Bu yıl dev yatırımlar yapıldı: Keşif ve gözetleme uydusu GÖKTÜRK-1 uzaya fırlatıldı, Ilgaz Dağı'nı dize getiren tünel, deniz altından denizleri ve dağları delen Avrasya Tüneli, Karadeniz’de geçilmez dağları aşan Ovit Tüneli, Boğaz'ın yeni incisi Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Dünyanın en uzun köprülerinden Osmangazi Köprüsü… 15-20 milyar $’lık yatırımlar bir yıla sığdı. Zamanla yarışırcasına bitirildi.

3. Havaalanı, Kanal İstanbul, İzmir Otoyolu, Çanakkale Boğaz Köprüsü, 2 Nükleer santral, Kuzey Marmara Otoyol Projesi, Yerli Otomobil Fabrikası, Havuzlu çıkarma gemisi, Bilişim, internet alt yapısının güçlendirilmesi, Uydu haberleşmesi, Yenilebilir kaynakların değerlendirilmesi, Sosyal güvence ve genel sağlık sisteminin güçlendirilmesi, dev limanlar, Türk Uzay Kurumu, yerli uçak yapımı, YHT ağının 10 bin Km olması, başlangıçta 3500 Km konvansiyonel hat ilavesi ve demir yolu ağının 35 bin Km ye çıkartılması, bütün kentlerde metro(Yeraltı Tren Ağı=YTA’lar)  ağının yayılması,70 bin Km asfalt, 7500 Km otoban, yaklaşık 40 bin Km bölünmüş yol, dev şehir hastaneleri, yurt içi ve dışında üniversite ağları, öğretmen başına 20 öğrenci, okullaşma ve üniversite eğitiminin yaygınlaşması, tarımda dünyanın ilk beşine girmek; zamanla yarışırcasına yapılıyor. Asırları ve çağları aşan bir süratle dev yatırımlar yükseliyor. 

Hedef 2030’a kadar 10 nükleer santral, 70 milyon ton kapasiteli 2 adet dev rafineri,  50-60 milyon ton kapasiteli demir çelik fabrikaları kurmak olmalıdır.  Metal ve ametal bütün madenleri ve yeraltı kaynaklarını işleyen özel çelik ve metal endüstrisi tesislerinin kurulması atlanmamalıdır. Petrol/Doğalgaz boru hatları için boru ve inşaat sektörü için gerekli demir çelik ihtiyacı yerli üretimden karşılanmalıdır.

Mesela %7’lik bir büyüme oranı için gerekli olan tasarruf oranı milli gelirin yaklaşık %20’si kadardır. Bugün Yurt İçi Tasarruflar bu seviyenin oldukça altında bir orana gerilemiş düşük bir oran söz konusu olduğu için (%12) ülke dış tasarruf kullanımına yönelmektedir. Bu seviyede bir büyümeyi sağlamak için mevcut tasarruf oranları yetersizdir. Acilen bu açığımızın kapatılmasına yönelmek lazımdır. Bu yapılmadığı taktirde küresel finans çeteleri sentetik krizler ve vur kaç sermaye akımları üzerinden milyarlarca $ vurgun yapıyorlar, ekonomileri yakıp yıkıp kaçıyorlar. Geçenlerde IMF küresel borç stoku rakamlarını açıkladı:  152 trilyon $'a ulaşan küresel borç stoku dünya brüt gelirinin % 225'ini oluşturuyor.(IMF): Bu ne demektir? Bütün dünya Küresel Yahudi Sermayesine borçludur. Küresel gelir 2 sene bunlara tahsis edilse borç bitmiyor. İnsanlığa karşı nasıl bir tuzak, nasıl bir gözü doymaz bir yapı kurdukları meydandadır. Finans sistemini ve parasal akımları kontrol ettikleri için 300-500 milyon $ gibi devletler için küçük sayılacak rakamlar üzerinden spekülasyon yapıp ekonomileri batırıp her şeyi yok pahasına satın alarak kaçıyorlar. Bunun için ortamı hazırlıyorlar “bilinçli av partileri”  yapıyorlar.

