On sekiz yıldır ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyununu sahneleyen, Dionysos Tiyatro’nun Genel Sanat Yönetmeni, oyuncu, müzisyen, rock grubu Boşluk’un solisti, albümü -klipleri olan, salon ve Latin dansları eğitmenliği de yapan, ‘Fareler ve İnsanlar’ oyunuyla Ankara, Eskişehir, Bursa, Nazilli turnesinden dönen Erdem Topuz’la konuştuk.
SAHNEDE OLMAK; ÇOK DERİN, DUYGUSAL, VAROLUŞSAL BİR YOLCULUK!
‘Fareler ve İnsanlar’ oyununuzlaAnkara, Eskişehir, Bursa, Nazilli’deki seyircilerinizle buluştuğunuz turneden yeni döndünüz. Seyircilerin yoğun ilgi gösterdiği oyunlarınızla sahnede olmanız anlatılmaz bir his olsa gerek?
Aynen öyle… Sahnede olmak; çok derin, duygusal, varoluşsal bir yolculuk.Hem kendimizle hem seyircimizle, cesaretle yüzleşmek,farklı bir meydan okuma. Sanat samuraylarının kılıçlarını kınından çıkarıyoruz.Bizler edebiyat ve duygu samuraylarıyız. Güzellik savaşçılarıyız.
SANATSIZ BİR DÜNYA, SAMAN KADAR RUHU OLMAYAN ANLAMSIZLIK!
Peki sanatı, oyuncu olarak kendi duygusal perspektifinizden değerlendirecek olursanız…
Kuliste derin bir nefes almanın, makyajımı yapıp, aynada yüzüme bakıp kendi kendime ‘Bu akşam oyunun var’ demek ne kadar büyük bir şölen…
‘Oyunumuz başlamak üzeredir. İyi seyirler’ anonsunu duymanın vazgeçilmezliği… Oyun arkadaşlarımla paylaştığımız okyanustan büyük mistik dünyanın manyetik kudreti… Varoluşumuzu, benliğimizi, kimliğimizi, özgüvenimizi sorgulamayı öğretiyor sanat.Kendimizi sanat olmayan bir dünyada saman kadar ruhu olmayan anlamsızlıklar içinde hissedebileceğimizi de…
Bir Delinin Hatıra Defteri, Fareler ve İnsanlar, Oblomov, Salaklar Sofrasıgibi adrenalini yüksek oyunlarla sahneliyorsunuzDionysos Tiyatro olarak.
Çok güzel bir şekilde belirttiğin gibi tüm aksiyonu ve yüksek adrenaliniyle devam etmekte olan oyunlarımız ve seyircilerimizle olan güzel buluşmalarımız hem onlara hem bizlere o kadar iyi geliyor ki… Tarifi yok.
TİYATRO İLE NEFES ALMAK BÜYÜK BİR YAŞAM ÖDÜLÜ!
Corona sürecinde genel olarak neler düşündürdü tiyatro, onun yokluğunda?
Tiyatrosuz, sanatsız bir yaşamın, bize en başta tiyatro ile nefes almanın ne kadar büyük bir yaşam ödülü olduğunu bir kez daha ders alınası bir şekilde öğrendik.
VİCDANSIZ KONFORUMUZA YABANCILAŞMAMIZ, EN TRAJİK YUNAN TRAGEDYASINDAN DAHA TRAJİK DEĞİL Mİ?
Peki ya dünyaya baktığınızda; olumsuz olaylar, şiddet, yaşanan savaşlar…
Dünyayı yöneten devletleri yöneten mekanizmalar,aslında ne kadar ilkel, kifayetsiz, sorumsuz ve etikdışı bir vurdumduymazlıkla işliyor.İnsanoğlunun felaketler karşısında hâlâ ne kadar çaresiz kalabileceğini, durmadan gelişen dünya adı altında kendi kendimize yaptığımız boyalı, fosforlu, içeriksiz, manadan uzak pr’ın zavallılığını yaşayarak görüyoruz. Yaşanan olumsuz olayları, savaşları ne kadar kanıksar hale geldiğimiz vicdansız konforumuza yabancılaşmamız en trajik Yunan tragedyasından daha trajik değil mi? Varolmak ya da olmamak paydasında benlik sorgulamamızın en kaçınılmaz ve canlı biçimde yaşandığı bir sürece şahit oluyoruz.
Ortaokul yıllarında müzikalde rol alarak başlamış sizin maceranız. Üniversite yıllarınızda da tiyatro çalışmalarınız devam etmiş. Sonra neydibu alana karar vermenizi etkileyen ve bu minvalde ilerlemenizi pekiştiren?
