Bu günlerde bir moda çıktı. Her ağızdan bu söz: TC, Esat’la görüşmeli, Esat aranmalı, tekrar Kardeşim Esat denmeli…

Peki, bunu kim yapmalı? Sn Cumhurbaşkanı, TC… Neden Esat değil, TC?

Kendini allame sanan Hüriyet’te, Milliyet’te, Aydınlık’ta, 40 seneden beri yazı yazanlar başta olmak üzere; Oda TV de ve Cumhuriyet, Birgün, Sözcü gibi gazetelerin mantığına uygun yazı yazan bütün her yerde, her köşede aynı ifadelere rastlıyorum.

Bunu ilk savunan kişi Perinçek idi. İdeolojisi ve parti mantığı buna uygun olduğu için Pekin’le, Moskova ile Eset rejimi ile yakın ilişkiler içinde olmuştur, bu ilişkileri halen sürdürmektedir. Bir ülkede her cepheden siyaset yapan partiler olmalı, savaştığınız bir ülke ile bile gayri resmi diyalog kanalları bulunmalıdır. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Bir görüştür, söyler durur. Gerçeğe uygunluk gerekmez. Ancak “yanlış olan bir teklifi reel politik alternatif gibi sunmak, gerçeği temsil ettiğini iddia etmek saçmalıktır.”

Bir defa Eset rejimi ile ipleri kopartan taraf Türkiye değildir. Bu bir. İkincisi; demokrasiye geçiş için Amerikan baskısı başladığında Eset’e açılım yap, bu dalgayı sarsıntısız atlat, zaman kazan tavsiyesini yapan kimdir? Türkiye… Üç, Irak’lı muhacirler Suriye’ye sığındığında Kızılay üzerinden ilk defa yardım yapan kimdi? Eğer TC hükümeti ve Tayyip Bey her türlü yardımı yaptı diyorsan, seninle oturup konuşabiliriz. Hayır, ben onu söylemiyorum, “olan oldu, artık bundan sonrasını düşünmek lazım, Suriye’yi ve halkı zulümden kurtarmak için Esat’la diyalog şarttır, bunu biz başlatmalıyız diyorsan”, sen olanlardan bir şey anlamamışsın demektir. Bunun niçin mümkün olmayacağını anlatayım.

Rus uçağı meselesinde Putin Türkiye’ye küsmüştü ilk diyalogu kim başlattı? Türkiye… Türkiye haksızlık sezdiği her konuda ilk adımı atmakta tereddüt etmeyen bir anlayışa sahipse, böyle bir beklentiyi muhataplarından da talep etmeye hakkı yok mudur?

Türkiye bundan bir yıl kadar önce Türk topraklarına düşen yaralı bir Suriyeli pilotu insani gayelerle tedavi ettikten sonra Suriye’ye iade etmedi mi? Etti. Şayet Esat Türkiye ile diyalog kurmaya niyetli olsa idi, resmi veya gayri resmi yollardan bir teşekkür mesajı gönderirdi. Gönderdi mi?

Hatırlanacağı üzere Suriye’de karışıklıklar başladığı zaman Doğu Akdeniz’de bir Türk keşif uçağını haksız yere düşürüp pilotun şehit olmasına sebep olan Esat rejimi Türkiye’ye sarılacağına gitti Rusya’ya sarıldı. Bir özür bile dilemedi. Türkiye’nin ufacık bir özür bekleme hakkı yok mudur?

Tayyip Bey, Eset’e demokrasi için bir takım açılımlar yap dediği zaman, neye güvendi de yapmadı? Tam tersine barışçıl protestoların üzerine tankları- topları sürerek, şehirleri varil bombasıyla bombalayarak, meskûn mahalleri kuşatarak gıda ve insani yardım almasına mani olarak açlığa susuzluğa mahkûm etmesi, halen çatışmasızlık bölgesi ilan edilen yerlere, sivil halkın üstüne, hastanelere bomba yağdırması kabul edilebilir bir hareket mi?

