NEZAHAT GÖÇMEN

MUĞL

Mehmet Eren Kimdir? Neden Doğada Yaşam?

- Ankara’nın Nallıhan ilçesi, Soğukkuyu köyünde dünyaya geldim. Çocukluk mesleğim saat tamirciliğiydi. Dedem bir şifacı, bana el verdi. Dedemden, çocukluğumda çok iyi tırpan kullanmayı, hayvanlarla iletişim kurmayı öğrendim. Askerden dönünce saatçi dükkânı açtım. Dijital saatler çıkınca ruhumun zedelendiğini hissettim.   İşi devrettim, eşimin de desteğiyle iki çocuğumu bırakarak doğada özgür yaşamak için yollara düştüm. Konu insanlık kadar eski ve derin. Bu konuda sayısız çalışma yapılmış, deneyimler aktarılmış. Bilimsel açıdan da ele alınmış.

Hepimizin bu konuda söyleyecek sözü var. Hepimizin hayali.  Ya da deneyimi var. Doğal yaşam elbette şehirde de mümkün. Uzun konuyu damıtarak; bu konuda ömrümü bu yola adamış ve yaşamış birisi olarak tespitlerim var. Tüm varlıklara göz ve gönül hizasından bakar hale gelirsek; ister şehirde ister doğada doğru adımlar atmaya başlamışız demektir. Bu Doğa’da, Doğal yaşamın ilk düğmesidir. İlk düğme doğru iliklenmez ise; doğal yaşamımızda daima arıza çıkacaktır. Doğa’da yerimiz doğru olmayacak, tüm varlıklarda tedirginlik yaşatacaktır. Doğal yaşam kararımız ve adımımızda ilk düsturumuz devrede olduğu İçin, yer seçiminde, yapacağımız konut ya da kulübe doğru yer bulacaktır. Dereye, akan suya, kutlu ağaçlara, hayvan patikalarına, uçan kuşların yuvalarını dikkate alarak, hürmet göstererek seçip yapmamızı sağlar. Yaşam barınağımızı yaparken abartıdan da kaçınırız. Sadeliğimiz Doğa’nın sadeliği ile örtüşür. 

Doğadaki yaşantıyı, şehirdeki gibi düşünmek mümkün mü?

-Oysa doğa yaşantısında buna hiç ihtiyaç duyulmuyor. Zaten sınırlı ve mevsim şartları yönlendiriyor. Doğa yaşantısında ihtiyaç türleri değişir. Şehirdeki olmazsa olmaz araç-gereçler, giysiler doğal yaşantıda anlamını yitirir. Yeme içme başta olmak üzere şehirdeki alışkanlıklar burada daha değişik hale gelir. Hiç yemediğin, sevmediğin bir yiyecek doğa yaşantısında çok öne çıkabilir. Ya da çok sevdiğini istediğini aklına bile getirmezsin.  İsraf anlayışı da değişir. Şehirde kolayca çöpe atabildiğini doğada atamazsın. Doğa’daki yaşamda sendeki kabiliyetler ortaya çıkmaya başlar. Kendin bile şaşırırsın. Doğa yaşantısında, sana sunulan cömertlik karşısında gelecek kaygın da yok olur. Dostluk,arkadaşlık anlayışın değişir. Önceliklerin değişir. Kendini dinleme.. keşf etme fırsatı kazanırsın. Çok kıymetlidir. Sendeki fobiler hızlı şekilde seni terk eder.. Ayrıca senden uzaklaşan fobilerin yerine hobiler yer almaya başlar.  Yaşam sevincin hızlı şekilde artar. Doğadaki yaşam ekonomik fırsatlar sunar. Hayatı kolaylaştırır maliyeti düşürür. Ruh ve beden sağlığın hızlı şekilde gerçek mecrasına ulaşmaya başlar.

En büyük öğreti pınarı nedir?  

Yaşam da parmak izi gibi özgündür. Kişiye göre yaşam şekil alır. 

Ayrıca; doğa en büyük kitap. Problemlerimizi, çözüm yollarını doğadaki işleyişi gözlemleyerek doğal yöntemler bulabiliriz. 30 yıllık Doğal Yaşantımda;

-Taş ustası oldum, marangoz oldum, sıva Ustası oldum. Taş ve Ahşap Yontucusu oldum. Şifalı bitkiler konusunda geliştim. Bitkilerden yağlar çıkarıyorum. Profesyonel Likya Yolu Rehberi oldum. Mantar konusunda uzmanlaştım. İki yıl mağarada tek başıma yaşayarak kendimde köklü değişikliklere etkileyen deneyimler yaşadım. Bir çok alanlarda kabiliyetim ortaya çıktı. 

En büyük zenginlik sadelik dedim. Kendi kendime. Kendime dediğimi can kulağıyla dinledim.

