Atasözü desek, değil, deyim desek o da değil, sıklıkla kullandığımız sıralı sözler ya da söz dizileri var, “çalıyor ama çalışıyor” gibi. Halk olarak ekseriyetle bu söz dizilerini kullanıyor olsak da yapılan eylemin kesinliği ve keskinliği var gibi aynı şekilde manalandırıp yanılıyoruz. Literatürde gördüm, sizlerden biri tespit yapmış ve ortaya koymuş, haklı da, yanılmamak için bilmemizde fayda var.

. .

"Çalıyor ama çalışıyor" denilen kişilere en güzel örnek: "davulculardır."

"Yiyor ama kilo almıyor" denilen kişilere en güzel örnek: "kalecilerdir."

"Batıyor ama iflas etmiyor" denilen kişilere en güzel örnek: "dalgıçlardır"

“Basıyor ama zarar vermiyor” denilen kişilere en güzel örnek: “matbaacılardır”

“Dolaşıyor ama düğümlenmiyor” denilen kişilere en güzel örnek: “postacılardır"

“Çekiyor ama kafa bulmuyor” denilen kişilere en güzel örnek: “diş hekimleridir"

. .

Bildiğiniz üzere ses tonundan imla işaretlerini kullanma ya da imla işaretlerini yanlış yere koyma hali dahi sözümüzün, söylemimiz, anlatımımızın anlamını değiştirmektedir. Olası yanlışlıklardan uzak durmak gerektiği gibi anlatımlarımızda, iyi ve doğru dinleyici olmak da biraz ehemmiyet ve dikkat gerektirmektedir.

Farkında olup farkındalık yaratarak, özenli bir yaşam sürebilmek, pozitif bir hayatın müdahili olup, pozitiflikleri artırmaya gayret etmek mücadeleden uzaklaşmamak muazzam değil mi? Sen, ben, o, siz, biz, onlar, hepimiz bu yalan dünyanın müdahilleri olarak hoşgörü seviyemizi artırarak yaşamaya gayret etsek, her olumsuzluk her yanlışlık için belki diye tekrar düşünsek, olası gaflar ve anlayış farklılıklarını en aza indirip tolerans çizgimizi genişletsek daha iyi ve daha insanidir diye düşünüyorum, deneyin.

Bazı bilimsel kaynaklar dünya içinde evren içinde tahmini yaş yazıyorlar. Belirtilen yaşlar insanoğlunun belirlediği takvim hesabına göre. Böyleyken dahi, evrenin yaşı 14 milyar yıl yazılı, dünyanın yaşı 4,54 yıl yazılı, bilim adamları araştırmış hesaplamış yazmışlar. Yazılan böyle iken sana, bana, bize değildir deme şansı verilmemiş, verilse de saçmalarız değil mi? Evren ve dünya için belirlenen bu süre doğru mudur? Bilmiyoruz, tuhaf olan bilim adamlarımız da işin uzmanları da yeni veriler elde edinceye kadar çok eminlik ve kesinlik olacağını savunamazlar. Takılıp kalmayalım, optimum süre deyip geçelim diyeceğimde belirtilen bu süre öncesi ne vardı, nasıldı soruları geliyor aklımıza! Nihayetinde elimizde kendimize ait bir beynimiz var ve beynimizin bir kapasitesi, flaşdisk gibi tüm bilgileri içine alıp sonuca ulaştırmada çok acizdir. Elimizde 64gb lık bir flaşdisk var ve bir milyon yüksek çözünürlükte fotoğraf var, saklamamız, arşivlememiz mümkün mü? Bildiğiniz üzere değişim ve gelişim döngüsü içerisinde yaşamaktayız, sanal zekâ, yapay zekâ derken yeni çözümler bulacağız ve yeni sorun ve engeller karşımıza çıkacak, onları da çözüp aşacağız ve yenileri ile karşı karşıya kalacağız. Yazdıklarım bilimsel bir dayanağı olmayan türde ise anormallik yoktur zira bende bilim insanı değilim, düşünme yetimizi faal kılıp günlük sohbetlerimize bu mevzuları da katmak filan modacının, mankenin son kreasyonunu tartışmaktan iyidir, benim kanaatim böyle.

Mir Murat Demir