Şerefli bir adam; içinde hak ve halk sevgisi olan bir adam, yevmü-l mahşerde hesap vereceğini bilir, bu kadar insanın günahını vebalini üstüne alamazdı, kanına girmezdi. Olanları görür, tedirgin olurdu. Eğer sistem kendisini zorluyorsa kemikleşmiş yapılar başta kalmaya zorluyorsa bir uçağa atlar yurtdışına kaçar giderdi. Ama o ne yaptı Rıfat Esat’ın, Mahir Esat’ın Hafız Esat’ın yolunda gitti. Tıpkı 1983 Hama-Humus Katliamındaki baba Esat gibi hareket etti, boş yere halkın kanını döktü. Yaptığı işten ders almadı, pişman olmadı, halen inat ediyor, halkın kanını boş yere dökmeye ve zulüm etmeye devam ediyor. Halkın üzerine varil bombaları yağdırıyor, kimyasal gaz kullanıyor.

Türkiye Esat’la görüşsün diyenler bu gerçekleri görmezden geliyorlar. Bu bir. İkincisi; Bölgeden Rusya (bakın İran demiyorum.) hava gücünü çektiği an muhalifler 15 günde Şam dâhil bütün Suriye’ye hâkim olurlar. Esat Rusya ve İran sayesinde orada var. Kara gücü, ordusu her şeyi bitmiş ülkesini harabeye çevirmiş, halkının çoğunluğunun güvenini kaybetmiş, halkın arasına kanlı düşmanlık girmiş sırf mezhep asabiyetiyle hareket eden bir liderle, halkı nasıl barıştıracaksınız? Türkiye’nin merhametine sığınmış, gelmiş bir halkı böyle bir zalime nasıl emanet edeceksiniz? Böyle bir yönetimle görüşülebilir mi?

Onunla görüşeceğine Putin’le görüş, Ruhani ile görüş daha iyi… Eset’i ayakta tutan kimse işte onlar esas güç sahibidir. TC Hükümeti de esas güç sahibi olan Putin ile İran ile görüşüyor.

Hiçbir tutarlı, ikna edici ve makul yönü olmayan TC Esat’la görüşsün sözünün geçerli bir temeli yoktur. Tayyip Bey Esat ile görüşsün! Neyi görüşecek? Zaten adam söz dinlememiş! Zaten aynı hataları ısrarla ve inatla yapıyor, Eset ve rejiminin adamları profesyonel katil sürüsü haline gelmiş, sen hala inatla görüşülsün diyorsun! Görülüyor ki; TC Esat’la görüşsün sözünün mantıki dayanağı yoktur. Boş bir lafı güzaftır. TC, Esat’la neyi görüşecek? Esat neye muktedir ki Esat’la görüşsün! Fırat’ın doğusu Deyrizor, Rakka dâhil önemli merkezleri PKK/PYD işgali altında ABD kontrolünde, Rus hava kuvvetleri olmazsa Hama-Humus-Halep 10 gün içinde muhaliflerin eline geçecektir. Esad’ın ne gücü var ki koca Türkiye Esat ile görüşsün! Elinde güç olan Esat değil, Türkiye!

Kaldı ki sıkışmış durumda bulunan, halkı ile kanlı bıçaklı hale gelmiş olan Esat’tır. Yardım istemesi, diyalog yollarını zorlaması gereken Esat’tır. Esat’ın gelip Türkiye’den özür dilemesi, yanlış yaptım, sözünüzü dinlemedim. Başıma gelenleri görüyorsunuz. Pişmanım diyip diyalog kapılarını açması, hatta adamsa, yalvarması gereklidir. “Türkiye zaten Suriye’nin bölünmesini istemiyor, toprak bütünlüğünü savunuyor”. Peki, Esat’a engel olan ne? Bizimkilerin tavsiyesine bakarsanız,”aslanı kediye boğdurmak istiyorlar.” Buna halk arasında “akıl akıl gel bilmem neme takıl denir.