27 MAYIS 1960 DARBESİ SONRASINDAKİ YASSIADA DURUŞMALARI  HAKKINDA, Doç. Dr. NASRULLAH UZMAN İLE KONUŞTUK.

(ÜÇÜNCÜ VE SON BÖLÜM)

Oğuz Çetinoğlu: 27 Mayıs 1960 askerî darbesi sonunda Millî Birlik Komitesi (MBK), Demokrat Parti (DP) mensuplarının yargılanmasına karar verdi. Bu noktadan devam edebilir miyiz?

Doç. Dr. Nasrullah Uzman: DP’lilerin yargılanacakları yer olarak Marmara Denizi’nde, Burgaz Adası’nın 2,5 mil batısında 47 metre yüksekliğinde, 180 metre genişliğinde ve 280 metre uzunluğundaki Yassıada seçildi. Yassıada, 1947 yılında Hidiv İsmail Paşa’nın mirasçılarından satın alınmış ve Deniz Topçu ve Hareket Sınıf Okulları Eğitim Tesisi olarak hizmete sunulmuştu. Yassıada’nın modern askerî tesislere kavuşturulması ise DP döneminde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sadık Altıncan’ın çabaları ile gerçekleşti. Emekli olduktan sonra DP’den milletvekili seçilen Sadık Altıncan, ne hazindir ki 27 Mayıs’tan sonra diğer DP’lilerle birlikte Yassıada’da yargılananlar arasında yer aldı. Üstelik kendisinin armağan ettiği bir tüfeğin sergilendiği vitrinin hemen yanındaki odaya hapsedildi.

Darbeden sonra Ankara’da Harp Okulu’nda, İstanbul’da ise Davutpaşa Kışlası’nda tutulan DP’liler, sıkı güvenlik önlemleri altında Yassıada’ya sevk edildi.DP’lilerin Yassıada’ya sevk işlemleri darbeden 2 gün sonra başladı ve yaklaşık 20 gün içerisinde tamamlandı. 18 Haziran 1960 tarihi itibariyle DP’li milletvekili ve bakanlar Yassıada’ya sevk edildi.

Harp Okulu’ndaki DP’liler Yassıada’ya götürülmek üzere Etimesgut havaalanından nakliye uçaklarına bindirildi ve Yeşilköy Havaalanına getirildi. Buradan da Yeşilyurt’taki iskeleye getirildi ve vapurla Yassıada’ya sevk edildi. Birçok DP’li, Harp Okulu’nun kapısından çıktıkları andan Yassıada’ya getirilene kadar şiddet ve hakarete maruz kaldı. Adnan Menderes ve Celal Bayar ise diğerlerinden ayrı olarak farklı uçaklarla Yeşilköy Havaalanına getirildi. Herhangi bir kötü muameleye de maruz bırakılmadı.

Çetinoğlu: Kaç kişi vardı?

Doç. Dr. Uzman:27 Mayıs’tan hemen sonra Ankara ve İstanbul’da gözaltına alınıp Yassıada’ya nakledilen DP’li sayısı 592’ydi. Bunlar arasında Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, DP’li milletvekilleri, Genelkurmay Başkanı, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanları, valiler ve yüksek bürokratlar vardı. Sonradan bazı polis şefleri ve yolsuzluklara adı karışan bir kısım işadamı da Yassıada’ya sevk edilecekti. Bütün DP milletvekilleri gözaltına alındı. Ancak DP listesinden bağımsız milletvekili seçilen Milli Mücadele kahramanı Ali Fuat Cebesoy’a dokunulmadı. Gözaltına alınanlar arasında DP’li 7 kadın milletvekili de vardı. DP’liler Yassıada’da üç gruba ayrıldı ve özel bölmelere yerleştirildi. Buna göre Celal Bayar ve Adnan Menderes, pencereleri demirli özel odalara yerleştirildi ve başlarına muhafız olarak birer subay dikildi. Subayların, sanıklarla konuşmaları yasaklandı ve odalarına dinleme cihazları yerleştirildi. Her ikisi de arkadaşlarından tecrit edildi. İkinci grubu güney bölgedeki binalara yerleştirilen eski bakanlar ve DP Tahkikat Encümeni üyesi milletvekilleri oluşturdu. Üçüncü grubu oluşturan milletvekilleri ve diğer tutuklular ise topluca koğuşta tutuldu.

Çetinoğlu: Disiplin adına neler yapılıyordu?

