KIBRIS KUŞATILIYOR

Emekli Kurmay Albay Dr. ÖMER LÜTFİ TAŞCIOĞLU, GKRY’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne Ait Deniz Yetki Alanlarındaki Petrol ve Doğal Gaz Arama Çalışmaları ile Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmaları Hakkında Konuştu. 

(BİRİNCİ BÖLÜM)

Oğuz Çetinoğlu: Mevcut problemlere çözüm yolları aranırken, petrol ve doğalgaz aramaları sebebiyle Kıbrıs Meselesine yeni problemler eklendi ve farklı bir boyut ortaya çıktı. Detayları konuşmaya başlamadan önce giriş mâhiyetinde bir özet lütfeder misiniz? 

Dr. Ömür Lütfi Taşcıoğlu: Doğu Akdeniz havzasında 2008 yılında Kıbrıs’ın etrafı da dâhil olmak üzere önemli miktarda petrol ve doğal gaz yatakları keşfedilmiş ve bölgedeki devletlerin kıyı şeritleri son derece değerli binlerce mil karelik deniz alanlarına dönüşmüştür.  Doğu Akdeniz sularında Levant havzası olarak adlandırılan alanda İsrail Münhasır Ekonomi Bölgesi (MEB) içindeki Leviathan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yakınlarındaki Afrodit, Mısır MEB’sindeki Zohr rezervleri toplam olarak 3,4 trilyon metreküp doğalgaz  ve 1,7 milyar varil petrol  rezervine sahiptir.

Levant havzası içerisinde bulunan ve 2009’da keşfedilen Tamar ve 2010’ da keşfedilen Leviathan sahalarındaki yaklaşık 900 milyar metreküp rezerv üzerinde İsrail’in yanı sıra Filistin de hak sahibidir.

GKRY ve KKTC yönetimindeki Kıbrıs açıklarında yapılan araştırmalarda ise Limasol Limanı’na yaklaşık 160 kilometre mesafede 198 milyar metreküplük gaz rezervine sahip olan Afrodit sahası keşfedilmiştir.  

Şekil-1 Leviathan,Tamar ve Afrodit Havzaları

Bu kapsamda bölge ülkeleri olan Türkiye, KKTC, GKRY, Lübnan, Mısır, Suriye, İsrail ve Filistin bölgede mevcut ve ileride çıkarılacak olan petrol ve doğal gaz üzerinde hak sahibidir.  Ancak bölgedeki enerji havzalarına ilişkin yabancı kaynaklı haritaların çoğunda KKTC ve Filistin’in isimleri gösterilmemek suretiyle bu iki ülkenin bölge kaynakları üzerinde hak sahibi oldukları gerçeği dikkatlerden kaçırılmaya çalışılmaktadır.

Söz konusu petrol ve doğal gaz rezervlerinin bölge ülkeleri arasında milletlerarası hukuka ve hakkaniyete dayalı şekilde araştırılması ve çıkartılması önem taşımaktadır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)’nin 74. Maddesine göre sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasındaki MEB sınırlarının belirlenmesinin hakkaniyet çerçevesinde kendi aralarında yapacakları MEB anlaşmaları ile yapılması gerekmektedir. 

Ancak kendisini kendi yıktığı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı ve temsilcisi olarak gören ve tescil ettiren GKRY, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve KKTC’nin mevcudiyetini yok sayarak bölgedeki diğer ülkelerle MEB anlaşmaları imzalamakta ve bölge kaynaklarının kullanımında Türkiye Cumhuriyeti’ni ve KKTC’ni dışlamaktadır. Yunanistan’la işbirliği halinde çevre ülkelerle MEB belirleme anlaşmaları yapan GKRY önemli bir bölümü Türkiye’nin Kıta Sahanlığı içinde kalan, diğer bölümünde ise KKTC’nin de hakkı bulunan sahalarda tek başına petrol ve doğal gaz arama çalışmaları yapmaya ve yabancı şirketlere arama ruhsatları vermeye başlamıştır.

Çetinoğlu: Rumların Türkiye’nin ve KKTC’nin Akdeniz’deki haklarını yok sayarak komşu ülkelerle MEB anlaşmaları imzalamaları ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ve KKTC’nin deniz yetki alanlarında da arama ruhsatları vermeleri  bölge  güvenliğini tehdit etmiyor mu?

Dr. Taşcıoğlu: Rumların MEB anlaşmaları ve petrol ve doğal gaz arama çalışmaları üzerinden Doğu Akdeniz’i ele geçirme planları yapmaya başlamaları Akdeniz’in egemenliği, MEB, petrol ve doğal gaz arama çalışmaları gibi konuların da Kıbrıs problemine eklemlenmesi sonucunu doğurmuştur. Söz konusu uygulamalar bölge güvenliğini de tehdit etmektedir.

