HİSARCIKLIOĞLU'NDAN MESAJLAR (3) GÖRÜŞLERİNE, DÜŞÜNCELERİNE KATILALIM, KATILMAYALIM, 81 İL, 157 İLÇE VE 55 SEKTÖRÜ KAPSAYAN TÜRK ÖZEL SEKTÖRÜNÜN TAMAMINI AYNI ÇATI ALTINDA BİRARAYA GETİREN TOBB'UN BAŞKANI SIFATIYLA, RİFAT HİSARCIKLIOĞLU'NUN, TOBB'UN 63. GENEL KURULU'NDA YAPTIĞI KONUŞMAYI DİKKATLE OKUMALIYIZ. 81 il, 157 ilçe ve 55 sektörü kapsayan yapısıyla Türk özel sektörünün tamamını aynı çatı altında biraraya getiren TOOBB Başkanı sıfatıyla Rıfat HİSARCIKLIOĞLU'nun, 63. Genel Kurul'da yaptığı konuşmada söylediklerini, ülke gerçeklerini yansıtmasından dolayı önemsiyoruz. O nedenle üç gündür köşemize konuk ediyoruz. Rıfat Hisarcıklıoğlu'nun TOBB'un 63. Genel Kurulu'nda söylediklerini buyurun birlikte okuyalım (özetle): (...) Bizler kanaat önderleri olarak, şu basit ama acı gerçeği mutlaka anlatmalıyız. Küresel rekabette ayakta kalmak için, yatırım yapmak, büyümek gerek. Yatırım yapmak için de finansman gerek. Ama kayıtdışı kalan bir firmanın, bundan sonra banka veya benzeri finans kaynaklarına ulaşması mümkün olmayacak. Kayıtdışı kalan, küçük kalmaya mahkûmdur. Küçük kalan da ancak taşeron olur. Ülkemiz bir Kobi deryasıdır. Ama küresel rekabette, küçük güzeldir devri bitmektedir. Artık Kobilerimiz arasından küresel ölçekte iş yapan şirketlerin çıktığını görmek istiyoruz. Bunun için de, iş hayatında komşumuzu taklit etmek yerine, ben tüketici için nasıl yeni bir değer katarım diye düşünerek hareket etmemiz gerekiyor. Öte yandan, "çalışanın hakkını, alın teri kurumadan veriniz" öğüdüyle yetişen bizler; işçimize de, çalışanımıza da aynı özeni göstermekle yükümlüyüz. Yine bildiğiniz gibi, geçtiğimiz dönem içinde Kadın Girişimciler Kurulu'nu kurduk. (...) Kadınlarımızın ekonomik yaşamın içinde yer alması ve temsil edilmesi, iktisadi ve toplumsal gelişim için bir zorunluluktur. Sizden, değişimin öncüleri ve hesap sorma kültürünün savunucuları olmanızı da bekliyorum. Zira toplumumuzda ne yazık ki, bireyselleşmeyi, yanlış bir şekilde, bireycileşmek olarak algılayanlar arttıkça, her iyiliği kendine isteyen, ama hiçbir olumsuzluğun sorumluluğunu üstlenmeyen 'birey'ler çoğalıyor. Kimse, "iç hesaplaşma" yapmıyor, sorumluluk hissetmiyor. Büyük edebiyatçı Tolstoy'un dediği gibi; "Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, ama kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor". Bildiğiniz gibi, "adalet mülkün temelidir". O yüzden de adalet terazisinin dengesini korumaya mecburuz. Yargının hem bağımsız, hem de tarafsız olmasını beklemek ve istemek durumundayız. Hiçbir kişi ya da kurum eleştiriden muaf tutulamaz. Zira eleştiri olmayan yerde kimse kendini yenileyemez, kendini geliştiremez. Yeter ki, eleştiri hakarete dönüşmesin. Çağdaş bir demokraside hiçbir kurum, kendine anayasa ve yasalarla verilmiş görevler dışında bir misyon üstlenemez. Özellikle vurgulamak isterim ki, hukukun ve adaletin dışına çıkmakla korunabilecek bir sistem, esasen korunmaya değer değildir. Büyük yazar Emile Zola ne demişti? "Cumhuriyetin şerefi, adaletidir!" İşleyen demokrasiyi sağlamanın ilk adımı, siyaseti tabana yaymaktır. Siyasetin de görevi, tabanın sesini duymak, tabana kulak vermek, milletin sesi