. Hastanelerin acil bölümleri; yaralı ya da hastalar için, 24 saat acil yardıma hazırdır. Yaşamın o incecik çizgisinde, gelgitlerle mücadele veren hasta ya da personel, zamanla adeta yarış içerisindedirler. Her hasta bir yaşam hikâyesinin
baş kahramanıdır ve ne acıdır ki yaşam içerisinde ki bu kahramanlıkların, kimi zaman da sona erdiği yerdir aciller.. Kimi zaman ise bu uğrak yerden sonra devam edip gider yaşam acı ya da tatlı, belirli yada belirsiz, belki de bir ömür boyu hafızalardan
silinmeyecek görüntülerle. İşte bu görüntüler içerisinde tanıdım Kader bebeği.. Aslında bu tür olaylara yabancılığımız yok. Gözlerimizin önünde kimi zamanlar da şöyle bir gelir geçer bu vakalar. Yaşamın doludizgin koşturmacasına kapılarak, soluksuz uçuyorken, işte böylesine acı gerçekler her an birilerini durduruveriyor bir noktada apansız. O acıyı yaşamak kadar görerek hissetmek bile insanın soluğunu kesmeye yetiyor.
Kader bebek henüz altı aylık. Acı dolu feryatlar, bir umut adına yakarışlar, kan, revan içinde yaralılar, onlar için yardım dileyen yakınlar ve mahşer yeri gibi hastane koridorları arasında; birçok manaya gelen korku dolu bakışları ve çığlık çığlığa bağırışlarıyla dikkatimi çekti. Korkuyu minik yüreğinden gözlerine taşımış, fal taşı
gibi açık gözlerle, ne olduğunu anlamaya çalışan, yürek atışlarının sesi yakınından bile duyulan bu talihsiz bebek, henüz daha iki aylıkken feci bir trafik kazasında babasını kaybetmiş. Şimdi ise annesiyle beraber geçirdiği trafik kazasında, annesi
ağır yaralanırken kendisi burnu bile kanamadan kurtularak, o küçücük yüreğine böylesine büyük bir yükle getirilmiş hastane koridorlarına. Kimi insanların yaşamı boyunca bile tanık olmadığı korkunç sahneleri, minicik yaşında yaşayarak tanık olmuş ve biliyorum ki yaşadığı müddetçe de hafızasının bir köşesinde mesken tutacak acılarla, yaşamını sürdürmeye mahkûm, mavişleriyle annesini arıyordu. Dehşetin, acının ve paniğin bir arada bütünleşerek küçük bir bedeni sarstıktan sonra
fırlayacakmışçasına koskocaman olmuş gözbebekleriyle yine de, umudu hissederek, sabırsızca çarpan yüreği ile onu bekliyordu. Kendinden habersiz yatan ağır yaralı anne ve onu arayan minik gözler; Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde yaşanan ve yaşatılan dramların fotoğraf karelerine yansıyan en tanıdık görüntüleri. Aynı bakışlarla aynı dehşetin sebep olduğu acılar dört bir yanımızı sararken, insan hayatı taşıma sorumluluğu altına girerek yapılan dikkatsizlik ve hatalar daha kaç can yakacak bilemiyorum.
Kader bebeğin talihsiz kaderi; daha yaşamının ilk başlangıcında en acı olaylarla sahnelenirken, bizler nice yanlışlara alkış tutmak yerine onları sorgulamak yürekliliğini gösterebilsek keşke. Kader bebeğin henüz daha birkaç aylık geçmişini, korku dolu gözleri ve yorgun bedeni sergiliyor zaten. Meçhul geleceği ise,ona bu acıları yaşatan sorumsuz insanların duyarsız vicdanları yüzünden sisli ve bulanık.
Biliyorum Kader Bebek, gözlerinde ne olduğunu bile bilmediğin gözyaşı, yüreğinde ise minik bedenini titreten fırtına misali esinti. Sen henüz keşfetmesen de umutlar tükenmiyor, bekleyişler hiç bitmiyor. Belki annen iyileşir ve o sımsıcak yüreğiyle gelecekte senin de umutlarını yeşertebilir. Hayatın daha en başında başladığın bu zorlu mücadelede, kim bilir zaman içerisinde sen yol alırken bir çok insanın da yanında götürdüğü umutlarının geri dönüşüne tanık olsan bile, yine de umudunu uzun tut ve asla kaybetme. Gözlerinde acı dolu bir yaşam, yüreğinde yakılmamış ağıtlar, haykırışlar gizlense bile, üşüyen bakışlarla da olsa uzat elini. Kim bilir vicdanı pas tutmamış birileri çıkar da tutar elinden. İnsanca yaşayabilmek o minicik yüreğinin en büyük hakkı ve sen o minik yüreğinin büyük acısıyla istemeden de olsa getirildiğin bu hastane koridorlarından dilerim annenle gidersin. Dünya durmaksızın dönüyor Kader bebek.
Ve acılarıyla hayatın en başında tanıştığın bu acımasız dünyada yaşama sırası sende.