Dostlar Alışverişte Görsün İSRAİL'İ AYIPLA, IRAK'A REJİM TASARLA
Hüseyin DAYI
Irak'ta ve Filistin'de uygulanmakta olan işgalci, işkenceci, katliamcı girişimlere sade bir insan olarak tepki duymamak mümkün değildir. Bu itibarla Başbakanımız Erdoğan'ın, "Filistin'de yaşananlardan dolayı bir Müslüman olarak değil, bir insan, bir sorumlu Başbakan ve bir baba olarak büyük üzüntü duyuyorum" şeklindeki ifadeleri başlı başına haber niteliği taşımamaktadır. Zaten herkes aynı acı duygular içerisindedir. O sözlere haber niteliği kazandıran, sadece sahibinin bulunduğu önemli mevkidir. CHP'nin kınama bildirgesindeki ifadeler de, aynı kabilden gerekçe ile haber niteliği kazanmıştır.
Bugün dini, milliyeti ne olursa olsun, yetkili-yetkisiz her normal insanın duyduğu tepki aynı türdendir ama bu, ancak yetkililerin yapacağı caydırıcı uygulamalarla anlam kazanır.
Dünka yazımızda, parlamenterlerimizin bölgede gördüklerini rapor etmeleri ile BM kararlarını belirterek, siyasi ve hukuki şartların çok daha etkili kararlar almaya müsait olduğunu belirtmiştik. Buna rağmen, iktidar ve muhalefet partilerimizin devletimiz ve milletimiz adına değil, kendi namlarına ayıplama ve kınama cihetine gittiklerini anlamsız ve yetersiz bulduğumuzu belirtmiştik.
Bugün bu türden şahsi ve kitlesel tepkilere birkaç örnek vermek istiyorum:
Okuyucularım hatırlayacaklardır, bir süre önce Filistin'de Amerikalı bir hanım, İsrail tankçılarının yıkmak istedikleri evlere, kendi bedenini siper etmişti. O hanım, saldırganları durdurabileceğini ümit etmiş ancak, gözü dönmüş İsrail askerleri tarafından, tanklar altında ezilerek öldürülmüştü.
ABD, İngiltere ve İsrail yönetimlerinin yaptıklarına, doğrudan kendi vatandaşları arasından da gittikçe artan sayıda muhalifler olduğunu, hepimiz biliyoruz. Bunların en ilgincine geçen yıl şahit olmuştuk:
İsrailli 27 askeri pilot, bağlı oldukları Hava Kuvvetleri Komutanına bir dilekçe göndererek, Filistin topraklarına yönelik operasyonlara katılmayacaklarını, bildirmişlerdi. Savunma Bakanlığınca haklarında soruşturma açılan bu pilotlar, dilekçelerinde aynen şöyle demişlerdi:
"İsrail'in, ahlak ve yasa dışı saldırı emirlerine karşıyız. Sivillere yönelik saldırılara devam etmeyi reddediyoruz."
Yine geçen yılın sonlarında, AB üyesi 15 ülkede yapılan ankete göre Avrupalılar, dünya barış ve güvenliği için en büyük tehdidin İsrail'den geldiğine inanıyorlar. İsrail, bu ankete oldukça sert tepki göstererek bazı büyükelçilerini geri çağırmıştı.
Ayrıca İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom'un, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat'ı "terörist" ilan ederek, onlarla görüşmelerin Başbakan düzeyinde yapılmasını talep etmesi de AB tarafından sert bir tepki ile karşılanmıştı. Bu talep AB adına Solana'nın ağzından, bizim kimleri muhatap alacağımıza İsrail karar veremez, şeklinde cevaplandırılmıştı.
Görüldüğü gibi, hem kendi ülkesinde hem de Avrupa'da İsrail yönetimiyle muhalifleri arasındaki karşılıklı tepkiler, bizimkilerin yaptıklarından çok daha fazla sert olmuştur. Bu tepkiler günden güne daha da artmaktadır.
İşte böyle bir uygun zeminde bile Türk parlamentosu, yeterli bir kararlılıkla İsrail karşısında etkili bir tavır sergileyememiştir. Siyasi, askeri ve ticari ilişkilerimiz aynen devam etmektedir.
Kimse aksini tahmin etmesin, AKP ve CHP'nin açıklamalarında gösterilen tepkiler, İsrail'i üzmeyecektir. Hatta belki de, seçmenlerine karşı birer siyasi taktik olarak nitelemek suretiyle normal bile karşılanacaktır.
Bizimkiler bırakın İsrail'i üzmeyi, Irak ve Filistin'de yaşananları TBMM'de ön görüşmeden sonra genel görüşmede de ele alsalardı birbirlerini kızdıracaklardır. Malum, aralarında Irak'ın müstakbel rejimi konusunda ciddi bir görüş ayrılığı vardı ve o sebepten dolayı TBMM, İsrail'i kınamak üzere genel görüşme yapamadı.
CHP, Irak'ın demokratik ve laik bir devlet olmasının da kararda yer almasını istiyor. AKP ise buna gerek duymuyordu.
Siz varolun değerli yöneticilerimiz, iyi ki o genel görüşmeyi yapmamışsınız. Yoksa hem birbirinizi kıracaktınız, hem de alemi üstünüze güldürecektiniz. Iraklılarla Filistinlileri küstürmeniz de cabası.
Onlar işgalden kurtulma savaşları ve ülke bütünlüklerini koruma mücadeleleri veriyorlar, bizimkilerse onlar adına laik-antilaik yapıyorlar. Sanki bizimkilere soran varmış.
Acaba bizimkilerin bu yaklaşımı başka bir şey bilmemelerinden mi, yoksa konuya ilgileri sadece "dostlar alış-verişte görsün" kabilinden diye mi?
Onu ben bilmem, kendilerine sorun.
Yorumlar