İbrahim Güray AYTEKİN / Özel Haber - Araştırma

Geçmiş zaman içinde İsa Kulesi olarak ta adlandırıldığı bilinen Galata Kulesi'nin yapım tarihi tam olarak bilinmemektedir. Ancak Galata Kulesi'nin yapım tarihi ile ilgili yapılan tahminler arasında en çok MS 500'lü yıllar işaret edilir. Tarihi Galata Bölgesi'nde yer alan en önemli ve en eski eser olan bu kule; Romalılar, Venedikliler, Cenevizliler ve Osmanlılar tarafından farklı bular için tarih boyunca kullanılmıştır.

1453 yılındaki fetihten sonra Cenevizliler, burada yer alan iskân ve ticaret haklarını korumuşlardır. İstanbul'un fethinden sonra bölgeyi teslim alan Osmanlılar; Cenevizlilerin ve Venediklilerin çevrilen fayda sağlayacaklarını da biliyorlardı ancak Osmanlılar, Galata konusunda mesafeli olmaya devam ettiler.

Galata Bölgesi; Aynı Romalılarda da olduğu gibi Osmanlıda da bir dış mahalle olarak görülmüştür. İstanbul'un kadılık ile yönetilmekte olan 4 gerekli bölgeden (Suriçi, Eyüp, Üsküdar ve Galata kadılıkları) biri de burasıdır. 

Tarihi Galata surları ise “Hristos Surları” olarak da Galata Surları'nın üçü kara kısmında, biri ise deniz tarafındadır. Galata Bölgesi'ne giriş ve çıkışlar; eskiden iki ayrı ana noktadan (KAPI)  yapılıyordu. Fakat bu yerleşkeye giriş çıkış yapan  oldukça çok kapısı vardı Bu kapılardan dokuz tanesinin deniz yönünde olması ise Galata'nın bir liman yerleşkesi olduğunu göstermektedir. Baştan sona toplamda 14 kilometre olduğu söylenen Galata Surları'nın; 10 metre ile 12 metre yüksekliğe sahip olduğu söyleniyor. 

Hezarfen Ahmet Çelebi'nin Galata Kulesi'nden Uçuşu Galata kulesinin tarihteki önemini çok daha fazla artırmıştır. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin dünyada ilk uçan insan olarak Tarih sayfalarında yerini alması hikayesini burada anlatmadan geçmiyoruz.

Lodoslu bir sabahta, İstanbul halkının da meraklı gözleri arasında Galata Kulesi'nden boşluğa bırakan Hezarfen Ahmet Çelebi, rüzgârın da etkisi ile uçarak İstanbul Boğazı'nı aşmış ve Üsküdar'a inmiştir. Uçuş bilgiler Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde yer alır.

IV. Murad döneminde yaşamış olan Hezarfen Ahmed Çelebi 1609 senesinde İstanbul’da doğmuştur. Deney yapmayı seven yapısı ve sahip olduğu engin bilgisi sebebiyle halk tarafından Mucit insan “bin fenli” manasındaki Hezarfen ismi verildiği bilinmektedir.

 Hezarfen Ahmed Çelebi’nin boğazı uçarak geçmesi, sadece kuşları taklit etmiş olmasıyla gerçekleşmemiştir. Aerodinamik bilimi ışığında incelendiğinde uçuşun, hava akımından faydalanarak gerçekleştiği söylenebilir. Hezarfen Ahmed Çelebi’nin lodoslu bir günü seçmiş olması tesadüf değildir.  Rüzgarın kuvvetli olduğu zamanlarda, ‘kartal kanatları’ diye adlandırılan aletle defalarca uçmuş, rüzgara karşı uçmanın kaldırma kuvvetini temin edeceğine kanaat getirmiştir. 

Bu uçuş tarihin önemli planör tecrübelerinden sayılmaktadır. Yüksek uçak mühendisi Yavuz Kansu da bunu aerodinamik formüllerle karşılaştırmalı olarak açıklamıştır. Günümüzde tatil yörelerinde kullanılan planörlerle,yamaç paraşütleri ile Hezarfen Ahmed Çelebi’nin kullandığı yöntem birbiriyle örtüşmektedir.

 Hezarfen Ahmed Çelebi insanın uçabilmesinin mümkün olduğunu düşünüyordu  Aynı amaçla yola çıkan ama denemeleri olumsuz sonuçlanan Türk bilgini İsmail Cevheri’yi örnek aldı. 

Eksiklerin ve hataların neler olabileceği üzerine çalışmalar yaptı. Ayrıca kuşlarla ilgili bilimsel incelemelerde bulundu. Galata Kulesi’nin tepesini kendisine başlangıç noktası olarak seçti.  Osmanlı İmparatorluğu ve İtalyanlar arasındaki deniz savaşında, Akdeniz’de ele geçirilen gemi İstanbul’a getirilir. Geminin kaptanı öldürülmüştür ve yaralı olan kızı, lal İtalyan güzel Franceska, Ahmed Çelebi’nin kölesi olarak hayatına girer. Daha sonra aralarında bir aşk doğar ve Ahmed Çelebi’ye uçması konusunda destek verir. Franceska, esir düşmeden önce Roma’da Leonardo Da Vinci’nin eserleri üzerinde çalışmış ve edindiği bilgileri Hezarfen Ahmed Çelebi ile paylaşmıştır.