olmaktır. Eğer, ülkemizde demokrasinin yerleşmesini istiyorsak, Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarını yenilemek zorundayız. Millet ile vekilleri arasındaki bağ güçlendirilmelidir. Öte yandan, mevcut anayasamızın yetersiz kaldığını 2002 yılından bu yana söylüyoruz. (...) Bu toplum; vatanına, milletine, toprağına o kadar derinden sevdalıdır ki... Türkiye'nin menfaatleri söz konusu olduğunda toplumumuzun her ferdi, el ele, kol kola, omuz omuza; tek bilek, tek yumruk hedefe kilitlenir. KAHRAMAN ORDUMUZ GURUR KAYNAĞIMIZ (...) Kahraman Ordumuz, milletimizin hep en büyük gurur kaynağı oldu ve içinde bulunduğumuz bu coğrafyada, devletimizin varlığını korudu. Bu vesileyle, bizlerin huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için canları pahasına mücadele veren askerimize, polisimize, jandarmamıza şükran ve teşekkürlerimizi sunuyoruz. Şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyoruz. Güvenlik güçlerimiz eşkıyaya göz açtırmazken, biz de bu bölgeye iş götürmek, aş götürmek zorundayız. Terörle mücadeleyi, işsizlikle, fakirlikle, açlıkla mücadele ederek desteklemeliyiz. Çünkü etle tırnak misali, her birimizin iyiliği diğerlerinin iyiliğine bağlıdır. Şimdi bölgede işgücünün eğitimini sağlayacak, özellikle kadınların girişimciliğini destekleyecek ve böylece işsizliği azaltacak adımları atma zamanı gelmiştir. tamamlanmasına yönelik olarak Hükümetimizin başlattığı girişim, yerinde bir adım olmuştur. Bu çerçevede bizlere düşen görev de, bölgenin ekonomik potansiyelini ortaya çıkaracak somut projeleri hayata geçirmektir. (...) Bu sebeple parolamız; "Kalkınmayı sosyal sorumlulukla birlikte sürdürmek" olmalıdır. (...)Çiftçimizi, verimsiz, rekabetten uzak üretime yönlendirerek kandırdık. Vatandaşlarımızı pahalı gıda ürünlerine mahkûm kılarak kandırdık. Tarımda kendine yeten bir ülkeyiz diyerek de kendimizi kandırdık. Bundan sonra belirli ürünlerin dünyada en iyisini üretmemizi sağlayacak tarım politikalarının takip edilmesini, tarımda verimliliğin ve rekabet gücümüzün yükseltilmesini bekliyoruz. Türkiye, içeride reformlarını tamamlarken, dışarıda da hem ekonomik gücüne, hem de tarihten gelen sorumluluğuna uygun bir politika izlemek mecburiyetindedir. Bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız ki, Türkiye ekonomisiyle, kurumlarıyla, demokrasisiyle ve kültürel birikimiyle bu coğrafyada benzersiz bir ülkedir. Türkiye başkalarına özenen değil, içinde yaşadığımız bölgede herkesin özendiği bir ülkedir. TÜRKİYE 21. YÜZYILDA KÜRESEL BİRGÜÇ OLACAKTIR (...)Türkiye, ışık yeniden doğudan yükselmeye başlamışken, Çin'den İtalya'ya kadar uzanan coğrafyadaki en büyük ekonomidir. Türkiye, medeniyetleri birleştiren İpek Yolu'nun merkezindedir. Avrupa'nın enerji güvenliğini sağlayacak bağlantıların kavşak noktasındadır. Ve en önemlisi, Türkiye bu özellikleriyle Avrupa'yı 21. yüzyılda küresel güce dönüştürecek bir ülkedir. Artık herkes kabul etmelidir ki, bugün Avrupa'nın Türkiye'ye ne kadar ihtiyacı varsa, Türkiye'nin de Avrupa'ya o kadar ihtiyacı vardır. Avrupa Birliği hedefini bir an bile unutmamalı, reformlara devam etmeliyiz. (...)Avrupa Birliği'nin temel aldığı evrensel norm