Anlaşamıyoruz denilen birçok konuda uzlaşmak zor değil!

Dr. Öğretim Üyesi GÖKTAN AY, KÜLTÜR ve SANAT POLİTİKALARI ile MÜZİK EĞİTİMİ Hakkında Konuştu. 

Oğuz Çetinoğlu: Aktif bir Kültür-Sanat adamı olarak Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dr. Göktan Ay: Müziğin eğitim ve sanat/kültür olarak iki ayağı var. O sebeple ‘müzik eğitimine de’ çok önem veriyorum. Bahse konu kurulun müzikle alakâlı üyeleri her zaman her yere çağrılan isimlerdir. Bu güne kadarki hizmetleri, bundan sonraki çalışmaları hakkında yeterli ölçüde fikir veriyor. Bu ülke yeni isimler yetiştirmiyor galiba! Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'na M. Özçay ve H. Hümeyra Şahin hâriç, tahmin eedilen isimler tâyin edildi. Başarılı olmalarını diliyorum. 

Çetinoğlu: Olabilecekler mi?

Dr. Ay: ‘Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz’ İcraata bakacağız. 

Kurul üyeleri ‘danışman’ olarak görev yapacaklar. Danışman denilince, Rahmetli Süleyman Demirel’e atfedilen bir anekdot hatırıma geliyor: 

Önceki cumhurbaşkanlarına nazaran çok sayıda danışmanı vardı. Kendisine yakınlığı olan gazeteci sormuş: Danışmanlarınızdan faydalanabiliyor musunuz? Cevap Demirellik: Faydalanamıyorum. Bu güne kadar hiçbiri bana hiçbir şey danışmadı. 

Çetinoğlu: Danışmanlar haklı. Her biri bir şeyler danışsaydı, Sayın Cumhurbaşkanımızın memleket meselelerine ayıracak zamanı kalmazdı.

Peki efendim, Anladığım kadarıyla durumdan pek memnun değilsiniz. Niçin?  

Dr. Ay: Kurul üyeliğine tâyin edilen kişiler kültür/sanat denilince sürekli çağrılan ve önde oturtulan kişilerdi. Kültür Şurasında da, İstanbul Kültür Çalıştayı’nda da aynı isimler vardı. Sanki devletin elinde bir kültür listesi var, onun dışına çıkmak yasak!... Bakınız; Alev Alatlı (78), H. H. Şahin Hülya Soydan (Koçyiğit) (70), Prof. Dr. İskender Pala (60), M. Özçay, Murat Bardakçı (62), Orhan Gencebay (74), Râsim Özdenören (78), Prof. Dr. Ümit Meriç (72) yaşındalar. Allah uzun ömür versin… Yaş ortalaması 70. Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu'nda; bir sosyolog, 2 târihçi, bir hattat, bir sinema sanatkârı, piyasadan bir müzisyen, 3 yazar var. Müzisyen olarak akademisyen yok… müzik sahâsından devlet sanatkârı unvanına sâhip kimse yok! Ülkemizde 45 Konservatuar, 80 Güzel Sanatlar Fakültesi, 80 Güzel Sanatlar Lisesi, 25 Eğitim Fakültesi’nin Müzik Bölümü var. Bu kurumlardan da kimse yok. Maalesef; popüler kültür/sanat yine kazandı. Yeni, atak, genç bir kadro olmadı. Cumhurbaşkanımız; bir yandan Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi'ni kuruyor, devlet katında sanatkârlara ödüller veriyor -oh müziğimize değer verdi diyoruz-, diğer yandan müzik akademisyenlerini, devlet sanatkârları, müzikbilim insanlarını/yazarları gözardı ediyor... Anlamakta güçlük çekiyoruz. 