GKRY, 17 Şubat 2003’te Mısır’la, 17 Ocak 2007’de Lübnan’la, 17 Aralık 2010’da ise İsrail ile ortay hat esasına göre “MEB Sınırlandırma Anlaşmaları” imzalayarak Doğu Akdeniz’i diğer devletlerle paylaşmaya başlamıştır. GKRY Suriye ile de 2001 yılından beri MEB anlaşması yapmak için görüşmelerini devam ettirmektedir.

Çetinoğlu: Türkiye ile Yunanistan arasında karasuları ile alakalı anlaşmazlıklar çözüme kavuşturulmuş muydu? 

Dr. Taşcıoğlu: Doğu Akdeniz’in bir diğer kıyıdaş devleti olan Yunanistan’ın ise bölgede 6 millik karasularından başlayarak 200 metre derinliğe kadar olan bölgelere ilişkin münhasır haklarının olduğu yönünde kararı mevcuttur. Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Nikos Kocias’ın 21 Ekim 2018 tarihinde görevini devrederken Diapontia Adaları'ndan Mora Yarımadası ile Girit arasında yer alan Küçük Çuha Adası'na uzanan sahada Yunanistan’ın karasularını 12 deniz miline çıkarabileceğini söylemesi Yunanistan’ın bu konudaki niyetlerini göstermesi açısından dikkat çekicidir. 

Çetinoğlu: Türkiye bu durumun kabul edilebilir bir ifâde olmadığını söylemişti…

Dr. Taşcıoğlu: Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin Yunanistan karasularını 12 mile çıkarmasının Türkiye tarafından savaş sebebi sayılacağına ilişkin 8 Haziran 1995 tarihli bildirisine rağmen Kocias’ın böyle bir beyanatta bulunmasının TBMM bildirisinin halen geçerliliğini koruyup korumadığının test edilmesi ve Türkiye’nin böyle bir karara karşı muhtemel tepkilerinin belirlenmesi amacına yönelik olduğu değerlendirilmektedir.

Diğer yandan Yunanistan ve GKRY, Meis adası gibi adalara da MEB tanıyarak, Türkiye’nin açık denizlere erişimini kesmeye ve Türkiye’nin MEB’sini İskenderun Körfezi ile sınırlandırmaya, bir başka ifadeyle Türkiye’yi Anadolu kara sahasına hapsetmeye çalışmaktadır. 

Şekil-2 Yunanistan’ın Meis Adasının MEB üzerinden Türkiye'yi İskenderun Körfezine Sıkıştırma Planı

Akdeniz’i paylaşma konusunda MEB anlaşmaları ile yetinmeyen GKRY, Doğu Akdeniz’de kendi MEB alanı içinde olduğunu öne sürdüğü ve Afrodit adını verdiği alanı 13 parsele ayırmış ve parsellerin tamamın hidrokarbon yatağı arama ruhsatı vermek amacıyla uluslararası şirketlerin katılımıyla ihale açmıştır.

Çetinoğlu: Usûle uygun mu?

Dr. Taşçıoğlu: GKRY’nin ihale açtığı 13 parselden beşi (1, 4, 5, 6 ve 7 no.lu parseller) Türkiye’nin, yedisi ise (1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 no.lu parseller) KKTC’nin deniz yetki alanları ile çakışmaktadır. 

Şekil-3 GKRY'nin Ruhsat Alanlarının Türk Kıta Sahanlığı ve KKTC Yetki Alanlarıyla Çakışması

GKRY’nin Türkiye ve KKTC’yi yok sayarak MEB anlaşmaları imzalaması ve Türkiye ve KKTC’nin deniz yetki alanları içinde arama ruhsatları vermesi 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin MEB sınırlarının belirlenmesine yönelik 74. Maddesi’ne, kıta sahanlığı sınırlarını belirleyen 83. Maddesi’ne, Yarı Kapalı Denizlere ilişkin 122. ve 123. maddelerine, sözleşmenin uygulanmasında hakkın kötüye kullanılmamasını düzenleyen 300. ve 311. maddelerine aykırıdır.

Çetinoğlu: Bu gelişmeler karşısında Türkiye’nin tavrı ne oldu?

Dr. Taşcıoğlu: GKRY’nin ihale açtığı parsellerin Türkiye’nin ve KKTC’nin deniz yetki alanlarıyla çakışması üzerine Türk Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak “Türkiye’nin bu alanlarda yabancı şirketlerin izinsiz petrol/doğalgaz arama/sondaj faaliyetlerinde bulunmalarına, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da hiçbir şekilde müsaade etmeyeceğini ve kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumak için gerekli her türlü tedbiri alacağını” bildirmiş ve ihale alan ülke ve şirketleri Ada’daki diğer kurucu halk olan Kıbrıs Türklerinin iradesini dikkate almaları ve Kıbrıs meselesinin çözüm sürecine olumsuz etkide bulunacak adımlar atmamaları konusunda uyarmıştır. 

