ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ SAMSUN ŞUBESİ Başkanı Dr. IŞIK ÖZKEFELİ Hanımefendi ile şehir hastânelerinden sağlığa, gençlik meselelerinden kültüre… Türkiye’nin meselelerini konuştuk.

Oğuz Çetinoğlu: Son yıllarda ‘Şehir Hastâneleri’nden söz ediliyor. Şehir Hastâneleri’ kavramını açıklar mısınız?

Dr. Işık Özkefeli: Şehir hastanelerinde temel mantık, iktidarın köprü, tünel gibi projelerde uyguladığı yap-işlet-devret modelidir. 

Bir ilde Şehir Hastânesi yapılırken o ildeki kamu hastâneleri kapatılacaktır. Çünkü hastâneyi yapan şirkete yüzde yetmiş doluluk oranı güvencesi verilmektedir. Bu yüzden toplamdaki yatak sayısının arttırılması planda yoktur. Şehir Hastânesi hasta bakacak, kontrol altında olmayan bir ödenek olan ‘Döner Sermaye’ ile kiralar ödenecektir. Kirayı ödeyememesi durumunda kullanılmak üzere 2018 bütçesinde büyük bir bütçe ayrılmıştır.

Köprü, tünel ve şehir hastâneleri gibi yap-işlet-devret modeli ile ülkenin geleceği ipotek altına alınmakta; aynı köprüden geçen araba sayısı gibi hasta olacak insan sayısı güvencesi vermek; sosyal devletin yapması gereken sağlığın korunmasından ne kadar uzaklaşıyor olduğumuzu göstermektedir. 2004 yılından sonra başlayan sağlıkta dönüşümün bir ayağı durumundadır.

Çetinoğlu: Ülkemizdeki sağlık hizmetleri, dünya standartlarının neresinde?

Dr. Özkefeli: Sağlık hizmetlerinin dünya standartlarına göre yerini belirleyebilmemiz için önce sağlık kavramını bilmemiz gerekiyor.Dünya Sağlık Teşkilatı’nın târifine göre sağlık; ‘kişinin sâdece bedenen değil, ruhen ve sosyal açıdan iyilikte olma hâli’dir. Ülkemizde sağlık hizmetleri, ‘tedâvi edici hizmetler’ olarak anlaşılmaktadır. Oysa sağlık koruyucu sağlık hizmetleri ile başlar. Yâni hastalık olmadan halk sağlığı hizmetleri temel öncelik olmalıdır. Bunun mâliyeti daha düşüktür. Sağlıkta dönüşüm ve Aile Hekimliği ile birinci basamak koruyucu sağlık hizmetlerinden, tedâvi edici sağlık hizmetlerine dönüştürülmüştür. 

Çetinoğlu: İstek hâlinde, hastalıktan korunma konusunda aile hekimleri, kişilere bilgi vermiyorlar mı? 

Dr. Özkefeli: Meslektaşlarım elbette her türlü bilgiyi veriyor ama iş yükleri o kadar ağır ki sâdece poliklinik yapıp hasta bakmak bunların başında geliyor.

Çetinoğlu: Koruyucu sağlık hekimliğinden tedâvi edici sağlık hizmetlerine dönüştürülmüştür.’ Dediniz. Koruyucu sağlık hizmetleri, tedâvi edici sağlık hizmetlerinden daha düşük olduğuna göre yapılan dönüşümün sebebi ne olabilir? 

Dr. Özkefeli:  Küresel sermaye için; her zaman hastalıkların tedâvi edilmesi, hastalıklardan korunmaya göre daha kârlıdır. 

Çetinoğlu:Sağlık hizmetlerini küresel sermâye değil, T.C. Sağlık Bakanlığı yürütmüyor mu?

Dr. Özkefeli: Ülkemizde tedâvi edici hizmetlere yönelik bir ağırlık vardır. Elbette Bakanlık yürütüyor ama sağlık kamudan çıkıp özele yönelmekte ve piyasalaştırılmaktadır. 

Çetinoğlu: Yönlendirme’den mi söz ediyorsunuz?

