HABİB BABAR: Yeşilçam değerlerine sahip çıkılmalı

Gazetemizde yaptığı düzeyli magazin haberleri ve röportajlarıyla çok sevilen, “Baba” lakaplı HABİB BABAR ile gazetemiz ofisinde bir araya geldik ve çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Habib Babar’dan genç gazeteciler ve gazeteci adayları için de taktikler almayı unutmadım. Üstelik gazetecilik anılarını kendisinden dinlemek de benim için bir şanstı, sizlere de anlatmasını rica ettim ve beni kırmadı. Ben dinledim, okuma sırası sizde.

Hoş geldin Habib abi. Bizler seni tanıyoruz ve çok seviyoruz ama gazeteciliğe ilk nasıl adım attığını öğrenmek istiyorum ben öncelikle.

Hoş buldum kardeşim. Benim asıl işim aslında şarkıcılık. Aynı zamanda oyuncuyum. Kurt Kapanı diye bir dizi vardı, Alişan’ın oynadığı, o dizide oynadım yaklaşık 10 bölüm. Ama aynı zamanda Hürriyet’te gazetecilik yaptığım için mecburen diziden ayrılmak zorunda kaldım, beni öldürün senaryoda dedim ve diziden çıktım. O dizide de bir gazeteciyi oynuyordum. Ben çocukken babam da sürekli gazete alan bir adamdı. Ama o gazete kokusu beni alıp götürürdü zaten. O yıllarda gazete çekilişle bilgisayar dağıtıyordu, ben de çekilişe katıldım ve Türkiye çapında 8 kişi kazanacaktı, biri de bana çıktı. Fotoğrafım da gazetede çıktı. Fotoğrafımın gazetede çıkması beni çok etkilemişti. Hürriyet Çocuk ile başladım kısacası. İlk haberim imzam ile çıktığında havalara uçmuştum mutluluktan. Bu işi yürütmeyelim dedim içimden. 16 yaşındayken Iğdır’da 5 gazetenin muhabirliğini yaptım. Lise bitti 18 yaşındaydım Erzurum’da Türkiye Gazetesi’ne başladım. Sonrasında İstanbul Günaydın Gazetesi ile İstanbul maceram başladı. Ardından Tan Gazetesi’ne geçtim. Çok gençtim bu yüzden olsa gerek nereden daha iyi teklif oraya geçiyordum. Sonra bana Türkiye Gazetesi’nden teklif geldi ve “Azerbaycan’da savaş var gider misin” dediler. Hiç düşünmeden kabul ettim, 2 gün cephede kaldım. Tankların ezdiği askerleri çekiyordum, sonra hastaneye gidip kan revan içindeki askerleri çekiyordum. Yani o iki gün kâbus gibiydi. Sonra da Çapa’da polis muhabirliği yaptım. Zaten magazinden de bunaldığım bir dönemdi. Hürriyet Gazetesi ile birlikte polis muhabirliğine devam ettim ve sonra da Akşam Gazetesi magazine geçtim. Daha sonra Abdullah Akosman Vatan TV’yi kurunca orada Habib’in Kahvesi ismiyle programlar yapmaya başladım. Yaklaşık 40 canlı program yaptım. Sonra da Sabahların Sultanı programında Seda Sayan’ın muhabirliğini yaptım. Ebru Gediz ile çalıştım. Şu an 52. ödülümü aldım. Kendime ait 4 haber sitem var. Televizyonculuk Beyaz TV ile devam ediyor. Kendi Youtube kanalımı da kuracağım yakın zamanda.

ABD'de başarılı çalışmalarıyla ün kazanmış Türk sanatçı: Burak Beşir ABD'de başarılı çalışmalarıyla ün kazanmış Türk sanatçı: Burak Beşir

Neler olacak Youtube kanalında?

Konuklarımı ağırlayacağım. Genelde Yeşilçam olacak. O emekçilerin arasına gençleri de koyacağım. Ayrıca Yeşilçam’da çok ağır hayat hikâyeleri var, onları işleyeceğim. Çok güzel bir kanal olacak.

Kanalın ismi belli mi?

“Habib Babar ile Hayatları Film” olacak kanalın ismi. 

Bugüne kadar sayısız haber ve röportaja imza attın. Unutamıyorum dediğin yaptığın haber ya da röportaj oldu mu?

Cüneyt ağabey  (Cüneyt Arkın) Babacan diye bir program yapıyordu. Bizim Çapa’da basın odası var, baktım araçtan indi. Çapa’da kim yardımcı olur demiş, gazeteci Habib var demişler. Gittik yanına, “Habib benim” dedim. Cüneyt ağabey ile biz yarım saat oturup konuştuktan sonra birlikte mezun olduğu üniversiteyi dolaşmıştık. Bana okuduğu Diş Fakültesini gezdirdi. Bana “Karaoğlan” diye hitap ederdi. 