Böyle dönemlerde halkın devlete sahip çıkarak dövize hücum edeceğine dövizi elden çıkarırsa paranın efendilerinin tuzağı boşa çıkacaktır. Onların bildiği ve halkın bilmediği en önemli iktisat kuralı hatta en önemli iktisat kanunu “sürü psikolojisidir.”  Halkı paniğe sürükleyip dövize hücum ettirdiklerinde her şey bitiyor. Bu nedenle dövizleri TL ye çevirmek kısa vadede finansal operasyonu engeller, ancak uzun vadede ticari denge ve cari dengeyi tesis edecek tedbirler almak lazımdır. Bu yazı dizisi içinde alınması gerekli tedbirlerin PARA POLİTİKASI ayağı kısmen açıklandı. MALİYE POLİTİKASI AYRI YAZI KONUSU’dur.

Ülke ekonomisinin karşılaştığı kriz dönemlerinde spekülasyonun yabancı istihbarat örgütleri ve küresel çetelerin işi ve bilinçli tercihi olduğu anlaşıldığında “yabancı paraların basımına göz yummak” DTÖ’nün aleyhteki kurallarını ihlal etmek, ambargo ve ticari yasakların delinmesine ses çıkartmamak da bir çıkış yolu olarak düşünülmelidir.

Ülkemize ithal edilen başlıca ürünler:

Ham petrol, çeşitli makineler ve kimyasal maddeler, motorlu taşıtlar gibi gelenekselleşmiş mallardır. En kısa zamanda yapılabilir ve tedarik edilebilir olanların içeride üretilmesi ile ilgili tedbirler alınmalı, 3-5-7 yıllık kısa ve orta vadeli planlama ile yeterli iç üretim ve ihracat için üretim fazlası temin edilmelidir. Bizce ticari viyabilite için 10 yıl çok uzun ve geç bir süredir. Başkanlık sistemine geçildiğinde Sn. Cumhurbaşkanı 3-5-7 yıllık süreleri 1-3-5 yıla çekerek cari fazla temin edecek Türkiye’nin makûs talihini tersine çevirecektir.

Ticari denge hesapları yapılıyorken göz önünde bulundurulacak bir diğer husus da şudur: Büyük ticari açık verdiğimiz ülkeler; Rusya, Çin bazı AB ülkeleri gibi ülkelerle ikili antlaşmalar yaparak ticari dengeye zorlamak. Benden mal al ki ben de senden mal alayım! Sen almazsan ben de almam, ticari seçeneklerimi çeşitlendiririm! Zorlamasıdır. Özellikle AB gümrük birliğinin getirdiği kısıtlamaların engelleyici etkisi ve 3. ülkelerle yaptığımız ticareti sınırlamasının önüne geçilmelidir. 

Ülke ve mevzuat bakımından dış ticareti ve ihracatı sınırlayan, ithalata engel (Türkiye’yi İthalat cenneti olmaya zorlayan)olmayan bir mevzuat ayıklaması yapılarak yerli üretim korunmalı iç üretim teşvik edilmelidir.  Bu yapılırken mal dengesi kalem kalem mukayese edilmelidir. 

PAROLA ŞUDUR: Al ki, alayım! Kapıları aç ki, açayım, engelleme ki, engellemeyeyim! Spekülasyon üzerinden canımı yakmaya çalışırsan bende senin canını yakarım!

Ticari ortaklıkların artırılması, yeni pazar sahalarına giriş, küresel açılma, Latin Amerika ve Afrika pazarlarına giriş diğer tedbirler kapsamında sayılabilir.

Cari açığın önlenmesiyle ilgili olarak bir nevi rapor mahiyetinde yazdığımız makaleler dizisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Uygun bir zamanda MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARINI ele alarak DÜNYA’YA LİDER BÜYÜK TÜRKİYE İÇİN ÇÖZÜMLER ÜRETMEYE DEVAM EDECEĞİZ.