Türkiye, ülkemizde farkındalık içinde olmamız gereken bir gerçek var, deprem, yıkıcı doğa hareketi. Dua ve temennilerimiz vardı ve hep olmaya devam edecektir, olmaması yönünde. 

Akıl ve bilim de der ki; tedbirini al sonra ve sürekli önlemlerini. Yakın geçmişte ülkem verem hastalığını yaşadı ve on binlerce, yüzbinlerce yurttaşı hayatını kaybetti. 

Deprem için tamamıyla yok edici, depremi bitirici çalışmalar yapılabilir mi? 

Şuan gelinen nokta da, ulaşılan bilimsel seviye de bu çözüm yok, zaman ne getirir, ne gösterir, muamma. 

Elimiz de ki gerçeklerle hareket etmek, en doğru ve en akılcı yöntem. Ülkem coğrafyasın da fay hatları mevcut ve bilim adamlarımızın işaret ettiği şekilde depremler hayata geçiyor. 

Zaman konusun da yüzde yüzlük bir başarı sağlanamamakta ki dünyamızın bilim ekipleri de henüz bu yeterlilikte değil. 

Deprem öncesi binaların yapımında kullanımı ivedi ve kesinliği olan şartlar belirgin. Tedbirler sonrası olası sarsıntı esnasında ne yapmamız gerektiği de belirgin. 

Tavsiyelere uyanlar deprem oluşumunda ve sonrasında hayata tutunma konusunda çok daha başarılı. Bilimin, bilim insanlarının deprem öncesi tedbirler ve deprem anında ki tavırlarımız konusunda önerileri, tavsiyeleri süreçle birlikte değişimler gösterebileceği gibi yelpaze de genişleyecek, artacaktır.

Son 160 yılı baz alarak ülkemizde ki deprem hareketlerini gözden geçirebiliriz;

1859 - Erzurum 15000 ölü
1914 - Afyon 300 ölü
1924 - Pasinler 60 ölü
1924 - Kars 360 ölü
1938 - Kırşehir 224 ölü
1939 - Erzincan 30.000 ölü
1941 - Van 190 ölü
1967 - Pülümür 97 ölü
1971 - Bingöl 878 ölü
1976 - Çaldıran 3840 ölü
1992 - Erzincan 653 ölü
1998 - Adana 145 ölü
1999 - Gölcük 17.480 ölü
1999 - Düzce 845 ölü
2011- Van 604 ölü
2011 - Van 40 ölü
2020 – Elazığ ?

Belirttiğim üzere deprem hareketini doğadan almak, yok etmek mümkün değil gibi. Japonya örneğinde olduğu gibi yüksek derecede sarsıntılar ve sıklığına rağmen, en az kayıp, en az zararla yaşamımıza almak mümkün. Depremin yaşandığı il, ilçe, köyler, doğaldır ki panik ve korkuyu içlerinde hissederler. Depremin yaşanmadığı yer ve alanlarda ki her insan ise aklı ile yüreği ve vicdanı ile yanında hisseder. Bazı doğal afetler vardır ki; tamamıyla yok etmek imkân dışıdır, en az zarar, kayıpla hayatlarımızda ki varlığı sağlanıp, kabul edilebilir seviyeye çekilebilir. Bu seviyeyi yakalamak ise merkezi ve yerel yönetimlerin akılcı, bilimsel, eşit ve adaletli yaklaşımları ile mümkündür. Yerel ve merkezi yönetim hangi seviyede kanun, kural, yöntemlerle meselelere yaklaşım sağlasa da, her bireyin bilgi ve bilinç sahibi olması kesin gereklilik ve mecburiyetimizdir.

Bu yazıyı yazdığım gün, an itibarıyla Elazığ, Malatya ve çok geniş bir alan da etkili olan sarsıntı sonucu bilanço şöyledir; Enkaz altından 45 kişinin sağ kurtarıldığını, 1566 kişinin ise yaralandığını duyurdu. Ölü sayısı ise 35 olarak açıklandı.

Ayırımsız insanı can olarak görüp, kendi vatanım ve kendi milletimin yurttaşlarımız olması hassasiyetiyle kaybettiğimiz canlara rahmet dileyip, yaralı yurttaşlarımıza sağlık, şifa diliyorum. Elazığ, Malatya ve tüm bölge halkına dışarılar çok soğuk olsa da yüreklerini sıcak tutup moral diliyorum. Merkezi kurum kuruluşların bazı saçmalıklarını görmezden gelip, merkezi ve yerel, her uzaklıktan deprem alanına koşan İstanbul, İzmir, Ankara belediye organizasyonları ve ekiplerini tüm samimiyetimle kutluyorum.