Doç. Dr. Uzman: Yassıada’da tutuklu bulunan DP’liler sabah saat 07.00’de kalkıyorlar ve kahvaltılarını saat 07.30-08.00 arasında yapıyorlardı. Demokrat Partililer kahvaltıya, yemek yedikleri barakalara, havalandırmaya veya mahkemeye tek sıra halinde askerlerin gözetimi altında gidiyorlar ve bu sırada birbirleriyle konuşturulmuyorlardı. Konuşma yasağı yemek yedikleri esnada da geçerliydi.Adadaki yemekler zaman zaman tatsız ve doyurucu olmaktan uzak bulunuyor ve şikâyet konusu oluyordu. Sabah kahvaltısında ise bazı günler farklılık göstermekle birlikte peynir, reçel, tereyağı, zeytin ve çay veriliyordu. Saat 12.00’de olan öğlen yemeğinde yine bazı günler farklılık olmakla birlikte et yemeği, pilav, makarna, kuskus ve hoşaf; saat 18.00’deki akşam yemeğinde ise çorba, ıspanak ya da pırasa veya kapuska ve her akşam yoğurt veriliyordu. Birçok milletvekili Yassıada’da kaldığı süre boyunca psikolojik ve fizikî şartların sebep olduğu problemler neticesinde kilo kaybetti. Bu hususta Sinan Demirbilek tarafından kaleme alınan “Demokrat Partililerin Anılarında Yassıada” isimli eseri zikretmekte fayda var. Bu eserde DP’lilerin Yassıada’daki yaşamları hakkında oldukça ilginç bilgiler var.

Mesela 11 Ağustos 1960 tarihinde Demokrat Partililere Yassıada’ya dair bir dizi kısıtlamalar ve kurallar içeren birer talimatname dağıtıldı. Bu talimatnameye göre Yassıada’da gerekli düzenlemeler yapıldı; Demokrat Partililer 50 kelime ile sınırlı da olsa aileleriyle mektuplaşmaya başladı; koğuşta geçirdikleri zamanlarda ise bol bol kitap okuduve yabancı dil çalıştı. Bunların yanı sıra Demokrat Partililer birbirlerine hikâye anlattıkları gibi neredeyse her akşam aralarından birine konferans verdirdiler. Bu konferanslarda Tahsin Yazıcı Kore hatıralarını anlatırken; Burhan Belge felsefe; Altemur Kılıç Amerika; Ekrem Cenani İngiltere’de parlamentarizm ve Rıfkı Salim Burçak Türk dış politikası konularında konuşma yaptı. Fatin Rüştü Zorlu Yeni Harman sigarasının paket kapaklarını kırmızı ve mavi renge boyayarak bir deste iskambil kâğıdı yaparak bazı akşamlar yemekten sonra koğuş arkadaşlarına iskambil kâğıtlarından fal bakarak vakit geçirdi. Akşam 9 ise -ışıklar açık olmak şartıyla- herkes için yatma saatiydi. Demokrat Partililer, haftada bir olmak üzere hamamdan faydalanıyor; tıpkı hamam gibi kantine ve berbere de sırayla gidiyorlardı. Banyo bulunan birinci ve ikinci koğuştakiler dışında kalan vekiller, banyo ihtiyaçlarını subaylara ait duşlarda yarım saat süreyle gideriyorlardı. Banyo günleri dışında yıkanma ihtiyacı duyanlar ise nöbetçi subaydan izin çıkması halinde banyo olan koğuşlara gidiyorlar; izin çıkmaması halinde ise mintax şişelerine su doldurup radyatörün üzerinde ısıtmak suretiyle tuvalette duş almak durumunda kalıyorlardı. Mektup veya paketleri gelenler, öğleden sonra tesellüm bürosuna çağırılıyordu. Bu zaman dilimiyakınlarından gelen mektup, eşya veya bir haber alacakları için günün en heyecanlı ve en mutlu saatleriydi. Haftada bir 3-4 koğuş bir arada hava almaya çıkarıldığı zamanlarda ancak ayrı koğuşlarda kalanlar birbirlerini görmek ve konuşmak fırsatı bulabiliyordu. Bakanların durumu ise vekillerden biraz da farklıydı; onlar, vekillerden ve diğer DP’lilerden daha sıkı bir denetime tabi tutuluyordu. Bakanlar, dörder kişilik odalarda kalıyor ve oda arkadaşlarından başka herhangi bir kişiyle görüştürülmüyordu. Yassıada’da DP’lilere günde yarım saat havalandırma hakkı tanınmışsa da bakanlar ilk üç ay boyunca havalandırmaya çıkarılmamıştı. 

