Genellikle zinanın veya eşcinselliğin, toplum düzeni açısından zararlı olduğu söylendiğinde, hemen “bireyin özgür tercih hakkı” ve “serbest cinselliğin psikolojik faydaları” üzerinde “bilimsel” görüşler dile getirilir. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, eşcinselliğin tedavi edilmesi gereken biyolojik bir hastalık olduğu yönündeki kanaatini söyleyince de aynı yönde itirazlar geldi. Hatta açıklamasını, “korkunç ve utanç verici” diye nitelendirenler de oldu. Eşcinselliğin, biyolojik ve psikolojik yönden bir sapma, yani “sapıklık” olduğu, cinsel ilişkinin üremeyle bağlantısı itibarıyla apaçık meydandadır. Hemen her meseleyi cinsellik açısından ele alan Psikanalist Sigmund Freud bile eşcinselliği, “cinsel sapıklık” diye göstermiştir. Freud, “sapıklık” kavramını, “üreme organlarının egemenliğine girmeden, haz peşinde koşan cinsel içgüdü” (1) diye tanıtmaktadır. Cinselliğin tabiî maksadı üremek olduğuna göre, normal olan da karşı cinsi tercih etmektir. Görevi üreme olan cinselliğin cezp edici gücü de zevk olduğu için, görevinin tabiatına uygun olarak, zevk tatmininin de karşı cinsten aranması gerekir. Demek oluyor ki eşcinsellerde, cinsel hayatın görevinin zıddına bir “zevk sapması” mevcuttur. Kaldı ki, eşcinselliğin başkaca tezahürleri de vardır. SAPIKLIK, ŞİDDET İLİŞKİSİ Psikiyatri uzmanlarından rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar, cinsellikteki her türlü sapmanın, küçük yaşlardan itibaren “gözetlemek, teşhir ve işkence” etme şeklinde görülebildiğini söylemektedir. Çocuklardaki hayvanlara yönelik gaddarlıkların da o türden bir sebebe dayalı olabileceğini söyleyen Songar, “Gaddarlık prosesüsü ile cinsî uyarı bölgeleri arasındaki bağlantı ilerde kırılmazsa, karşımıza bir seksüel sapıklık halinde sadist bir yetişkin çıkabilir” diye açıklamaktadır(2). Bu itibarla Irak ve Afganistan’daki ABD askerleri arasından, işkenceci ve katliamcı tavır takınanların homoseksüel, ya da başka türlü cinsî sapıklar olduğu hakkındaki söylentileri ciddiye almak gerekir. Elbette ki, her eşcinselin şiddet yanlısı olduğunu söyleyemeyiz. Ancak hemen herkesin kolayca gözlemleyebildiği gibi, saldırganlık meylinin, normal cinsel hayat yaşayanlara kıyasla eşcinsellerde daha fazla olması muhtemeldir. Mesela, gazetelerde sık sık yer alan fuhuş haberlerinde görülen tavırlar bunun en bariz örneğidir. Yol kenarlarında otostop yaparak müşteri arayan kadınlar, bir polis operasyonunda utanarak yüzlerini kapatmakta ve ifadelerinde “fakirlik” gibi mazeretler kullanmaktadırlar. Homoseksüeller ise genellikle bağırıp çağırmakta, küfürler etmekte, polise ve hatta çevreden geçen otomobillere saldırarak tam bir terör havası estirmektedirler. SERBEST CİNSELLİK HUZUR GETİRİR Mİ? Bazı bilim adamlarının, ruh sağlığı açısından serbest cinsel hayatı savunduklarına şahit oluyoruz. Oysaki ünlü psikanalistlerden Erich Fromm, doyurulmadığında problem çıkarabilecek ihtiyaçlar arasında cinselliği en son sıraya koyar. Hele cinsel serbestliğin, denenmiş ve yanlışlığının görülmüş olduğunu söyler. İkinci cihan savaşından sonra “Savaş yapma, aşk yap” şeklinde sloganlaşan cinsel özgürlükçülüğü hatırlatan Fromm’un o yöndeki sözleri şöyledir: “İkinci Dünya savaşı sonunda ortaya çıkan büyük cinsel özgürlük, daha derinlere inen bir sevgi duygusunun yerine karşılıklı cinsel zevki temel alma, yolunda umutsuz bir girişimdir.” Bu açıklamayı yapan Fromm, o girişimin başarısızlıkla neticelendiğini de sözlerine eklemektedir.(3) Yukarıda dediğimiz gibi, serbest cinselliği hatta eşcinsel evlilikleri savunan “bilim adamları” da görülmektedir. Ama gerek kadın ve erkek tabiatı, gerekse ailenin herkesçe bilinen fonksiyonu, o görüşlerin birer demagoji olduğunu açıkça göstermektedir. Üstelik de “korkunç ve utanç verici” birer demagoji. 1- Sigmund Freud, Freud ve Psikanaliz, çev. Kâmuran Şipal, Bozak Yayınları, İstanbul, 1974, s. 39 2- Ayhan Songar, Psikiyatri, Geçit Kitabevi, İstanbul, 1977, s. 124 3- Erich Fromm, Sağlıklı Toplum, 2. basım, çev. Yurdanur Salman - Zeynep Tanrısever, Payel yayınevi, İstanbul, 1990, ss. 81, 153