-Bir lokma bir hırka dedim. 2 yıl bir mağarada tek başına yaşadım. 2 Yılın ruhuma verdiği cömertliği hala kana kana içiyorum. Burada kendimi anlatmak değil gayem. Haberdar etmek. Paylaşmak. Bu ara şehirlerdeyim. Ankara, Eskişehir, Bolu… Şehirlere de nefretim yok. Sadece buralara ait olmadığımı iliklerime kadar hissediyorum. Bu ara yol ayrımındayım. İpi kopmuş uçurtma gibi. Bireysel olarak hoşnudum, huzurluyum,  mutluyum. Sadece bir kavşakta. Yol ayrımındayım. Yarına dair bir planım yok. Zaten plan yapmayı yıllar oldu bıraktım. Niyet kuruyorum. Hissettiğim yüksek heyecan sarmalındayım. Sanki bir müjde.  Sanki tüm ruhumu. Bedenimi saracak kutlu bir hediye. 1 ay oldu barakadan uzaktayım.  

Hep derim ki:

Umutlar kuş gibi kanat çırpar/Bazen yakından bazen uzaktan/Hayaller rüzgar gibi/Bazen dokunur, bazen dokunur geçer./Umut kuşlarımızın yakınımızda./Hayallerimizin de kuşların kanadında olacağı bir yolumuz olsun.

Anadolu’da Kadın Başa Taç, Yola Rehber, Yönetim de Han

-İnançta Derviş bilinirdi. Ulu Kadın kişiler çoktur Anadolu’da. Hikaye Ahmet Yesevi’den başlar. Yüksek dağlardan ovalara ırmakların aktığı gibi, Anadolu’dan Balkanlar’a Türk İnanç sistemi ve dinamiği damla damla yayıldı. Hikaye derin ve o kadar da acı. Arap kültürünün inanç urbasıyla bu topraklara sirayeti, Türk Kadın Kültür dirayetini tahrip etti. Yesevi’nin talebeleri, Hacı Bektaş Veliden, Tabduk Emre’ye, Sarı Saltuk’a, Yunus’a, Ahi Evran’a kadar hepsi Türklerin kendine ait İnanç Sistemini korumak ve yaymak adına kutlu çabalar gösterdi. Büyük bedeller ödedi. Şayet bu çabalar olmasaydı eğer, Bu topraklarda Türk kültüründen iz bile kalmayacaktı. Arap kültürünün Anadolu’ya yayılmasından en çok etkilenen kadınlar ve çocuklar oldu.

Son yıllarda, sorgulamanın yoğun yapılmaya başlanmasıyla, İnanç ve Kültür ayrımı göz önüne geldi. Dolayısıyla; Adil uzmanların ele alıp tartışacağı derin konuyu özetle aktarmak istedim. Şöyle bakıyorum.. Her kültür kıymetli ve korunmalıdır. Bu topraklar bunlarla zengindir. İnanç kuyusunda çürütülmemelidir. Özellikle Kadınların bu konuda çocuklarına bilgi vermelidir.

Doğada Her şey yenileniyor mu?

Dalda yaprak olup gübre beklerken, Yere yaprak düşüp gübre olmak var. Geceler gündüzleri yıkar çoğu zaman, Gündüzler onun İçin aydınlıktır. Uğraşı sapla samanı ayırmak oldu, Ne sap bitti, ne saman. Önünde serili durur ölçüsüz zaman. Ha bir adım. Ha bir ömürlük adım.

Ha bir adım. Ha bir ömürlük adımda projeleriniz ve hayalleriniz nedir? Şu anda nerede yaşıyorsunuz?

-20 yılı geçen kesintisiz Olympos yaşamım. Doğal doğada bütünün parça olarak yaşamak. Yaşadığım yer ve yaşam alanımla ilgili, yemek yediğim kaşıktan, içinde yaşadığım kulübe dahil kendim yapmayı yaşam şekli olarak görüp sürdürüyorum. Uzun yıllar Yaşadığım şehirden uzak yaşadım.

Yıllarca eski çevrenden de uzak kalmıştım. Bir yıl önce ısrar etti dostlarım. Doğduğun yaşadığın beldelere vefan yok mu? Israrları ile fikri destek istediler. Ben de Neler yapılabilirlikle ilgili projeler hazırladım. Doğa, sanat, kültür adına. Projeler onaylandı. 2 ay oldu Ankara’da çalışıyorum. Projeleri hayata geçirme süreci.

AFRİKA’DAN BİR SES: HALUK İLHAN AFRİKA’DAN BİR SES: HALUK İLHAN

Üretmeyi var olmanın en büyük kanıtı kabul ederim. Üretmeyi,  özgünlüğü önemserim. Uçmağa ermeden önce gönül izleri bırakmak istiyorum gelecek kuşaklara. Hayata planla yaklaşmıyorum. Ankara’daki projelerim blr kaç ay sonra biter. Sonrası ile ilgili hiç planım yok. Sadece; niyetim var.

Olympos, Eskişehir, Nallıhan, Bolu, İznik bölgelerinde biraz hareketli yaşamak niyetindeyim.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Evrenin tüm renkleri bize hediye. Bizim Evrene hediyemiz ise; onu fark edip. Saygı ile teşekkür etmekte. Doğadaki tüm varlıklar muhteşem uyum içinde.  Hoş bir an. Kıymetli ışık zamanı tüm zamanlar. Biz nereye gidersek gidelim, nerede yaşarsak yaşayalım, iç dünyamızla birlikteyiz. Esenliğimiz; ruh ve beden paralelliği ve barışına bağlı. 

***

Sağlıkla kalın, doğada kalın…