Çetinoğlu: Güvenlik açısından hangi tedbirler alınıyordu?

Doç. Dr. Uzman:DP’liler, Yassıada’da son derece sıkı güvenlik önlemleri altında tutuluyordu; Yassıada’nın güvenliğini muhrip ve hücumbotlar sürekli devriye gezmek suretiyle sağlıyordu. Güvenlik önlemlerinden Yassıada’daki yakınlarını ziyaret etmek isteyen siviller de nasibini alıyordu; mesela aileleri, tanıkları ve izleyicileri Yassıada’ya götüren Fenerbahçe Vapuru’nda yolcuların ancak tuvalete gitmek için yerlerinden kalkmalarına izin veriliyordu. MBK tarafından hazırlanan “Yassıada broşürü” ise henüz hüküm giymemiş olan sanıkları daha işin başında “hükümlü” gibi gösteriyordu.

Yassıada’da Demokrat Partililerin, kendilerine zarar verebilecekleri düşüncesiyle bıçak, jilet gibi delici ve kesici alet bulundurmaları yasaktı. Bu yüzden meyveleri bile elleriyle soymak durumunda kalıyorlardı. 

Çetinoğlu: Yargılama işlemleri nasıldı?

Doç. Dr. Uzman: MBK üyelerinin imzasıyla 12 Haziran 1960’da 27 Maddeden oluşan “1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı hükümlerinin değiştirilmesi hakkındaki geçici kanun”kabul edildi. Söz konusu kanunun 27 Mayıs 1960’tan itibaren geçerli olduğu ifade edildi. Kanunun birinci bölümünde “İktidar Partisi idarecileri tarafından Anayasa’nın çiğnenmesi, Türk Milletinin bütün fert ve insanlık hak ve hürriyetlerinin ve masuniyetlerinin ortadan kaldırılması, muhalefet murakabesi işlemez hale getirilerek tek parti diktatoryası kurulması suretiyle TBMM fiilen bir parti grubu durumuna düşürülmüş ve meşruluğunu kaybetmişti. Ordu Dâhili Hizmet Kanunu’nun 34. maddesi ile ‘Türk yurdunu ve Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumak’ vazifesi kendisine verilmiş olan Türk Ordusu, vatandaşı birbirine düşürmek suretiyle Türk Vatanını ve milli varlığı tehlikeye koymuş olan eski iktidara karşı bu mukaddes kanuni vazifesini yerine getirmek ve Hukuk Devletini yeniden kurmak için Türk Milleti adına harekete geçerek, Milleti temsil vasfını kaybetmiş olan Meclisi dağıtıp iktidarı, geçici olarak, MBK’ne emanet etmiştir.” denilerek darbeye meşruiyet kazandırılmak isteniyordu. Kanunun 24. Maddesi ile 1924 Anayasası’nın neredeyse yarısıyürürlükten kaldırılıyordu. Bu sayede Cumhurbaşkanı Bayar’ın yargılanmasının önü açıldığı gibi 65 yaşını geçenlerin idam edilemeyeceği hükmü de kaldırılmış oluyordu. Bu da henüz yargılama yapılmadan Darbecilerin Milli Mücadele’nin Galip Hocası, Atatürk’ün son Başbakanı Celal Bayar hakkında verecekleri hükmü açık ediyordu.

MBK, kanun yapma yetkisi de dâhil olmak üzere birçok yetkiyi uhdesinde topladı. Kanunun 6. Maddesiyle de DP’lileri yargılamak üzere “Yüksek Adalet Divanı” ve “Yüksek Soruşturma Kurulu” oluşturuldu.Yüksek Adalet Divanı’nın işlerini kolaylaştırmak için askerî rejimin seçtiği 30 kişilik üyeden oluşan Yüksek Soruşturma Kurulu, 7 Temmuz 1960’ta, Yargıtay 6. Ceza Dairesi Başkanı Celalettin Kurelma’nın başkanlığında çalışmalarına başladı. Ancak Celalettin Kurelma’nın sağlık nedenleriyle görevini bırakması üzerine Yüksek Soruşturma Kurulu başkanlığına Hayrettin Şakir Perk getirildi. Yüksek Soruşturma Kurulu’nun çalışmaları sırasında sanıklar ve yakınları mal beyanına tâbi tutuldu. Bazılarının taşınır ve taşınmaz malları hakkında ihtiyati haciz kararı alındı. Soruşturma süresince sanıklar, avukatlarıyla görüştürülmediği gibi haklarında düzenlenen belgeleri incelemelerine de izin verilmedi. Yüksek Soruşturma Kurulu’na bağlı olarak oluşturulan alt kurullar 1960 yılının Temmuz ortalarında Yassıada’ya giderek başta Celal Bayar ve Adnan Menderes olmak üzere tüm sanıkları sorguladı. Dolayısıyla Yassıada’da açılacak davaları Yüksek Soruşturma Kurulu belirledi. 10 yıl boyunca Türkiye’yi yöneten Demokrat Parti kadrosunu yargılamakla görevli hâkimler, görev yerleri olan Yassıada’ya 3 Ekim 1960 tarihinde gitti. Hâkimler için Heybeliada’daki Panorama Oteli, aylığı 2.000 lira olmak üzere kiralanıp lojman haline getirildi ve etrafı tel örgülerle çevrilerek “yasak bölge” ilan edildi. Yassıada hâkim ve savcıları, yaklaşık bir yıl boyunca burada konakladı. Görevlerine ise Cumhurbaşkanlığı’na ait Acar motoru ile gidip-geldi. Atatürk’e ait Savarona Yatı da Yüksek Adalet Divanı üyelerinin emrine tahsis edildi.