Çetinoğlu: Uyarı dikkate alındı mı?

Dr. Taşcıoğlu: 12. Parsele ait ihaleyi kazanan Texas Houston merkezli bir Amerikan şirketi olan Noble Enerji ile İsrail’in Delek Firması ortaklığı Türkiye’nin savaş nedeni saymasına rağmen bölgede doğalgaz-petrol arama ve sondaj işlemlerine başlamış ve İsrail ile GKRY arasında, Noble-Delek enerji platformunun İsrail tarafından korunması konusunda anlaşmalar yapılmıştır. İki ülke arasında yürütülen temaslar kapsamında İsrail GKRY’den deniz ve hava üsleri talebinde de bulunmuştur. 

Noble-Delek Firması Konsorsiyumunun ilk bulgularına göre Kıbrıs adasının güneyindeki doğalgaz potansiyeli 147 milyar metreküp civarındadır ve bu rakam, Kıbrıs'ın yüz yıllık enerji ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Güneydoğu Akdeniz'de bulunan Levantini havzasının yaklaşık olarak 1,68 milyar varil petrol ve 3,45 trilyon metreküp doğalgaz içerdiği dikkate alındığında Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz yataklarının bölgeyi ve bölgeye en hâkim konumda bulunan Kıbrıs adasını stratejik bir enerji üssüne dönüştürdüğü daha iyi anlaşılacaktır. Bu kapsamda Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz potansiyeli ile Noble-Delek firmasının yanı sıra Amerikan ExonMobile, Hollanda Shell, Fransız Total Enerji, İtalyan Eni, Koreli Kogas ve Rus Novatec, gibi firmalar da yakından ilgilenmektedir.

Şekil-4 GKRY'nin Arama Ruhsatı Verdiği Sahalar ve Şirketler

Güneydoğu Akdeniz’de 19 Eylül 2011’de tarihinde petrol ve doğalgaz arama çalışmalarını başlatmasına tepki olarak Türkiye 21 Eylül 2011’de KKTC ile “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” imzalamış ve KKTC Bakanlar Kurulu kararı ile adanın çevresinde yedi münhasır alan belirlenerek bu alanlardan KKTC’nin 12 mil açığında bulunan yedinci bölgede Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’ya petrol arama izni verilmiştir. TPAO, geçtiğimiz yılın sonlarında Güney Kore yapımı Deep Sea Metro 2 adlı derin deniz sondaj gemisini satın atarak Fatih adını vermiştir. İlk sondaj çalışmasına 29 Ekim 2018’de Alanya-1 kuyusunda başlayan Fatih önümüzdeki süreçte KKTC tarafından TPAO’na arama izni verilen bölgelerde de sondaj çalışmalarına devam edecektir. Türkiye bu maksatla geçtiğimiz ay ikinci bir sondaj gemisi daha satın almıştır. 

Çetinoğlu: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ruhsat verdi, arama yaptırıyor. Mevzu ile alakalı olarak Türkiye’nin imzaladığı herhangi bir sözleşme var mı?

Dr. Taşcıoğlu: Türkiye BMDHS’yi imzalamamıştır ve KKTC ile imzaladığı Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması dışında diğer ülkelerle MEB sınırlarını belirlememiştir. Türkiye’nin MEB sınırlarını belirlememiş olmasından istifade eden bölge ülkeleri kendi aralarında MEB belirleme anlaşmaları imzalayarak bölgedeki hidrokarbon kaynaklarından kendi çıkarları doğrultusunda ve Türkiye ve KKTC’nin haklarını dikkate almadan yararlanmaya başlamıştır.

BMDHS, MEB tespitinin kıyıdaş ülkeler arasında ortaklaşa yapılmasını öngörmekle birlikte MEB sınırının tek taraflı ilan edilemeyeceğine ilişkin bir hüküm de içermemektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kendi MEB sınırlarını deklare etme hakkı mevcuttur ve bu hakkın ilan edilmesi bölge kaynaklarını kendi aralarında paylaşmaya başlayan ülkelerin uyarılması ve caydırılması açısından önem taşımaktadır.

Diğer yandan Türkiye Doğu Akdeniz’de KKTC ile birlikte MEB sınırlarını belirleme imkânına da sahip bulunmaktadır. Ancak şimdiye kadar bu yola başvurmamıştır.

Şekil-5 Türkiye’nin ilân etmesi muhtemel MEB Münhasır Ekonomik Bölge sınırlar

(DEVAM EDECEK)