Çocukluktan ergenliğe geçerken hayran olduğumuz kişilerin davranış stillerini örnek alırsınız. Onlar gibi giyinip onlar gibi konuşmaya, davranmaya başlarız bir süre. Sonra bazı şeyler üzerimize oturmaz ve kendi stilimizi zamanla yaratırız. Büyümenin, çevreyle etkileşimin sonucudur bu. Her şey Büyüme çağındadır.
Eğer yetişkinlikte hala yapılıyorsa o zaman oturmayan bir şeyler vardır kişilikte. O insanın hali ne kadar farklı görünmeye çalışılırsa da üzerine oturmayan elbise gibidir. Altında kendine güvenen bir ten olmadığı için en güzel elbise bile güzel durmaz.
Bir de ilişkinin başında farklı görünenler vardır ki sürekli olarak maskeleyemeyecekleri için kendilerini, er geç ilişkinin seyri değişir. Üstelik kendin olmakla yakalayabileceği güzel şeylerden de mahrum kaldığı aklının ucuna bile gelmez
Bazı kişiler başkaları tarafından saygı göreceğini düşündüğü için yapar bunu. 
Var böyle insanlar. 
Kendilerine sorsanız mükemmeldirler, örneğin her insanda olduğu, olabileceği gibi saçma sapan bir şeyden hoşlanma durumları asla yoktur. Yerli film, dizi izlemezler mesela, en entelektüel gazeteleri okurlar, her TV kanalını izlemezler…
Daha sonra hafta sonu okuduğu gayet magazinel bir röportajdan bahsederek “hede hödö (herhangi bir şarkıcı) de şöyle şöyle demiş” derler. 
Bir fikir tartışmasında kendi fikrini değil en ideal olan hangisiyse onu savunur. Oysa icraatte baktığınızda savunduğu ideal fikre uygun davranmadığını görebilirsiniz. “Ben insanlara karşı asla önyargılı değilimdir” der.
Fakat davranışlarında bazı gruptan insanlara karşı önyargısı olduğu anlaşılır. En demokratik onlardır sözde her görüşten insana karşı hoşgörülüdürler. 
İnsanları asla etiketlememek gerektiğini savunurlar fakat daha sonra birisi hakkında: “Ben onun gibi birisiyle muhatap olmam” diyebilirler. Böyle yaptıklarında daha çok gözden düştüklerini de fark etmezler.
Nedenleri ve yöntemleri ile daha evvel irdelenmiş ve başarılı olması durumu olduğundan farklı görünmek biçimiyle tespit edilmiştir. 
Eyvallah. 
Bu, çaba safhasında ise anlaşılacak şey odur ki kişi kendinden hoşnut değildir. Kendine verilmiş olanlar ve kendi sahip olduklarının toplamı, olmak istediğinin kıyısından geçmemektedir.
Bir tutumla olduğundan farklı görünerek amaca ulaşmayı hedeflemektedir. Serde ciddi bir yalancılık vardır böylesinde. Öylesine çetrefil ve dahi öylesine naif hikayeler uydurmuştur ki, gördüklerinizi yüzüne vurmaya siz utanırsınız. 
Nasıl mümkün olur böyle bir aldatmaca? 
Ama mümkün. Kişilik bozukluğunun dik alasını yaşayan oluşamamış karakter sadece kendi çeperi içinde kalsa keşke de sabahın bir saatinde kuyruk acıları yaşatan kompleks sahibi kişi…
Aslında sahip olmadığın bir şeye (bu bir özellik olabileceği gibi tamamen maddi bir şey de olabilir) sahipmişsin gibi davranmak... 
Bu tiplerin bir kısmı zararsızdır, belli durumlarda bunu yaparlar. Âmâ bu durumu yaşam biçimi haline getirenler vardır ki; o insandan hemen uzaklaşmak gerekir. 
Çünkü görünenin altında yatan asıl kişilikten ne çıkacağı belli değildir.
-MIŞ GİBİ YAPMAK
Hayatın insanlara nerede, ne zaman, nasıl sürprizler hazırlayacağı belli değil. Gerçi belli olsa o vakit imtihanın sırrı kaçar, hayat yaşanmaz ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Bu sebeple Yaradan’dan gelecek bizim için sürpriz olan, lakin levh-i mahfuzdan beri kader levhasında ise yazılı olan  her türlü hale hazırlıklı olmalı ve ONDAN geldiğini bilip, hoş sefa geldin, baş göz üstüne diyebilme erdemini, irade ve imanını sergileyebilmelidir.
Aksi takdirde isyan… Neden ben! Her şey benim başıma geliyor!!! Ben ne yaptım! Arkadaş şu adamlar rahat rahat gezip eğlenirken, ben niye… Gibi amansız şirk soruları beyninin derinliklerinde cevelan etmeye başladı mı? Allah muhafaza o zaman imanını bu çelişkili sorular bir sansar edasıyla kemirmeye başlar.
Bu sebeple dik dura bilmeli ölüm gelmeden ölüme hazırlıklı olmalıyız. Tabi ki malumunuzdur bu hazırlıklardan bahsetmeyeyim.
Yaşlılık göreceli bir kavramdır. Kime göre, hangi zaman dilimine ve neyi kendine ölçüt aldığına bağlı izafi bir süreçtir. O sebeple kendine ölçütü seksen alıyorsan gençsindir. Eyvallah!!! Ama kader planında ya ömrün otuz üç de son bulacaksa yirmili yaşlardan itibaren yaşlısındır. Bu idrak içinde olur isek bir şeylerin daha net farkında olacakmışız gibi geliyor.
GÜÇLÜ GÖRÜNMEYE ÇABALAMAK
Her şey yolundaymış gibi davranmak, iyiymiş, ayakta vakur ve güçlüymüş gibi fotoğraf vermeye gayret göstermek zorunda değiliz. Bir kez olsun ne durumda isek öyle davranmayı tercih edebilmeliyiz.
Etraftakiler ne der? 
Konu komşu, akraba taallukat ne düşünür?
 Bu soruların altında ezilmeden canımız istiyorsa hıçkıra hıçkıra ağlayabilmeliyiz. Gülmek mi istiyorsun o vakit tutma kendini, katıla katıla gül. Mahalle, akraba baskısını geç. İçinden nasıl davranmak geliyorsa duygularını o ölçüde pervasızca yaşa ki, önünde belki çok zamanın kalmayacak…
Yarın çok geç olabilir…