YAĞMUR TANYILDIZ
Hoş geldiniz Gönül Hanım. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. 17 Temmuz ‘da, İstanbul’ da Doğan Ailesi’nin çocuğu olarak dünyaya geldim. Lisans ve Yüksek lisans eğitimlerini tamamladım. İlk olarak Üniversitelerin Dış Ticaret Bölümünü bitirdim. Daha sonra 4 yıllık İşletme alanında 2. Üniversiteyi de bitirdikten sonra 3. Üniversite Radyo ve TV bölümünden mezun oldum. İstanbul Üniversitesi, Öğrenci Koçluğu ve Eğitim Danışmanlığını da başarıyla tamamladım. Daha sonra iş dünyasına adım attı. Çalışma alanları özel şirketlerde koordinatör olarak faaliyet gösterdim. Daha sonra Bağımsız Medya ve Gazetecilik Derneğin de Kurucular Kurulu Üyesi olarak oluşumun içinde oldum. Daha küçük yaşlarda müziğe ve türkülere hayranlığı ile çevresi tarafından dikkat çekmiştim. Müzik ve türkü benim değişilmez parçalarıydı. Yoğun iş tempoların da bile müziği, türküyü ihmal etmedim ve her zaman onlarla yaşadım. Çeşitli Televizyon kanallarında program sunuculuğu ve halen köşe yazarlığı, yapmaktayım. Her zaman fark yaratan biri olarak Edebiyatın ve Edebiyatçının basın mecrasında bir boşluk olduğunu görüp www.e-magazin.tv ismi ile Edebiyat Magazin Gazetesini kurdum.
Ne kadar süredir bu meslektesiniz?
Yedi bin iş gününü bitirdim. Maalesef EYT’liyim.
Mesleğinizi size sevdiren şeyler nelerdir?
İnsanı sevmek, insana dair en güzel duygu ayniyet duygusu bir şeyin içinde olmak ve bir dişlinin içerisinde bir çark olabilmek. Kendinizi geliştiriyorsunuz, çevrenizde fark yaratacak projelere ortak oluyorsunuz. Bu dünyada var olduğunuz hissediyorsunuz.
Mesleğinizin zorlukları nelerdir?
Sunuculukta, düzgün bir diksiyona sahip olmak, sunuculuk mesleğinin zorluklarından bir diğeridir. Özellikle canlı yayınlarda sunucu diksiyon hatası yapma lüksü olamaz. İyi bir sunucu, düzgün bir diksiyona sahip olmalı ve kelimeleri doğru bir şekilde telaffuz edebilmelidir. Konuşması açık ve anlaşılır olmalıdır. Vurgu ve tonlamaları doğru yerlerde yapabilmeli, bu şekilde oluşabilecek anlam kaymalarının önüne geçebilmelidir. Canlı yayınlar, sunuculuk mesleğinin zorluklarından biridir. Sunucu, canlı yayını yönetebilecek beceriye sahip olmalıdır. Canlı yayınlarda hata yapmanın telafisi yoktur. Çünkü canlı yayın geri alınamaz ve tekrarlanamaz. Bu sebeple sunucu canlı yayın sunarken çok dikkatli olmalıdır. Ayrıca sunucu, canlı yayın röportajlarını profesyonel bir şekilde yönetebilmelidir. Canlı yayın röportajlarını yönetebilmek ekstra olarak çaba ister. Sunuculuğun zorluklarından biri, canlı yayında röportajı sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmektir. Televizyon sunuculuğu mesleğine adım atmak istiyorsanız tüm bu zorlukları göze alabilmelisiniz. Sunuculuk, ekranda göründüğü kadar kolay değildir. Sunuculuk; büyük bir özveri, çalışma ve istek gerektirir.
İleriye dönük hedefleriniz nelerdir?
2022 sene sonuna kadar haber portalımızı geliştirmek. Kirpi Edebiyat Dergisinin geleneği olan her yıl yapılan kadınların dâhil olduğu kolektif kitapta yer almak. 2023 ” Kadın Gözüyle Çocuk” temalı öyküler kitabında yer almak. 2023 yılında da kendi yazdığım kitabı çıkartmak.
İş hayatınız özel hayatınızı etkiliyor mu?
Kısmen. İş hayatı günümüz Türkiye'sin de gün içindeki zamanımızın yüzde 60 kadarını alan bir faktör olduğu için, uykuyu da hesaba katarsak kendimize ve özel hayatımıza ayırabileceğimiz zaman hafta sonunu da dâhil edersek %25 i pek geçmiyor. O yüzden teknoloji, yaşam ve şartları hızlı değerlendirmeye dayalı olduğu için zaman da hızlı tükeniyor. Hele ki İstanbul gibi Büyükşehirlerde ulaşım ve mesafe kavramı devreye girdiğinden vakit çok daha hızlı tükeniyor.
