250 yıl öncesinden Suriye Halep’ten, Güneydoğudan başlayan bir göç. Aşiretin çeşitli bölgelerde konaklayarak gelebildiği son yerleşik yer Konya. Konya’da dünyaya gelip, çocukluk yıllarından itibaren dini eğitim alan,  İmam Hatip Lisesi yılları, ardından Tıp Fakültesi ve Psikiyatri uzmanlık eğitimi. Bu uzun eğitim yolculuğunda Psikiyatr ve  Psikoterapist olarak  insanı tüm yönleriyle anlamaya ve tanımaya çalışan, bu yolda temel enstrumanı dinlemek olan, farklılıkları ortak noktada buluşturan, hayatı yönetebilmemizde  yardımları dokunan biri,  iyi bir orkestra şefi…

Doç. Dr. Cebrail Kısa

Cebrail hocam, siz bir psikiyatrist olmanın yansıra, psikoterapistsiniz de. Bunun içinde evlilik ve çift terapisi, boşanma terapisinin yanı sıra cinsel terapide var. Konusunda uzman ve böyle süpervizyon sahibi olmak, alınan eğitimlerin dışında başka hangi özelliklerin olmasını gerektiriyor sizce?

            Bütün yaşamımı bir çırpıda özetlediniz. Öncelikle bu güzel girişiniz için teşekkür ederim. Psikoterapist olma yolunda sizin de değindiğiniz gibi hangi alanda çalışılacaksa onunla ilgili yapılandırılmış teorik ve süpervizyon içeren bir eğitimin alınması gereklidir. Yeterli midir bu?  Hayır, tabiî ki değil başka hünerlerinizin de olması gereklidir. Peki, nedir bunlar? Hayata bakış çok önemli, neyi ne kadar yaşamak istiyorsunuz? Ya da neyi yaşamak istiyorsunuz? İnsanların ihtiyaçları nelerdir? Bunları nasıl karşılarlar? İhtiyaçları karşılanmadığında neler olur?  İnsanlar kendileriyle ve diğerleriyle nasıl bir ilişki içindeler? İlişkilerini nasıl yürütüyorlar? Hayatın temel motivasyonel yürütücüleri nelerdir?

            Psikoterapist saydığım bu soruların cevabını arayan kişidir. Bu yolculukta kendisine refakat edenlere kılavuzluk eden profesyoneldir. Bu arayışın bir psikoterapistte olması gerektiğine inanırım.   Kişisel gelişime değer vermek ve bir başkasını iyi dinlemek, iyi bir dinleyici ve gözlemci olmakla da ilgili olduğunu düşünüyorum.

Konya’da dünyaya geldiniz ve İmam Hatip Lisesi deneyiminiz var. Belki doktor olmayı düşünmüş olabilirsiniz, genç yaşlarınızda. Cinsel terapist olmayı düşünmüş olmaya sizi yönlendiren neydi?

            İmam hatip lisesine gidişimde de insan ilişkilerine ve inançlarına olan merakım etken olmuştur. İyi bir dindar olup, toplumu vicdan ve iyilikle yoğurmak, belki de şimdi yaptığım gibi bir şeyleri anlatmak ve değiştirmekti hayalim.  Uzmanlık olarak psikiyatriyi seçmeme de insana ve insan ilişkisine olan ilgim ve inancım neden oldu diyebilirim. Aynı şekilde insanın varoluşsal hiçliğinde onlarla beraber yürümekti hayalim ve öyle de oldu.

            Doktor ya da psikiyatr olarak tıbbi model içinde çalışırken hastaların ya da danışanların daha çok kişilerarası ilişkiler, evlilik ve cinsellik sorunlarından dolayı başvuruları olduğunu görünce bu alanda çalışmaya başladım. Aslında beni evlilik, çift ilişkisi ve cinsel sorunlar konusunda çalışmama hastalarım/danışanlarım yönlendirdi diyebilirim.

İnsanları iyileştirme çabalarına yönlendiren şey neydi?

            İnsanın yaratılışından itibaren varoluşsal bir hiçliği vardır. Nereden geldiği, nereye gideceğinin anlaşılırlığı belirsizdir. Bu da bir kaos yaratır içimizde. Bu kaostur ki, bizi yardım aramaya iten. Buna ilave olarak olumlu ya da olumsuz anlamda geçmiş yaşantıların getirdikleriyle yaşarız çoğu kez. Belki kendimle, belki diğerleriyle, belki tanrıyla hep halledilmemiş meselelerim oldu. Bu meseleler ve insanı keşfetmeyle ilgili, insan ilişkilerini yaşamın merkezinde görmek ya da tam olarak tanımlayamadığım kendi çıkmazımın bir yansımasıdır insanları iyileştirme isteği ya da çabası. Aslında birazcık da kendimi iyi hissetmek için yapıyorum. Yaşam kendimizi kabulün bir çabası değil mi ki.

