Rahmi Koç Müzesi salonunda Morgenthau’nun Ermeni iddialarıyla ilgili yalanlarını ortaya koyan kitabın tanıtımından birkaç gün sonra TASAM tarafından ikincisi düzenlenen Dünya Türk Forumu’nun oturumlarını izledim. İki toplantıyı düzenleyenlerin görüşü, katılımcıların siyasi duruşları ile hedef ve konularının genel hatlarıyla farklı çizgilerde olduğunu düşünüyorum. Her ikisinde de 1915 Tehcir Kararnamesi’nin 100. Sene-i Devriyesi’ne tekabül eden 2015 senesi hazırlıkları gündeme geldi. Tanıtım ve propagandanın diplomasinin temeli olduğu dünyamızda hükümetin konuya ilgisizliğinden ikisinde de adeta dişler sıkılarak şikayet edildi. Medya, akademik çevreler, araştırmacı ve yazarlar ile ihtiyatı elden bırakmamaya özen gösteren diplomatik ve bürokratik kişilikler böyle bir temel konudaki politikasızlığın kabul edilemezliğinde müttefikler. Biz her zamanki iyimser beklentimizle muhtemel saldırılara karşı uygulanacak politikaların kesin başarıları için hazırlıkların sessiz ve derinden gidebileceğini tahmin etmek istiyoruz.
1913-1916 arasında İstanbul’da ABD büyükelçisi olarak görev yapan Musevi kökenli Henry Morgenthau’nun (1856-1946) anıları, Ermeni iddialarını savunan onbinlerce kitabın doğrudan veya dolaylı kaynaklarından biridir. Malta sürgünleri olarak bilinen Osmanlı asker ve sivil yöneticileri, Ermenilere karşı savaş suçu işledi diye sorgulayan İngiliz Kraliyet savcısı, önüne konan bu kitabı da palavradan ibaret diye fırlatarak tutukluların suçsuzluğuna hükmetti.
Morgenthau’nun İstanbul’da görev yaptığı dönem Sultan II. Abdülhamid’in tahttan indirilip altı asırlık imparatorluğun gümbür gümbür yıkılma projesinin uygulandığı yıllardır. Tam manasıyla akılsızlığın ötesinde ihanet politikalarıyla sürdürülen I. ve II. Balkan Savaşları’ndan hemen sonra I. Dünya Savaşı’nın gidişatı bu yıllarda belirlenmektedir. Filistin’e Yahudi göçü ile bölgenin Osmanlı’dan koparılması projelerinin parçası olarak Ermeni isyanları da bu yıllarda yoğunlaşmaktadır. Ancak 1915 Tehcir Kararnamesi ile hesaplar allak bullak olmuştur. Başta ABD’li diplomat ve araştırmacılar olmak üzere konuyu araştıranlar kitabın gerçek yazarının Morgenthau olmayıp bu palavraların sefarette görev yapan Arşak Şimavonyan ve Agop Andonyan  adlı Ermenilere dayandığını delilleriyle ortaya koyarlar.
Bu dönemde Vilâyât-ı Sitte’de (altı vilayet) ABD ile birlikte İngiltere, Fransa konsolosluklar açarak uzun vadeli planları yerinden yönetmişlerdir. Ermeni isyancılara destek verilirken İngiltere’nin, Rusya’nın ve Fransa’nın ayrı ayrı hesapları sözkonusu idi. Ancak hepsi de Yahudilere yurt olarak Filistin ötesinin Osmanlı’dan koparılmasında bir şekilde müttefik idiler. Tam da bu dönemde İstanbul’da görev yapan Morgenthau bir taraftan ittihat ve Terakki liderleri Enver, Talat ve Cemal paşaları mükemmel bir şekilde idare ederken diğer taraftan çarpışan çıkarları büyük hedefe yönlendirmek için uğraşmaktaydı. Fakat Çanakkale’deki büyük bozgunda bu “dahi” diplomatın hatalı istihbaratının da payı olduğu ileri sürülür ve bir şekilde İstanbul’dan ayrılır.
Hıristiyan dünyasına karşı bir bakıma günah çıkarmak için kaleme aldığı hatıra kitabının (Hans Morgenthau’s Story) ilgili bölümleri yine görevi esnasında ülkesine gönderdiği kendi günlükleri tarafından tekzip edilmektedir. Esasen Malta sürgünlerinin yargılanması safhasında İngiliz savcı sunulan kitapları kabul etmeyince İngiltere resmen ABD’den bu konuda ellerinde delil olup olmadığını sormuştur. Hem altı vilayetteki ABD konsolosluk raporlarından hem de bunları üstünde bulunan aynı zamanda uydurma soykırım iddialarına temel teşkil eden palavraları yazan o zamanki Morgenthau’nun Vaşington’a gönderdiği bilgilerden böyle bir delil çıkmamıştır.
Ermeni iddiaları konusunda ABD kaynaklarını didik didik ederek gerçekleri ortaya çıkan kıymetli araştırmacı Şükrü Server Aya eserlerine bir abide daha eklemiş bulunmaktadır. Morgenthau’nun hatıraları ile günlükleri arasındaki tezatları kendi tabiri ile adeta “saç kıllarını sayarcasına” ortaya çıkaran Aya, Heath Lowry’nin o gün ulaşılabilen kaynaklarla başlatmış olduğu ışıklandırma üzerine projektör inşa etmiştir. Lowry’nin çalışması (Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsünün Perde Arkası, İstanbul, İsis, 1991) Türkçe olduğu halde, Aya’nın eseri, Preposterous Paradoxes Ambassoder Morgenthau, Belfast, Athol Books, 2013, (Büyükelçi Morgenthau’nun Mantıksız Çelişkileri) asıl hedefe ulaşmak üzere İngilizce yayınlanmıştır.
Aya’nın daha önce yayınlanmış olan Türkçe ve İngilizce eserleri ne yazık ki insaflı Ermenilerden gördüğü ilgiyi Türk akademisyen ve araştırmacılardan görmemiştir. Her diplomatımızın elinin altında olması gereken bu belge yayınlarının 2015 hazırlıkları çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi temennimizdir. Bir diplomatımız “Aya’nın eserlerinden çok istifade ettiklerini, bütün çalışmalarını takdir ve teşekkürle karşıladıklarını söylemişti”. Ancak bu tür çalışmaların fotokopi ile çoğaltılarak yahut internetten bedava indirilerek kullanılmasının, milli hedeflerle de bağdaşmadığı açıktır. Buna karşın Aya’nın bu kitabının bir şekilde Türkçeye kazandırılmasını da ümit ediyoruz. Çünkü kendi araştırmacılarımızı doğru bilgilerle donatmak birçok sorunun çözümü için şiddetle ihtiyaç vardır. Bazen bin tohumdan biri yeşerir, bin ağaca bedel olabilir.
Süleyman Şensoy’un başkanlığında Dünya Türk Forumu oturumlarında tartışılan ve sonuç bildirisinde açıkça belirlenen 2015’e yönelik proje ve tekliflerin de bir an önce hayata geçirilmesi devletin tarihi bir görevidir.