Çin, Kıbrıs meselesinde en tarafsız hareket edebilecek ülkelerden biridir. Güvenlik Konseyinde Kıbrıs’la ilgili kararlarda daima alınan kararların “uluslararası hukuka” uygunluğuna bakarak hazırlanan kararlara iştirak etmiştir. Çin’in Kıbrıs’ta kendi çıkarına yontacak ne bir üssü, ne de ABD’de olduğu gibi iç siyasetini etkileyecek bir Yunan lobisi vardır. Çin’e göre zamanında Güvenlik Konseyinde geçirilen kararlar “meşru” addedilen ve bağlantısızlarda üye olan Kıbrıs Cumhuriyetinin korunması, bölünmemesi için geçirilmekteydi. Bizim söylediklerimizi ABD ve Garantör İngiltere kendi çıkarları için dinlememekte ve “uluslararası hukuk” teraneleri ile eli kanlı, terörist, suçlu bir idareyi korumayı sürdürmekteydiler. Bu dalganın içinde detaya bakmaksızın sürüklenmiş olan Çin’den şikâyet hakkımız pek yoktu. Bu “suçluyu suçsuz” addedip “uluslararası Antlaşmalardaki hakkını ve statüsünü koruyan Kıbrıs Türk ortağının haklarını gasp oyununda Rum’dan yana olan ABD ile Garantör İngiltere’yi ne kadar suçlasak yeridir de Çin’e söz söylemek hakkımız bugüne kadar olmamıştır. Ancak Komünist AKEL adına Çin’i ziyaret eden meşhur Türk dostu(!) Hristofyas’ın ziyareti neticesinde yapılan açıklama üzerinde durmak hakkımızdır. Çin’in Dışişleri Bakanı Vekili Dai Bing Guo bakınız ne diyor? “Kıbrıs’ın büyük dostuyuz ve uluslararası hukuk temelinde ve BM kararları çerçevesinde Kıbrıs meselesinin çözülmesi için yardımcı olmaya devam edeceğiz. Kıbrıs Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini destekliyoruz ve bu görüşümüzden vazgeçmeyeceğiz”. Sayın Guo, Annan Planına kadar tüm gelişmelerden ve çift referandumdan sonra “Kıbrıs meselesi nedir ve bunca yıldır niye halledilmedi?” sorusunu sormalıydı diye düşünmekteyim. Güvenlik Konseyinde ABD ile Garantör İngiltere’nin manipülasyonu ile alınmış olan kararlara iyice bakmak lazımdır. 1974’e kadar “Meşru Kıbrıs Hükümeti” addedilen Rum idaresi “Uluslararası Hukuku” ayaklar altına almış olan bir idareydi. Bağımsızlığını ortadan kaldıramazsın diyen uluslararası anlaşmaları çiğneyerek bağımsızlığını Enosis sehpasında idam eden, toprağını Yunanistan’a vermek için kan döken, bağlantısızlık adı altında NATO ülkesi Yunanistan’la birleşmek için Kıbrıs’ta uluslararası antlaşmalarla “kurucu ortak” statüsündeki Türk halkını yok etmek için uğraşan bir idareydi. Hiçbir şekilde “meşru” addedilemezdi. Ancak süper güçler kendi çıkarları için bu eli kanlı insanları meşru hükümet olarak tanımıştı. Darbeci Makarios’u, Kıralcı olduğu için ortadan kaldırıp Kıbrıs’ı bir an önce Yunanistan’a bağlamak isteyen askeri Junta 1974’de Makarios’u devirdi. Türkiye gelmemiş olsaydı Kıbrıs Yunanistan’la birleşecekti ve Çin’in üzerinde durduğu ilkeler ortadan kalkmış olacaktı. Kurucu ortak Türk halkı toplu mezarlarda yok edilecekti. Buna rağmen eli kanlı bu suçlu idare “meşru hükümet” olarak tanınmağa devam etti. Bağlantısızlıkla ilgili kararlar da dama atıldı. Uluslararası antlaşmalar ve hukuk bir kez daha çiğnenerek Rum idaresi “Kıbrıs” olarak AB’ye üye yapıldı. Çin “bunu yapamazsınız; Kıbrıs bağlantısız olmalıdır; Güvenlik Konseyi kararları buna amirdir” demedi. AB kendi çıkarları için eli kanlı Rum idaresini üye yapmakla uzlaşma yollarını büsbütün tıkadı. Şimdi Çin’in hangi Kıbrıs’ı desteklediğini merak ediyoruz. Çin Büyükelçisini Kıbrıs’ta uygulanan soykırımının kalıntılarını yerinde görmek üzere 16 günlük bebeklerinin ve birkaç yaşındaki çocuklarla tüm köy halklarının toplu mezarlara gömüldükleri köylerimizi ziyarete davet ediyoruz. Sayın Dai Bing Guo bunları bilmiş olsaydı Kıbrıs’ta iki eşit egemen halkın ortaklığını kan akıtarak yıkıp Kıbrıs’ın tümüne sahip çıkmak için her yalana ve her hileye başvurmaktan çekinmeyen Rum idaresini desteklemekten herhalde hicap duyacaktı diye düşünüyorum. Kıbrıs iki milletin (Türk olan Kıbrıs Türkleri ile Yunanım diyen Kıbrıs Rumlarının) müşterek vatanıdır. Ortaklık Cumhuriyeti Kıbrıs’ın tümüyle Türk veya Yunan olması arasında bir uzlaşmaydı. Kıbrıs iki halkın müşterek vatanı olacaktı. Güvenlik Konseyi kararları da bunu vurgulamaktadır. Müşterek vatanı Yunan toprağı yapmak için başlatılan kanlı eylem karşısında boyun eğmedik ve haklarımızı koruduk diye Çin halkı bizi mahkum mu edecek? Kurtardığımız haklarla kurduğumuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, yeni bir ortaklığın temelini teşkil edebilirdi ancak emperyalist güçler kendi çıkarları için Rum’dan yana ağırlık koyunca bu yolu kapatmış oldular. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Tayvan ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Kıbrıs’ta Rumlar Çin’i ve AB ülkeleriyle emperyalist güçleri kullanarak Kıbrıs Türklerinin vatanına da sahip çıkmak için uğraşmaktadırlar. Çin onların yanında olmamalıdır.