Yaklaşık iki ay önce Kazakistan'daki tatsız olaylarda Kazak Türkleri Türkiye'den gelen Türk işçilere saldırmış, birçoğunu yaralamıştı. Türk cumhuriyetleri içinde Türkiye'ye daha yakın olup, Nazarbayev'in önderliğinde hızla kalkınan bu ülkede Türk düşmanlığının sebebi ne olabilir? Esasen hemen bütün Türk cumhuriyetlerinde Türkiye, zannettiğimizin aksine pek de sıcak karşılanmamaktadır. Öncelikle şunu belirtelim ki, eski Sovyet cumhuriyetlerinde Anadolu Türk'üne karşı bu menfi hislerin sebebi, Rusya'nın 70 yıllık ideolojik eğitim politikası değildir. Çünkü yeni nesil yaşadıkları ve gördükleriyle hüküm veriyor. Niçin hep Rus televizyonlarını seyrettiklerini, Türkiye kanalları seyretmediklerini sorduğumda verilen cevap adeta kafama dank etmişti: Türkiye'den yayın yapan televizyonlar çok ahlaksız! Seyredilecek gibi değil! Türkistan'daki bu Türk düşmanlığı konusunda komplo-kurgulara boğulmadan, yaklaşık bir ay önce köklü Yahudi ailesinden Sacha Baron Cohen'in Borat filminin gösterime çıktığını hatırlatalım. Köyden şehre inen birisinin yaşadığı komiklikler dünyanın her tarafında birçok filmin konusu olup, insanlar, ilgi ve seviyelerine göre bu tür filmlerle vakit geçirebilirler. Burada sözkonusu olan ise bir millete iftira ve hakarettir. Gösterime girdikten hemen sonra Kazakların büyük tepkisini çekmiş, ilginç olan bu film Rusya'da yasaklanmıştır. Bu gerçek ortada iken sanki başka film yokmuş gibi hemen Türkçeye çevrilmiş ve gösterime girmiştir. Türklerin tarihi, önemli ölçüde Türk kavimlerinin birbiriyle savaşlarının tarihidir. 19. yüzyılda Ruslar bu gerçeği çok iyi değerlendirerek zayıf olan hanlıkları desteklemiş, birbiriyle savaştırmış ve bölgeye hâkim olmuşlardır. Çarlık rejiminin yıkılması sürecinde ise, Türk halkları Bolşevik kimliği ile örgütlenen Yahudi liderlerin tuzaklarına düşerek yeniden Moskova'nın güdümüne girmiştir. Bunlardan Isaakovich Broido, 1916 olaylarında kalabalıkları kışkırtarak tahriklerde bulunmuş, Taşkent'te gazete çıkarmış, basın yoluyla devleti suçladığı olayların merkezinde kendisinin bulunduğu ortaya çıkmıştır. Yüz binlerce Türkün ölümüne, göç etmesine sebep olmuş, kışkırttığı olaylara katılanlar cezalandırılmıştır. Yargılama sonunda kendisinin suçu sabit olmuş, ancak daha sonra serbest kalmış, yeni dönemde Türkistan'ın Bolşeviklerin eline geçmesinde kilit isimlerden olmuştur. 1917 Şubat İhtilali'nden sonra süratle Taşkent'e giderek Menşevik kimliğine bürünmüş, içinde Türk ve Müslüman'ın olmadığı "Türkistan Komitesi"ni kurmuş, böylece Moskova'nın ihtilallerle çalkalandığı Şubat-Ekim dönemi ve sonrasında Türkistan'ın kalbi Taşkent'te önemli kilit mevkilerde bulunarak Türklere inisiyatif kaptırmamıştır. Bolşevik iktidarı ile 1921-23 arasında Milliyetler Meselesi Komiser Yardımcılığı görevini yaparken de Türkistan'ın Bolşevik yönetimine geçmesinde etkin rol oynamıştır. Broido, devletin, Türklerin topraklarına el koymak için onları tahrik ettiğini, onlara isyan edecek ortamı hazırlayıp içlerine gizli kışkırtıcılar koyarak