Meslekte örnek aldığınız biri var mı? Ya da bir idolünüz var mı?
Psikolog Esra Ezmeci, Sunucu Esra Erol gibi örnek insanlar var.
Günümüz modern edebiyatında yazarlığa başlamak isteyen genç meslektaşlarınıza geçmiştekilerden farklı olarak ne gibi bir tavsiyeniz olurdu?
Geçmiş edebi türleri ve kendini kanıtlamış yazarların otobiyografilerini ve kitaplarını okumaları zemininde, modern çağa uygun teknolojik gelişmeleri de kapsayan bir donanımsal özgün, ufuk açan ve mecburi yazım kalıpları haricinde yaratıcı bir üslupla eserlerine başlamalarını tavsiye ediyorum.
Kişisel gelişim alanında geleneksel yöntem ve bilgiler dışında sizin önereceğiniz yeni kaynaklar yâda kişisel gelişim sistemleri var mı?
İnsan psikolojisini genellemek ve kategorilere ayırmak mümkün değildir. Kişiye göre değişen paradigmaları vardır. DR. H. Milton Erickson der ki “ Yanlış teşhis bile doğru teşhisi getirebilir.” Yani bu gösteriyor ki insanı genelleme yapmayız. Bir bireye iyi gelen telkin bir başkasına kötü etkiler. Hayatın içinde olmalı ve iyi bir gözlemci olmak gerekir.
Kişisel Gelişim atölyesi kurmayı düşünüyor musunuz? Eğer ki düşünüyorsanız konsepti nasıl olmalı?
Evet düşünüyorum. Konsept konusunda, edebiyat, kişisel gelişim ve sosyal iletişim becerilerini içeren bir zeminde, içinde kütüphanesi, bilgisayar, tablet, sanal gerçekli kurgulamalarını da içeren teknolojik ekipmanları mevcut sistemli bir atölye planım var.
Kuracağınız kişisel gelişim atölyesinin geleneksel kuramlar ya da sistemler dışında katacağı şeyler nelerdir? Paylaşmak ister misiniz?
Geleneksel kuramlardan elbette faydalanacağım ancak daha modernize ve inovatif teknikler bütünleşmiş, eğitimi daha eğlenceli, kalıcı ve verimli hale getirmeyi hedefliyorum.
Mesleğe başladığınız zamanlardaki ile şuan ki arasında bir kıyaslama yapar mısınız? Eski ve yeninin birbirine göre avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Şunu diyebilirim, değişmeyen tek şey değişimdir. Kendimde sürekli değişim içindeyim tabii olan değişim gelişmeyi getiriyorsa.
TV sunuculuğu konusunda mensubu olduğunuz firmaya da firmaların, size sunuculuk alanında eğitim alma ve kendinizi geliştirme imkânı konusunda desteği oldu mu?
Kesinlikle hayır, Kişisel gelişim hariç, ticarette her şey ucuz iş gücü ve kalifiye insan. Sizin nasıl eğitim aldığınız ve ne emek verdiğinizin önemi yok daha öncede bahsettiğim maalesef önyargı. Kişi kendinden mesuldür. Değişime ayak uydurup gelişmezseniz maalesef kullanılan oluyorsunuz.
Sunuculuk konusunda ki tecrübelerinize dayanarak TV sunuculuğunun gelecekte nasıl bir kimliğe bürüneceği konusunda tahminleriniz nelerdir?
Günümüz gelişen teknolojilerini takip etmek zor. Metaverse sistemler sunuculuğu alacak çünkü insanın ütopyası çok ileri seviyede hayalleri zorluyor.
Kendinizi TV sunuculuğu alanında geliştirmeye devam etmek istiyor musunuz?
Evet. Meslek hayatıma girişim ve ilk göz ağrım aslında. Kendimi bu alanda geliştirmeye ve ilerlemeye devam etmek isterim.
Aşk mı idealleriniz mi?
Aslında mantık ve duygu terazisi yerli yerinde işleyen bir insan, bu ikisi arasında tercih yapmadan ve ikisinden de hayatın da mahrum kalmadan hayatına devam edebilir. Yorucu ve güç gerektiren bir süreç kabul ediyorum. Ama şahsi fikrim ideallerim yönünde biraz daha ağır basıyor.
Mesela benim hayat hikâyem sizin hayata bakış acınızı değiştir mi?