Çetinoğlu: Yaş ortalamasının 70 olduğunu söylediniz. Demek ki tecrübeli insanlar tercih edilmiş…

Dr. Ay: Tecrübe elbette gerekli. Fakat gençlerin enerjisinden ve üretkenliğinden faydalanılması düşünebilirdi. Denge sağlanabilirdi…

Çetinoğlu: Haklısınız. Muhtemeldir ki Danışmanlar Sayın Başkanımıza danışmadan isimleri tespit etmişler…  

Peki Efendim… Zamanını boşa geçirmeyen bir kişisiniz. Görüşmeyeli neler yaptınız?

Dr. Ay:Herkesin boş vakti olsun, ama boşa harcayacak vakti olmasın’ diye düşünürüm. Hekimler, Alzeimer hastalığına yakalanma ihtimali olan kişilere, ‘Her gün, küçük de olsa yeni bir şeyler öğrenin’ diyorlar. Ben sağlıklı her kişinin, hergün ‘yeni bir şey öğrenmesinin gerektiğine’ inanmaktayım.

Sorunuzun cevabına gelince… 25. İstanbul Türk Müziği Festivali’ni konser ve sempozyumla gerçekleştirdik. Bütün katılımcılara,  Müzdak’ı oluşturan dernek ve vakıflara, üniversitelere, TRT sanatçılarına, ilim insanlarına teşekkür ediyorum.

Sempozyum bildiri kitapları İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından, bugünlerde e-kitap olarak yayınlanacak. Bu arada Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin Haziran ve Eylül Çalışma toplantılarına dâvet üzerine katıldım. 

Çetinoğlu: Çalışma toplantısında hangi mevzular hakkında konuşuldu?

Dr. Ay: Ses sistemleri, terminoloji ve benzeri konular üzerinde duruldu. Biz Türk müziği mensupları olarak dilde, anlatımda, terminolojide anlaşamıyoruz. Ses sistemi üzerinde son yılların en önemli sempozyumunu, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Müziği Devlet Konservatuvarı (TMDK) Yönetim Kurulu Üyesi ve sempozyum sorumlusu ve öğretim üyesi olduğum kurumda yapmıştık. (Türk Müziği’nde Uygulama-Kuram Sorunları ve Çözümleri Uluslararası Çağrılı Kongre Bildirileri, 2008, Kültür A.Ş. Yay.) Ama yayınları kimse okumuyor, bildirilerden ders çıkarmıyor, notlar almıyor. Sonra; bildiğini okuyor, oysa geçmişte söylenenler, yazılanlar var. Müzik/sanat, hayat gibi; devamlılık ister.

Dolayısıyla, kurumlar da görevini yapmıyor. Unvanlı müzikologlarımız var, ama hâlâ terminolojide anlaşamıyoruz. Çünkü, ciddi yayın yok!

Son günlerde bize gönderilen üç örnek üzerinde durarak konuşalım;

1-Bir konservatuvarın yapmaması/olmaması gereken bir afiş! Ne demek müzik orkestrası? 2018 yılında, 45 konservatuar var diye övünülürken ‘Müzik Orkestrası’ diye bir isimlendirme büyük hatâdır.  

Çetinoğlu: Mevzuun uzağında olanlar için açıklama lütfeder misiniz?

Dr. Ay: ‘Orkestra’ İtalyancadan dilimize geçen bir kelimedir ve bütün sözlüklerde mânâsı şudur: ‘Yaylı, üflemeli ve vurmalı çalgılar topluluğu’ Yâni, müzikle ilgilidir. Yâni, müzik olmazsa orkestra olmaz!

Çetinoğlu: Armut meyvesi’, ‘lahana sebzesi’ der gibi… Türkçe bilenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Türkçeyi bilenlerden boşalan yeri, Türkçenin kafasını kıranlar, gözünü çıkaranlar alıyor. Yazık. Oysa ki Müzik ve edebiyat ayrılmaz bir bütündür. Siz bu hususların üzerinde titizlikle duruyorsunuz. Başka tespitleriniz var mı? 

