Yazı başlığını görüp de şaşırmamışsınızdır umarım, dar bir hanede yapılan çorba “tarhana çorbası” olarak bildiğimiz çorbanın ismidir.
Evet, çok eskilere gitmeye gerek yok bazı emtiaları, metaları, kendisine özgü isminden önce marka ismiyle tanır ya da geneline verilen tanımlama ile adlandırırdık. Bakın literatür de ki bir hikaye tarhana çorbasının ismi nasıl oluşmuş anlatıyor. Bu isim oluşumu ile bağdaştırılan hikâye gerçek midir, kurgu mudur, inanın bende bilmiyorum, bildiğim tam olmasa da benzeri bir oluşumla isminin oluşması, oluşturulması, mantıklı ve makul.
..
Egenin bir köyünden kadının birisinin kocası ölüyor kadın kocasının ölüsüne bakıp bakıp diyor ki "Baktın hava yağmur havası, ocakta darhana çorbası ne diye ölüvedin gözü kör olası".
Ve işte tarhana çorbasının öyküsü:
Soğuk ve karlı bir kış günüdür. Padişah ve veziri kimseye haber vermeden ava çıkmışlardır. Gezmişler, dolaşmışlar, avlanmışlar akşamı etmişlerdir. Geri döneceklerdir de bir türlü ormandan çıkamamışlardır. Artık karanlık çökmek üzere ve umutların tükendiği bir zamandır ki; bir kulübecik görürler. Kapıyı çalıp misafir olmak istediklerini söylerler kulübe sakinlerine. Kabul görürler, misafir olurlar haneye.
Ev sahibi erkek, misafirlerinin için için üşüdüklerini hissettiği an:
-Hanım, baksana nasıl da üşümüşler, çorba kaynatır mısın misafirlerimize?.. der.
Ev sahibesi hanımefendi hemen kalkar ve toprak bir güvecin içinde çorba hazırlar.
Çorbalar içilince, içi ısınır misafirlerin, rahatlarlar; üstlerindeki abaları postları çıkarınca göz alıcı giysiler çıkar meydana. Az, biraz genç olanı:
-Ben padişahım der.
Hane halkı şaşırır, demek ki padişah fakirhanenin konuğudur.
Padişah devamla:
-Benim sarayımda da her gün kazanlar kaynar ama hiç böyle lezzetli çorba içmedim bugüne kadar, nedir bunun adı?.. der.
Ev sahibesi hanım şaşırır; “Çorbanın da adı mı olurmuş, adı üstünde, çorba işte…” diye geçirir aklından. Ancak padişah soran gözlerini kadının gözlerine dikmiş, gelecek cevabı beklemektedir. Ne desin kadın?.. “Fakir Ev” anlamına gelen:
-Darhane Çorbası, hünkârım… deyiverir.
Geceyi o “Dar hane” de geçiren padişah ertesi gün ne yapmıştır bilinmez ama söyleyiş özellikleri nedeniyle günümüze “Tarhana” olarak taşınmıştır bu çorbanın adı.
Tarhana Çorbası, soğuk kış aylarının vazgeçilmezidir memleketimizin. Buram buram kokusu gelen; börülceli, acı kırmızıbiberli o tarhanadır. Yaz aylarından çıkmadan, kınalı ellerle hazırlanır da toprak boduçlara, kurutulmuş su kabaklarına doldurulup saklanırdı eskiden; ya da bembeyaz divitin keselere doldurulup asılırdı tavan çengellerine.
Selam olsun memleketimin tarhanasını yapan gelinine, kızına; selam olsun elleri nasırlı analara, bacılara; selam olsun apak saçlı ebelere, ninelere. Selam olsun tarhanayı soframıza getiren öpülesi ellerin sahiplerine.
..
Ne diyebilirim ki, olsun, olsun bari, tarhana çorbasının ismi gibi hayatımızda da faydalı, güzel, sağlıklı, neşeli, bizleri de insanların tümünü de mutlu edecek, umutlarını yükseltecek rastlantılar, tesadüfler, saptama ve buluşlar, keşifler olsun.
Mir Murat Demir