Yunus Emre Hazretleri zamanında şöyle buyurmuş ki, her fert akli gücüne göre nasibini alır: Ne bir eksik, ne bir fazla!... 

NASİP İŞİ!... 
“Kimini dünyada hayvan yaratır, 
Kimini kendine muhlis kul eyler. 
*
Kimin elini alır, arşa çıkarır; 
Kimin yere çalar, kara kül eyler. 
*
Biçare Yunus’un altın sözünü 
Deme cahile kim kızıl pul eyler...”
<Yunus Emre>
Sayın Bedros Şirinoğlu! 
“Haber-Türk Gazetesi”nin “2 Ağustos 2013 Cuma” tarihli nüshasında sizin ve Ermeni münevverlerinin değerli yazılarını okudum ve görüşlerine ortak olduğumu iftiharla söyleyebilirim. 
Ancak, sizin verdiğiniz beyanattaki başlıca görüş ve fikre iştirak etmediğimi peşinen söylemeyi doğru buldum. Şu hususu bilhassa bilmenizi isterim ki, nevi şahsınıza karşı hiçbir husumetim veya çekemezliğim yoktur ve zaten olamaz da. Zira, ne siz ve ne ben, yekdiğerimizle hiç karşılaşmış değiliz. Böylesi şartlar altında sizi yermem veya övmem, söz konusu olamaz. 
Ve zaten, mensubu bulunmaktan şeref duyduğum Ermeni Cemaatinden kopuşum 1977’lere rastlar ki, odur, budur benim Ermeni cemiyetinde bulunduğum tek bir günüm olmamıştır. 
Şu hususu da bilhassa belirtmek isterim: “Beyanatınız” şayet sadece cemaat gazetelerinde neşredilmiş olsaydı, yine sesim çıkmazdı. Ancak, tam tersi, “Haber-Türk” de okuyunca, İslâm kardeşlerimizin, sizin beyanatınıza bakarak, Ermeni Cemaati Mekteplerini bir hiç olarak değerlendirebileceğini düşünerek, bu açıklamayı yazmaya mecbur kaldım. 
Yunus Emre Hazretleri ne buyurmuşlar: “Nasip İşi!” demişler. Yanî, kimini dünyada hayvan yaratır. Kimini kendine muhlis kul eyler. Size de Ermeni Cemaati Başkanlığı nasip kılmışlar!... 
Tek kelime ile gayet zor bir görev!... 
ERMENİ CEMAATİ OKULLARININ ÖĞRETİM KAPASİTESİ NE DURUMDADIR?... 

Şöyle buyurmuşsunuz: (Maddi durumu iyi olan normal veya kolejlere, kötü olan Ermeni okuluna gider.) İşte beni sadece rahatsız eden değil, aynı zamanda ziyade üzen bu deyişiniz olmuştur!.. Dolayısıyla bu konudaki kendi fikir ve görüşümü zikretmek istedim. Öyle sanıyorum ki, lütfeder okursanız, boşa üzülmemiş olduğuma siz de kani olacaksınız!.. 
Buyurun okuyun: 
Osmanlı’dan günümüze varlığını sürdürebilmiş Ermeni-Cemaat okulları bir çoktur. Ermeni okullarındaki tedrisat ve öğretim kapasitesi gayet mükemmel olup, nice ilim ve bilim adamı bu okullarda yetişmiş ve Devletimize hizmet sunmuştur. 
Cemaat mekteplerimizin günümüzdeki hazin durumundan, sorumlu ve bu sebeple suçlu olan bizleriz. Yanî, günümüzdeki Türkiye Ermenileri!... Bizim bu sütunlarımızda sadece iki veya üç okulun tarihçesi ve günümüzdeki konumundan söz edebilecek kadar yerimiz olduğundan, sadece üçünün özet tarihçesi ve günümüzdeki durumundan söz edebileceğiz. 
BEZCİYAN ORTA OKULU: Kuruluş Tarihi: “1778 veya 1790” 

