Muhtelif vakıf ve derneklerin toplantılarına gidiyorum. İlmi-ilmi olmayan konuşmaları dinliyorum. Geçtiğimiz günlerde birkaç yerde “İslam iktisadı üzerine” konferanslar dinledim. Bu konferanslardan edindiğim genel kanaat şu olmuştur. Bizim hocalar afakî konuşuyor. Bilgiye, ilme dayanmayan ispatlanması mümkün olmayan faraziyeler üzerinden akıl yürütüyorlar... İslam ekonomisi şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır diye atıp tutuyorlar.

Şu noktayı anladık ve biliyoruz: İslam’da faiz haram, işçinin hakkını alın teri kurumadan vereceksin, aşırı kâr etmeyeceksin, karaborsacılık ve ihtikâr yapmayacaksın, malını övmeyeceksin, müşteriyi kandırmayacaksın, mal hırsı ile hareket etmeyeceksin, mülkün sahibinin Yüce Yaratan olduğunu bileceksin. Zekât vereceksin, ahdine vefa göstereceksin, borcunu zamanında ödeyeceksin, üzerinde kul hakkı bulundurmayacaksın, vb… Bunlara itirazımız yok… Bu fikirleri ayet ve hadislerle anlatırsanız, ticari ve insani ahlakın İslami kaidelerini ifade etmiş olursunuz. Bu ilkelere şimdiye kadar hiç kimsenin itiraz ettiğini görmedim. Bu ilkelerin uygulanışını Hz. Peygamber ve ashap devrinden örnekler vererek anlatırsanız millet hem ibret alır, hem de merakla dinler. Ama hayır! Bizim hocalar İslam ekonomisini anlatırken, ekonominin bir sistem olduğunu, bir matematikî tertibatı bulunduğunu dikkate almadan atıp tutuyorlar. Bu güne kadar dinlediklerimden ortak bir denklem, bir tasarı projesine rastlamadım. Bu gün Türkiye’de İslam ekonomi tasavvuruna misal verilecek iki çalışma söylenebilir. Bunlardan birisi Erbakan Hoca’nın iktidara geldiğinde fiilen uyguladığı “havuz sistemi” ekonominin fon akış tablosunun izlenerek küresel (Prof. Osman Altuğ’un ifadesiyle) “faiz-döviz-borsa düzeninde” üçkâğıt yolu ile soyulmasının önlenmesi, ikincisi de Prof. Haydar Baş Hoca’nın “milli ekonomi” modelidir. Henüz tatbik edilmemiştir. Bir tekliftir. Üzerinde kafa yorulmuştur.

Geçenlerde dinlediğim bir konferansta İslam ekonomisini anlatan Hoca atıp tutuyor: “İslam’da banka yoktur.” İslam’da “tasarruf yoktur”. İslam’da karz-ı hasen vardır. Karşılıksız dağıtacaksın, biriktirmeyeceksin, vereceksin, fakirleri araştıracaksın, bulacaksın, dağıtacaksın! İslam’da kâr cüzidir. Fahiş fiyat yoktur. Kâr ortaklığı vardır. Faiz yok murabaha vardır! 

Öyle frensiz anlatıyorlar ki İslam dünyası için bir ekonomik model mi sunuyorlar, ahlak dersi mi veriyorlar belirsiz.

Bir tanesine sordum: İslam’da banka yoktur dediniz. Bankaların müessese olarak olmamasına mı inanıyorsunuz, faizi yok etmek için bankaları silip atmak gerektiğini mi söylüyorsunuz? Bankalar ortadan kalkarsa onların gerçekleştirdiği yüzlerce işi kime ve nasıl yaptıracaksınız, hangi müesseseleri kuracaksınız?

İslam’da tasarruf yoksa iktisadi gelişme nasıl olacak? Büyük işleri yapmak için kaynak nasıl bulunacak? İnsanlar eline geçen bütün kazancı tasarruf etmeden harcarsa kaynak israfını nasıl önleyeceksiniz?

İslam’da tasarruf yoksa adam hacca gitmek, iş yeri kurmak, ev yapmak-almak, çocuklarını evlendirmek için nasıl para biriktirecek?

Tabii ki bu sorular cevapsız kaldı. Çünkü hoca ne söylediğini, dedikleri yapılırsa boşluğun nasıl doldurulacağını bilmiyordu.

Hâlbuki insanlık tarihinin en eski devirlerinden beri tasarruf vardır ve kıyamete kadar olacaktır. 

George S. Clason’un yazdığı “Babil’in Kervan Taciri” kitabı MÖ 2500 yıllarındaki ticari zihniyeti anlatıyor. Babil’li tüccar diyor ki: Elde ettiğim serveti gelirimin %10’nu tasarruf ederek başardım. Şu işlettiğim kervanlar, tuğla fabrikaları, kazdırdığım tabletler, konakların inşası yüzde on tasarruf sayesinde yapılmıştır. Diyor. 

Tasarrufsuz ekonomi olmayacağı gibi bankasız da ekonomi olmaz. Efendim Hz. Peygamber zamanında banka yoktu, sigorta yoktu, kâğıt para yoktu, otomobil yoktu, uçak yoktu, uzayda peykler yoktu, trafik yoktu,  trafik kanunu yoktu, imar kanunu yoktu, kat mülkiyeti kanunu yoktu, emeklilik yoktu vs. Bütün bu kurum ve icatları İslam’da yoktur diye yorumlayıp yok mu sayalım? Bidattır diyelim hepsini kapatalım? Yok, mu edelim?

Şunu anladım ki ilahiyatçılarımızın iktisatçıları bir ekonomik model kuramıyorlar. (Bu iş, İslami bilgilere sahip mühendislerin işi olduğu anlaşılıyor, MÜSİAD gibi kurumlarımızın bu işlere kafa yorması gerekiyor.) Kapitalist sisteme alternatif bir çözüm getiremiyorlar, bilmedikleri sahada yanlış değerlendirmelerde bulunarak İslam dininin her devir ve çağa hitap eden kuşatıcı ve kurtarıcı ruhunu zedeliyorlar. Kapitalizmi çökertecek çözüm ve teklifler getiremiyorlar, cevap veremiyorlar. Bilmedikleri konularda hüküm verirken ayet ve hadislerden misaller getirerek insanların kafasını karıştırarak şüphe uyandırıyorlar.

Bari şunu yapsalar: Hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaççılık, rüşvet, yalancılık, internet üzerinden yapılan siber hırsızlık gibi ahlaki suçları engelleyecek bir manevi ortam, bir huzur ortamı tesis etseler. Öğüt verseler. İnsanlarımızı ahlaken şuurlandırsalar. Bilmedikleri işlere girmezseler.