Dr. Ay: ‘Terminolojide yanlışlar’ yapılıyor.  İTÜ TMDK’dan sonra kurulmuş, başarılı projeler gerekleştirmiş bir konservatuarımız.

 ‘Geleneksel Türk Sanat Mûsıkîsi, Seçki Eserler Dinletisi’ başlığı ile alakalı olarak dört adet hatâ görüyorum:

1-‘Musıki’ kelimesi kurumun adında olsa da, artık  ‘müzik’ kullanılıyor. Zaten DTMK, ders programlarında; ‘Temel Müzik….’, ‘Türk Müziği Solfej…’, enstrüman yerine ‘Çalgı’ ve konservatuar dergisinde ‘müzik’ kelimesini  kullanarak ‘doğru dilde’ olduğunu göstermiş. Peki, neden afişte bu dil kullanılmamış? diye arkadaşlara sormak gerekiyor!

B-‘Seçki’; seçilmiş, önemsenmiş, öne geçmiş ve benzeri anlamlara geliyor. Yâni, ‘seçki’  dediğinizde, o kişi veya malzemeyi öne çıkarmış oluyorsunuz. Peki, bu dil Türk müziğinde kullanılan -yaygın- gelenek olmuş mu? Elbette hayır! O zaman kullanmak niye? (Seçki, bir şeylerin içinden seçmek anlamında kullanılamaz)

Dostum Dr. Halil Altınköprü’den öğrendiğim kadarıyla, konserde; ‘farkı formlardan eser  seçimi’ yapılmış, ama bu o eserlerin seçkin olduğunu göstermiyor… Onun yerine; özel form örnekleri, formlardan örnekler, Türk müziğinde şarkı formları, Türk müziğinde formlar özel konseri ve benzeri denilebilirdi ve doğru olurdu…

C-Değerli müzik insanlarımız! Artık; Geleneksel Türk Müziği, Geleneksel Türk Halk Müziği, Geleneksel Türk Halk Oyunları, Alaturka Türk Müziği, Osmanlı Müziği, Osmanlı Türk Müziği, Makam ayağı, Makam dizisi gibi yanlış terimlerde anlaşalım ve müziğimizi kirlilikten kurtaralım. Bir yerden başlayalım… Çünkü Türk Sanat Müziği (TSM), Türk Halk Müziği (THM), Türk Halk Oyunları (THO); geleneği -târihî ve sosyal yönü- devamlılığı olan müziklerdir. Geleneklerle bağlantılar, o müziklerin içinde vardır. Bunu başlığa taşımak son derece yanlıştır.

D-Ayrıca, genel olarak;  ‘sanat’ kelimesini kaldırıp, ‘Türk müziği’ ve ‘Türk halk müziği’ dediğimizde, daha doğru bir iş yapmış olabiliriz.

Çetinoğlu: Haklısınız. Müzik zâten sanattır. ‘Türk Müziği’ denildiğinde, aynı zamanda ‘sanat’ kelimesi de içerisinde mevcuttur. Kimileri; ‘Türk insanı’ diyor. Türk zâten insandır. ‘Türk’ demek yeterlidir. 

Dr. Ay: Müziğimize hizmet edenlere teşekkür borcumuz vardır. Fakat hizmet ederken, eser verirken yanıltıcı olunmamalıdır. 

Bir kitap yayımlanmış. Yazan, müzik sahâsından değil.

Uğur Baydu çok geniş düşünmüş. Ne kadar kelime varsa kitabının içine doldurmuş. Müzik terminolojisi böyle yazılmaz. Kullanılmayan terminoloji (vokalci, viyolonselci), kullanılmayan makam (Acemli yegâh, acem rast) gereksiz yere açıklanmış. Yanlış açıklamalar (Telli çalgılar, ‘tırmıklanan teller’ diye bir açıklama olmaz), (akord: ‘Bir çalgıyı doğru ses vermesi için…’ Ne kadar doğru? Böyle bir târif yok!..), yanlış yazılım var. (akord etmek, doğrusu ‘akort etmek’tir.) Bir terimden çok fazla çoğaltma var (Ağıt’tan 4, akorttan 8 kelime). Türkü adları terminoloji değildir (Et koydum tencereye, et aldım dirhem ile… Alı da verin, Alageyik). Dip not ve kaynakça yok… Kaynak kitap olarak alınıp, tezlere girerse birçok yanlış ta taşınmış olacak. Dikkat etmek gerek!

