Doğrusunu, aslını bilmediğimiz anlatımlar karşısın da, okuduğumuz metinler karşısın da “gerçekten mi” diye şüpheci bir cevapla da yaklaşmayız, okuduklarımıza da “acaba” diye tedirgin bakmayız. Dinlediklerimizin ya da okuduklarımızın bizde şüphe uyandırması, teyit ettirme isteği oluşturabilmesi için mutlak aslını bilmek ya da aslına dair kanaat oluşturma, kanaatimiz kadar haberdar olmamız gerekir. Bahis konusu mesele, tanımlar, unvanlar, varlıklar vs içinde geçerlidir. Çokça kaynakta bahsi geçen ve bir çoğumunuz dikkat çekildiği şekliyle bildikleri birkaç konuyu birlikte gözden geçirelim.

..

Üç saniyelik hafızaya sahip olan şey nedir?
Bu konuda henüz kesin bir sonuca ulaşılmış değil. Ancak yaygın kanının aksine, bir Japon balığının hafızası birkaç saniyelik değil. Yapılan araştırmalar, Japon balığının en az üç aylık bir hafızaya sahip olduğunu ve değişik şekilleri, renkleri ve sesleri ayırt edebildiğini gösterdi.

Fare peyniri sever: 
Fareler aslında fıstık ezmesi ve kahvaltılık gevrekler gibi şekerli yiyeceklerden hoşlanır. Yani bir bar Snickersı daima bir büyük parça peynire tercih ederler.

Newton, altında oturduğu ağaçtan kafasına düşen bir elma sayesinde yerçekimi kanununu geliştirdi: 
Newton'la bir elma arasında kurulan ilk ilişki, bilim adamının ölümünden 60 yıl sonrasına dayanıyor: "Bir bahçede gezinirken, elmayı ağaçtan düşüren yerçekimi kuvvetinin yerden belli bir uzaklıkla sınırlı olmadığı, bu kuvvetin çok daha büyük olduğu düşüncesi aklına geldi." (John Conduitt)

Einstein matematik dersinde başarısızdı: Bu, hemen herkesin inandığı yanlış bir bilgidir. Kaynağı ise 1935 yılında yayımlanan bir makaleye dayanır. Matematik derslerinde başarısız olan pek çok öğrenci bu hikâyeden cesaret alarak kendileri için de bir umut olduğunu düşünseler de, işin aslı Einstein henüz daha çok küçükken dehasını kanıtlamıştı.

Ispanak insanı güçlendirir - tıpkı Temel Reis gibi: 
Bu efsane, ıspanağın demir açısından zengin olduğu gerçeğinden ileri gelir. Fakat tam bu noktada bir hata yapılıyor, çünkü aslında ıspanakta sanıldığı kadar çok demir bulunmaz. Bu efsane bir el yazısı hatasından kaynaklanmaktadır. 1870'de bir doktor ondalık işaretini yanlış yere koyduğu için, ıspanağı olduğundan on kat fazla demir içeriyor gibi göstermiş oldu.

Alexander Graham Bell telefonu icat etti: Hepimiz Graham Bell'in telefonu icat ettiği ve ilk olarak sekreteri Watson'ı aradığıyla ilgili hikâyeyi duymuşuzdur. Fakat aslında çalışan ilk telefon bundan 15 yıl önce, Alman bir mucit olan Philipp Reis tarafından icat edilmişti. "Reis Telephon" ismini verdiği bu cihazı, ilk olarak 1861'de sunmuştu. Reis Telephon, müzik notalarını oldukça net olarak, ancak insan sesini zayıf bir şekilde iletebiliyordu. İnsan sesinin tel üzerinden ilk iletiminin Reis tarafından üretilen cihazla gerçekleştirildiği su götürmez bir gerçek. Ancak buna rağmen bütün övgüyü Bell alıyor.