Dr. Özkefeli: Nereden kaynaklandığını bilmek mümkün değil. Uygulamaya bakıldığında, tedâvi edici yönteme öncelik verildiği görülüyor. Tüm uygulamalara bakıldığında; Sağlık tamamen özele yönlendirilmiş durumdadır. Yani artık ülkemde paran varsa sağlık alabileceksin durumundayız.

Çetinoğlu: Hangi uygulamaya bakıldığında?

Dr. Özkefeli: Şehir hastâneleri ile devletin ihâleyi alan şirketlere verdiği %70 hastâne doluluğu garantisi, koruma hizmetleri için değil, tedâvi hizmetleri için verilen güvencedir. Koruma ile ilgili bir hüküm yoktur. Zâten özel hastânelerin, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yaptığı sözleşme hükümleri kapsamında koruma hizmetleri yoktur. Sâdece tedâvi hizmetleri vardır. Açık ifâdesiyle, hastalıktan korunmak maksadıyla özel hastânelerden hizmet alanlar, SGK güvencesinden faydalanamazlar. 

Çetinoğlu: Sağlık hizmetlerinde eksikliklerimiz nelerdir?

Dr. Özkefeli: Hizmet anlayışında eksiklikler, sapmalar var. Ne kadar çok hastanın tedâvi edildiğine değil, kaç kişiyi muhtemel bir hastalıktan koruyabildiğimize bakmalıyız. 

Çetinoğlu: Nasıl sağlanacak?

Dr. Özkefeli: Tabiî ki ve yalnızca zihniyet değişikliği ile sağlanabilir. 

Çetinoğlu: İzninizle başka bir konuya geçelim. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Samsun Şubesi Başkanı’sınız. Dernek hakkında bilgi lütfeder misiniz?

Dr. Özkefeli: Bundan 28 yıl önce, Millî Mücâdele’nin başladığı günün 70. yıldönümü olan 19 Mayıs 1989 târihinde, Genel Merkezimiz kuruldu. 

Çetinoğlu: Hangi düşünce ile kuruldu?

Dr. Özkefeli: Kurucular Kurulumuz bu soruya şöyle cevap veriyordu:

Atatürk’ün bedeninin aramızda bulunmamasından cesâret alan içteki ve dıştaki bâzı olumsuz düşünceli güçler, Atatürk devrim ve ilkelerine karşı açık veya kapalı saldırılarını doruğa ulaştırmış bulunmaktadır. Bundan daha kötüsü, plânlı ve sinsî bir çalışma ile o devrim ve ilkeleri gelecekte yok etmek çabası içindeler.’

İşte bu düşünce ve inanç doğrultusunda kurucular kurulu Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Merkezi’ni oluşturmuşlardır.  Bu büyüklerimiz arasında Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Prof Dr. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Prof Dr. Nusret Fişek, Prof Dr. Özer Ozankaya gibi isimler vardır.

Onlar ve bizler biliyoruz ki; Atatürk sâdece bağımsızlığı tehlikeye girmiş Türk Milletini emperyalist güçlerden kurtaran büyük bir asker değildir. 

O; bunun çok daha ötesinde, insanların inançlarına dokunmaksızın, toplumumuzu Ortaçağ zihniyetinden ve kör taassuptan kurtarmayı hedeflemişti. Sürekli biçimde çağdaş ve medenî bir millet olmanın ve böyle kalmanın yollarını gösteriyordu.  Atatürk; ‘akıl’a dayalı lâik düşünce, lâik hukuk ve lâik öğretim sistemlerini toplum hayatına hâkim kılan büyük bir devlet adamıdır. Tek hedefi Millî egemenliğe dayanan tam bağımsız Türkiye idi.

Yüzyıllarca ikinci sınıf insan durumuna düşürülmüş Türk kadınını gerçek yerine yükseltip, eşit haklara ve yüksek haysiyete sâhip insan ve yurttaş yaparak, eşitsizlikleri kaldıran bir liderdi.