Çetinoğlu: Yirmi beşincisini geçen yıl düzenlediğiniz İstanbul Türk Müziği Festivali’nin bu seneki târihi ve program içeriği belli oldu mu?

Dr. Ay: 26. İstanbul Türk Müziği Festivali’nin yapılıp yapılmayacağına karar veremedik. Mübârek Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı programı bölüyor. 6 Mayıs’ta Ramazan başlıyor. Önceki yıllarda olduğu gibi müzik icrası ve sempozyum birlikte olamıyor. Ya sâdece biri yapılabilecek veya Festival yapmayacağız. 

Çetinoğlu: Başka bir program var mı?

Dr. Ay: Bir Bakanlığa bağlı olarak; Türk Müziği Ses Sanatkârları, Türk Müziği Çalgı Sanatkârları ile ilgili bir projeye başlıyoruz. Ülkemizde ilk olacak, başarabilirsek çok şey değişecek… Ama içerik konusunda bilgi veremiyorum. Olgunlaştıkça, ilerleme sağlandıkça kamuoyuna açıklama yapacağız.

Çetinoğlu: Ülkemizde müzik öğretim ve eğitiminin genel durumu nasıl?                  

Dr. Ay: Müzik alanı, üniversiteler bünyesinde gelişmekte ve her geçen gün yeni Fakülteler Müzik Bölümü, Konservatuvar, Müzik Eğitimi Ana Bilim Dalı, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi gibi okullar açılmaktadır. 

Çoğalma ile birlikte, müzikte problem hâline gelen ve yıllardır -çok kolay olduğu halde- çözül(e)meyen bazı yanlışların, yeni kurulan kurumlara geçmesi kaçınılmazdır. Müzik Eğitimi’nden maksat; ‘sanatı iyi derecede özümseyen, kaliteli sunum yapabilen, araştırmacı/derlemeci ruha sâhip, örnek alınacak kişi olan, çalgısında/sesinde gelişmeyi hedefleyen, bilgi derinliği olan, sanat ahlâkına önem veren, araştıran-derleyen, üreten, kısaca; ‘ilime/sanata; akademik ve tarafsız bakabilen kişiler’ yetiştirilmesidir.

Çetinoğlu: Neler yapılabilir?  

Dr. Ay: Bu ülkenin kültürünü ayırt etmeden, eksiklerini gidermeye çalışmak, konservatuvarları  ‘bölge konservatuvarı’  olarak ‘millî müzik eğitimi programı ile’ programlamak, müziği Batı-Türk diye ayırmadan kucaklamak-öğretmek, cihanşümul ve millî  müzik  kurallarını bilmek, tek sesliliği çok sesliliğin karşıtı gibi göstermemek, halkı iyi ve kaliteli müzik konusunda eğitmek, üniversiteler müzik eğitimi kurumlarından yetişen öğretmenlerimizin ‘iyi çalgı çalmalarını’  sağlamak, derlemeciliğe önem vermek, Türk müziğinin ve çalgılarının gelişmesi- metotlarının yazılması için araştırma ve çalışmalara destek vermek,  yeni-özgün bestelere ve bestecilere imkân tanımak’ şarttır.

Çetinoğlu: Hedefler çok ve farklı… Öncelikleriniz nelerdir? 