14 Ekim 1960 tarihinde başlayan Yassıada yargılamalarında toplam 19 ayrı dava görüldü. Demokrat Partililerin Yassıada’da yargılandıkları 19 dava şunlardı:

*Anayasayı İhlal, *Ankara ve İstanbul Olayları, *Arsa, *Barbara, *Bebek, *Çanakkale ve Geyikli Olayları, *Değirmen, *Demokrat İzmir Gazetesi’nin Tahribi, *İpar-Transport,*İstimlak Yolsuzluğu, *Kayseri Olayları, *Köpek, *Örtülü Ödenek, *Radyo, *Topkapı Olayları, *Vatan Cephesi, *Vinylex, *Zimmet (Hayrettin Erkmen-Zeyyad Mandalinci), *6-7 Eylül Olaylarıile alakalıDavalar. 

Çetinoğlu: Kararlardan da kısaca bahsedebilir misiniz?

Doç. Dr. Uzman:Yargılamalar, 15 Eylül 1961 tarihinde tamamlandı. 203 gün boyunca davalara bakıldı. Toplam 287 celse yapıldı ve bu celseler 1033 saat sürdü. 

Çetinoğlu: Kararları da özetleyebilir misiniz?

Doç. Dr. Uzman:Muhakeme edilen 592 sanıktan 228’i hakkında başsavcı tarafından idam cezası istendi. 47 kişi beraat etti. 143 kişi 4 yıl 2 ay, 117 kişi 5 yıl, 15 kişi 6 yıl, 6 kişi 7 yıl, 2 kişi 8 yıl, 17 kişi 10 yıl, 1 kişi 20 yıl ağır hapis, 30 kişi müebbet hapis, 14 kişi idam cezâsına çarptırıldı, 11’inin cezası MBK tarafından müebbet hapse çevrildi. Yalnızca 3 kişi idam edildi;Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu(16 Eylül 1961), Maliye Bakanı Hasan Polatkan (16 Eylül 1961) ve Başbakan Adnan Menderes (17 Eylül 1961). İdamlar Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçti.

16 Ekim 1962’de bütün cezalardan 4’er yıl indirilmesi, 7 yıla mahkûm olanların şartlı olarak serbest bırakılması hükmünü taşıyan af kanununu TBMM’de kabul edildi. Bu aftan 283 kişi faydalandı. 1966 yılında çıkarılan yeni bir af kanunu ile Yassıada mahkûmlarının kamu hakları, 1969-1973 yılları arasında seçme ve seçilme hakları geri verildi. Eski cumhurbaşkanı olarak Cumhuriyet Senatosu üyeliğine hak kazanan Celal Bayar, bu hakkı kullanmayacağını açıkladı.

Doç. Dr. NASRULLAH UZMAN:

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde doğdu. Elbistan’da başladığı ilk-orta öğrenimini Mersin’de tamamladı. 2005 yılında Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2008 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı’nda ‘İttihat ve Terakki Dönemi Türk-Rus İlişkileri (1908-1918)’ konulu tezi ile yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2013 yılında ‘Türkiye’nin Mülteci ve Muhacir Politikaları (1923-1947)’ konulu tezi ile Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Bilim Dalı’nda doktora eğitimini tamamladı. 2019 yılı Nisan ayında Doçent oldu. Hâlen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde görev yapmakta olup Türkiye Cumhuriyeti Tarihi alanında çalışmalarına devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır.

(BİTTİ)