Bezciyan Orta Mektebi, İstanbul Ermeni mektepleri içinde en meşhur olanlardandır. Tesis edildiği tarihten “1830” günümüze on-binlerce öğrenci yetiştirmiş olan bu değerli eğitim yuvası; “Ermeni mimarisinin tipik bir örneğini teşkil etmekle de” ayrıca değere haizdir. 
Kum-Kapu semtinin ilk öğrenim yuvasıdır. Hayırsever merhum, Şınırk Mıgırdiç Amira tarafından tesis edilmiştir. 
Amiralar, Amirası, Bezciyan Amira “Kazaz Artin” ilk öğrenimini bu okulda ikmal etmiş olduğundan, mevzubahis mektep ayrı bir değere haizdi. 1826 yılı yangını ile tamamen yoklara karışan birinci binanın yerine Bezciyan Amira, 1830’da günümüzdeki muhteşem okul binasını inşa ettirdi. 
Benim öğrencisi olduğum 1940’larda öğretim kadrosu şu değerli şahıslardı ki günümüzde hiç birisi sağ değillerdir: Okul Müdürü “Tataryan Efendi”, Müdür vekili ve matematik hocası Oryort Nıvart Şeritçiyan, biz talebelerin hem kızdığı ve hem de sevdiği Oryort Kalustyan, (Gestapo derdik). Ana sınıfı öğretmeni Oryort Gadarine, Birinci sınıf hocamız Oryort Alis ki, güzelliği ve tatlı dili ile, bizleri kendine aşık etmişti dersem yanlış olmaz ve Türkçe ve Tarih dersi veren değerli Öğretmenimiz Zahide Hanım ki, benim okulu bırakmama pek üzülmüştü. Bütün bunlar hatırladıklarımın üçte biri dahi değildir. Sizin yanlış değerlendirmenizden dolayı acaba ruhları üzülmemiş midir?... 
1961 kayıtlarında (600 talebe ve 32 öğretmen) görülmektedir. (1963-1964) ders yılında ise (255 erkek, 285 kız) toplam 536 talebe ve devamlı kadroda 26 öğretmen kaydı geçilmiştir. 
Mektebin öğretim niteliği “Akademik” derecesi: Ana sınıfı, ilk ve orta. Okunan yabancı dil: Fransızca, İngilizce. Müdürü: Şahin Çınar. 
DADYAN MEKTEBİ: Tesis Tarihi: 1892

1835’lerde Bakırköy Ermeni’lerinin ayrı bir cemaat olabilme nüfusuna erişmesini dikkate alan merhum, Barutçu-Başı Hovhannes Bey Dadyan (1798-1869) Bakırköy sakinlerinin çocukları için bir mektep binasına ihtiyaç duyulduğunu da dikkate alarak, (1844) yılında (ARZRUNYAN) adına tesmiye edilen ahşap bir mektep binası inşa ettirdi. 
1858 yılında, 26 talebesi,  1. Öğretmeni ve (3,600 Kr.) yıllık bütçesi bulunan mezkûr mektebin ilk öğretmeni, Samatya-Kapulu meşhur, NİGOĞOS VARJABED olmuş ve 1870 yılına kadar mezkûr Hoca yönetmiştir.  
1892 yılında; Barutçu-Başı Arakel Bey Dadyan fonundan gideri karşılanarak, kârgir olarak yeni bir mektep binası inşa ettirilmiştir ki, günümüzde varlığını devam ettiren Okul binası, aynı binadır. 
İstanbul Ermeni’lerinin bilgi ve öğretim açısından erişilemez değerdeki Öğretmenlerinden bazıları yıllar yılı bu okulda hizmet sunmuş ve nice değerli talebeler yetiştirmişlerdir. 
Meselâ: (1900-1908) yılları arası, “Bezazyan Mektebi Kurucusu” Boğos Bezazyan Efendi ders vermiştir. Keza, yıllar yılı can-ı gönülden hizmet vererek değerli talebeler yetiştirmiş ve bütün Dadyanlıların sevgi ve saygısını kazanmış Orta-Okul Müdüresi, Öğretmen Eliz Manas Hanımefendi, İlk-Okul Müdüresi, Öğretmen Hermine Benliyan Hanımefendi, 1995 kayıtlarından anlaşıldığı gibi, Dadyan Mektebi’ni en âlâ şekilde yöneten Müdüre, Osanna Balımyan Hanımefendi. Adları altın harflerle “unutulmazlar listesine” yazılması şart olan, yerleri asla dolmaz mezkûr Hocalar ile daha nicelerini sütunumuza sığdırmaya imkân olmadığı için, gerçekten çok ama pek çok üzgünüm!... 
(1962-1963) dönemi talebe adeti: 224 Erkek, 219 Kız. Öğretmen adeti ise, daimi kadrolu olarak: 27’dir. 
Öğretim niteliği: Akademik. Derecesi: Ana-sınıfı, ilk ve orta. 
Okutulan yabancı dil: Fransızca-İngilizce. 1978’de sadece İngilizce verilmiştir. Müdürü: Osanna Balımyan Hanımefendi. 
Okul Kütüphânesi’ndeki kitap sayısı: Türkçe: 420. Yabancı dil: 170 adet. 
Öğrencisi sayısı: Orta Mektep, 78 Erkek, 71 Kız. İlk Mektep: 187 Erkek, 154 Kız. Toplam: 341. Ana-sınıfı: 27 erkek, 30 kız. Toplam: 57. 
SAHAGYAN-NUNYAN LİSESİ: Tesis Tarihi: 1830