Bir de Birsen Aydan ile ilgili unutamadığım bir anım var. Onu da akciğer kanserinden kaybettik. Birsen ablanın evine gitmiştim röportaj yapmak için. Birsen ablanın ekonomik anlamda durumu çok kötüydü, büyük bir çöküntü içerisindeydi. Aslında hayat hikâyesini yazmaya gitmiştim ama duyduklarım karşısında gözyaşlarımı tutamamıştım. Kadın bana böbreklerini satacağını söylemişti. Birsen abla bunları anlatırken fenalaştı bir an. Evde köpeği vardı. Köpek resmen kriz geçirdi. Birsen abla biraz kendine gelip iyiyim diyince köpeğin de düzeldiğini gördüm.  Aslında birçok anım var Yağmur ama aklımda kalan iki anıyı paylaştım sadece. Yoksa inan anlat anlat bitmez. Bir döneme damga vuran isimlerin şimdilerde çok zor durumda olduğunu görüyorum. Bu insanlar dizilerde anneanne, babaanne, dede rollerini oynayabilirler. Ben bu değerlere sahip çıkılmasını isterim.

Türkan Şoray ile de röportaj yapmıştın. Gerçekten yakından da çok güzel mi?

Evet, gerçekten çok güzel. Yeşilçam oyuncuları için size tek bir ortak nokta söyleyebilirim; lütfen kelimesini çok iyi bilen insanlar. Nezaket onların vazgeçilmezidir.

Benim gibi genç gazeteciler için önerilerini de almak istiyorum. Neleri yapmalıyız ya da neleri yapmamalıyız?

Önce mütevazı olacaklar, sonra çok okuyacaklar, her gittikleri haberde her şeyden önce samimi olsunlar ve insanların özeline asla parmak basmasınlar. İnsanların özeline girmek bir gazetecilik başarısı değildir. Gerçek ve doğru olan haberlerini de hiçbir şeyden korkmadan yapsınlar. Bu onları zaten başarıya götürecektir. Yalan dolandan, 3 kuruş paraya haber yapmaktan kaçınsınlar. 

Senin bu kadar çok sevilmen ve başarın bu saydıklarınla oldu değil mi?

Ben polis muhabirliği yaptım, ağlayanla ağladım, gülenle güldüm, acılarına ortak oldum. Gazetecilik çekip kaçayım demek değildir. Haberlerimi korkmadan yaptım, hırsız olana hırsız dedim, birçok ünlünün evine röportaja gittim ama kimsenin özelini habere dökmedim. Başarı da kendiliğinden geldi.

Yeni şarkı gelecek mi?

Yeni klibim çıktı, 7 tane de türkü dijital platformlarda dönüyor. Bir türküm Azerbaycan’da patladı. “Amandır Ellemeyin” türküsü Azerbaycan’daki kardeşlerimizin dilindeymiş. O türkünün klibini de çekeceğiz inşallah. Yani gazetecilikle birlikte müziğe de devam ediyorum. Pandemi döneminde klibim çıkmıştı, kötü bir döneme denk geldik ama yine de çok dinlenildi. 

Önce Vatan’a gelelim… Bizimle olmaktan mutlu musun?

Önce Vatan ailesini gerçekten çok seviyorum. 15 yıldır bir aradayız. Habib’in Kahvesi programı ile başladık. O zamanlar Akşam Gazetesi’nde çalışıyordum. Prof. Dr. Faruk Erzengin’in vesilesiyle aile ile tanıştık. Vatan TV’de Habib’in Kahvesi ile başlayıp, kanal kapandıktan sonra da Önce Vatan Gazetesi’nde Habib’in Kahvesi adıyla magazin sayfası ile devam ettik. Son 3 yıldır da aralıksız olarak hem röportajlarım hem de Habib’in Kahvesi devam ediyor. Akosman ailesini seviyorum ve burada olmaktan da mutluyum.

Sohbetin için çok teşekkür ederim Habib abi. Sana birileri baba lakabını boşuna takmamış bunu da söylemek isterim. Son olarak neler söylemek istersin?

Çok başarılısın ve röportajlarını okuyorum, iyi bir gelecek vadettiğini düşünüyorum. Ben de sohbet etmekten çok keyif aldım. Önce Vatan ailesinin tüm personelini çok seviyorum. İyi ki birlikteyiz ve birlikte daha nice başarılara diyorum.

Erol Taş İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılmış. Şeker hastasıydı. Basın odasına bir telefon geldi. Eşi Elmas abla aradı, “Evlat Erol baban seni çağırıyor ama kimseye bir şey söyleme” dedi. Makinemi kaptım, yedinci kata çıktım. Bir baktım ki, Erol abinin bir bacağının olmadığını gördüm. Erol abinin gözleri doluydu, bana Vahap dedi. “Erol abi ben Habib” dedim. “Ben sana Vahap ismini çok yakıştırıyorum” dedi. “Çek” dedi, “Bu sana özel haber”

Kısacası Erol Taş’ın bacağının kesilmesi haberini ilk ben yaptım ve tabii manşet olmuştu.