Hayatıma ciddi anlamda tiyatronun girişi aslında bahsettiğiniz gibi müzikal tiyatro ile ortaokul yıllarında Amerikalı tiyatro ve edebiyat hocam BillyTalbert'le tanışmam ve yıllarca çalışmamla gerçekleşti.Birlikte Kral ve Ben, Neşeli Günler, Batı Yakasının Hikayesi ve Grease müzikallerini çıkardık.Bana sanat ruhu, cesaret, azim, kararlılık, özgüven aşılamış benzersiz bir öğretmendi.Mükemmel bir eğitimciydi. Melekler yoldaşı olsun. Kilometre taşım olmuştur.Değerli sanatçı dostum Dionysos Tiyatro'muzun yöneticisi, koordinatörü Işık Tolgay da onun öğrencisidir. Hocamızı saygı ve büyük bir özlemle anıyor,şükranlarımızı sunuyoruz.
ÖĞRENCİ KALMAMIN GEREKLİLİĞİNİ HÂLÂ DUYUMSAMAK ÇOK KIYMETLİ!
1996-2003 yılları arasında Şahika TekandStudio’da önce öğrenci sonra oyuncu oldunuz. ‘Oidipus Nerede’ oyunuyla yurt içi ve yurt dışı festivallere katılmışsınız. O süreçten yani kulvarında alternatif ve farklı vizyonu olan Şahika TekandStudio döneminden size kalanlar neler? Ve bu sayacaklarınız bugün hangi noktalarda ışığını yakıyor size zaman zaman?
ȘahikaTekand Hocam ve Studio Oyuncuları dönemim… Yaşamımı, dünyaya bakışımı sadece teatral anlamda değil, ciddi bir felsefi bir yolculuk, bir öğreti olarak ele almamı sağlayan günler… Sahne ahlakı, samimiyet, özdisiplin,hayal gücü, farkındalık, dürüstlük, direnç, devamlılık, mücadele, hepsi var bu yolculukta.Her şeyden önemlisi, meslekte yıllar geçirsem de, bir yanımla hep öğrenci kalmamın gerekliliğini hâlâ duyumsamak çok kıymetli.Bu çok ciddi bir öğretidir.
KENDİ RESMİMİZİ, YAZGIMIZI GÖRMEYİ SEVERİZ!
2004 -2016 yılları arasında Atölye Tiyatro’da çalıştınız. Zihinsel Anestezi, Bir Evlenme Teklifi, Dört Mevsim, Şahane Züğürtler, Yerma oyunlarında rol aldınız.Sizin lügatınızdanedir oyunculuk?
İnsan doğduğu günden itibaren doğayla mücadeleye başlar. Bu savaşı da son nefesine kadar sürer. Biz insanlar da kendi resmimizi, yazgımızı görmeyi severiz sahnede. Bir oyunu izlerken, ‘Bana da öyle olmuştu, yalnız değilmişim, dünya ile baş edemeyen tek ben değilmişim’ diye düşünmek rahatlatır insanı.Bu bitmeyen döngünün içinde insanın yazgısını insana anlatan yazarın ve eserlerin ruhunu önce kendi ruhuna sonra seyircisinin ruhuna üfleyenler de oyunculardır.
İDEALAR DÜNYASI AVUCUMUZUN İÇİNDE DEĞİL!
Oyunculuk kusur oynamaktır’ demişti bir oyuncu. ‘Kusuru kusursuz oynamaktır’ demiştim ben de. Siz ne dersiniz bu paydada?
‘Oyunculuk kusur oynamaktır’, ne güzel söylemiş. İnsan kusurlu varlıktır çünkü. Oyunlar da insani kusurlardan, yaşam karşısında çaresiz kalan insanların, oyun karakterlerinin çatışmalarından doğar.Senin tanımlamana gelirsek bu insani kusurları kusursuz oynamanın yolcularıyız bence. İdealar dünyası avucumuzun içinde değildir, hep varılası bir yerdedir ya. Yani bitmeyen bir yolculuktur bence oyunculuk.
DUYGUSAL YOĞUNLUĞUN YÜKSEK YAŞANDIĞI HATIRALAR ÇOK İZAFİ GELİR!
2004’ten günümüze kadar da on sekiz yıldır ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyorsunuz. Tek kişilik performanslar daha zordur aslında, seyirciyi avuca alma konusunda. Dikkatleri dağılır vs… Bu anlamda on sekiz yıldır bunu sürdürebilmeniz büyük başarı.