Patrik Garabed tarafından 1830 yılında erkek öğrencilere mahsus olarak, öğretime açılmıştır. Aslında sabit bir tarih düşülememekte hangi tarihte tesis edilmiş olduğu hakkında muhtelif tarihler ileri sürülmektedir. 
Bunun böyle olmasında o yıllarda sık, sık görülen büyük İstanbul yangınları birinci derecede rol oynamıştır. Günümüzde en ala şekilde hizmet veren, Sahakyan-Nunyan Lisesi, günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Okunan yabancı dil: Fransızca-İngilizce. 
Mezkûr mektep yetiştirdiği on-binlerce talebesi içinde muhtelif sahalarda üst düzey hizmet veren elemanları olmuştur. Derecesi: Ana, İlk, Orta ve Lise. Öğretmen sayısı: Daimi kadro: 12. Geçici: 25. 
GETRONAGAN LİSESİ: Tesis Tarihi: 1886

Türkiye Ermeni’lerinin, her zaman saygıyla andığı değerli Patrik, NERSES BAŞ-YEBİSGOBOS VARJABEDYAN cenaplarının gayret ve çabalarıyla, 1876 yılında, Surp-Lusavoriç Katedrali avlusunun sağ tarafında, muazzam bir eğitim binası inşa edildi. “1 Eylül 1886 tarihinde” muhteşem bir merasimle açılışı yapılan mektebe, “GETRONAGAN” adına tesmiye edildi. 
Erkek Lisesi olarak hizmete sunulan, “Orta ve Lise” bölümleriyle hizmet sunan, bu değerli bilim yuvası, konferans salonu, özel kütüphânesi vs. ile tam teşekküllü bir bilim yuvası olarak İstanbul Ermenilerinin gururla adını andıkları bir mektep konumunda olarak, meşhur Galatasaray Lisesi ile aynı ayarda öğretim sunmaktaydı. Ermeni, Türk ve Avrupalı öğretmenlerden en seçkin hocaların ders verdiği ve hemen her faydalı sahada nice değerli insan yetiştirmiştir. 
Okulun Müdüresi saygıdeğer Silva Kuyumcuyan ve günümüzde kurucu görevini ifa eden, saygıdeğer bir Beyefendi olan Sayın Garbis Balmumcuyan hiç yılmadan asil görevlerini ifa etmektedirler. 
Öğretim niteliği: Akademik. Öğretim derecesi: Orta ve Lise, Okutulan yabancı dil: Fransızca ve İngilizce. Öğretmen kadrosu daimi: 3. Geçici: 26. Okul Kütüphanesi’nde kitap sayısı: Ermenice 371, Türkçe 537, Yabancı 560. 
ESAYAN LİSESİ: Tesis Tarihi: 1895