cezalandırmak ve mallarını elinden almak için bir mazeret oluşturduklarını iddia eder. Devlet ise bu iddiaların sahibi Broido'yu, önce askerler arasında tahrikçilik sabıkası, daha sonra Türkleri isyana teşvik eden faaliyetleri olduğunu ileri sürerek tutuklar ve yargılar. Türklerden bu gibi en ufak suçu olan idam edildiği halde, Broido serbest bırakılır. Broido'nun o yıllarda hangi misyon adına hareket ettiği henüz karanlıkta olan, komplo teorileriyle izah edilebilen konulardır. Açık olarak görülen ise, bu bölgede çıkan karışıklıklar sonucu Türk halkı kaybetmiş, niceleri katledilmiş, dağlarda ölmüş, kaybolmuş, tarlalarına, hayvanlarına, paralarına el konulmuş, hayatta kalabilenler ölümden beter bir tarzda yaşamışlardır. Ancak başta Lenin olmak üzere Broido ve birçoğu Musevi asıllı olan Bolşevikler önce Rusya'nın merkezlerinde yönetimi ele geçirmişler, safha safha Türkistan'ı yeniden işgal ederek buradaki Türk ve İslâm varlığını yok etmek için çok yönlü icraata başlamışlardır. SSCB'nin çöküşü sonrası, Türk cumhuriyetleri ile siyasal, ekonomik, kültürel ilişkiler kurması ve bunları her geçen gün ilerletmesi gereken Türkiye'nin bu dönemde yaşadığı şartlar, Türkiye-Türkistan ilişkilerinin kurulmadan yok olmasına sebep olmuştur. Her bir cumhuriyetle Türkiye'nin arasının açılması için tesadüf olması mümkün olmayan bir sürü komplolar gerçekleşmiştir. Kazak milletini hedef alan bu son film her ne kadar bir İngiliz Yahudisi'nin eseri olsa da baştan sona komplolarla doludur. Kıymetli tarihçi arkadaşım Abdulvahap Kara'nın tespiti ile (Milliyet Pazar, 10 Aralık) bu film Kazakistan için bir "Geceyarısı Ekspresi"dir. Böyle bir filmi internetten dahi indirip seyretmeyi değerlerime aykırı bulurum. Yerli ve yabancı eleştirmenlerden öğrendiğim kadarıyla Kazak Borat, New York'a geldiğinde klozette yüzünü yıkar, kız kardeşiyle öpüşür, kız kardeşinin Kazakistan'ın büyük fahişesi olduğunu söyler. Şimdi böyle bir hakaret dolu filmin kahramanının Kazak Borat değil de Yahudi Kohen olduğunu düşünün. Her etnik topluluğun saygın insanları da kötüleri de vardır. Ancak film endüstrisine ve basın-yayın organlarına hâkim Musevilerden, kendilerinin olduğu kadar diğer milletlerin de onurlarına saygı beklenir. Böyle bir filmin çevrilmesi, dünya çapında reklâmının yapılması ve derhal Türkiye'de gösterime girmesini daha geniş bir komplonun parçası olarak görüyorum. Türk dünyasını parçalamak, araya nifak sokmak isteyen Broido'ların her zaman bulunabileceği açıktır. Ancak bu gibi konularda bizler ne yapıyoruz, hangi tedbirleri alıyoruz? Örnek bir Kazak tipini, kız kardeşinin fahişeliği ile iftihar eden olarak gösteren bir film niçin Türkiye'de gösterilsin? Rusya'nın Kazaklar konusundaki hassasiyeti, RTÜK'ten veya diğer yetkili kuruluşlardan beklenemez mi? Hatta bu sorunun, kurumsal yasaklamalardan çok, ülkemizin saygın topluluklarından Musevi cemaatinin inisiyatifi ile çözülmesini arzu ederim. Ancak bu esnada gösterimdeki filmin reklâmının yapılmasından özenle kaçınılmalıdır.