Bu alanla ilgili çeşitli dernek üyeliğinin yanı sıra Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED)  Başkanlığını da yürütüyorsunuz. Birçok vaka ile karşılaştınız. Ülkemizde cinsellik ve tabular hakkında neler söylemek ister misiniz?

            Bu hafta yeni görevime başladım. Yıldırım Beyazıt Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniğinde Eğitim Görevlisiyim. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 15 yıldır olan çalışmamı sevgili mesai arkadaşlarımın veda yemeğiyle tamamladım. Tabi ki bu süre içinde sizin de belirttiğiniz gibi birçok vaka ile çalıştım. Tabular hem cinselliğin öğrenilmesine hem de hayatın güzel yaşanmasının önünde engel oluşturmuştur. Yaşanmamış cinsellikten korunma gibi bir tutum var. Cinsellik doğuştan geliyor, bunu herkes biliyor. Fakat konuşma ayıp/günah/yasak. Konuşmasak her şeyden korunmuş oluruz gibi ortak bir tutum içinde bütün toplum. Ne yazık ki, cinsellik öğrenilen bir şey konuşulması gereken bir şey… Cinsellik hakkında konuşmak ya da cinsellik konusunda daha öğrenilecek çok şey var dediğimizde ancak kişiler cinsel hayatları başladığında bir şeyleri doğru yaşayabilirler.

Ülkemizde, çiftler cinsel istekleri konusunda birbirlerine karşı rahatlar mı?

            Her şey de kadınlar mağdur, ama sadece kadınlar değil. Ben de kadının toplumsal rolü kimlik ve sosyal yaşantısındaki kabul ve değer görmekle ilgili sorunlarının olduğunu görüyorum. Hâlbuki ilişki içindeki her iki tarafın da mağduriyeti söz konusu… Şiddet var,kadın ölüyor, çocuklar sokakta ve erkekler cezaevinde ya da başka bir şiddet arayışının peşinde. Bana göre bu saydıklarımın hepsi birbiriyle kıyaslanmaz ama mağdur.

            Kadının özgür olamadığı bir ilişkide erkeğin cinsel özgürlüğünden bahsetmek bana inandırıcı gelmiyor. Erkekler de kadınlar da cinsel isteklerinden bahsetmiyorlar. Konu cinsellik ya da duygular olunca toplum olarak sessizleşiyoruz diye düşünüyorum. Becerikli olmadığımız iki alan. Hâlbuki duygu ve cinsellik ilişkinin direksiyonudur. İlişkide direksiyonu kaybedince oldukça becerikli olduğumuz alan olan şiddete başvuruyoruz. Bu konuda oldukça becerikli bir toplumuz. Eşler istediği şeyleri partnerinden talep edemiyor. Eşi tarafından yanlış anlaşılacağını düşünüyor. Bu kadın için tabiî ki daha handikaplı bir sonuç doğuruyor.

Kadın daha farklı değil mi bu konuda?

            Kadının pozisyonu daha zor… Bildiklerini aktarmasında dahi tedirginlik yaşıyor. Adam sorabilir sen bunu nereden öğrendin? Oysa bunlarla ilgili olarak yüzlerce kitap vb. kaynaklar mevcut. Oradan öğrendim bile diyemez.

Sizin de bu alanda kitaplarınız ve yurt içi ve yurt dışında 75’e yakın yayınınız olduğunu biliyoruz.

            Evet. CK Yayınevi olarak evlilik ve çift terapisi ile cinsel terapi alanında hastalara ve profesyonellere yönelik çalışmalarımız var. Bu alanda aynı zamanda bütün dünya da değer verilmiş eserleri de Türkçeye kazandırmaya çalışıyorum. Benim ruh sağlığı alanında  “Kadın Bedeninin Cinselliği Reddedişi: Vajinusmus Cinsel Terapi Elkitabı” ile “Psikiyatri Pratiğinde Elektrokonvüsif Tedavi” adlı kitaplarım yayımlandı.

 Kadın orgazmı konusunda kendisi ve eşi bilinçli mi? Erkek açısından bakılınca önemseniyor mu bu durum?