Misak-ı Millî sınırları içinde ‘Türk’üm diyen herkesin Türk olduğu prensibini getirerek, ırkçılığı reddedip; yapıcı, olumlu ve çağdaş Türk milliyetçiliğini yaratarak, onu devletimizin temel ilkelerinden biri yapan büyük bir dehaydı.

Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesini hem devlet yönetiminde hem de milletlerarası ilişkilerinde temel olarak almıştı. 

Bu durum karşısında Atatürk inkılâp ve ilkelerinin, sosyal meselelerimizin çözümlenmesinde ışık tutucu niteliğe ve yaratıcı güce sâhip olduğuna inananlar, ‘Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurarak, O’nun inkılâp ve ilkelerinin gelecekte de hâkim olmasına katkıda bulunma ve onlara bekçilik yapma mecbûriyetini duymuşlardır.

Atatürkçü Düşünce Derneği Samsun Şubesi de 1994 yılında aynı ilke doğrultusunda düşünen büyüklerimiz tarafından kurulmuştur. Genel Merkeze bağlı olarak çalışmaktayız. Şu an Türkiye’de üç yüzü aşkın şubesi ile kamu yararına faaliyet gösteren en büyük derneklerden biriyiz.

Yıllık aidatımız 24 TL’dir. Hal böyle olunca bağışlar, yapılan dayanışma yemekleri, iktisâdî işletme satış gelirleri ile derneğimizi mâlî olarak ayakta tutmaya çalışıyoruz.

Ben ve Yönetim Kurulum iki yıl önce Olağan Genel Kurul ile üyelerimizin tercihi ile yönetime geldik. Hepimiz gönüllü olarak görev yapmaktayız. Ben özel bir hastâneninâcil polikliniğinde pratisyen hekim olarak görev yapmaktayım. Ama inanın şu an hekimlik mesleğini bir kenara bıraktım ve dernek adına çalışmaktayım. Ülkenin içinden geçtiği bu kritik süreçte bütün vatanseverlere çok görev düştüğü inancındayım.

Derneğimiz, yukarıda bahsettiğim kuruluş amaçları doğrultusunda; Cumhuriyetin temelleri olan Atatürk ilke ve inkılaplarının gelecek nesillere taşınması; tam bağımsız, laik, demokratik, parlamenter, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet yaşaması için çalışmalar yapmaktadır. 

Gelecek gençliktir. Bunu hepimiz biliyoruz. ‘Önce gençlik’ diyerek yola çıktık. Gençlik Kolları yönetimimiz ve Lise Komisyonumuz var. Burada pek çok çocuğum var.

Eğitim, kültür, sanat, sosyal sorumluluk projeleri ile her alanda aktif olmaya çalışıyoruz.

Benim anlatacaklarım bitmez ama bu sorunuza bu kadar cevabım yeterli sanırım.

Çetinoğlu: Kültür faaliyetleriniz de var. Neler yapıyorsunuz? Samsunluların kültür çalışmalarına ilgisinden memnun musunuz?

Dr. Özkefeli: Ulu Atatürk; ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür’ diyor. Atamızın çizdiği çağdaş uygarlık hedefine ulaşmada medeniyet ve kültürün birbirinden ayrılamayacağına inanıyoruz. Bu sebepledir ki Atatürkçü düşünce sistemi içinde kültür çalışmalarına yer vermemek mümkün değildir.

Bu noktadan hareket ederek birçok çalışmalar yapmaktayız. Geçen dönem Düşünce Akademisi kapsamında konularında uzman misâfirlerimizle Türk târihi, dili, edebiyatı, sanatı gibi pek çok alanda toplantılar ve konferanslar gerçekleştirdik. Bu yıl da bu toplantılara devam edeceğiz. 

Özellikle Türkçenin doğru kullanılmasına çok özen gösteriyoruz. Bu anlamda hazırladığımız bir sosyal sorumluluk projesini mutlaka hayata geçireceğiz.

