Hayat kendini bilmek, sevdiğini önemsemektir.

Hayat mutluluğun arandığı bir serüvendir.

Hayat, sonu ölüm de olsa, ölümsüzlüğe dair çalışmalara, duruşa yelken açmaktır.

Hayat bir savaştır, tek düşmanın cehalet olduğu, öğrenmenin ise sonsuz olduğu.

Hayat somut varlıklarla yaşanan görünse de; varlık, variyet, makam, mevki, titr, alımlı, karizma, güzellikler değil, soyut duruş halidir.

Hayata insan olarak katıldı isen, ot, böcek, hayvan, ağaç, nebat değilsin, insan ol, hayattasın, hep insan kal, hayatı insani tavır ve duruşunla tamamla.

Hayatın tümü için “arayış” tanımı da yapabiliriz, daimi ve kendini aramak ve keşfetmek ilk sırada ise.

Hayat, boy, kilo, karizma, albeni, kıyafetler, takılar, boyalar, para, üniforma, tavır ve tarz elbette kapı açma sebeplerine etkendir de, kimleri sevip kimleri incittiğin, kimlerden uzak durduğun kişiliğindir, duruşundur, tüm kapıları açar ya da açılmamak üzere kapatır.

Hayat kimin yanında kimin uzağında olma halinden ziyade, hangi hallerde sorusunun cevabıdır ana etken.

Hayat, okuduğun okul, doktora, ihtisas, ehliyetlerin, brövelerin değil, bu uğraş ve çabaların sonucu ulaştığın seviye ve bilgi, beceri birikimini yaşama sunma halidir.

Hayat, mevki edinmiş, zenginlik edinmiş, farklı yetenekler geliştirmiş yakın ya da tanıdık, bilindik kişilere alkış tutma hali değil, geri dönüşü imkânsız olan bir arkadaşa, dosta, toplumsal pozitiflikler sunmuş birine hastalığında, ölümünde yanındayım diyebilmektir.

Hayat, tüm insanlara pozitif örnek teşkil edecek tavır ve davranışlar, taklit edilmeye değer huy ve alışkanlıklardır.

Hayat, şefkattir, merhamettir, bin kez yanılsan dahi güvendir.

Hayat, kıskançlıktan arınmayla başlayan paylaşma hali, ilkeli ve doğru duruşu paylaşmak, yüreklice, akıllıca sevmektir.

Hayat, ego, kibir, hırs, hasetlik hallerinden arınmak, yalanın her türünden uzak durmaktır.

Hayat, ısrarı daim kılmakta değil, her yel esişine küsmek kırılmakta değildir.

Hayat, bilinçlenme çabasından an olsun uzaklaşmadan SEVMEKTİR…

--

SAMİMİ OLMAK!

Nedir samimi olmak, içtenlik, doğruluk, gerçekçilikten yana olmak, kişiler ve olduğun yer değişse dahi, istikrar ve adil olmaktır. Değişen yer ve muhataplığında ki insanlar değiştikçe görüş ve düşüncelerin, akabinde beyanların da değişiyorsa, tek tarifi vardır bu halin “ikiyüzlülük”. Literatür teorik olarak şöyle açıklıyor; İkiyüzlülük veya mürailik kişinin sahip olmadığı duygu, düşünce, erdem, değer veya özellikleri, sanki sahipmiş gibi davranması veya sahip olduğunu iddia etmesidir.

..

Yusuf Kamil Paşa ve davetliler önceden bildirilen mükellef yemekleri iştahla yedikten sonra, meyve faslına geçilir. Masaya buzlu çilekler gelir. İlk olarak uzanan Yusuf Kamil Paşa, çatalını sapladığı iri bir çileği ağzına götürürken kazara masadaki tuzluğun içine düşürür. Ama ziyan olmasın diye tuza bulaşmış çileği alıp yer. Berbat bir tat verdiği halde bozuntuya vermez ve masada bulunanlara:

- Arkadaşlar, tuzlu çilek hiç de fena olmuyormuş, isteyen deneyebilir, diye tavsiyede bulunur. Bunun üzerine birkaç kişi dener. Bunlar:

- Paşam gerçekten nefis oluyor...

- Bundan sonra çileği hep tuzlu yemek isterim.

- Tuzlu çileğin lezzetini keşfetmekte geç bile kalmışız, gibi asılsız, Paşa’ya yaranma hedefi güden şeyler söylerler.

Kamil Paşa, o esnada masada bulunan, yardımcılarından, yeri geldiğinde sözünü esirgememekle tanınan, Minas Efendiye de:

- Arkadaşların görüşleri için sen ne dersin Minas Efendi, diye fikrini sorar.

Minas Efendi kendisinden beklendiği şekilde cevap verir:

- Paşam, bu adamlar özel hayatlarında bu düşüncelerini söyleseler üzerinde durulmaya değmezdi.

Fakat devlet hayatında da böyle ikiyüzlü davrandıkları için, memlekette işler bu yüzden kötüye gidiyor!

..

Kişiliğini ikiyüzlü itici halle bezemiş bir kişi, içinde bulunduğu topluma, ailesine, çevresine çokça zararlar verir, dönüşü mümkünsüz hataların ve oluşumların sebebi olur. Aile ve özellikle nesli içinde muazzam bir kötü örnektir. Kişinin devlet kadrolarında ya da kurumsallaşma hedefi olan şirket ya da firmalarda görev alması, salahiyet sahibi olması paydaşlarına çözümü imkânsız zararlar verir ve itibar kaybına sebep olur. Nedense bu kadar itici hal diye tanımladığımız ikiyüzlü insanlar makam, mevki, kariyer edinme hatta zenginlik elde etme konularında başarılı bir süreç yaşamaktadırlar. İkiyüzlü, yanardöner hallerin prim elde etmesi, başarı merdivenlerini hızla tırmanması, ikiyüzlülüğün matah bir hal oluşundan değil, masanın karşı tarafını da ele geçirmelerindendir. Nihayetinde dönem dönem başarı, zafer nidalarına kaim halleri olsa da tarih sayfalarında yer aldıkları, örnek kişilik olarak gösterildikleri görülmemiş, bilinmemiştir.