BİLMEK ÖZGÜRLÜKTÜR AMA MUTLULUK DEĞİL...

      Ben bilmenin,halk ile kalabalık arsındaki turnusol kağıdı olduğunu bilerek sevdim, tercihim her zaman kalabalık değil halk olmuştur

      Sevdim, dalganın kayayı okşaması gibi. Sana dokunmak istedim,kızgın suya sokulmuş bedenimin,buz gibi sudaki,fısıltısı gibi. 

      Sevdim,bir ananın çocuğunu azarlayan yüreğindeki sızı gibi sevdim.Ben seni buruşuk mutluluğumun rüzgarı gibi sevdim.

     Sevdim ,vazgeçme duygumun soğukluğundaki ürperti hissi ile sevdim .Sevgim mekan tanımadı. Bazen öğretmenim bazen arkadaşım oldu. Bazen gözlerim  oldu.

    Her gün doğan yüz bin çocuğun ,kızgın tavaya fırlayan mısır tanesi gibi yüreklerinin sesini duyurduğun için sevdim.

     Ben seni her kelimendeki  telaşında sakladığın, her gün açlıktan ölen yirmi bin kişinin, matemindeki ağıtla beslendim.

      Biliyorum, bilmenin aslında  yanlışlarını çoğaltıp, sadece yalnızlığa ulaşmaya yaradığını,bunun da bizi özgür kılacağını bildiğim için sevdim.

        İnsan sevdikçe çoğalırmış. İnsanın derdi zayi  olmamalıymış, çünkü onu var edenmiş. Mesele varlıklı değil var olmakmış.

       Sekiz milyar insanın yaşadığı dünyamızda, şişirilmiş egomuza verdiğimiz değerin , nasıl aksırıktaki  baloncuk kadar ederinin olmadığını da bilmekmiş sevmek.

           Biliyorum oysa mutluluk bireysel bir durumdan öte bireylerin sevinçlerinin birbirine karışarak oluşan ortak bir kokudur. Ancak bu koku insanların mutluluğunu  , salgın hastalık gibi bulaştırır. 

          Böyle bir koku toplumun, güneşten doyunca faydalanmasının  bilgiye bağlı  olduğunu  ancak böyle bir koku vatanı için korkusuzca her şeye göğüs gerdirebilir.

         Ama biliyorum ki sevgiden yüreğimizde kalan ,yaralı bir ceylanın gözlerindeki hüzün. Yardımsever duygumuzdan kalan katilin kalbini eline aldığı andaki gözlerindeki ışıltıya eşlik eden kalbinin şeytani türküsü. 

       Bitirdik! İnsanların , içtikçe çoğalan sevgi havuzundaki can suyumuzu bitirdik, tenimize çarpan esinti değil ,kavurucu nefretin nefesi.

        Bitirdik çocuklar , gözümüzü dağın arkasına diktiğimiz ve görebildiğimiz dünyayı yok ettik. Gözümüz artık kör .Elinden sopası alınmış , beş duyusu olmayan  birinin  telaşı içerisindeyiz.

       Kabrimizi, bencillik kazdı. Yüreğimizi kıskançlık sarmaşıkları sararak boğdu. Bizim cenaze namazımızı ,imamsız kılmışız. İçimizdeki insanın boğazını sıkmışız ve can çekişiyor. Biz kendi benliğimize  döndükçe, kılıcın kınından çıkmasındaki heyecan duyan savaşçı gibi ,mutluluk yüzümüzden okunacak. Kanımız kendiliğinden arınmaya başlayacak.

      Biliyorum, selamız doğarken okunanlardanız çünkü . Mutluluk ," babadan oğula  geçer" adil olmayan toplumlarda.

      Bilmenin mutluluk olmadığını bilsem de, tercihim özgürlükten yana.  Çünkü ben kalabalık değil ,halkın bireyi olmak istiyorum..

Saygıyla...
 

 Abdulkadir DESTAN

[email protected]