 Yine millî kültürümüzün sanat alanında gelişmesi için bünyemizde bulunan Türk müziği ve halk müziği korolarımızla konserler düzenliyor, her hafta şiir geceleri yapıyoruz. En son bu hafta içinde Selma Ergün sanat evi ve halk eğitim merkezi ile birlikte bir resim sergisini açtık ve hâlen bu sergi ziyâretçilerini ağırlamaktadır.  Kütüphânemizde bulunan kitaplara ait listemizi resmî web sayfasından yayınlıyoruz. Böylece yurttaşlarımızın kütüphânemizden faydalanmasını sağlıyoruz. Şehrimizde sanat ve sanatkâra karşı yapılan her türlü haksız uygulamada diğer sivil toplum kuruluşları ile berâber hareket ederek tavır koymaktan çekinmiyoruz. Geçen yıl gazi sahnesinin kapatılması ve Opera durağının adının değiştirilmesi konularında eylemelerde bulunduk. Samsunluların kültür çalışmalarına ilgisi her zaman en yüksek seviyede olmuştur. Bununla bir Samsunlu olarak gurur duyuyorum. Ancak yeterli sergi ve toplantı mekânı bulamadığımız için bâzı faaliyetlerimizi yapamamaktan üzüntü duyuyoruz.

Çetinoğlu: Atatürk’ün hayal ettiği ve gerçekleştirmeye çalıştığı Türkiye ile günümüzdeki Türkiye’yi, sosyal ve iktisâdî açılardan mukayese ettiğinizde ulaştığınız neticeleri ve bu netice ile alakalı duygularınızı anlatır mısınız?

Dr. Özkefeli: Cumhuriyetimizin onuncu yılında Yüce Önder ‘On yılda çok büyük işler yaptık, fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecbûriyetinde ve azmindeyiz’ diyor.

Ulu Atatürk çağdaş medeniyet yolunda bugünümüze yol gösteren, eşsiz bir ileri görüşlülükle bunun temellerini atmış ve devâmını bizlere emânet etmiştir. Ancak geçen onca yıla karşın bu hedefleri gerçekleştirmede ne yazık ki başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Atatürk’ün iktisâdî hedefi her alanda olduğu gibi tam bağımsızlıktır. Ekonomik olarak bağımsız olamayan bir milletin tam bağımsızlığından söz edilemez. 

Bakınız bu gün Türkiye’nin brüt dış borç stoku millî gelirin yarısını aşarak 432 milyar dolardan fazladır. İşsizlik ve enflasyon oranları çift hâneli rakamlarda dolaşmakta, canlı hayvan veya karkas eti, hatta hayvanlara yedireceğimiz otu bile yurt dışından satın almak mecbûriyetinde kalmış durumdayız. 

Adâlet sisteminin tarafsızlığını yitirmesi başlı başına bir yıkımdır. Bütün bunlar karşısında duygularım ise umutsuzluk ve üzüntü asla değildir. Tam aksine daha çok ve hırsla çalışarak işimi en iyi şekilde yapmaya devam etmek olacaktır. Biliyorsunuz umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır. Bizler; çağdaş ve medenîolmakla alakalı ümidimizi hep canlı ve diri tutuyoruz.

Çetinoğlu: Ülkemizdeki eğitim hizmetlerini tatminkâr buluyor musunuz, noksanlarımız, hatâlarımız var mı?

Dr. Özkefeli:Tabiî ki var. Bu konu sanırım başlı başına özel bir röportaj konusu olur ve sayfalar tutar. Ama kısaca bahsetmek gerekirse 16 yılda onlarca defa imtihan sistemi ve müfredat değiştiren bir ülkenin, ‘millî eğitim politikası yok demektir. 

Çetinoğlu:Problemlerin giderilmesi için teklifleriniz nelerdir?

Dr. Özkefeli: Akılcı, ilmî ve çağdaş bir müfredatın uygulanması gerekir. 

Çetinoğlu: Sözünü ettiğiniz müfredat programı ile ulaşılmasını düşündüğünüz hedefler nelerdir?

Dr. Özkefeli: Akılcı, dürüst, çalışkan, her hal ve durumda âdil olabilen, inançlı, vatan-millet âşığı bir neslin yetiştirilmesidir. Eğitim stratejisi âcilolarak bu maksada yönelik olarak değiştirilmelidir. 