1895 yılında meşhur Ermeni ailelerinden ESAYAN’lar tesis etmiştir. İstanbul Ermeni’lerine ait en meşhur mekteplerden olan Esayan: “Ana, İlk, Orta ve Lise” bölümlerinden mütteşekil bulunan mektebin Lise bölümü sadece kızlara aittir. 
1961’lerde: (1015 talebe, 50 Öğretmen) mevcuttu. Yakın tarihlerde mektebin en ünlü Müdürü, Müdüre merhum HERMİNE KALUSTYAN’dı. Yeri asla dolmaz bu eşsiz eğitimci uzun yıllar bu mektepte hizmet sunmuştur. 
Günümüzde torunum mezkur mektepte okumaktadır ve çok şükür gariban bir aile değiliz. Gönül isterdi ki, diğer mekteplerimizden de özet tanıtımlar sunabilelim. Ancak daha evvel de arz ettiğim gibi, konumuzu aşacağı için buna imkânım olmadı. 
Sayın Şirinoğlu: (Ermeni okullarına kaydolan birisinin, Ermeni olma şartı vardır. Müslüman biri Ermeni okuluna kaydolamaz zaten. Bir Ermeni çocuğunu Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı normal bir okula verir ama, bir Müslüman çocuğunu neden Ermeni okuluna versin ki. Maddi durumu iyi olan normal okula veya koleje gider. Kötü olan Ermeni okuluna gider.) 
Sayın Şirinoğlu! Ermeni Okulları bu derece mi kötü ve yetersiz?... Sorarım bu beyanatı verdiğinizde vicdanınız hiç mi sızlamadı!... 
Yüksek müsaadelerinizle dikkatinizden kaçan bir hususu arz edeyim: Osmanlı dönemi Ermeni okullarında Türk talebeler de mevcuttu. Mesela: meşhur Yazar, “Esat Uras” Kadıköy Ermeni Okulunda okumuştur. 
Lozan Antlaşması’nda, bizlerin “azınlık statüsüne” alınması, günümüzdeki ayırım faktörünü meydana getirmiştir ve bizler o tarihten beridir ki, kendi öz vatanımızda, yabancı sayılmış ve bu sebeple bilhassa millî meselelerde her daim dışlanmışız!... 
Sayın Şirinoğlu! Beyanatınızdaki ifadenizden de anlaşılabileceği gibi, sizin Ermeni lisanı ve Ermeni mektepleriyle pek derin bir bağınız olmamıştır veya sözde politik konuşma yapmaktasınız!... 
Yüksek müsaadelerinizle Ermeni lisan ve mektebi öylesine hafife alınacak bir kurum değildir. Buyurun bu konuda size, iki değerli görüş ve fikri olan ve dünyaca ünlü iki Türk münevverinin iki beyanat özetini sunuyorum. Okuyun ve şapkanızı önünüze koyup bir nebze düşünün!... 
SÜLEYMAN NAZİF: (1870-1927) 
<Şair, Yazar ve Devlet adamı>
Muhterem Vatandaşım! 
Bir Osmanlı Türkü ve bu toprağın evlâdı sıfatıyla yüzüm kızarmadan itiraf edemeyeceğim: Siz “Servet-i Fünûn” ile Ermeni Edebiyatından numuneler tercüme ve neşir ettiğiniz zamana kadar, ben birçok hemırklarım gibi, Ermeni edebiyatından bihaber bulunurdum. Bilirim ki, bizimle aynı sakaf altında yaşayan ve çalışan bir Ermeni cemaati; hem de müteyakkız, mütehassıs münevver bir Ermeni cemaati vardır. Fakat bu ırkın vicdan-ı müştereki, yanî edebiyatının eşkâl ve derecât, meçhulüm idi. 
Siz mesaiy-i makbulenizle bu cehli izale ettiniz. Teşekkür ederim. (...) Ve kani oldum ki, bugün tamamıyla teessüs etmiş zengin bir Ermeni edebiyatı vardır. Azizim Serens Efendi! Hürmet ve şükranlarımızı lütfen kabul ediniz. 
Süleyman Nazif 
Şişli. 19 Mayıs 1913
Mehmet Emin Yurdakul: (1869-1944) 
“Millî Şair ve Devlet adamı”
BİR SOHBET ÜZERİNE!.... 
Türk Millî Edebiyat akımının öncü şairlerinden ve devlet adamı Mehmet Emin Yurdakul, 13 Mayıs 1869’da İstanbul’da doğmuş, 14 Ocak 1944’te İstanbul’da vefat etmiştir. 
Gayet mükemmel Ermenice öğrenmiş olduğundan, Ermeni Edebiyatı üzerinde fikir beyan edebilen ender Türk münevverlerindendir. 
1932 yılının Nisan ayında, İstanbul Mühendis Mektebi öğrencilerinden Antranik Efendi ile “Turquoise Salonlarında” buluşarak Türk Edebiyatı üzerine sohbete dalan Millî Şair Yurdakul, aniden coşkuyla Ermeni edebiyatından söz etmeye başlar: “Ben Turyan’ı, Siamanto’yu, Çeraz’ı, Çobanyan’ı okumuş, onların eserlerinden bir çoğunu tercüme etmişimdir: Siamanto’nun “Duası”, “Kardeş Kardeşe’si” hele Bedros Turyan’ın ölüm döşeğinde yazdığı “Drdunçk”u: (Öleceği zaman Allah’a karşı isyanı) Uluslar arası edebiyatın şaheserlerinden biri sayılabilir. 
Ermeni edebiyatı, başka hiçbir edebiyatın etkisini taşımamış olup kendine özgü bir niteliğe sahiptir: Okuduğum bütün Ermeni müelliflerin ortaya koydukları eserlerin temelinde “halkın duygu ve istekleri yatar.” 
Evet Sayın Şirinoğlu! Ne Ermeni lisanı ve onun ana kaynağı olan Ermeni mektepleri, sadece fakirlerin öğrenim yuvası ve lisanı değildir! Siz ki, “Ermeni Cemaati Başkanı” olarak tanınıyorsunuz. O hâlde ilk sizin Ermeni mekteplerinin çilekeş hizmetlerini, imkânsızlıklar içinde can-ı gönülden hizmet vermeye çalışan öğretmenlerini korumanız ve onlarla gurur duymanız lâzım gelmez mi!... 
Saygıdeğer okuyucularım, şayet nasipse, yeni bir makalemde buluşabilmek umudu ile mutlu yarınlar diliyorum efendim. Saygılarımla.