Bu gün yutkunamıyorum. Boğazımdaki düğümler konuşmama engel oluyor. Yazılanları, konuşulanları duymaktan artık keçe bağladı beynim ama size bir şey söyleyeyim mi nafile!
İnsanlık dışı çalışma koşullarında, yeryüzüne hasret; genç, çocuk, yaşlı demeden ekmek parası için çalışan ve hayatını kaybeden vatandaşlarımız suçlu aslında.
Ne güzel har vurup harman savururken, günümüzü gün ederken, nereden çıktı şimdi bu ölüm haberleri…
Tuzumuz kuruydu nasılsa, açın halinden ne anlar burnuna kadar tıkınmış biri…
Görüyorsunuz ki,  kafayı yeme noktasına gelmiş durumdayım.
Oradaki insanımızın düştüğü durumun sebeplerine bakmalı bu bir…
Bunun insanlık tarihinde gelecek kuşaklarımızı nasıl aktaracağız bu iki…
Bu vurdumduymazlık ne kadar devam edecek bu üç…
Bundan sonra böylesine acılar yaşayacak mıyız?
Önlem almadan, insanların hayatını heba edecek miyiz?
Üç kuruşa tenezzül edecek miyiz?
Suçlu aramayalım, suçlu varsa bilelim ki o suçlu; sen, ben, hepimizin bunda payı var, az ya da fazla…
Her şeye rağmen bu sözleri yazarken bile gözyaşlarımı tutamamama rağmen, umut, bir parça umut yarınlarımıza bir ışık olur umarım…
 
Günlerden yas…
Şimdi en temiz şey kömür karası,
Bitmez ki, gülüm bu gönül yarası,
Gecelerden hüzün,
Günlerden yas şimdi…
Güneş yüreğine doğardı,
Sen ışıksız ocaklarda hayal ederken
gün ışığını…
Gitme!
Yaşanacak güzel günler vardı daha,
Misal bir bebeği koklamak,
Peyniri katık etmek umuda,
Demli bir çay içmek yavuklunla,
İlk takım elbiseyi giymek düğününde,
Ellerinin karasını gizlemeden hem de,
Gitme!