Tüm hazırlıklarını teknik olarak tamamlayan Hezarfan Ahmet uçmak için hazırladığı kanatlara Mısırga tüylerini monte ederek adeta dev bir kuş oluşturmuştu.

Kulenin tepesinden kuş misali kanatlarını hareket ettirerek süzülmeye başladı ve son durağı Üsküdar’da Doğancılar semtine inmeyi başardı. 

Ancak bu uçuş saray ve şurekasını çok korkutmuştu nasıl olurda bir insan uçabilir sorusuna sürekli yanıt aranıp durdu saray kaynaklarından gelen bigiler ışığında Hezarfen Ahmet çelebi dinci çevrelerce de lanetlenmişti hakkında çok çeşitli fetfalar verildi Bunlardan en önemlisi ve Hezarfen Ahmet çelebiyi sürgüne yollanmasına ve sonrada genç yaşta ölümüne (Şeyhül İslam’ında onay verdiği  ) yol açanı ise ;

‘’ Bu zındık ki şeytanın ta kendisüdür. Yüce Allah sadece kuşlar ile bazı böceklere uçma izni vermiş iken Allahın kurallarına karşı gelerek uçmuştur. Katli Vacüptür.’’

IV. Murad tarafından önce kese altınla ödüllendirilse de daha sonra kendisinden korkularak Cezayir’e sürgün edildi. İki yıl sonra (31 yaşında) ölüm haberi geldi. Bu konuyla ilgili bilgilere Evliya Çelebi’nin Seyahatname isimli eserinde rastlanmaktadır. Ancak bazı tarihçi araştırmacıların iddiaları ise Hezarfen Ahmet çelebi’nin Bir kayığa bindirilip kafasına çuval geçirilerek ve ayagına taş bağlanarak boğazın derin ve karanlık sularında katledildiği  yönündedir…

Hezarfen Ahmed Çelebi’nin hayatını konu alan filmler ve müzikaller yapılmıştır. Bunlar arasında en çok bilineni Mustafa Altıokların yönettiği ve Ege Aydan’ın Hezarfen Ahmed Çelebi’yi oynadığı ‘İstanbul Kanatlarımın Altında’ filmidir. Ayrıca çocuklar içinde eğitici çizgi filmler yapılmıştır.

PTT idaresinin 1950’de Milletlerarası Sivil Havacılık Kongresi için bastırdığı zeytuni yeşil-mavi renkli 20 kuruşluk hatıra pulunda, Hezarfen Ahmed Çelebi’nin Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçuşu tasvir edilmiştir. Arnavutköy’deki Hezarfen Havaalanı,  Rock’n coke ve daha birçok aktivitenin burada düzenlenmesinden dolayı ‘Hezarfen Hobbyland’ olarak da anılmaktadır.

Galata kulesi Kule 1445 - 46 yılları arasında yükseltilmiştir. 1500'lü yıllarda depremden zarar görerek, Mimar Murad bin Hayreddin tarafından onarılmıştır. III. Selim döneminde kule onarıldıktan sonra, kulenin üst katına bir cumba eklenir. 1831'de kule bir yangın daha geçirir, II. Mahmut kulenin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle kulenin tepesi kapatılır. Yapı son olarak 1967'de onarım görmüştür. Son Olarak Kulede 2021 yıulı içinde bakım onarım tadilat çalışmaları yapılmaktadır…

Galata Kulesi yığma moloz taş örgü sistemde inşa edilmiştir. Dış cephe taş örgüdür. Girişteki kitabede 16 mısralık methiye II. Mahmut döneminde yapıldığı için onun adına yazıldığı düşünülmektedir.

Kapının üzerindeki yuvarlak kemerli pencere askerlerin gözetleme yeri idi. Yüksek giriş katından sonra dokuz katlı bir yapıdır. Silindirik gövdesi üzerindeki pencereler tuğla örgülü yuvarlak kemerlidir. Külah çatının hemen altındaki son iki katın gelişimi silindirik gövdeyi çevreleyen profilli silmelerle vurgulanmıştır. Külah çatının altındaki katı sarmalayan, metal süslemeli şebekeli seyir balkonu mevcuttur. Alt katında ise derin nişli payelere oturan yuvarlak kemerler ve içerisinde tuğla örgü yuvarlak kemerli pencereler mevcuttur.

Bugün yapının üçüncü kata kadar olan kısmının Ceneviz, diğer katlarının Osmanlı karakteri taşıdığı gözlenmektedir.