İletişim, genel olarak “bilgi alışverişi ” olarak tanımlanıyor. Bu anlamdaki iletişim daha çok teknik bir içeriğe sahip. Psikoloji kapmasındaki iletişimde ise kişilerin birbirini anlaması söz konusu. Peki, insanlar birbirini nasıl anlayacaklar? Elbette karşılıklı saygı, hoşgörü, diyalog ve anlayış gerekli. İnsan bir yanıyla psikolojik bir varlık, bu bakımdan bireylerin empatik anlayışa sahip olması onlara iletişim kurabilme olanağı kazandırıyor.

Kişi  bir durumu  önyargıları, geçmiş yaşantıları, ilgileri, beklentileri, ihtiyaçları dünya görüşü ve ruhsal durumu temelinde algılıyor. Bunların hepsi her kişide farklı olduğuna göre, doğal olarak algı farklılıkları farklı davranışlara, değerlendirmelere ve eylemlere sebep oluyor. İşte iletişim çatışmaları burada başlıyor. Çatışma, iletişim yetersizliğinden kaynaklanan bir zıtlıklar hali. Modern yaşamın karmaşıklığı, günlük yaşamın sıkıntıları insan ilişkilerine yansıyor. İnsanlar her ne kadar sakin, barışçıl ve mantıklı olsalar da iletişim sorunları yaşayabiliyorlar. Çatışmaların olumlu bir yanı da var, bazen de kişilerin birbirini tanımasına olanak sağlıyor. Çatışmayı çözebilenler yollarına devam ediyor, çözemeyenler de ayırıyor yollarını. Yeni çatışmalar, yeni çözümler… Hiç çatışma yaşamadan ikili ilişkileri yürütenlere  aşk olsun. Çatışmaların belli bir seviyede tutulması, kontrol edilmesi, özellikle çözülmesi arzu edilen bir durum. Bunun için de esnek görüşlü olmak, yargılayıcı olmaktan kaçınmak, çözüme odaklı ve objektif olmak ve iletişim kanallarını açık tutmak gerekiyor. “Tadlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır” sözü boşuna söylenmemiş. Araştırmalar, insanların günlük yaşamda ne söylendiğinden daha çok nasıl söylendiğine dikkat ettiklerini vurguluyor. Demek ki dil, ses tonu, üslup insan ilişkilerinde çok önemli bir yere sahip.

Söz insanların en etkili gücü. Kişilerarası iletişimde özenle seçilen söz iletişimin en önemli basamağını oluşturuyor. Tatlı dilli  güler yüzlü insanlar, karşı tarafla kolayca etkileşime geçebiliyor. Böylelikle iletişim sürecini ustalıkla hazırlıyorlar, ayrıca bu süreci yönetme olanağına sahipler. Olumsuz dil  önce kişinin kendisiyle iletişimini bozuyor,  dahası her türlü iletişimini engelliyor ve kişiye zarar veriyor. İletişim dili iyi olan kişiler ise çevresiyle sağlıklı iletişim kuruyorlar ve böylelikle birçok şeyi başarabiliyorlar.

Aşırı genellemelerin  mantıksal doğrulu olanaksız, bu bakımdan genellemeler insanı yanıltabiliyor. “Sen her zaman her şeyi kötü yaparsın” sözü kişiye yapılan bir haksızlık ve bunu doğrulamak hemen hemen imkânsız. Karşı tarafın kimi zaman iyi yaptığı şeyler de vardır. Toptancı bakış, genelleştirme mantık kurallarına aykırı olduğu gibi iletişime de engel oluyor.

Bir şeyi yargılamak çok kolay, ama anlamak çaba ister.  Hiç düşünmeden, empati kurmadan bu iyi, bu kötü dersiniz iş biter. Kendi değer yargılarınıza göre iyileri bir tarafa, kötüleri de diğer tarafa koyarsınız. Hayatınız boyunca iyiler kötülerle çatışır durur ve hep kavga eder. Sonu gelmeyen bu kavgalar  insanın hayatını karartır, adeta zindan eder. Gün gelir, değer yargılarınızın sizi ne kadar yanılttığını belki görürsünüz. Belki de hiç göremezsiniz. Kolaya kaçmak yok. Bir şey iyi ise neden iyi, kötü ise neden kötü olduğunu sorgulayarak doğruyu bulmak mümkün.

Öğrenmeyi seven, gelişmeye açık insanların bir şeyi yargılamayı değil, daha çok anlamayı tercih ettiklerini gözlemlemişizdir. Ön kabuller, önyargılar bir durumu doğru anlamanın ve doğru değerlendirmenin önünde önemli engeller. Katı gelenekler ve kalıplaşmış ideolojiler ise kişiye hiçbir şey kazandırmıyor, insanları tutsak ediyor adeta. İnsan severek insanlaşıyor, aynı zamanda özgürleşiyor da. Anlayarak sevmenin  büyük bir erdem olduğu söylersek yanılmış olmayız herhalde. Anlamaya çalışan, sevmeyi öğrenen insan, empatik iletişime açık insan demek.  Onun için Şenay’ın şarkısına dönelim ve  “sev kardeşim” diyelim.