Zıplayamayan tek memeli hayvan fildir:
Fakat zıplayamama konusunda tek olduğuyla ilgili popüler efsanenin aksine, bu beceriksizlik yalnızca file ait değildir. Örneğin, Amerika'ya özgü, ismini "tembellik" kelimesinden (sloth) alan bir hayvan, yaşam tarzıyla da uyumlu olarak, zıplayamaz. Ayrıca, gergedan ve su aygırı da zıplayamayan memelilerdir, fakat fillerin aksine, koşarlarken dört ayaklarını birden aynı anda yerden kesebilir

İlk otomobil'i Henry Ford icat etmiştir: 
Her ne kadar aynı zamanlarda Gottlieb Daimler, Wilhelm Maybach, ve Siegfried Marcus gibi birçok Alman mühendis fikirlerini hayata geçirmeye çalışmış olsa da, modern otomobillerin ilk örneğinin Karl Benz tarafından ortaya konduğu bilinmektedir. Otomobilin mucidi olarak sayılan Henry Ford'a bu ünü kazandıran üretim bandını geliştirip, seri üretim teknolojisini başarıyla kullanmasıdır.

Suşi, çiğ balıktır: 
Suşi çiğ balık demek değildir ve tüm suşilerin içinde de çiğ balık bulunmaz. Japonların çiğ balık için kullandıkları terim "sashimi"dir. Suşi terimi ise yemeğin içindeki pilavın ekşi bir sosla birlikte hazırlanması yöntemine gönderme yapar. Pilavda kullanılan malzemelerin arasında geleneksel olarak çiğ balık kullanılıyor olabilir, ancak bu pilavda aynı zamanda pişirilmiş deniz ürünleri, balık umurtası, yumurta veya çeşitli sebzeler de bulunur. Yosuna sarılmış suşi ve diğer malzemelerden oluşan yemekler ise suşi değil "makizushi" olarak adlandırılır.

Röntgeni bulan Thomas Edison'dur: Edison'un Fluoroskop'unun (röntgen perdesi) tıp alanında bir standart haline geldiği doğru olsa da, bu X-ışını fotoğrafının ilk örneği değil. 22 Aralık 1895 yılında Alman bir fizik profesörü olan Wilhelm Röntgen karısının el kemiklerini bir X-ışını kullanarak fotoğrafik plaka üzerinde gören ilk insan oldu.

İlk teleskopun mucidi Galileo'dur: 
Çalışır olduğu bilinen en eski teleskoplar 1608 yılında Hans Lippershey imzasını taşıyordu. Buluşun sahibi olduğunu iddia eden isimler arasında Zacharias Janssen, Middelburg'da bulunan spekülatörler ve Alkmaar'lı Jacob Metius da bulunuyor.İlk teleskopların tasarımında konveks objektif merceğiyle birlikte bir de konkav öküler (küçük mercek) bulunuyordu. Galileo bu tasarımı bir yıl sonra, 1609'da kullandı. 1611'de Johannes Kepler bir konveks mercek ve bir konkav öküler ile nasıl daha güçlü bir teleskop yapılabileceğini açıkladı.1655 yılında ise Christiaan Huygens gibi astronomlar kendileri için bileşik mercekler kullanarak oldukça güçlü ancak sıradışı büyüklükte büyük ve kullanışsız Keplerian teleskoplarını inşa edebiliyorlardı.

İlk ampul Thomas Edison tarafından icat edilmiştir: 
1802 yılında, Humphry Davy o güne kadar yapılmış en güçlü elektrik pilini yaptı. O yıl içinde ince bir platin tel içinden elektrik akımını geçirerek ilk ampulü elde eden Davy, bu şekilde modern ampulün atası olan bu cihazı geliştirdi. Davy platini seçmişti çünkü en yüksek sıcaklıkta eriyen metallerden biri olduğunu biliyordu.İlk ampul uzun süre dayanmadığı gibi, çok parlak ışık da vermiyordu ancak, 75 yıl sonra Edison'un ilk ticari olarak başarılı olan ampulü 1879'da üretmesinin önündeki zorlu ve engebeli yolun önünü açmıştı.

Uçabilen ilk motorlu araç Wright Kardeşler tarafından icat edildi: 
Uçak motor ve ilk kelimeleri bir araya geldiğinde akla ilk olarak Wright Kardeşler geliyor, ancak 17 Aralık 1903'te Kitty Hawk'ta yaptıkları ünlü uçuştan 9 ay önce, Yeni Zelanda'lı Richard Pearse 31 Mart 1903 tarihinde Wright kardeşlerin tasarımından çok daha öte bir tasarımla, çift motor yerine tek motor kullanarak oldukça hafif bir uçağı havalandırmayı başarmıştı.