Bir Delinin Hatıra Defteri oyun yolculuğum ile ilgili güzel sözlerin için çok teşekkür ederim.31 Mart 2004'ten beri sahnede oyunumuz.Oynamaya başladığımda 28 yaşındaydım.Şimdi bakıyorum, karakterin oyun yaşını dört yaş geçmişim.Düşündükçe hem çok yakın hem uzak gibi duruyor ilk ‘perde’ dediğimiz gün.Duygusal yoğunluğun yüksek yaşandığı hatıralar çok izafi gelir ya öyle işte.
Baktığınız zaman süregelen bu başarının temel yapıtaşlarını neler oluşturmakta?
Bunu sağlayan yapıtaşı ne dersen; temeli cesaret, kalbinin sesini dinlemek ve çok çalışmak diyebilirim.Bundan fazlasını kendi hakkımda söylemek de rahatsız eder beni.Tarifle değil samimi yaklaşımla hissedilebilir kavramlar bunlar.Eserlerin, yazarların büyülüğüne layık olmak için çalışan insanlarız sadece.Aslında hepsi bu.
ANA İSTASYONA GELDİK, DESTİNASYON TAMAMDIR, İNME ZAMANI GELDİ ARTIK!
Birçok ödül aldınız. Pastanın çikolatası, kreması, çileği dediğim ödüllerin sizde bıraktığı tatlar?
Ödüller… Şimdi ana istasyona geldik, destinasyon tamamdır, inme zamanı geldi artık gibi bir his vermez oyuncuya. (Gülüyor) Ödül aslında bu yolculuğa karar verdiğin günle, yaşadığın bugün arasında yaşadığın sanat yolculuğunun kendisidir. Sebepler sonuçlar üzerinden değerlendirilebilir mi? Ödül, bir gecenin on dakikası, ödüllere giden yol oyuncunun ömrüdür. Çalışmanız, samimiyetiniz, inancınız bir yerlerde kesinlikle görülür ve hakkınız ödenir. Seyircinizle aranıza girmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Bu çok özel bir güçtür.Ödül dedin ya, büyük ödül budur aslında.
2014’te Bir Delinin Hatıra Defteri oyunuyla Rusya ArshengelkLomomonosov ve Yalta Anton Çehov tiyatro festivallerinde sahne aldınız. Türkçe olarak sahnelediğiniz bu oyun Yalta Anton Çehov Tiyatro Festivali’nde ‘En İyi Klasik Yorum Ödülü’nü Türkiye’ye getirdiniz.
Üzülerek söylüyorum ama ülkemizin sanatçıya verdiği değerle ödül aldığım Rusya ile arasında kapanması şu an çok imkansız görünen bir fark var. Bu gerçekle yüzleşmemiz gerekiyor bence.
2018’de Işık Tolgay ile kurduğunuz Dionysos Tiyatro’da, daha çok, bilinen ama sahnelenmeyen oyunları sahneleyip insanlara ulaştırıyorsunuz. Bundan başka neler var Dionysos Tiyatro’nun prensipleri, hedefleri ve kuruluş amacının doğrultusunda?
Değerli dostum Işık Tolgay'la biz ilk kez birlikte sahneye çıktığımızda ben 15, Işık 16 yaşındaydı. Şimdi kırklarımızın ortasında yine birlikte sahnedeyiz.Bu elbette herkes nasip olmayacak bir güzellik.Tiyatromuzu kurarken amacımız Türk ve dünya edebiyatının birbirinden güzel eserleriyle seyircimizi buluşturmaktı.Çalışmalarımızda bu hedefe yöneliktir.
TİYATRO YÜREKLİ İNSANLARIN SANATIDIR. SAHNEDEN HİÇBİR YERE KAÇAMAZSINIZ!
Tiyatro yorum işidir. Oyuncuyu yazarın ağız ulağı olmaktan da kurtarır, yerin kulağı olmaktan da, kendini bulamamaktan da! Bunlardan başka tiyatroyu soylu kılan ögelerin neler olduğunu sorsam…
Tiyatroyu en kutsal asil yapan nedir dersen, tiyatro yürekli insanların sanatıdır derim. Sahneden hiçbir yere kaçamazsınız.
YÜZLEŞTİĞİMİZ ŞEYLERİNSORUN OLMAKTAN ÇIKMASI GEREKİYOR!
Peki ülkemizde tiyatroyla ilgili en önemli şey nedir, eksik olan?
Aslında sizlere sunduğumuzdan çok daha fazla üretken olabilecekken ülkemizin kültür politikası, maddi anlamda bu kadarına olanak veriyor. Az öncedediğim gibi yine bu gerçekle yüzleşmemiz ama yüzleştiğimiz şeylerin de artık sorun olmaktan çıkması gerekiyor.