Dr. Ay: Tür ayrımı yapmadan, çok sesli veya Türk Müziği eğitimi gören gençlere;

1-Müzik Târihimizi, gelişmeleri, müzik eğitiminin önemini ve yararını,   

2-Yaratıcılığın, var olanları değerlendirmenin ne olduğunu,

3-Okumanın, her eserin-bestenin yeni bir dünya olduğunu,

4-Diploma değil meslek sâhibi olmanın önemini,

5- Bilgi-sabır ve hoşgörü ile kendi ayakları üzerinde nasıl durulacağını,

6-İyi çalgı çalmanın ne kadar önemli olduğunu,

7-Hayatı ve insanları sevmenin, saymanın, kabul etmenin insanî bir vasıf olduğunu,

8-‘İdeal müzisyen- öğretmen…’ ruhunu ve coşkusunu yitirmeden, her türlü imkânsızlığa karşı üretim yapmayı,

9-Hayat boyu öğrenilenleri, kıskanmadan, öğrencileriyle paylaşmayı,

10-‘Ülkemin müziklerini, varlığını kabul ediyorum ve farklılığına saygı duyuyorum’ prensibinden hareketle, bilgileriyle geliştirmeyi, çok kültürlülük içinde kullanmayı,

11-İyi ve kaliteli müzikte birleşmeyi,

12-Arşiv ve diskotek oluşturmanın önemini,

13-Müzik teknolojisini kullanmayı, bilgisayarın önemini 

Öğretmek olmalı. 

Çetinoğlu: Teşekkür ederim.  


 

Dr. Öğr. Üyesi GÖKTAN AY

4 Mart 1957 târihinde Artvin’in Ardanuç ilçesinde doğdu.

İlk, orta, lise tahsilini babasının öğretmen olarak bulunduğu Tokat’ta tamamladı. 1974'de Kültür Bakanlığı Halk Dansları Eğitim Merkezi'nde göreve başladı. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Müzik Bölümüne devam etti. 1975 yılında İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nın kurulması ile Temel Bilimler Bölümü’nün imtihanını kazanarak İstanbul'a geldi. Konservatuarın ilk öğrenci ve mezunlarından oldu. Bilim imtihanından sonra ‘asistan’ olarak göreve başladı. 1982 yılında Konservatuarın YÖK yasası ile İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ) bağlanması ile okutman, 1985 yılında sanatkâr öğretim elemanı, 1987 yılında Yrd. Doç. unvanlarını, devam etmekte olduğu yüksek lisans ve doktora programlarını tamamlayarak 1988 yılında ‘Doktor’ unvanını aldı. 

Konservatuarda Türk Halk Oyunları (THO) Bölüm Başkan Yardımcılığı, Ana Sanat Dalı Başkanlığı, Çalgı Eğitim Bölümü Başkan Yardımcılığı, Konservatuar Yönetim Kurulu Üyeliği, Konservatuar Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Türk Musikisi Vakfı, Folklor Kurumu, İTÜ Türk Mûsîkîsi Devlet Konservatuarı Mezunları Derneği, Unesco Cid (Uluslararası Dans Konseyi) Danışma Kurulu Üyeliği, Başbakanlık Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü (GSGM) Türk Halk Müziği Danışma Kurulu, Başbakanlık GSGM THO Federasyonu Gözlemciliği, İTÜ TMDK Mezunları Derneği üyesidir. 

Radyo ve televizyonlarda programlar yapmakta, 1980 yılından bu yana, dergi ve gazetelerde makaleleri yayımlanmaktadır. Son 4 yıldır internethaber.com da eğitim/kültür/sanat üzerine güncel yazılar yazmaktadır.

Folklora Giriş, Folklor (Halkbilim), Sempozyum kitapları (10 adet)  yayımlandı. 

23 yıldır, her Mayıs ayı boyunca,  ‘İstanbul Türk Müziği Günleri’ adlı özgün ve tek Türk Müziği Festivali’ Genel Sanat Yönetmenliği’ni, ‘Ulusal ve Uluslar arası Sempozyumları’ editörlüğünü yapmaktadır.