ve değerler, cumhuriyetimizin temel ilkelerinin ve katılımcı demokrasimizin tamamlayıcısı olacaktır. İşte bu yüzden Türkiye'de belki de ilk defa, toplumun neredeyse tamamını temsil eden sivil toplum ve meslek örgütleri olarak Avrupa Birliği projesinin arkasında duruyoruz. Ben inanıyorum ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyete ulaşma hedefini, Avrupa Birliği üyeliği ile gerçekleştirmiş olacağız. Küresel güç dengesi yeniden şekillenirken, Türkiye, yıldızının yeniden parladığı, tarihi bir fırsatı elinde tutmaktadır. Unutmayalım ki, fırsatların kazası olmaz. Şimdi kısır siyasi çekişmeleri bırakıp, iş üzerine aş üzerine konuşma zamanıdır. Şimdi sorunlar üzerine değil, çözümler üzerine odaklanma zamanıdır. Şimdi milletimizin gündemiyle buluşma zamanıdır. (...)Türkiye, işin, liyakatin, sorumluluğun, birlikteliğin vatanı haline gelmelidir. Türkiye, çalışma ahlâkının ön plana çıktığı, çalışmanın ve üretmenin en geçerli değer haline geldiği bir ülke olmalıdır. Türkiye, her bir vatandaşının, çalışma ve liyakat yoluyla ana-babasından, çocuklarınınsa, kendisinden daha iyi yaşayabileceğinin mümkün olduğu bir ülke olmalıdır. Tüm bunları mümkün kılmanın, sadece tek bir yol vardır. Bütün sorunlarımıza çözüm getirecek yapısal reformları yapabileceğimiz, siyasal ve toplumsal huzur ortamını oluşturmak. Unutmamalıyız ki, büyümeyi ve kalkınmayı, ancak bu huzur ortamında gerçekleştirebiliriz. Sizler, bu toplumun kanaat önderlerisiniz! Sizler Türkiye'nin değişim ve dönüşüm sürecinin liderlerisiniz! Sizler, ürettiğiniz mallarla, küresel şirketlerimizle, şanlı bayrağımızı dünyanın dört bucağında dalgalandıran cefakâr Türk müteşebbislerisiniz! TÜRKİYE İÇİN BÜYÜK HAYALLERİM VAR (...) Bu ülke ne çektiyse kardeşini öteki diye görenden çekti. Bizleri o karanlık günlere geri götürmeye kimsenin gücü yetmez. Bugün bir olmak, birlik olmak, beraber olmak günüdür. Bugün, ayrılıktan azabın, birlikten rahmetin, doğacağı gündür. Dünü kavgayla geçirip patinaj yapmışsak, bugün o kavgaları geride bırakma günüdür. (...)Bu anlamda, Benim Türkiye için büyük hayallerim var; • Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına giren, • Dünyanın 100 büyük şirketi içinde küresel milli şirketleriyle yer alan, en az üç sektörde dünya lideri olan, 500 milyar dolar ihracat yapan bir Türkiye, • İcat çıkaran, bilim üreten ve ihracatının dörtte biri ileri teknoloji ürünlerinden oluşan bir Türkiye, • Ekonomisiyle, birinci sınıf demokrasisiyle, tarihsel birikimiyle, kültürel zenginliğiyle, bütün dünyanın örnek aldığı bir Türkiye, • Büyük Atatürk'ün işaret ettiği yönde, diğer milletlere de önderlik eden bir Türkiye, • Dünyadaki yeri tarihteki yerine yaraşan bir Türkiye... Peşinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün hayalleriniz gerçek olur. Bizim hayallerimizin peşinden gidecek cesaretimiz var. Biz bu ülkeye hizmet için varız. Biz bu ülkenin sevdalısıyız. Değişimden korkmadan, yarıştan kopmadan, hedeften sapmadan, yorulmadan yılmadan; Hayallerimize ulaşmak için, bu güzel Türkiye için hep birlikte çalışmaya bugün burada hep birlikte söz verelim. Yolumuz açık olsun. Şansımız bol olsun. Allah yardımcımız olsun.