            Aileyi kutsallaştırdığımız ve cinselliği kötü algılatıp yok saydığımız için kadın erkek ilişkisini zenginleştiremiyoruz. Evlilik ilişkisi içinde çiftin cinselliği yerleştirmesi zor oluyor. Hâlbuki çift ilişkisinde kişilerarası ilişki kadar erotizm de ön planda olmalıdır. Birbirlerine duygularını, sevgilerini ifade ettikleri gibi cinsel isteklerini de ifade etmelilerdir diye düşünüyorum.  Bu konuda kadın da erkek de birbirleri ve kendileri için bir şeyler yapmalılar. Erkek cinselliğinde cinsellik erkekliğin gücüdür.  Kadını orgazma ulaşan erkek iyi ve güçlü hisseder. Ancak kadının orgazma ulaşması kadın istemedikten ve erkeğe yol göstermedikten sonra zordur. İyi bir çift ilişkisi, ancak orgazmı gerçekleştirebilir.

Aşk ve sevgi olmadan yaşanan cinsel ilişkinin uzun periyodunda kişide nasıl olumsuzluklar çıkıyor?

            İlişkide aşk ve sevginin olması bu yolla partnerler arasında bağlanmanın gerçekleşmiş olması ve buna cinsellik eklenmesi ilişkileri uzun sürmesini sağlayabilir. Ancak bu şekildeki bir ilişki içindeki kişiler daha mutludur diyemem. Geçmişte hayat ilişkiler bağlamında durağandı, partner bulma bu kadar kolay değildi. Günümüzde her şey değişti. Cinsellik dahil her şey hızlı tüketilmeye başlandı. Haz odaklı bir çağda yaşıyoruz.  İnsanlar haz ve doyumun peşinde.  Birçok partner değiştirerek ilişkiler yaşayan, aynı zamanda da mutsuzbireyler çoğalıyor. Kadın erkek ilişkisinde aşk, sevgi ve cinsellikten öte karşılıklı güven duygusunun belirleyici olduğunu düşünüyorum.

Çift ilişkisinde bağlanma ve kabul dediniz bunu biraz açar mısınız?

            Belgin hanım tabiî ki. Şöyle toparlamak istiyorum insan olarak birilerine ya da bir şeylere bağlanmaya, birileri tarafından kabul görmeye, değer verilmeye, sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız var. Bu ihtiyaçlarımız duygularımızın dengelenmesi ve güven içinde yaşamamız için karşılanmalıdır. Karşılanmadığında da huzursuzluk, uykusuzluk, mutsuzluk ve endişe durumları ortaya çıkar hayat istediğimiz gibi gitmiyordur. Bir şeyler eksiktir. Onun içindir ki duygularımızı dengeleyecek/düzenleyecek birilerini ararız.

Depresyon, stres günümüzde çok sık duyduğumuz bir durum. Nasıl baş edebiliriz? ‘Depresyondayım sözünü’ günlük hayatta doğru kullanıyor muyuz?

            Toplum olarak herhalde depresyonun ne olduğunun tam olarak farkında değiliz. Hastalarım geçirdikleri ruhsal hastalıkları ne olursa olsun ya “deprasyondayım” ya da “panik atağım” var diyor. Ruhsal sıkıntılarını anlatabilecek ruhsal dillerinin olmadığını bu olumsuzluğun ise kültürle ilişkili olduğuna inanıyorum.

            Depresyonla baş edebilmenin yolu erken çocukluk dönemindeki olumlu yaşantılar ve ebeveynle kurulan güven ilişkisine bağlıdır. Tabi ki daha sonraki yaşantıların da katkısı vardır. Esnek bir bakış açısı, hayatın neler getireceğine yönelik deneyimlerin olması, kişilerin umduklarıyla değil bulduklarıyla uyumladıkları yaşama becerilerine de bağlıdır.

Hayatın içinde mizahın yeri nedir sizce?

            Mizah yaşamın kendisidir diyebilirim. Gülebilen güldürebilenler insanlar ilişkilerindeki gerilimleri azaltabilirler. Bilimsel çalışma verileri de böyle bir sonucu desteklemektedir. Mizah, kişilerarası ilişkideki çatışmayı azalttığı gibi çatışmanın çiftte yarattığı çarpıntı gibi fiziksel gerilim belirtilerini de azaltmaktadır.

Çiftler düzenli seks, mutlu bir cinsellik yaşamaları için sorun çıkmadan önce neler yapabilirler?

            Sizinle beraber bugün ele aldığımız bu konuları bu şekilde yaşamlarına aktarabilirlerse daha olumlu ve iyi yaşama şansları artar diyebilirim.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

            Hayat bir şeyleri ya da birilerini aramaktır. Bu arama serüveninde duygular nereye gideceğimizi belirler, düşünceler değil. “Aşık olduğumuz, yaramıza denk gelendir, yarası yarasına denk geleni severiz.”

Vermiş olduğunuz bu kıymetli bilgiler için size teşekkür ediyor. Yaşamı yönetmemizde kılavuz olacağını düşünüyorum.