İnternet'in mucidi Al Gore'dur: Muciti: İnternet'in babası olarak tanınan 4 isim, ARPANet'in yöneticileri Vinton Cerf, Lawrence Roberts, Leonard Kleinrock ve Robert Kahn'dır.Yanlış bilinen mucit: Al Gore (Aslında Al Gore hiç "İnternet'i ben keşfettim" dememiş olsa da sürekli olarak "ABD Kongresi'ne hizmetim sırasında, İnternet'in yaratılışı sürecinde önemli bir yere sahiptim" demiştir) 23 Haziran 1943 doğumlu Vinton Cerf (yukarda fotoğrafta görülen kişi), "İnternet'in babası" olarak tanınıyor. Ulusal Teknoloji Madalyası gibi birçok ödülle onurlandırılan bu isim, üniversite yıllarında Profesör Gerald Estrin gözetiminde Profesör Leonard Kleinrock'un veri paket ağı grubu içinde çalıştı. Bu grup ARPANet'in, yani İnternet'in ilk halinin iki düğümü arasında yer alıyordu. Bu düğüm içinde eşten eşe yönlenen protokolü geliştiren Cerf, UCLA'de iken, o zamanlar ARPANet'in donanım mimarisi üzerinde çalışan Robert E. Kahn ile tanışarak buluşunu geliştirdi. Cerf, 2005 yılının Eylül ayından beri Google'da Başkan Yardımcısı ve Baş İnternet Evanjelisti olarak çalışıyor.

Elektriği Benjamin Franklin Buldu: Benjamin Franklin 1752 senesinde uçurtmasına yıldırım çarpınca elektriği bulmadı. Aslında elektrik o zaman çoktan bilinen bir şeydi. Bunun yerine Franklin yıldırımın elektriksel yapısını kanıtlamaya çalıştı. Fırtına sırasında Franklin ucuna metal bir anahtar bağlanmış ipek bir uçurtma uçuruyordu ve iplerin elektrik akımı ile şarj olduğunu fark etti. Anahtara dokunduğunda havadaki elektrik yüklemesini hissetti yıldırımı değil. Bu da ona yıldırımın elektrik olduğunu kanıtlaması için yeterli bir kanıt vermiş oldu. Eğer uçurtmaya yıldırım çarpsa idi Franklin de büyük ihtimalle Rusya'nın St. Petersburg kentinden Profesör Georg Wilhelm Richman gibi ölmüş olurdu. Bu kişi birkaç ay sonra aynı deneyi yapmaya kalkışmıştı.

Roma'yı Neron yakmıştır:
Tarihçiler yangının Neron'un politik rakipleri tarafından çıkarıldığını ve daha sonra suçu onu üzerine attıklarını düşünmektedir. Aslında Neron bir kahraman sayılırdı, yangını söndürmeye çalışmış, evsiz kalanlara yiyecek bulmuş ve şehrin yeniden tasarlanması için sağlamıştı.
Neron Roma Yanarken Keman Çalıyordu: Efsaneye göre M.S 64'de deli imparator Neron, sarayını ateşe verir ve daha sonra Maecenas Kulesinin tepesine çıkıp kemanını çalmaya başlar, arya söyler ve Roma'nın yanışını izler. Ama o zamanın tarihçilerinden Tacitus'a göre yangın çıktığında Neron şehrin 50 km dışındaki Antium'daki villasındaydı.

Develer hörgüçlerinde su depolar.
Develer hörgüçlerinde su değil, yağ depolar; bu yağ da enerji stoku olarak kullanılır. Suyun depolandığı yer vücutlarıdır, özellikle de kan dolaşım sistemleri; bu da onları su kaybından etkin bir biçimde korur.

..

Ne çok bildiğimiz bilgi, kavram ya da tarihsel yaşanmışlıkla ilgili öyle değil de böyleymiş diye bir yazı kaleme alsam da, amacım yanlış bildiklerimizi doğruyla düzeltmek değil. Doğru diye bildiklerimizin yanlış ya da eksik ya da hatalı olabileceğini hatırlatıp tetikleme yapmak, araştırmacı ve sorgulayıcı olmanız için, benim yazdıklarım da dâhil.

Mir Murat Demir