Çetinoğlu: Öğretim en çok 15 veya 17 yıl devam eder. Eğitimin ise ömür boyu devam etmesi arzu edilir. Okul çağında ve sonrasında, ülkemizde okul dışı eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dr. Özkefeli:Eğitim ömür boyu bir süreçtir ve hayatımızı etkiler. Bu nedenle eğitim, öğretim kurumları dışında pek çok alanda kaynak bulur. Bu kaynakların içinde en önemlisi ailedir. Daha sonra çevre, medya araçları,  siyâsî partiler, dernekler sayılabilir. Bu konuda en önemli görev ailelere ve ailelerin eğitimine düşüyor.

 Bizce okul dışı her eğitim alanının millî şuurla, akıl ve ilmi rehber edinecek yurttaşların yetişmesine hizmet edecek şekilde yeniden yapılanması gerekir. Tarikat ve cemaatlerin kör karanlığına yurttaşlarımızın düşmesini istemiyorsak daha fazla müzeler, ilim merkezleri, millî parklar, sanat kuruluşları kurmalı, spor kulüplerine önem vermeli ve sivil toplum kuruluşlarına daha fazla katılımı sağlamalıyız.

Çetinoğlu: Spor ve müzik ile diğer sanatlardan herhangi biri ile meşgul olmanın insanlara kazandıracakları hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?

Dr. Özkefeli: Bu değerlendirmeyi Atatürkçülük perspektifi ile yapabilirim. Atatürk, emânetinin yücelmesi ve çağdaş milletler seviyesine ulaşabilmek için genç kuşağın bedenen, ruhen, zihnen, fikren, ahlâken ve ilmen iyi yetiştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bunun da yolu spor, müzikle ve sanatla mümkündür. Biz gençlerimizi bu konuda devamlı motive etmeye ve yönlendirmeye çalışıyoruz. Geçen yıl engelli arkadaşlarımızla, gençlik kollarımızın yaptığı basketbol maçında duyduğum gururu asla unutamam.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını bu duyarlılıkla ayrı bir heyecanla kutluyor, bisikletli sporcularımızla Samsun’dan Anıtkabir’e sevgi bayrağını taşıyoruz. 

Çetinoğlu: Sorularla sınırlı kaldığınız için veremediğiniz mesajınızı okuyucularımıza sunmanız için söz sizin efendim, buyurunuz…

Dr. Özkefeli: Öncelikle derneğimi ve şubemi anlatma fırsatını verdiğiniz için size ve Önce Vatan ailesine çok teşekkür ederim.

ADD Samsun Şubesinin benden önce hep erkek başkanları olmuş. 2016 yılında eski başkanlarım ve büyüklerim bana ‘Bizim hiç bayan başkanımız olmadı’ diye Samsun Şube başkanlığını teklif ettiklerinde gerçekten gurur duydum. 

Yönetimim ve ben gençlik teşkilatlanmasına çok önem verdik ve gençliğe kapılarımızı açtık. 

Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde: ‘Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek olan sizsiniz.’ demiştir. 

Siyâsî partilerde sâdece adı olan bir gençlik ile bu ülkenin bir yere gelemeyeceğini hepimiz çok iyi bilmemize rağmen yine de onlardan uzak durmaya çalışıyoruz. Ama şunu o kadar iyi biliyorum ki onlar artık her gün siyâsî çekişmelerle uyanmaktan bıktılar. Siyâsetin içinde olmak istiyorlar ama itilmekten kakılmaktan dolayı uzak duruyorlar. Onlar refah ve huzur içinde, hür, demokratik şartlarda, barış içinde yaşamak istiyorlar. Huzur ve barış içinde bir toplumda yaşamak istiyorlar. 

Derneğimize gelen gençlerimizden ihtiyacı olanları burs ile destekliyoruz. Burs sağlayıcılarımız var. Bir komisyon kurduk. Geziyoruz, anlatıyoruz, maddî destek istiyoruz. Burs yönergemize göre başvuruları alıp, mülakat sonrası, dokuz ay boyunca eğitim bursu desteği yapıyoruz.