Farkındalık notlarım


Şehir sensiz, ben sessiz, tüm dünya ya küstüm. Çırılçıplak kalmışım. Haç gibi gerilmişim. “Haydi gel de gülümse”, katilim ben, kendimi öldürdüm.

Kahkahalarla atılıyor çocukların bedeni, odun niyetine düşlerin ateşine. Ekmek niyetine umuda banmaktan, yürek sızım yitip gitti. Hiç bir şeyi hissetmiyorum. Yani anadan üryan ve yalnızım. Katilim ben, kendimi öldürdüm.

Hava her zaman benim için tanrısı akbaba olan  karamsar ressamın çizdiği şekil ve inançsızlığın fırtınası eşliğinde yağmurun altındayım. Sevdiğime  kapıları artık kapattım. Bir avuç kalan düşlerimi artık sokak hayvanlarına atıyorum. “Haydi gel de gülümse”; katilim ben, kendimi öldürdüm.

Şehirler sessizliğin ve sensizliğin cirit attığı  bir sisler altında, sinirlensen bedeninle  vuracağın bir tıkırtı hesabıyla, benliğinden başka bir tek bedenin var. “Haydi gel de gülümse”. Artık her şey yabancı veya ilk kez ışık göreceksin.

Tehlikeliyim artık. Tehlikem kendime, dolaşıyorum kör ışığımla.

Yabancı saymıyorlar beni ama ben onları tanımıyorum. Yani soğuyan aşk gibi her şey. Bu şehirde herkes terk edilmiş. Yalın ayak geziyorlar, müzik çalmıyor ama müzik varmış gibi salınıyorlar.

Sokak itleri de böyle yapar bilirim. Gezinirken yabancılık çekmesinden diye yabancıya bakar ve salınır.

Niyedir bilemem bu yabancıda tebessüm etmeye çalışır ama sadece yüreğinin sıkıldığını ve irin çıktığını hisseder son kalan bakiyesi sevdiğinden. Sonra beni yak diye bir inilti duyar cesur olamayan dile gelen sevdadan. Artık çok  geçtir.

Her şey yokluğa girmiştir. Yokluk bataklığında bilmelisin ki kıpradıkça değil düşündükçe girersin çamura. “Haydi gel de gülümse.”

“Haydi gel de gülümse”. Bildiğini biliyorum ama artık sende kendi duanı etmeye başla sende bir katilsin.

Bizim gibi katiller birde ani hareketle öldüremez. Yavaş yavaş öldürür histerik gülme ve ağlama  krizleri  eşlik ettiği düşte. Başlar ve son bulur cümle.

Yumulursun kendi  bedenine, yumulursun kendi  boğazına, kendi kendini boğmak çok kolaydır.

Bilemezsin zamanını, bu bir bakarsın gülerek, bir bakarsın öpüşerek can çekersin. Ama kesin olan bir şey yavaş yavaş öleceksin. “Haydi gel de gülümse”

“Haydi gel de gülümse”. Bizim sokakta yaşayan hiç kimsenin birbirine hayat sarmaşığı gibi trip atmasına, akıl vermesine, öğüt vermesine, yol vermesine. Hayat sana sırıtarak otuz iki dişi ile cevap verir.

Ateist rahibin  tanrıdan af dilemesi gibi yavan durur o cümlede, o dil.

Kızma! hiç suçsuz ama günahkar değiliz. İmanımız zayıflığından kaybettik.

Bu sırça yürek, buğday tanesiydi. Sende onu çevreleyen başak.

Anadan üryan kaldı cümlelerim. Sence dua mı beddua mı bu.

Bize  absürt  bakışların olması normal değil mi? Doğru  değil mi?..

“Haydi gel de gülümse”; katilsin sen, bizi öldürdün...

Saygıyla...

Abdulkadir DESTAN
[email protected]