Sizin hayat hikâyeniz, benim hayata bakış açımı değiştirmez. Ancak bir kısmının değişmesine yardımcı olur. Size şöyle izah edeyim. Tecrübeler insanda olgunluğa, yeni edinilen bilgiler akılda yeni yan yollar açılmasını sağlar. Örneğin: siz üzgün olduğunuz biranda ağlıyor ve yalnız kalmak istiyorsunuz. Bende üzgün olup ağladığımda yalnız kalıyorum ama gidip deniz kenarına açık havada ağlıyorum ve denize bırakıyorum üzüntümü. Çünkü ağlayıp dört duvar arasında kaldığımda daha çok üzüldüğümü fark ediyorum. Ancak siz ağladığınızda rahatlamak için bir nefes egzersizi uygulayıp rahatlıyor iseniz, ben bu nefes egzersizini sizden öğrenir ve yine deniz kenarında ağlarım. Öyle rahatlarım. Umarım kendimi izah edebilmişimdir.
Türkiye toplumunun medyaya bakış açısını nasıl buluyorsunuz?
Türk toplumu, asil, zeki, fedakâr ve altıncı hissi kuvvetli bir millettir. Ancak toplumlumuzda bilgiye ve araştırmaya dayalı öğrenme ya da yorumlama yerine kulaktan dolma ve şişirme haberlerin peşine düşme gibi zafiyetleri bazen olabiliyor. Ancak eskiye nazaran Türk toplumu medya ya ulaşma, araştırma ve yorumlama konusunda ciddi mesafe kaydetti. Daha da iyi olacağını umut ediyorum.
Avrupa ve Anadolu medyası arasında bir seçim yapsaydınız hangisini seçerdiniz?
Seçim yapma taraftarı değilim. Çünkü farklı kollarda yâda dallarda birbirilerine dair üstünlükleri mevcut. Örneğin belgesel ve moda programları alanında Avrupa medyasını beğeniyorken; dizi, tarih filmleri ve haber/program spikerliği konusunda Türk medyasını beğeniyorum.
Bir kadın olarak bu sektörde karşılaştığınız zorluklar nedir?
Türkiye olarak eskisi kadar olmasa da, ata-erlik bir toplum düzeninden filizlendiğimiz için zaman zaman sıkıntılarını biz kadınlar olarak çekiyoruz. Tamamen Avrupai bir sisteminde savunmuyorum. Anadolu- Avrupa senteziyle daha dengeli bir sistemde çalışmak daha elverişli olurdu bizler için. Karşılaştığım zorluklara geldiğimde, kadın olmam hasebi ile erkek iş gücü temelli bir toplumdan, kadın işgücü kolu ile bir yerlere gelmek zor oldu. Cinsiyet ayrımcılığı yaşamadım ancak Türk toplumunun kadına bakış açısı geçmişte daha acımasız, kuralcı ve baskıcı idi mesleğimin ilk yıllarında. Hele ki medya sektöründe. Ama azim ve kararlılıkla hepsinin üstesinden geldiğimi düşünüyorum.
Hayat felsefeniz ve yaşam motivasyonunuz nedir?
Hayat felsefesi olarak, kendimi hırslı, azimli ve çalışkan bir kadın olarak görüyorum. Ancak bu özelliklerim insanlarla değil, kendimle yarış halinde. En büyük rakip olarak her zaman kendimi görüyor ve kendimle barışık bir halde kendimi geliştiriyor ve hayat yolunda ilerliyorum. Motivasyon kaynaklarım ise, başta oğlum olmak üzere sağlıklı bir yaşam, itinalı bir öz bakım, kişisel gelişim aktivitelerim, müzik, kitap, hayata pozitif bakmak, inanmak, dua etmek ve sevmek.
Son olarak, insanlara ön yargılı mı yaklaşırsınız yoksa duygudaşlık yaparak mı yaklaşırsınız?
Bu sorunun cevabını şu şekilde ifade etmek isterim. Önyargı geçmiş deneyimlerimizden gelen ve olumsuz düşünce, duygu ve tecrübelerimizi içeren ve bu sebeple geleceğe dair objektif bakış açımızın bozulmasına sebebiyet veren yanlış bir örüntüdür. Bu sebeple geçmişte yaşadığımız kişiler, olaylar ve davranışlar bütünüyle olaya baktığımızda, yeni kişi, olay ve davranış biçimlerinde önyargıdan uzak durma taraftarıyım. Çünkü her insan ayrı bir karaktere, ayrı bir özelliğe ve ayrı bir yapıya sahiptir. Empati noktasına geldiğimizde ise, duygudaşlık aslında karşıdaki insan da kendini görebilmektir. Ve duygudaşlık kurabilmek duygu, içtenlik ve merhamet üçgeni içerisinde temellenmiş zor bir kabiliyettir. Sorunun cevabına gelecek olursam, duygudaşlık kurarak yaklaşmanın insani bir özellik olduğunu düşünüyor ve tercihimi bu yönde kullanıyorum.